Türk medeniyet tarihini yazan öncü bilim kadını
Afet İnan, yurtdışında yaptığı çalışmalarda Atatürk ve Türk Tarih Kurumu ile temasını sürdürerek, tezlerini daima bilimsel esaslara oturtmuştur. Onun amacı, Türk medeniyetini belgelere dayalı bilgiler ile araştırmak ve buradan elde edeceği sonuçlar ile yeni eserler ortaya koymak olmuştur.
Cumhuriyet döneminin ilk tarih profesörlerinden olan Afet İnan, bir Cumhuriyet aydınıdır. Savaştan sonra yapılan Atatürk devriminde, Türk kadınlarının uygar, çalışkan, kültürlü ve iyi yetişmiş olmalarına önem verilmiştir. Afet İnan, bir Türk kızının nasıl olması gerektiğine örnek olarak, Atatürk tarafından yetiştirilmiştir. Türk kadınının çağdaşlaşmasında önemli hizmetleri olmuş bir Cumhuriyet kadını olan Afet İnan, Türk uygarlık tarihini incelemiş, Türkiye’yi belgelerle yurtdışında da tanıtmıştır. Son anlarına kadar Atatürk’ün yanında olarak, Atatürk’ün düşünce ve kültür yaşamını, kendisinden duyduklarını ve fikirlerini aynen not alarak, kayıt altına almıştır. Kendisine verilen tarihi görevleri “milli vazife” olarak değerlendirerek ülkesine hizmet etmiş ve başarıyla altından kalkmıştır.
Kadınların seçme ve seçilme hakkının olması gerektiğini savunan Afet İnan ilk konferansını 3 Ocak 1930 günü, Türk Ocağı salonunda, kadın hakları üzerine vermiştir. Aydınlar, profesörler ve yabancı diplomatların da davetli olduğu konferansa günlerce süren hazırlıklar yapılır. Atatürk, Afet İnan’ın bir bilim insanına yaraşır görüntü vermesinin önemine inanır. Kıyafeti, duruşu ve sunumuyla titizlikle ilgilenir. Onun içindir ki; zamanın ünlü hatibi Hamdullah Suphi Bey’den dersler alan Afet İnan’ın giyeceği elbiseyi bizzat Atatürk çizmiş ve gömleği için kendi kol düğmelerini hediye etmiştir.
EĞİTİM YILLARI
Afet İnan’ın çocukluğu Osmanlı devletinin çöküşü sırasında işgal altında ve sonrasında İstiklâl Savaşı içinde, ilkokul sıralarında hep bir şeyler öğrenme çabası içinde geçer. Babasının (Orman Müfettişi İsmail Hakkı Bey) onun eğitimi için büyük gayret gösterip ders çalıştırması, ilkokula gittiği dönemlerde ailenin kendisine kitap ve gazete okutmaları, anneannesinin İstanbul’dan kitaplar göndermesi yaşamının şekillenmesinde temel oluşturur. Babasının memuriyetinden dolayı çocukluğunun değişik yörelerde geçmesi, görerek ve yaşayarak onun yurdu tanımasına, yurt ve ulus sevgisinin oluşmasına kuşkusuz katkı sağlar. Gidebileceği okul bulunmayan şehirlerde, babası özel dersler aldırır. Zaten kendinde var olan okuma öğrenme aşkı, tarih ve kültüre olan ilgisi, onda ilkokuldan sonra eğitime devam etme ve öğretmen olma isteği uyandırır. Bursa Kız Öğretmen Okulu’ndan 1925 yılında mezun olup, İzmir Redd-i İlhak okuluna atanır. Fakat aklı fikri öğrenciliğinden itibaren İsviçre’deki Lozan Üniversitesi’ndedir. Lozan Antlaşması nedeniyle adını çok duyduğu bu şehirde okumak ister. Henüz üç haftalık öğretmen iken, İzmir’de Atatürk’le tanışması (11 Ekim 1925) hayatının dönüm noktası olur.
Bu tanışmadan sonra Atatürk Afet İnan’ı Lozan’a Fransızca öğrenmeye gönderir. 1927 yılına kadar “Rochemont” okulunda eğitimini tamamlar ve yurda döndükten sonra İstanbul Fransız Kız Lisesi’nde (Notre Dame Sion) eğitimine devam eder. Bu okuldaki ders kitaplarında Türkler için onur kırıcı ifadeler kullanılması, Türklerin ikinci derecede ırk olarak gösterilmesi onu çok rahatsız eder ve bu kitapları Atatürk’e gösterir. Atatürk, bu iddialara cevap verebilmek için tarih araştırmaları ve çalışmalarını hızlandırır. Çalışılacak konu: “Türklerin cihan tarihinde en eski çağlardan beri gerçek yeri nedir ve uygarlıkta hizmetleri neler olmuştur” olarak tespit edilir. Afet İnan, bu çalışmalar sırasında ortaöğrenim tarih öğretmenliği sınavına girerek, öğretmenlik belgesini alır ve 1929-1930 eğitim döneminde Ankara Musiki Muallim Mektebi’ne Tarih ve Yurt Bilgisi öğretmeni olarak atanır. Afet İnan’ın bu okulda okutacağı tarih ve yurt bilgisi dersleri için “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” adlı kitap, bu çalışmalar sonucunda Atatürk’ün yardımıyla yazılmıştır.
