24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Can Ali John Ali oldu

Önce ğ, ş, ç harfleri çıktı hayatımızdan. Şimdi yeni doğan bebeklere İngilizce, Yunanca ve Fransızca kökenli isimler veriliyor. Lina, Adel, Aleks, Alis, Leo, Milla… İsimler değişiyor, kimlik bunalımı başlıyor!

Türkçe isimlerin yerini neden Batı kökenli isimler aldı? Batılı isimlerin çocuklara konulmasının nedenleri neler? Uzmanlar yabancı isim sevdasına ne diyor?

Lina, Adel, Aleks, Alis, Sasha Mia, Ares, Karan, Oliver, Kai, Leo, Milla, Kayla, Arat, Zenia, Neva, Adara, Nora, Elena, Luna, Noah, Liam… Sayılan bunca isim ya Yunanca ya İngilizce ya da Fransızca kökenli. Farklı olmak kimilerine hoş geldi, biricik olsun diye Türkçe isimlerin yerini Batı kökenli isimler aldı. TÜİK verilerine göre 2023 yılında Lina, en çok tercih edilen kız isimleri arasında ilk 8'de yer aldı.

Batı kökenli isimlerin çocuklara konulmasının bir diğer sebebi de sosyal medya fenomenleri ve ünlüler. Fenomenlerin Batı özentisi çocukların isimlerine yansıdı. Kızına Alis, oğluna Aleks diyen de var, Sasha Mia, Leo adını veren de…

Dilbilimci Prof. Dr. Aydın Köksal, yabancı isimlerin bu kadar yaygın olmasının bir nedeninin de yabancı dilde öğretim yapan okulların artmasından kaynaklandığını söyledi. Edebiyatçı, Yazar Kemal Ateş de söz konusu durumu ‘yozlaşma faciası’ olarak tanımladı. Yazar Feyza Hepçilingirler yabancı isim sevdasının 8. yüzyıl öncesinden beri var olduğunu anlattı. Güzel Türkçemizin uzmanlarına yabancı isim sevdasını sorduk.

Can Ali John Ali oldu - Resim : 1
Fenerbahçeli bir taraftar da yeni doğan çocuğunun ismini "Alex" koymuştu.

KİMLİK BUNALIMI SÖZ KONUSU

Can Ali John Ali oldu - Resim : 2

Prof. Dr. Aydın Köksal:

Türkiye’de insanlar son yıllarda yabancı adlara daha da çok özenmeye başladılar. Sanıyorum kendi kimliklerinden sıkıldılar. Kendilerini umutsuz bir ortamda duyumsuyorlar. Kurtulmak istiyorlar. Bu eğilimin bir tür kimlik bunalımından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Son derece olumsuz görüntülerle karşı karşıyayız. Toplumun bütünselliği ve uyumu, uzun süredir adım adım gelişen karşıdevrim sürecinde büyük yaralar almış durumda...

Çağımız insanlarında bir tür yabancılaşma görülüyor. Böyle olunca ana baba benim çocuğum değil mi, istediğim adı koyarım düşüncesinde… Onlar düşündüklerinin farkında olmayabilirler. Herhangi bir yabancı dilden bir sözcüğü çocuklarına ad olarak seçebiliyorlar. Sorduğumuzda da sevinerek anlatabiliyorlar.

‘BÜYÜK YOZLAŞMA FACİASI’

Can Ali John Ali oldu - Resim : 3

Edebiyatçı, Yazar Kemal Ateş:

Kültürel yıkım, insanın kendinden uzaklaşması bu kadar olur. Bu durum kimseye yakışmıyor. İnsan hangi millete, hangi ulusa ait olduğunu bilmeli. Ben de zaman zaman tanık oluyorum yabancı isimlere. Kendi kültürümüze ve dilimize sahip çıkamazsak neye sahip çıkacağız, bu çok büyük yanlış.

