‘Türkiye menfaatine tek madde yok’
NATO’nun yeni Stratejik Konsept Belgesi’ni gazetemize değerlendiren uzmanlar, teröre esas desteğin İsveç ve Finlandiya’dan değil, ABD ve NATO’dan geldiğini vurguladı. Doğu Akdeniz’de NATO’nun kışkırtıcı adımlara devam edeceğini belirtti.
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Madrid Zirvesi önceki gün sonuçlandı. 28-30 Haziran tarihlerinde yapılan Zirve’ye, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’yla imzaladığı mutabakat ve kabul edilen yeni Stratejik Konsept belgesi damgasını vurdu.
Hükümete yakın medya Mutabakat Muhtırası’nı “zafer” olarak duyurdu. Bazı köşe yazarları, doğru olmadığı halde, YPG ve FETÖ’nün ilk defa terör örgütü olarak kabul edildiğini yazdı. Oysa Finlandiya Cumhurbaşkanı, daha anlaşmanın mürekkebi kurumadan “Bu örgütleri terör örgütü kabul etmiyoruz. Yardıma devam edeceğiz.” açıklaması yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “Eğer sözlerinde durmazlarsa üyelikleri parlamentomuzdan geçmez.” diyerek henüz sürecin sonuçlanmadığını vurguladı.
Zirve’nin “tarihi” olarak nitelenmesinde en önemli sebep, yeni Stratejik Konsept belgesi. 2010 belgesinde “potansiyel ortak” olan Rusya, yeni metinde “Avrupa-Atlantik güvenliğine en büyük ve doğrudan tehdit” olarak nitelendiriliyor. Geçen sene yayımlanan NATO Brüksel Bildirisi’nde de “sistemsel meydan okuma ortaya koyduğu” söylenen Çin, özellikle Rusya’yla birlikte dünya düzenini değiştirmeye çalıştığına yönelik vurguyla yeni metinde yer aldı. 13. maddede “Rusya ile Çin arasında derinleşen stratejik ortaklık ve uluslararası düzeni bozmaya yönelik ortak girişimleri değer ve çıkarlarımıza aykırıdır.” denildi. NATO’nun önümüzdeki on yıllarda izleyeceği çizgi, 49 maddede kapsamlı bir şekilde ortaya konuldu.
NATO Liderler Zirvesi’ni ve Stratejik Konsept Belgesi’ni, E. Hava Albay İhsan Sefa, Prof. Dr. Hasan Köni ve Doç. Dr. Deniz Tansi gazetemize değerlendirdi.
‘MENFAATİMİZE TEK MADDE YOK’
E. Albay İhsan Sefa, sözlerine “NATO’nun bu yeni Stratejik Konsepti, Türkiye’nin güvenlik endişelerini kesinlikle kapsamıyor.” diyerek başladı. ABD liderliğindeki NATO’nun, Ukrayna Savaşı’nı ve Madrid Zirvesi’ni dünya hakimiyetinde bir adım daha atmak için kullandığını belirten Sefa, “Belgede terörle mücadele diye genel geçer ifadeler kullanılıyor. Ama hangi terörle mücadele? Kimin terörü? Buna açıklık getirilmiyor.” dedi. İsveç ve Finlandiya ile imzalanan metinde PYD, YPG ve FETÖ’nün “terör örgütü” olarak geçmediğine de dikkat çekti.
“Bu Stratejik Konsept’e baktığınız zaman bölgesel güvenlikler, dünya barışına katkılar, şunlar bunlar. Hepsi laf salatası. Örneğin Doğu Akdeniz’de ‘güvenlik’ derken ne yapacak?” diyen Sefa, “Türkiye’nin güvenliği değil, NATO’nun menfaatleri öne çıkacaktır. Türkiye NATO’nun menfaatleri içerisinde yer alan bir ülke değil. Dışlanmış bir ülke.” ifadelerini kullandı. Belgenin bütünüyle ilgili de “Türkiye’nin menfaatine tek bir madde yok.” şeklinde konuştu.
‘NATO PRANGASINDAN KURTULALIM’
Stratejik Belge’de Rusya ve Çin’in düşman ve tehdit kategorisine konulmasının “Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkisine son derece zarar vereceğini” belirten Sefa, Türkiye NATO üyesi olduğu müddetçe bu ülkelerle ilişkilerinde tam bir güven sağlayamayacağını kaydetti. Sefa şöyle devam etti: “Türkiye’nin Çin’le, Rusya’yla, Orta Asya’yla, bölge ülkeleriyle ilişkilerinin gelişmesindeki birinci engel NATO üyesi olmasıdır. Türkiye NATO’dan çıktığı gün ayağındaki prangalardan kurtulur. Ve bu, bölgesel işbirliğini güçlendirmeye adaydır.”
