Türkiye iklimde tüm tuşlara basıyor
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, Türkiye'nin 2053'te net sıfır emisyon hedefine ulaşması ve sektörün dayanıklılığını sağlaması için bugünkü net değeriyle 640 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç duyulacağını ifade etti.
Lopez, Dünya Bankası kuruluşu Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankasının bu mali yılda Türkiye'ye sağladığı 2.5 milyar dolarlık finansmanın yüzde 80'inin iklim değişikliğiyle ilgili azaltım ve adaptasyon projelerine yönelik olduğunu söyledi. Türkiye'de iklim finansmanına yönelik projelerinden birinin yeni açıklanan Yeşil Dönüşüm Fonu olduğunu anımsatan Lopez, bankanın hali hazırda devam eden 17 milyar dolarlık programı kapsamında da iklim değişikliğinin önemli bir yer tuttuğunu, ayrıca deprem bölgesi ve ihracatçılara sağlanacak desteklerin de olduğunu anlattı. Lopez ayrıca, Dünya Bankasının eylülde açıkladığı ve gelecek üç yıl içinde sağlanacak 18 milyar dolarlık ek finansman paketinden de temiz enerji projelerine finansman verileceğini belirtti.
LİDERLİK GÖSTEREBİLİRİZ
Fosil yakıtlardan çıkış konusunda önemli kararlar alınması beklenen COP 28'in ardından bir değerlendirme notu hazırlayan İklim Masası Groningen Üniversitesi’nden Dr. Ethemcan Turhan’ın görüşlerini basına geçti.
İklim Masası'ndan Selin Uğurtaş'ın geçtiği notta, Türkiye'nin tutumuna yönelik yorumları yer alan Dr. Turhan, “Türkiye’nin COP 28’in başlangıcından bu yana gösterdiği duruşu tutarsız bulanlar olabilir. Ben tutarsız bulmuyorum çünkü Türkiye’nin hiçbir zaman bu konularda net bir hedefi olmadı; iklim müzakerelerine ‘bol laf, az iş’ düsturuyla devam ediyor. Türkiye uzun yıllar boyunca iklim müzakerelerinde görünmez olmayı tercih etmişti. Kendi ulusal çıkarları, şartları dışında pek bir konuda yorum yapmıyordu. Bu durum, özellikle Paris Anlaşması ile birlikte aşıldı ve iklim müzakerelerinde Türkiye’nin sesi daha fazla duyulur oldu. Ama maalesef bu, uzlaşıya veya kararlara katkı koyacak şekilde olmadı. Türkiye iklim zirvesinde daha ziyade, kendi özel şartlarını - ki artık özel şartlara dayandıramadığı pek çok politikası da var- ve ulusal enerji politikasını savunmak adına konuşur hale geldi. Şu anda gördüğümüz şey de bu. Halbuki özellikle uyum alanında Türkiye liderlik gösterebilir.” mesajı verdi.
GAZZE VARKEN ADALET OLMAZ
Türkiye delegasyonunun, fosil yakıtların azaltılmasına yönelik çağrılara karşı çıkmanın yanı sıra, yenilenebilir enerji kurulu gücünü üç kat artırmaya yönelik taahhüde imza atmadığı ve Kayıp ve Zarar Fonu’ndan pay talep ettiği için de eleştirildiğine dikkat çekilen notta Dr. Ethemcan Turhan, “Türkiye’nin İklim Zirvesi’nde muhalefet ettiği konulara bakarsak, tüm dünyanın yapıcı bir şekilde üzerinde uzlaşması gereken limitlerin hiçbirine önem atfetmiyor gibi görünüyor: Kömürden çıkış konusunda kesinlikle taviz vermiyor, doğalgaz ise konu bile edilmiyor. Dönüp dolaşıp şurada takıldığımızı düşünüyorum: Türkiye, iklim değişikliği meselesini sadece ve sadece iktisadi bir getir-götür meselesi olarak ele aldığı sürece, ne kendi halkı için ne de dünyanın geri kalanı için olumlu bir iklim siyaseti belirleyemeyecek.” dedi. Turhan diğer yandan, “Tüm bunlar nedeniyle, COP 28’in harika bir şekilde başladığını söylemek mümkün değil. Bir de tabii Gazze’de sürmekte olan işgal ve insanlık dışı saldırı da tepki yarattı çünkü - iklim adaleti hareketinin de COP 28’de vurguladığı gibi - insan haklarının olmadığı bir yerde iklim adaletinin olması da mümkün değil.” mesajı verdi.