Türkiye Varlık Fonu, ekonomide kamu ağırlığında artışın göstergesi
Tüm kanuni hükümler ve bilgiler bize özet olarak şunu gösteriyor; hukuki statüsü gereği TVF Sayıştay denetimine tabi olamaz ancak TVF iddiaların aksine oldukça sıkı denetlenmektedir ve şeffaftır. Sonuç olarak TVF dünyanın en şeffaf ve en iyi denetlenen fonlarından biridir
Türkiye Varlık Fonu’nun son aylarda artan faaliyetleri nedeniyle ‘varlık fonu’ kavramı sık sık gündeme geliyor ve tartışılıyor. Ancak bu tartışmalar yüzeysel boyutta ve bilgiye dayalı değil. Varlık fonunun ne olduğu ve ne amaçla kurulduğunu iyi anlamadan yapılan yorumlar yüzeysel kalmaya mahkûmdur. Varlık fonları (sovereign wealth funds) esasen bir ülkenin varlıklarının sermaye piyasalarında değerlendirilmesi amacıyla devlet tarafından çeşitli hukuki statülerde kurulabilen kurumlardır. Varlık tanımı geniş bir kavramdır ve hisse senedi, döviz, altın, tahvil gibi finansal ürünlerin yanı sıra şirketler, lisanslar gibi ülkenin bilançosunda bulunan çeşitli varlıkları da kapsar. Söz konusu varlıklar yürütülen ekonomik faaliyetleri nedeniyle ülkenin birikimlerine katılmıştır. Dolayısıyla da ülkenin en yetkin kurum/kişileri tarafından varlık fonları çatısı altında yönlendirilirler ve ekonomik anlamda stratejik bir önem arz ederler.
BAĞIMSIZ EKONOMİLER İÇİN MODEL
Varlık fonlarının geçmişi 1930’lara kadar uzanır. 1935’te Hong Kong döviz rezervlerini korumak ve finansal varlıklarını aktif olarak yönetmek amacıyla varlık fonu kurdu. 1950’lerden sonra ise Kuveyt petrol gelirlerinden kaynaklanan varlıklarını en iyi şekilde yönetmek üzere varlık fonu kurdu. Böylece emtiaya dayalı ilk varlık fonu ortaya çıktı. Kuveyt’in ardından BAE (1976) ve Norveç (1990) petrol gelirlerinin değerlendirilmesine dönük varlık fonlarını kurdular. 1970’lerden sonra finansal piyasaların gelişmesi ile birlikte varlık fonları ardı ardına kurulmaya başladı; ABD ve Kanada da bu furyaya katıldılar. Singapur, 1981 yılında Hong Kong’u model alarak ülkeye ait varlıklarını daha iyi yönetmek amacıyla kendi varlık fonunu kurdu. Özellikle 2003’lerden sonra emtia fiyatlarının yükseldiğini ve ardından gelen 2008 krizi sonrası süreçte gelişmekte olan ve bağımsız ekonomi kurma çabasında olan ülkelerde varlık fonlarının arka arkaya kurulmaya başladığını görüyoruz. Dünya ekonomisinde kamu sektörünün yeniden ağırlık kazanmaya başladığı dönem olan son 10 yılda bu eğilimin ağırlık kazanması dikkat çekici. Günümüzde 91 ülkede bulunan varlık fonlarının toplam büyüklüğü 8,2 trilyon doları aşmış bulunuyor. Finansal piyasalardaki belirsizliklerin kronikleşmesi ve doların saltanatının yıkılmaya başlaması nedeniyle varlık fonlarında çok daha büyük fonların toplanması öngörülüyor.