“Atatürk’ün yaptığı gibi yapmalıyız.” diyen Sefa, Sadabad ve Balkan Paktlarını hatırlattı. Türkiye’nin bölgesel bir işbirliğinin öncüsü olduğunu, komşular ve bölge ülkeleriyle dostane ilişkiler kuşağı yarattığını belirtti. “Bugün de aynısını yapmaya hazır bir Türkiye var. Ama Türkiye’nin önünde NATO diye bir engel var. Bölge ülkeleriyle ilişkilerimize her zaman şerh koyduruyor. Türkiye savunma sanayii ve benzeri alanlarda, Çin, Rusya gibi Asya ülkeleriyle göğsünü gere gere bir işbirliği yapamıyor.” dedi.
DÖRT BOYUTTA STRATEJİK KONSEPT
Prof. Dr. Hasan Köni ise belgenin öne çıkan vurgularını dört boyutta tarif etti. Birincisi ve en büyük değişiklik, Rusya’nın saldırgan olarak nitelenmesi ve Avro-Atlantik bölgesiyle ilgili “Artık barışçı bir ortam değil” denmesi. İkincisi, terörizmin uluslararası alanı istikrarsızlaştırması. Üçüncüsü, Afrika’daki çatışmaların Avrupa dengesini rahatsız edip terör yaratması. Dördüncüsü ise Çin’in “sistemik bir tehlike” olarak tanımlanması. En önemlisinin son madde, yani Çin olduğunu söyleyen Köni, “NATO için asıl tehdit bu.” dedi.
Rusya’nın Donbass’tan ileri gitmeyeceğinin NATO tarafından da iyi bilindiğini kaydeden Köni, “İsveç ve Finlandiya’ya da NATO silahları yerleşmezse, Rusya çok da umursamaz. NATO 2014’ten beri en yakınına silah yerleştirmeye çalışıyordu. Rusya’nın tepkisi bu yüzden. Donbass ve Kırım’ın dışında başka bir isteği yok.” ifadelerini kullandı.
Çin’in ise bunun ötesinde “sistemik bir tehlike” olarak görüldüğünü vurgulayan Köni, “Çin’in kurduğu ekonomik yapılanma, NATO’nun dünya çapında ‘360 derece’ dediği stratejisini tehdit ediyor. ABD için savaş çok önemli değil, kurulduğundan beri savaşıyor. Ama ekonomiyi yönlendiren yapı tehlikeli.” değerlendirmesinde bulundu.
‘ÇİN VE RUSYA’YLA KAPıŞMAK, TÜRKİYE’NİN ÇIKARINA DEĞİL’
NATO’nun Rusya’ya açıktan düşmanlık ve Asya-Pasifik’e genişlemeyi gündemine yerleştirdiğini belirten Köni, “Halbuki Türkiye’nin Çin ve Rusya’yla kapışmakta hiçbir menfaati yok. Bilakis yatırımlar açısından, elde edeceği gelirler açısından, turizm açısından bu ülkelerle işbirliğinden kazanacağı çok fazla şey var.” dedi.
Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin içinde yer alan ülkelere önemli fırsatlar sunduğunu hatırlatan Köni, ABD’nin geçen günlerde açıkladığı 600 milyar dolarlık ‘altyapı yatırımı’ projesinin, Çin’in Kuşak ve Yol’a yatırdığı 2 trilyon dolarla boy ölçüşemeyeceğini söyledi.
NATO’nun Madrid Zirvesi’nde yaşanan gelişmelerin “Türkiye’nin lehine olmadığını” söyleyen Köni, “Ama ekonomik durumu, kültürel, siyasi durumu tamamen Batı’ya bağlı olduğu için oraya tutunmak zorunda.” ifadelerini kullandı.
‘DOĞU AKDENİZ’DE BİZE TAVİZ VERMEZLER’
Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’la ilgili de “Bize bir taviz vereceklerini ben tahmin etmiyorum. Bu bölgede Batı’nın kurduğu yapıyı bozmamamız isteniyor.” diyen Köni, Türkiye’nin “bu yapıyı bozan, kendi çıkarlarını öne çıkartan” bir ülke olarak değerlendirildiğini belirtti. NATO Zirvesi’nde yenilen akşam yemeğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis’in ortak karede buluştuğunu söyleyen Köni, “Nezaketimizden dolayı Güney Kıbrıs Rum Kesimi NATO yemeğine katıldı. Kendisine konuşma dahi yaptırdılar. Bu tablo bize Kıbrıs’ta bizim lehimize bir tablo olduğunu mu gösteriyor sizce? Statükoyu değiştirmemize izin vermeyeceklerdir.” dedi.
