'Türkiye-Rusya dostluğu zorunluluktur'
RÖPORTAJ: HANİFE YALÇIN-JALE YATBAZ
Doç. Dr. Emete Gözügüzelli ile röportajımızın 1. bölümünü dün Aydınlık Bindallı sayfasında yayımlamıştık. Bugünkü bölümde KKTC'nin tanınması için atılması gereken adımları, deniz yetki alanlarımızın geleceğini, Rum tarafı ile ilişkilerin nasıl gelişeceğini ve Darya Dugina suikastını konuştuk. İşte yanıtlar...
- Osmanlı, İngiliz, 1960 dönemi ve KKTC kuruluş dönemlerini gözden geçirdiğimizde, KKTC ve GKRY arasındaki ilişkilerin, KKTC’nin birçok ülke tarafından tanınması durumunda nasıl gelişeceğini öngörürsünüz?
Tarihsel süreçlere baktığımızda KKTC’nin ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin münasebetleri çok net bir şekilde göstermiştir ki; KKTC bir devlettir. Bunu inkâr etmek mümkün değildir. Çünkü 1933 Montevideo Sözleşmesi esasınca KKTC kendi toprağı ve nüfusu, otoritesi, diğer devletlerle ilişkiye girme kabiliyeti çerçevesinde zaten bir devlettir. Uluslararası hukukta ‘tanınma’ konusu tartışmalı bir konudur çünkü devlet olgusu ayrı bir durumdur fakat bunu tanıma kurucu ve açıklayıcı işlemlerle gerçekleşir. Bu nedenle KKTC zaten var olan bir devlettir. Bunun tanındığının deklare edilmesi, diğer devletlerle siyasi ilişkiler ve ortak çıkarların daha da öne çıktığı zamanlarda söz konusu olabilecektir. Bu da ilerleyen süreçte yüksek ihtimalle geliştirilebilecek olaylardan bir tanesidir. Aksi takdirde KKTC hiçbir zaman seçeneksiz değildir. Osmanlı’dan beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti sayesinde Kıbrıs Türkleri ada üzerinde varlığını ve egemenlik haklarını muhafaza edebilmiştir. Türkiye zaten Kıbrıs Türklerinin her zaman yanındadır. Bundan sonraki süreçte de yanında olmaya devam edecektir. Bu nedenle Kıbrıs Türklerinin kaderi Türkiyesiz mümkün değildir. Kıbrıs’ın tanınması da Türkiye’nin yükselen gücünün ivme katacağı, diğer siyasi gelişmelerle şekillenecek olgudur. KKTC bu coğrafyada, ada da ayrı egemen bir varlık olarak kendi otoritesine, kendi egemenliğine sahip çıkarak, varlığını idame ettirmeyi sürdürecektir. Çünkü KKTC, Dünya Türklüğü için bir direnç noktasıdır. Burada bir devlet vardır. Bu devleti bütün haksız ambargolara, baskılara karşın korumaya çalışan Atatürkçülüğü vardır. İnsanlık dışı ambargolara karşı direnen bir Dünya Türklüğü ve örnek bir Türk halkı vardır. KKTC’nin varlığı küçümsenemeyecek kadar önemlidir.
- Tanınma durumunda KKTC karasularının hukuki durumu ne olacak?
KKTC karasuları resmi olarak zaten kendi yasal mevzuatları ile birlikte söz konusudur, fakat deniz yetki alanlarında kıta sahanlığı ve benzer şekilde münhasır ekonomik bölge hakları ile ilgili sual sormak istediğinizi düşünüyorum. Çünkü bunlar farklı kavramlardır. KKTC tanınsın ya da tanınmasın, Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınan bir devlettir. Halihazırda karasuları söz konusudur. Kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşması 2011 yılında Türkiye Cumhuriyeti ile tesis edilmiştir. Bunun sınırları bellidir. Tanınmayla birlikte elbette komşu devletlerle sınırlandırma anlaşmalarının ilerletilmesi söz konusu olabilecektir. Önümüzdeki süreçte tanınma söz konusu olduğunda, diğer devletlerle deniz yetki alanları sınırlarının tesis edilmesi ön plana çıkacaktır ve diğer farklı işbirliği seçenekleri de bu devletlerle geliştirilebilecektir. Boru hatları ve enerji konusunda ticari ilişkiler ilerleyecektir. Turizm açısından da farklı alternatiflerin oluşması mümkün olacaktır.
- KKTC'nin uluslararası düzeyde tanınması için KKTC halkının da yapması gereken çalışmalar var mıdır? Neler yapılabilir?
