Ayaz Ata-Kar kız-Noel Baba-Nardugan
Türk mitolojisinde kışın soğuk havalarda ortaya çıkan Ayaz Ata diye bir figür var. Mitolojiye göre Ülker yıldızı gökte açtığı altı delikten soğuk hava üflüyor ve kar kış geliyor. Yoksullar od ocak bulamıyor, darda kalanlar çoğalıyor ve Ayaz Ata tam da bu süreçte ortaya çıkıyor.
Bu yaştan sonra ağaç aşılamayı öğrendim. Nereden bileyim ben ağaç aşılamayı ya da niye aşılayayım? Apartmanda büyüdük biz. Gider manavdan alırız, olur biter. Şimdilerde müstakil bir yaşam sürdüğüm bu muhteşem doğa olayını merak ettim. İstediğiniz ağaçtan gen yüklü bir dal parçasını getirip bir ağacın en sağlam ve en güçlü dalının içine yerleştiriyor, zarar görmesin diye de sımsıkı sarıyorsunuz. Mesele bununla bitmiyor tabii... “Gen saldırısı” altında kalan ağacın dalı bu duruma direnmek için hızlıca minik minik yeni dallar çıkarıp yabancı geni yenmeye çalışıyor, bir anlamda direniyor. İşte burada sizin devreye girmeniz gerekiyor. Her gün, yeni direnen dalcıkları koparmak zorundasınız. Bu direnen minik dalların adı ise “Piç!” Bir de aşı yaptığınız noktanın kesinlikle hava almaması yani ifşâ olmaması (!) oyunun ortaya çıkmaması lazım. Yoksa aşı tutmaz ve ağaç kazanır. Sonunda meyveler sizin istediğiniz tada ya da kâr getirecek hale gelmez.
Bahçemde bahçıvan arkadaş aşıyı yaparken video kaydı yaptım ve tekrar tekrar izledim. Tıpkı kültür emperyalizmini anlatan bir belgesel izler gibi...
Emperyalizmin kültürel dayatması tam da böyle bir yol haritası izliyor. Asıl hedef sızmaktan önce sızdığı zeminin geçmişle ilintili bütün bağlantılarını körlemek ve direnen tüm unsurları da köklemek, yok etmek.
YENİ YILA GİRERKEN
Yeni bir yıla yaklaştığımız bu günlerde yılbaşı çamlarının, Noel Baba figürlerinin çarşıyı pazarı süslediğini görüyoruz. Ben de çocukluğumdan beri eğlenceli ve evlerimizi masal evi haline getiren bu ritüeli keyifle yaşarım. Noel Baba gece yarısı gelir ve çam ağacının altına hediyelerimizi bırakır, ama önce çocuklara!
Bu duruma Hristiyan bayramı noktasında bakan ve burun kıvıran hatta günah diye ahkâm kesen birileri olsa da güler geçerdik. Yeni yıla merhaba demenin dini, diyaneti olmaz. Dilediğiniz şekilde ağız tadı ile karşılarsınız.
Aslına bakarsanız Hristiyan teolojisi de Noel ve Noel Baba anlayışının yan yana anılmasından rahatsız. Resmi ve yarı resmi kaynakları da bu durumu doğruluyor ve rahatsızlıklarını haklı olarak dile getiriyor.
“Noel Baba: Gerçek bir tarihte (MS 4. yy’da), gerçek bir yerde (Myra-Antalya), gerçek bir kişi olarak yaşayan; Tanrı’ya ve halkına hizmet eden Aziz Nikolas’tır. Aziz Nikolas’ın en büyük talihsizliği, bu derecede Tanrı’ya adanmış, alçak gönüllü bir hayatın, 20. yy’da seküler pazarlama kaygısıyla, İsa Mesih’in yeryüzüne geldiği günü gölgelemiş olmasıdır. Noel, Noel Baba, Yılbaşı gibi kavramlar kesinlikle birbirinden farklıdır.” (KutsalKitap.org)
KADİM KÜLTÜRÜMÜZ
Gelelim biz asıl konumuza... Her kültür yeni bir günün, mevsimin ya da yılın karşılanma ritüelini kendi dilince üretmiştir. “Günaydın” der günü selamlar, “Nevrûz” der baharı karşılar. 1 https://www.kutsalkitap.org/ Türklerin kadim kültüründe yeni bir yılı karşılamanın ritüelleri ve figürleri mutlaka vardır. Eldeki bilgilerin birçoğu folklor yani halk biliminin; efsaneler, söylenceler alanı ile ilişkilendirilmelidir.