Afet İnan 27-28 Nisan 1930 tarihlerinde gerçekleşen Türk Ocakları VI. Kurultayına Aksaray delegesi olarak katılır ve 28 Nisan 1930’da “Türk kültürü ve Türklerin medeniyete hizmetleri” konulu konferansını verir. Atatürk’ün isteğiyle, Türk tarih ve medeniyetinin bilimsel olarak incelenmek üzere bir heyet kurulması için önerge verir. Bu önerge üzerine kongreden sonra oluşturulan Türk Tarih Heyeti’nin 16 kişilik kurucu üyeleri arasında yer alır. Türk Ocakları Atatürk’ün emri üzerine 15 Nisan 1931’de “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti”, 1935’te ise “Türk Tarih Kurumu” adını alır. Bütün bilimsel çalışmaların içinde olan Afet İnan, 1935-1952 ve 1957-1958 yıllarında, bu kurumun asbaşkanlığını yapmıştır. Türk Tarih Kurumu (TTK), Afet İnan’ın önerisiyle, ülkemizde ilk arkeolojik kazı çalışmalarını başlatır ve Çorum’un Alacahöyük mevkinde yapılan kazılarda kıymetli eserler bulunur. Bu eserler bugün Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
Afet İnan, 1929 yılında Topkapı Sarayı’nın müzeye dönüştürme çalışmaları sırasında bulunan Piri Reis haritasını inceleyen Türk Tarih Cemiyeti heyetinin içinde yer aldı. Yurt dışında konferanslar vererek Piri Reis ve haritanın dünyaya tanıtılması için çalıştı, TTK yayınları arasında çıkan bir kitap yazdı. Piri Reis’in doğum yeri olan Çanakkale/Gelibolu’da Piri Reis’in anısına anıt-müze yapılmasına öncülük etti. Kendi kütüphanesindeki Piri Reis haritasını da 1935 yılında bu müzeye hediye etti.
İLK DERS–TARİHE GİRİŞ
9 Ocak 1936’da Atatürk’ün de hazır bulunduğu bir törenle Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin açılışı yapılır. Afet İnan, Türk Tarih Kurumu asbaşkanı sıfatıyla ilk dersi verir ve bu dersi Ankara ve İstanbul gazeteleri aynen yayınlar. Afet İnan’ın verdiği ilk ders “Tarihe Giriş”in kısa bir bölümü şöyledir:
“(...) Tarihin meşgul olduğu hadiseler, bir iz bırakmış olan hadiselerdir. Biz bu izlere vesika, belge, ‘document’ diyoruz. Kendinden sonra bir iz bırakmayan hadiseleri tanımak mümkün değildir. (...) Tarihi belgeler yazılı olur. Mesela tarihi kitabeler, tabletler, nesep cetvelleri, takvimler, salnameler, fermanlar, hal tercümeleri, hat tercümeleri, hatıralar gibi. Bazı efsaneler, hikayeler de tarihe yardımcı belge olabilirler. (...) Tarihi tetkik etmek için ‘tarihe yardımcı ilimler’ denilebilecek bazı bilgilere sahip olmak lazımdır. Dil bilgisi, yazı bilgisi, vesika (diplomatik) mühür bilgisi, meskükat, silsilename ve hüviyet vesikaları bilgisi, arma bilgisi, kronoloji, coğrafya vs… Bu noktada denilebilir ki, her ilim gibi tarih de, hemen hemen bütün ilimlere bağlıdır. Hakikat böyle olunca bir tarihçinin ne kadar ağır bir vazife karşısında bulunduğu kolaylıkla anlaşılır.
Türk Tarih Kurumu, Türk tarihini hazırlarken bugüne kadar mevcut olan tarihi ve arkeolojik bütün eserlerden en çok istifadeye çalışmıştır. Bu çalışmalar neticesinde ortaya çıkan hakikatler, ‘Türk Tarih Tezi’ adı ile ifade edilmiştir. Bu tezin esası, ‘Türklerin ana yurdu Orta Asya’dır. Fakat iklim değişikliği neticesi, dünyanın diğer kıta ve bölgelerine göç etmeye mecbur olan cedlerimiz, kültür ve bilgilerini başka yerlere de götürmüşlerdir. (...) Kıymetli Türk talebeleri! İlim arkadaşı olarak, ilim yolunda beraber yürüyeceğiz. Sizin bu yolda yüksek amaca varmanıza bütün varlığımla yardıma çalışacağım. Bundan emin olarak çalışmanızı beklerim. Cümlenizi saygı ile selamlarım.”
Afet İnan yüksek öğrenimi için gittiği Cenevre yıllarında seminerlere katıldı, konferanslar verdi. Bunlardan birisi olan, 30 Ocak 1936’da Cenevre’de “L’independance Turque et le Traite de Lausanne” (Türk İstiklali ve Lozan Muahedesi) konulu konferans çok başarılı geçmiş, harita üzerinde yaptığı açıklamalar akademisyenler ve öğrenciler tarafından çok ilgi çekmiştir. Afet İnan bir süre sonra bu konferansı, Lozan Antlaşması’nın yapıldığı salona plaket koyma töreninde tekrar vermiştir.
Afet İnan, yurtdışında yaptığı çalışmalarda Atatürk ve TTK ile temasını sürdürerek, tezlerini daima bilimsel esaslara oturtmuştur. Onun amacı, Türk medeniyetini belgelere dayalı bilgiler ile araştırmak ve buradan elde edeceği sonuçlar ile yeni eserler ortaya koymak olmuştur.
Türkiye’ye önemli hizmetleri olan Afet İnan, akademik kariyerini devam ettirerek 1950’de profesör olur. Bıraktığı eserler ve yaptığı çalışmalarla yakın tarihimize ışık tutan Cumhuriyet kadını Afet İnan, Türk kadınına örnek olmuştur. Saygıyla anıyoruz.