Yabancılar zorlanmasın diye bu isimler koyuluyor ama yabancılar zamanla bizim kendi isimlerimize adapte olur. Onlar bizim için ismini değiştirmiyorsa biz niye isim kökenlerimizi değişelim? Bu hiçbir zaman bir gerekçe olamaz. Bu durum özünden kopmuş büyük bir yozlaşma faciasıdır.

SÖZDE MODERNLEŞME

Can Ali John Ali oldu - Resim : 4

Feyza Hepçilingirler:

İnsanlarda dil bilinci gelişmemiş ve yerleşmemişse normal. Dilin toplumu belirleme gücü yok. Dili belirleyen toplum. Toplumdaki her değişiklik, her yönelim dile yansır. Belli ki kültürel olarak yine bir değişim yaşıyoruz; belki de kültürel bir çatlama. Türkiye yine bir yol ayrımında. Bulunduğumuz noktadan yolun hangi yöne kıvrılacağını göremiyoruz. Ama hangi yöne kıvrılırsa kıvrılsın, kendisi olarak kalmak isteyenin dört elle sarılması gereken değerlerin başında dili gelir. Çünkü dilini yitiren, kimliğini yitirir.”

Nedenleri üzerinde duracak olursak:

- Her alanda olduğu gibi özel adlarda da modalar var. Günün modası olarak aileler birbirlerine bakarak bu adları seçiyor olabilir.

- Dükkânlara yabancı adlar koyarken olduğu gibi, yeni, ilgi çekici, değişik ve havalı bulunduğu için, özentiden dolayı konuyor olabilir.

- Batılı adlar, modernleşmenin göstergesi olarak düşünülüyor, daha ‘Avrupai’ görünmek için seçiliyor olabilir.

- Yurt dışına çıktıklarında Türk oldukları hemen anlaşılmasın diye adları gidecekleri ülkede yaşayanlarınkine benzetilmeye çalışılıyor olabilir.

- Geleceklerini ülke dışında, Avrupa ya da Amerika’da arayacağı düşünülen çocuklar, oralara gittiklerinde zorluk yaşamasınlar, yadırganmasınlar diye konuyor olabilir.

‘YABANCI DİLLE EĞİTİM YOK OLMAYA SEBEP OLUR’

Can Ali John Ali oldu - Resim : 5

Prof. Dr. Aydın Köksal yabancı isimlere özenmenin en büyük sebeplerinden birinin yabancı dilde eğitim olduğu görüşünde. Köksal şöyle konuştu:

“Bu, içinde yaşadığımız bunalımlarla beslenen, yabancı dille öğretim yanılgımızla birlikte, her düzeyde özelleştirilmiş öğretim kurumlarımızla çökertmeyi başardığımız -sözde milli, özde tarikatların emrindeki- Milli Eğitim sistemimizle vardığımız çöküntünün bir sonucudur.

"Zaten iyice biliyoruz ki, çocuklarını, yabancı dille eğitim yapılan okullara gönderip de bir yüzyıldan bile kısa sürede tarih sahnesinden silinmemiş hiçbir halk yoktur. Bunu 2000 yılında, Sivil Toplum Örgütlerimizin ve Öğretmen Sendikalarımızın isteği üzerine yazdığım Yabancı Dille Öğretim: Türkiye’nin Büyük Yanılgısı başlıklı yapıtımda ayrıntılı biçimde incelemiştim (Öğretmen Dünyası Yayını, 250 s, 2000, 2002, 2006).

