22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türk medeni kanunu ve gerekçesi

Mahmut Esat Bozkurt, kendi başkanlığında hazırlanan bu program için, değişen bakanların kişisel görüşlerine göre değil, bakanlık örgütünün isteklerine uygun olan ve uzun süre uygulanabilir olmasının amaçlandığını anlatır.

Türk medeni kanunu ve gerekçesi
A+ A-
NAİL TOPAL / YAZAR

17 Şubat, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde iki çok önemli olayın yıldönümüdür. Bunlardan birincisi, 1. Türkiye İktisat Kongresi’nin başlangıç tarihidir. Dönemin İktisat Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un öncülüğünde ve planlamasında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün onursal başkanlığında 1923'te İzmir’de başlamış ve yaklaşık bir ay sürmüştür. Türkiye iktisat unsurlarının katılımıyla yapılan toplantılarda, ülkemizin ekonomik geleceği planlanmıştır. İkincisi Türk Medeni Kanunu’nun TBMM’de 1926'da kabul edilmesidir. Ulusumuz için çok değerli birer kilometre taşı olan bu iki gün tüm ulusumuza kutlu olsun.

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

Osmanlı Devleti’nin, bir Medeni Yasası olmamıştı. Din hükümlerine dayanan fıkıh kurallarına uygun, şeriat kurallarına dayalı bir uygulama yapılıyordu. Tanzimat’la başlayan Batılılaşma anlayışında, hukuk alanında, Batı’dan yapılan çeviriler alınarak kamu hukuku oluşturulmaya çalışıldı. Ancak özel hukuk alanında büyük bir boşluk vardı. Cevdet Paşa’nın girişimiyle Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye oluşturuldu. Maddeleri arasında uyum ve bütünlük bulunmayan mecelle, tam bir medeni yasa olmaktan çok uzaktı. Ayrıca yabancılar için ayrı uygulanan hukuk kuralları vardı. Elçiliklerde yabancılar için özel mahkemeler kuruluyordu. Böylece çok dilli ve çok hukuklu bir sistem ortaya çıkmıştı.

Mahmut Esat Bozkurt’a daha 1920 yılında, Atatürk tarafından Adalet Bakanlığı önerilmişti. O, öneriyi, adalet örgütü ve yasal mevzuatın yeterli olmadığı, ayrıca Bakanlar Kurulu ile kendisinin köktenci görüşleri arasında çok farklılıklar olduğunu söyleyerek kabul etmemişti. 22 Kasım 1924 tarihinde Fethi Okyar başkanlığında kurulan hükümette, Adalet Bakanı olarak yer aldı. 21 Şubat-8 Mart 1925 tarihleri arasında bir hukuk kongresi topladı. İzmir ve İstanbul’dan gelen ve Ankara’daki Bakanlık uzmanlarından oluşan 30 kişilik bir grup, ülkemizde 20-30 yıl süreyle uygulanacak bir program hazırladı. Mahmut Esat Bozkurt, kendi başkanlığında hazırlanan bu program için, değişen bakanların kişisel görüşlerine göre değil, bakanlık örgütünün isteklerine uygun olan ve uzun süre uygulanabilir olmasının amaçlandığını anlatır.

19 Mayıs 1924'te, çağdaş hukuk yasalarının hazırlanması için çeşitli komisyonlar kurulmuştu. Bir yıl süren çalışmalar sonunda, ortaya uyumlu ve kendi içinde tutarlı bir yasa önerisi çıkmadı. Eklektik bir anlayışla, İsviçre, Almanya ve Fransa yasalarından, bir taraftan da İslam dininin Hanefi, Maliki, Şafi ve Hanbeli mezhepleri fıkıh kurallarından alıntılar yapılarak, ortaya acayip bir durum ortaya çıkmıştı. Mahmut Esat Bozkurt, bu konuda şöyle der: “Eskimiş düşüncelerle, çağdaş görüşleri bir araya toplamak ve bunları uzlaştırmak kuşkusuz ki mümkün değildir. Çünkü çağdaş uygarlık bir bütündür. Ya alınır ya alınmaz. Hiçbir değişikliğe katlanılamaz ve uygarlığın vatanı da yoktur. Her yere ya aynen girer yahut girmez.”