Varlık fonları çeşitli sınıflara ayrılıyor; kuruluş amaçları, hukuki statüleri, dayandıkları varlıklara göre gibi sınıflandırmalar yapılabilir. Esasen dayanak varlık olarak yapılan sınıflandırma daha yaygın olarak kullanılır. Dolasıyla varlık fonlarında yaygın sınıflandırma türü emtiaya dayalı olan ve olmayan olarak yapılan sınıflandırmadır. 2008 sonrası dönemde kamu sektörünü yeniden güçlendirmeye başlayan ekonomiler özellikle de emtia geliri olmayan ve bir anlamda ekonomik varlıklarını en iyi şekilde değerlendirerek güçlendirmek isteyen ülkeler ardı ardına varlık fonlarını kurmaya başladılar veya var olan fonlarını güçlendirme çabasına girdiler. Bazı fonlar sadece varlıkları en iyi şekilde koruma politikası güderken bazıları aktif yönetim yaparak büyümeyi seçmişlerdir. Aktif yönetim yapan fonlara en iyi örnek olarak Norveç Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu gösterilebilir.
TVF’YE VERİLEN ÖNEM: MİLLİ EKONOMİ İÇİN ADIM
Türkiye Varlık Fonu (TVF) emtia gelirlerine bağlı olmayan varlıklara dayalı fonlar sınıfında bulunuyor. 2016 yılında kamu iradesiyle kurulan fon Türkiye’nin değerli varlıklarının aktif olarak yönetilmesi amacını taşımaktadır. 8 farklı sektörden 20 şirket, 2 lisans ve taşınmazlardan oluşan bir portföyü vardır. TVF çok kısa sürede dünyada bulunan varlık fonları içinde ilk 10’a girmeyi başarmıştır. Fonun özel hukuka tabi olarak kurulmasının sebebi uluslararası sermaye piyasalarında kolaylıkla faaliyette bulunabilmesinin önünün açılmasıdır. TVF mevcut hukuki yapısıyla daha kolay yatırımlarda bulunabilir, şirket satın alabilir, fon kurabilir, tahvil ihraç edebilir ve daha birçok sermaye piyasası işlemlerini gerçekleştirmekte hızlı ve sorunsuz hareket edebilir.
TVF’nin künyesine baktığımızda Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Ekonomi Bakanı’nın yönetim kurulunun başında olduğunu görüyoruz. Bu yapı birçok ülkede görmeye alışık olmadığımız bir durumu arz ediyor. Aktif yönetimde bulunan kadroların ise özel sektörde oldukça yetkin ve böylesine önemli bir fonu yönetecek yeterliliğe sahip olduğu da çok açık. Hükümetin en üst düzeyde TVF’nin sorumluluğunu üstlenmesi, önünde yürümesi ve kadrolarını en yetkin kişilerden oluşturması hükümetin TVF’ye verdiği öneme ve misyona işaret ediyor. TVF’nin kuruluşu aleyhindeki tüm söylemlerin aksine güçlü ve milli ekonomi için atılan adımın önemi ve kararlılığın bir ifadesi olarak değerlendirmemiz gerek.
EKONOMİDE KAMU AĞIRLIĞININ ARTIŞI
TVF’nin yol haritasına baktığımızda fon varlıkların değerini artırmak, yurt içindeki stratejik yatırımlara sermaye sağlamak, Türkiye’nin yurt dışı stratejisini ve rekabetçi şirketlerini destekleyen yatırımlar yapmak ve finansal piyasalarda iyileşme ve derinleşmeyi desteklemek olarak belirlenen ilkeler dikkat çekiyor. Kurulduğundan beri TVF’nin attığı adımlar yukarıda sayılan prensiplerin tam olarak uygulandığını ve fonun ne kadar atak olduğunu göstermiş oldu. Son haftalarda Turkcell ve Sigorta Sektörü ile ilgili atılan adımlar bunun tipik örneğidir ve Türkiye ekonomisinde kamu sektörünün ağırlığının ve gücünün artırılması yolunda büyük katkılar sağlayacaktır.