“Yazılı kültür beş bin yıllık geçmişe dayanıyor. Son beş bin yıldaki tarihi gözden geçirdiğimizde insanoğlunun yabancı dille öğretime merak sarıp da okullara çocuğunu gönderen hiçbir toplum ya da devletin varlığını sürdürememiş olduğunu görüyoruz. O okullara izin veren herhangi bir toplum, hangi dilde öğretim görüyorsa, o dilin temsil ettiği toplumun ekini içinde eriyip yok oluyor. 40-50 yıl, 70 yıl yetiyor bu yok oluş için. Böyle giderse benim adım Aydın ama Aleks olacak. Osman’ın Oliver olması gibi…”

İNGİLİZCE EĞİTİM YAPMA HASTALIĞI

Kemal Ateş de Köksal ile aynı fikirde. Yabancı isimlerin yaygınlaşmaması için eğitimin şart olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri vurguladı:

“Bunların önüne eğitimle geçebiliriz. Genelde kendini entelektüel olarak tanımlayan insanlar, çocuklarına bu tür isimler koyuyor ama eğitim diploma ile olmuyor. Eğitim görevini yapmamış, özellikle özel okullarda yetişenlerde yabancı dil eğitim görenlerde bu gibi durumlarla sık karşılaşıyoruz. Zaten İngilizce eğitim furyası aldı başını gidiyor. İngilizce eğitimi bu kadar yaygınlaştırmanın sonuçlarından biri de gelecek neslin adına yansıyor. Kolejler ciddi anlamda yaygınlaştı. Bu durum bir tek Türkiye'de var. Oysa bütün Avrupa ülkelerinde herkes kendi anadilinde eğitim yapar. İngilizce eğitim yapma hastalığı bizde var.”

‘BENİM ÇOCUĞUM BİRİCİK OLSUN’

Prof. Dr. Aydın Köksal, ailelerin yabancı isimleri çocuklarına koymakla kalmadığını farklı heceler kullanarak anlamı olmayan isimlere de sıkça rastladığını söyledi:

“Mila adını taşıyan kızlarla ben de karşılaştım. İng. My Love (Aşkım) sözüne bir gönderme bu. Milu diye ad koyanlar bile var ki bu da ünlü çizgi roman kahramanı Tenten’in köpeğinin adı idi (Luba: Rusça, Liebe: Almanca)… “İnsanlarda şöyle bir düşünce var, ‘Ben olmasam da benim çocuğum biricik olsun.’ Örneğin annenin adından ilk heceyle babanın adından son heceyi birleştirip bundan yepyeni adlar türetilebiliyor:

Yüksel ile Orhan’dan Selhan Hanım gibi, kendisi profesör olan genç bir dostumuzdur; Aysel ile Kâmil’den Aymil Hanım gibi… Kâmil Bey de başka bir profesör dostumuzdur. Bu yeni moda kişi adları bazen, bir Batı ya da Doğu dilinde var olan bir sözcük ya da onun bir kısaltması olarak da beğenilip seçilebiliyor. Nereden geldiği belli olsa da olmasa da bize yabancı duran sözcükler bunlar. ‘Yeryüzünde sekiz milyar insan var. Bunun içinde bir tek benim kızımın adı bu’, diyerek övünebiliyor insanlar.”

İLK FEDA EDİLEN Ç, Ö, Ş, Ü, Ğ SESLERİ OLDU

Feyza Hepçilingirler, yabancı isim özentiliğinin ilk kez bu kadar yaygın olmadığını söyledi. Tarihten örnek veren Hepçilingirler, şöyle devam etti:

“Yabancı isim Türklerde epeyce eski bir sevda… Sanıyorum biz, tarihin hiçbir döneminde kendisiyle barışık, kendisinden memnun insanlar olmadık. Her dönemde kendimizden güçlü gördüklerimize adlarımızı onlarınkine benzetecek, hatta onlarla aynı adları alacak kadar özenmişiz. Ne zamandan başlıyor derseniz, ta 8. yüzyılda Türklerin ilk yazılı eseri Orhun Yazıtlarında kağanın ağzından öğreniyoruz bunu. Bilge Kağan, kendi yazıtında Türk beylerinin Türk adını atıp Çinli adı aldığını, ‘Türk beğleri Türk adını attı. Çinli beğlercesine Çin adını tutarak, Çin kağanına görmüş (bağlanmış),’ diyerek belirtmiş.