Türk Mitolojisini araştıran Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nden Prof. Dr. Nurullah Çetin, “Noel Bayramı, Hz. İsa’nın doğuşu adına kutlanıyor. Ancak Noel Bayramı’nın kahramanı Noel Baba diye bir kişi gerçekte yoktur. Hakkında söylenenler tamamen uydurma ve efsaneden ibarettir. Hristiyanların ‘Noel Baba’sına karşı Türk’ün Ayaz Ata’sı vardır.” diyerek konuya yaklaşıyor. Bu yaklaşıma kısmen katılmakla birlikte “Noel Baba’ya karşı bizden de Ayaz Ata” olarak algılanmasının pek doğru olmadığını düşünüyorum. Anladığım o ki bu işler Hristiyanlıktan çok çok daha öncelerde tohumlanmış. Bu konuda yazılmış onlarca makale ve haber var.
Meseleyi uzun uzun oturup yazmayacağım. Yazılıp çizilen şeylerin kaynak taşımacılığı olur o da bizim işimiz değil.
AYAZ ATA
Lâkin şu noktalara da dikkat çekmeden geçmek olmaz. Türk mitolojisinde kışın soğuk havalarda ortaya çıkan Ayaz Ata diye bir figür var. Mitolojiye göre Ülker yıldızı gökte açtığı altı delikten soğuk hava üflüyor ve kar kış geliyor. Yoksullar od ocak bulamıyor, darda kalanlar çoğalıyor ve Ayaz Ata tam da bu süreçte ortaya çıkıyor. Öncelikle yoksulların, darda kalanların, aş ateş bulamayanların kapısına ihtiyaçlarını bırakıyor. Onlara “kut” yani güzel baht veriyor.
Meseleye buradan yaklaştığınızda Türk kültürünün konuya salt bir hediyeleşme değil, sınıfsal bir dayanışma ve yoksulu kalkındırmaya yönelik bir noktadan baktığını hissediyorsunuz. Türklerin yegâne zenginliği olan vakıf müessesinin sanki temelleri atılmış. Öyleyse bizim görevimiz Ayaz Atamızı anlatmak olmalı. Çoluk çocuk köklerinin merhametli ve vicdanlı damarlarını ancak böyle yakalar.
Bu konu ile ilgili nice hikâyeler var. Biri de “Kar Kız”, onu da bir ara anlatırız. Küçük bir not; Karlar Kraliçesi filmini izlediyseniz yolun yarısını geçmişsiniz demektir!
NARDUGAN BAYRAMI
Gelelim bir diğer efsaneye... Göz bebeğimiz Muazzez İlmiye Hoca’mızın iddiasına göre Türklerin yılbaşı kutlamasının temeli “Nardugan Bayramı”ymış. Türkler o dönem güneşi geri verdi diye, Tanrı Ülgen’e dualar ediyorlarmış. Duaları Tanrı’ya gitsin diye de kutsal bir ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına çaputlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlarmış Tanrı’dan. Bu bayram için, evler temizleniyor, güzel giysiler giyiliyormuş. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynanıyormuş. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor; aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlarmış. Tanıdık geldi değil mi?
Bu arada bu ağacın da Asya kökenli Akçam olduğu rivayet ediliyor ve bugün bazı Orta Asya Türk topluluklarında bu tören yapılıyor. Akçam dediğimiz kadim motife birçok kilim, oya, halı ve süsleme alanında rastlanabiliyor. Ağacın temsili şekli, görevi ve süsleme şekline baktığımda kendimi Avatar filmindeki “Hayat Ağacı”nın yanında hissettim (!)
Şimdi, hepsi bir kenara... Bir tarafta “Hristiyan Bayramı” diye Noel Baba’ya bühtân eden takım, diğer tarafta “ırkçılar kendilerine Noel Baba icat etti” diyen inkâr takımı. Halbuki iki figür de kötülük için değil, iyilik için kapı çalıyor. İnsanların mutluluğu adına bir iş yapma derdindeler. Ne diye yersiniz birbirinizi?
Halbuki asıl problem, senin ağacının dalına aşı yapılırken hava almasın diye çok iyi sarıp sarmalamış olmalarıdır. Bir de yetmemiş gibi eski ağacın direnen filizlerinin her çıktığında koparılmış, aşağılanmış olmasıdır. Asıl sorun burada. İşin içine bir de vahşi pazar ekonomisi girince adama nefes aldırtmazlar.
Mitoloji Batı’dan gelirse eyvallah, benim köklerimden gelirse dudak bük öyle mi? Bir taraftan Skolastikler, diğer taraftan kıblegâhını Batı eyleyenler... İşin yoksa uğraş. Bak Ülker soğuğu üflediğinde bizi sarmalayacak bir Ayaz Atamız var, aklınızı başınıza alın, buz keser kalırsınız.