Konu Çankaya’da, hukuk sisteminde yapılacak değişiklikler tartışılırken Mahmut Esat Bozkurt, en kestirme yolun, Avrupa Medeni Yasaları'ndan birinin hızla dilimize çevrilerek uygulanmasını, Atatürk’e önerir. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, O’nun bu önerisine: “Çocuğum, istediğini yaparsak, tercüme edeceğimiz bu konuları, memleketimizde tatbik edecek elemanlarımız var mıdır?” sorusunu yöneltir. Soruya verilen yanıt, Mahmut Esat Bozkurt’un zekâsının pırıltılarını gösterir ve onun konuyla ilgili kararlılığını vurgular. “Paşam, bir gün Avrupa’da çok mükemmel bir silah icat edildiğini işitseniz, memleketimizde, bunu kullanmasını bilen askerimiz yoktur diye, o silahı almakta tereddüt mü edersiniz? Elbette ki hayır… Silahı alır ve onu kullanabilecek askerleri de yetiştirirsiniz” der.

Mahmut Esat Bozkurt, Medeni Kanun’un gerekçesini kendi yazdı. Onun hukuk bilgisinin yüksekliğini, ileri görüşlülüğünü, inanç konularıyla bilimin, kesin olarak birbirinden ayrılmasının gerekliliğini vurgulayan, laik ve aydınlanmacı kişiliğinin yansıması olan gerekçe, bugün de aşılamayan bir başyapıt değerindedir. Mahmut Esat Bozkurt’un Medeni Yasa için hazırladığı gerekçenin bazı bölümlerini, Ord. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun günümüz diline uyarlamasıyla sunuyorum:

MEDENİ YASA'NIN GEREKÇESİ

“Değişmemek, dinler için bir zorunluluktur. Bu nedenle dinlerin, yalnız bir vicdan işi olarak kalması, çağdaş uygarlığın temellerinden ve eski uygarlıkla yeni uygarlığın temellerinden ve eski uygarlıkla yeni uygarlığın en önemli ayırıcı niteliklerinden biridir. Köklerini dinlerden alan yasalar, uygulandıkları toplumları, gökten indirdikleri ilkel çağlara bağlarlar ve ilerlemeleri engelleyici belli başlı neden ve etkenler arasında bulunurlar.”

“Göçebelik çağlarında, kurallar dergin [derlenerek düzene konkuş] değildir. Yargıç töreye göre karar verir. Mecellenin sözü edilen 300 maddesi ayrık tutulursa, yurttaşlar yasası alanında, Türkiye Cumhuriyeti yargıçları, derme çatma tüze kitaplarından ve din ilkelerinden kural bulup çıkarmak yoluyla yargı görevi yapmaktadırlar.”

“Gelenek ve göreneklere sıkı sıkıya bağlı kalmak savı, insanlığı en ilkel durumundan, bir adım ileriye götürmeyecek kadar tehlikeli bir kuramdır. Hiçbir uygar ulus, böyle bir inanış yöresinde kalmamış ve yaşamın gereklerine ayak uydurarak, zaman zaman kendini bağlayan gelenekleri yıkmakta duraksamamıştır. Gerçekler karşısında atadan ve deden kalma inanışlara ille de bağlı kalmak, akıl ve zeka gereklerinden değildir. Zaten devrimler, bu konuda en etkili bir araç olarak kullanılmışlardır.” “Din, vicdanlarda kaldıkça devlet gözünde, saygıdeğer ve dokunulmazdır, dinin kural olarak yasalara girmesi, tarihin akışı içinde, çoğunlukla taçlı devlet başkanlarının, zorbaların, güçlülerin keyif ve isteklerini doyurma aracı olması sonucunu, doğurmuştur. Çağdaş devlet, dini dünyadan ayırmakla insanlığı tarihin, bu kanlı belasından kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı özgülemiştir.”

“Türk Ulusunun yüksek temsilcisi olan Büyük Meclisin uygun görmesine ve onayına sunulan Türk Yurttaşlar Yasası Tasarısı, yürürlüğe girdiği gün, ulusumuz on üç yüzyılın kendisini çeviren bozuk inanış ve karışıklıklarından kurtulmuş, eski uygarlığın kapılarını kapayıp dirilik ve gürlük getiren çağdaş uygarlığın içine girmiş bulunacaktır.”

Mahmut Esat Bozkurt, altı yılı aşkın süren Adalet Bakanlığı sırasında, Ankara Adalet Mektebini açmış, Atatürk’e söz verdiği hukukçuları yetiştirmiştir. Sırasıyla Borçlar Yasası, Ticaret Yasası, Deniz Ticaret Yasası, Ceza Yasası, İcra İflas Yasası, Yargılama Usul Yasası, Ceza Davaları Yargılama Usul Yasası, Adli Tıp Kurumu Yasası ve Emlak Eytam Bankası yasalarını çıkarmıştır. Böylece, bakanlığı sırasında hukuk alanındaki temel devrim yasalarını çıkararak, Türk Hukuk Devrimine büyük hizmetler yapmıştır. DEVAM EDECEK

Son Dakika Haberleri Medeni Kanun Mahmut Esat Bozkurt 17 Şubat 1926 fıkıh Hukuk Devrimi