"Anadolu’ya gelindikten sonra güçlü olan komşu değişmiş. İran kültürüyle Farsçaya bağlanmışız. O kadar ki Anadolu Selçuklu Devleti’nin hükümdarları bile Keykâvus, Keyhüsrev, Keykûbat diye Farsça adlar almışlar. Osmanlı’da Arap kültürü ağır basmış, kişi adları Arapçalaşmış. Sizin, benim, pek çoğumuzun adları Arapça.

“Tanzimat’tan sonra yön değişmiş; yüzümüzü Batıya dönmüşüz. Neyse ki ‘mösyö, madam’ demeye özenmekle yetinmişiz; Fransızca isimler almaya kalkmamışız. Günümüzde ise rüzgâr epey uzaklardan esmiş, ta ABD’den. Giyimimizden yeme içmemize kadar bütün alışkanlıklarımızı etkilemiş ve tabii ki adlarımızın aynı kalmasına da izin vermemiş.

"İlk aşamada, çocuklarımıza koyduğumuz adlarda ç, ö, ş, ü, ğ, gibi harflerin olmamasına dikkat etmişiz. Bu harfler sadece Türkçede bulunduğu için, ileride, çocuğumuz yurt dışına çıktığında sorun yaratabilir diye düşünmüşüz. Uluslararası dolaşıma sokmayı başaramadığımız harfleri feda etmemiz pek kolay olmuş. İçinde bu harflerin bulunmadığı Türkçe adlar seçmişiz. Sonraki aşamada Batılı isimlere benzeyen Erol, Sami gibi, Jasmine gibi adlar koymayı akıl etmişiz. Bugün artık benzerlikle yetinmeyip doğrudan yabancı adlar koyma noktasına gelmiş bulunuyoruz.”

‘DEDE KORKUT HİKAYELERİ’NDEN ÖRNEK ALIN’

Can Ali John Ali oldu - Resim : 6

Feyza Hepçilingirler, çocuklara konulacak isimlere dair şu önerileri yaptı: “Eski kaynaklara gidilebilir. Örneğin Dede Korkut Hikâyeleri içinde çok güzel isimler geçer. Halkın bulduğu, kullandığı isimlerden yararlanılabilir. Var olan ve kullanılan adlar dışında Türkçenin türetme gücünden yararlanarak çok anlamlı, çok güzel isimler bulunabilir. Yeter ki insanlar yaratıcı güçlerini harekete geçirsinler. Çok güzel, pırıl pırıl Türkçe sözcükler uydurulabilir.”

CAN ALİ, JOHN ALİ OLDU

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun, '2023’te En Çok Verilen Bebek İsimleri' başlıklı verileri şu şekilde:

- Geçen yıl en çok tercih edilen kız isimlerinde bir değişiklik yaşandı. 2018-2022 yılları arasında en çok kullanılan isim Zeynep olurken; 2023 yılının birincisi 8 bin 114 bebek ile Asel oldu. Asel de yabancı bir isim, Lina da yine en çok tercih edilen isimler arasında.

- Geçen yılın en çok tercih edilen isimlerine bakıldığında erkeklerde Alparslan ismi birinciliğini korudu. Erkek bebeklerden 8 bin 957'sine Alparslan adı verildi.

- Yine verilere göre Türkiye’de anne-baba Türk olup çocuğunun ismi Oliver olan 10 kişi var.

- Henüz çok yaygın olmasa da, Can Ali ismi yerine ‘John Ali’ adını tercih edenler de var.

- Zenia, Neva, Akel, Adara, Leo, Sasha Mia, Adel, Aleks, Alis, Ares gibi isimler ise Türkiye’deki fenomenlerden etkilenilerek çocuklara konulan yabancı isimler arasında.

TÜİK Batı Feyza Hepçilingirler Kemal Ateş Türkçe