KKTC’nin tanınması konusu siyasi bir konudur. Devletlerarası münasebetlerle geliştirilen bağlar, Dışişleri ve Tanınma Dairesinin ortaya koyacağı ciddi ve uzun soluklu çalışmalar neticesinde bu gayretler katkı sağlayacaktır. Tanınma, KKTC Dışişleri Bakanlığının ve KKTC Cumhurbaşkanı’nın ortaya koyduğu resmi bir politikadır ve bu politika Anavatan Türkiye tarafından desteklenmektedir. Bu politikanın ön plana çıkarılması için KKTC halkının öncelikle kendi evi içerisinde yapacağı düzenlemeler mevcuttur. Örneğin ticari ilişkilerin diğer yatırımcılara kolaylaştırılması, eğitim politikaları anlamında ada üzerinde var olan üniversitelerde Kıbrıs konusundaki derslerin zorunlu hale getirilerek her bir fakültede gelen yabancı öğrencilere aktarılması ve uluslararası öğrencilerle kurulacak iletişim programlarıyla Kıbrıs meselesinin belli aralıklarla işlenerek öğrencilere hatırlatılması ve her birinin ayrı bir elçi olarak görülerek buna yönelik gençlerin teşvik edilmesi son derece önemlidir. Kendi kurumlarımızın uluslararası etkinliğinin, halk üzerinden imkan ve kabiliyetini artırarak, Kıbrıs Türk halkının meclisiyle, kurumlarıyla bir bütünsellik içerisinde Kıbrıs meselesinde tek vücut olması gerekir. Bu sağlandığı takdirde daha farklı bir süreç meydana çıkacaktır. Çünkü dünya ve Birleşmiş Milletler ne yazık ki Kıbrıs Türklerine adil bir tutum içerisinde değildir. Tamamen yanlı ve siyasi bir politikayla hareket etmektedir. Bu nedenle Kıbrıs Türkünün ister bu coğrafya da ister dünyadaki varlığı, tamamen Türkiye’nin varlığı ve gücü ile örtüşen bir noktadadır. Çünkü Türkiyesiz bir Kıbrıs, Kıbrıssız bir Türkiye söz konusu olamaz. Ayrı bir devlet olsak bile her zaman bu önem varlığını koruyacaktır. Kıbrıs Türklerinin her zaman anavatanına bağlarının derinleşerek ilerlediği ve uluslararası alanda anavatanın desteği ile yer aldığı zaman, bu tanınma zaten dolaylı olarak kendisini göstermeye başlamıştır. Bu bir süreç meselesidir. Bağlarımızın ve köklerimizin sımsıkı tutunması bu manada süreklilik arz etmesi önemdedir.
Yavru vatanımızın gerek bölgede gerekse dünyada tanınması ve haklarının adil olarak uygulanması için Türkiye Cumhuriyeti nezdinde üstümüze düşen görevlerin bilincini Kıbrıs Türk halkının geleceği ile birleştirerek, her zaman olduğu gibi daima birlikte olarak, dünyaya barışın ne olduğunu anlatacağız.
‘RUSYA İLE PEK ÇOK ALANDA İŞBİRLİĞİ YAPILABİLİR’
- Teşekkür ederiz. Son olarak Darya Dugina’ya düzenlenen suikast ve ortak özlem duyduğumuz Antiemperyalist Kadınlar Birliği kurulması önerisi hakkındaki düşüncelerinizi de öğrenebilir miyiz?
Rus siyaset bilimci Darya Dugina’nın suikast sonucu hayatını kaybetmesi çok üzücü bir olaydır. Dünyada adeta 1. ve 2. Dünya Savaşı döneminde gerçekleşen suikast vakalarıyla, devletlerin kendi çıkarlarını yürütme gayreti içerisinde bulunduğu çağ dışı bir dönemi anımsatan olaydır. Bu nedenle böylesine bir dönemde Türkiye ve Rusya’nın dostluğu, bu iki ülkenin komşu ülke olarak tarihsel süreçte var olan ilişkileri, geçmişe dayanarak baktığımızda her iki ülkenin iyi ilişkiler kurarak işbirliği yapması son derece önemlidir. Çünkü bu dostluk ilişkileri Türklerle ve Ruslar arasında tarihsel bir zorunluluktur. Aynı coğrafyadayız, iki ülkenin ilişkilerini derinleştirmesi iki ülkenin faydasına olacaktır. Bu işbirliği pek çok alanda söz konusu olabilir. Askeri, ekonomik, ticari ve kültürel, zaman zaman eğitim alanında ikili ilişkilerin geliştirilmesi her zaman mümkündür.
Avrasya’da Antiemperyalist Milli Kadınlar Birliği kurulmasının bölgede ve dünyada barışa katkısı olur. Böylesine bir niyetin, kadınlara yönelik birlik ve beraberliğin ilerletilmesi projeleri önemlidir. Dünyaya ırk, cinsiyet, dil ayrımı gözetmeksizin insanlığın bir araya gelerek ortak projelerde bulunması hedeflenir ve güzel bir örnek oluşturur. Ortak miras dediğimiz insanlık tarihi için son derece önemli olan insana, kadına, yaşama değer vermektir. Avrasya'daki devletlerin bir arada daha da yakınlaşarak Türkiye ile birlikte önümüzdeki süreçte varlık göstermesinin, yapıcı rolü olacağı kanaatindeyim.