‘SİSTEMİK TEHLİKE, ASYA ÇAĞI’
ABD’nin Ukrayna Savaşı’nı bahane ederek yeniden bir Soğuk Savaş başlatmak istediğini, mümkün olduğu kadar ülkeyi yanına çekmek için çabaladığını söyleyen Köni, korkutarak yanına çektiği Avrupa’yla birlikte Asya-Pasifik üzerinden Çin’in çevrelenmeye çalışıldığını belirtti. İki sistem arasındaki mücadelenin bu bölgede yoğunlaştığını söyledi.
Köni, bir tarafta 800 milyon nüfusa sahip Avrupa ile 300 milyonluk ABD’nin bulunduğunu, karşısında ise Çin, Rusya ve müttefikleri, yanında da Hindistan eklendiğinde 4 milyarlık bir nüfusun bulunduğuna dikkat çekti. ABD’nin peşinden sürüklenmenin Batı’ya ağır sosyal bedelleri olduğunu kaydeden Köni, “Yaptıkları hesaplarda 1945’ten beri yanılıyorlar. Ben Amerika’nın kazandığı bir savaş hatırlamıyorum. Avrupa’da iş yok. Ekonomik açıdan çökmüş durumdalar, enerji politikaları bitmiş durumda. ABD’de enflasyon var. Yüzde 7-8 ABD için çok.” dedi. “O yüzden Asya-Pasifik çağı başlamıştır. Sistemik tehlike de aslında budur.” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE’YE TEHDİTLER ABD VE NATO’DAN GELİYOR’
Doç. Dr. Deniz Tansi, Türkiye’nin NATO’da yaşadığı sıkıntını İsveç ve Finlandiya ile değil, başta ABD olmak üzere mevcut NATO üyeleriyle olduğunu vurguladı: “NATO üyesi ABD, NATO üyesi Yunanistan’ı Girit’ten Dedeağaç’a kadar silahlandırıyor. FETÖ elebaşısı bizzat ABD’de yaşıyor. NATO üyesi ABD, Suriye’de PKK/PYD terörünü silahlandırıyor, maaşa bağlıyor. Bu da yeni bir şey değil. ABD Başkanı’nın özel temsilcisi McGurk PKK/PYD terörünün akıl hocası. ABD’nin eski CENTCOM Komutanı, şimdi Savunma Bakanı Austin, PKK/PYD’yi silahlandıran adam. Bu çerçevede bakıldığında NATO’nun en büyük ve en güçlü üyesi ABD’yle bizim ciddi açmazlarımız var.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Biden ile yaptığı basın toplantısında “Rusya ile ABD arasında bir dengeden” bahsettiğini kaydeden Tansi, “Ama NATO’nun Stratejik Konsepti’nin kendisinde bir agresif hal var. Hatta sonraki Zirveler’de Asya-Pasifik’teki dört ülkenin NATO’ya üyeliğinin gündeme geleceği kanaatindeyim. Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda. Bu da Çin’in çevrelenmesiyle ilgili bir anlam ifade ediyor.” dedi. “NATO’nun eski NATO’yu özleyerek kutuplaşma siyasetinin bir odağı olduğunu” söyleyen Tansi, “Bunun da bizim ulusal çıkarlarımızla ne kadar örtüştüğü konusu ciddi anlamda sorunludur.” ifadelerini kullandı.
‘GKRY KATILIMI, KURULAN TUZAKLARIN GÖSTERGESİ’
NATO’nun kuzeye doğru ve Asya-Pasifik’te genişlemesinin Türkiye’nin terör ve Doğu Akdeniz’deki çıkarlarına ters bir istikamette olduğuna dikkat çeken Tansi, “NATO Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin hak ve menfaatleriyle ciddi anlamda çelişiyor.” dedi. ABD ve NATO ülkelerinin Türkiye’nin Libya’yla 2019’da imzaladığı Deniz Yekilerinin Sınırlandırılması Anlaşması’na karşı olduğunu hatırlattı.
“GKRY liderinin NATO Zirvesi’nde akşam yemeğine davetli olması bile NATO’nun kendi içerisindeki tuzaklara işaret ediyor.” diyen Tansi, “Bu anlamda gerek Stratejik Konsept’in gerek NATO’nun politikalarının Türkiye açısından ciddi sorun teşkil ettiğini düşünüyorum. Zaman içerisinde bu daha iyi anlaşılacaktır.” ifadelerini kullandı.