ULUSLARARASI FİNANSAL SERMAYENİN KARA PROPAGANDASI
TVF gibi kurumlar güçlü yapıları ve kaliteli varlıkları ile uluslararası finans tekellerinin iştahını kabartmaktadır. Dolayısıyla varlık fonları hakkında sık sık kara propaganda yapıldığına ve yalan haberlerin üretildiğine şahit oluyoruz. Özellikle de milli ekonomi yönünde ilerleyen Türkiye gibi ülkeler hedef tahtasında bulunuyor. Bunun sebebi finans tekellerinin hem çok karlı bir alana müdahale etme şanslarının bulunmamasından hem de dünya ekonomisinde kamu sektörünün son 10 yılda payını artırmasından gelen rahatsızlıktır. Finans tekellerinin ve başta IMF olmak üzere onların önünü açan kurumların kamu varlık fonları hakkında en temel söylemleri ‘yolsuzluk, şeffaf olmama ve kötü yönetim’dir. Bu söylemlerin kaynağı ise 1980’lerde yükselen neoliberal saldırı dönemine dayanır. O dönemde kamu sektörü ile ilgili tüm kurumlar yolsuzluk, verimsizlik, şeffaflıktan yoksun olma suçlamalarıyla çökertilmiş ve onlarca ülke ekonomik yapıları parçalanarak borç batağına sürüklenmiştir. Yürütülen neoliberal karalama kampanyalarının içinin ne kadar boş olduğunu ve finans tekelleri başta olmak üzere emperyalizmin kurumlarına nasıl hizmet etiğini bugün daha net bir şekilde görüyoruz.
TVF’nin kısa zamanda gösterdiği başarıların finans tekellerini rahatsız etmemesi düşünülemez. Bu bağlamda son yıllarda fonun sık sık ‘satıldığı, borç batağında olduğu, arpalık olduğu’, hatta ‘denetimsiz olduğu’ doğrultusunda yalan haberlerin yapıldığını ve hedef tahtası haline getirildiğini görüyoruz. TVF’nin herhangi bir denetime tabi olmadığı ve keyfi bir şeklide yönetildiği iddiaları en çok dillendirilenler arasında bulunuyor. Bu iddiaları değerlendirmek için fonun hukuki yapısını daha yakından analiz edelim.
DENETİMDE, BİST, SPK VE SAYIŞTAY
TVF esasen özel hukuk hükümlerine veya başka bir deyişle Türk Ticaret Kanunu’na uygun olarak 6741 sayılı özel bir kanunla kurulmuş anonim şirkettir. 6741 sayılı kanun ile kurulan TVF’nin kamuya ilişkin denetim hükümlerinden muaf tutulması TVF’yi denetimsiz ve kuralsız yönetilen bir kurum yapmaz. Aksine diğer anonim şirketler gibi denetime ve kanunlar çerçevesinde kurallara tabidir. Bunun yanı sıra 6741 sayılı kanunda getirilen özel düzenleme dolayısıyla ticari şirketlere verilen hak ehliyeti sınırlandırılmıştır. Yani fonun bünyesinde bulunan varlıklar şirket mal varlığı statüsünde değildir ve sadece fonun amaçları doğrultusunda kullanılmak üzere düzenlenmiştir. Bu hüküm TVF’de bulunan varlıkları koruyan ve güvence altına alan bir hükümdür. Ayrıca TTK’nın hükümlerine uygun olarak tüm anonim şirketler gibi TVF, ona bağlı fon ve alt fonlar da bağımsız dış denetime tabidir.
Şirket anonim şirket hükümlerine tabi olduğundan, denetçilerin şirkete ait tüm belge ve varlıkları hakkında bilgi alma hakkı vardır. Yönetim kurulunun da istenilen tüm belge ve bilgileri ibraz yükümlülüğü bulunur (TTK m. 401). Denetime tabi olan anonim şirketler ve şirketler topluluğunun (TVF şirketler topluluğudur) finansal tabloları denetçi tarafından, Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yayımlanan uluslararası denetim standartlarıyla uyumlu Türkiye Denetim Standartlarına göre denetlenir (TTK m. 397/1). Bu hükümden de görüldüğü üzere denetim sıkı şartlara tabi olup, uluslararası standartlara da uygun olarak yapılmaktadır. Denetime tabi olduğu halde, denettirilmemiş finansal tablolar yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporları düzenlenmemiş hükmünde sayılacaktır (TTK m. 397/2). Görüldüğü üzere, bağımsız dış denetim bir zorunluluk olduğu gibi, denetimin yerine getirilmemiş olması da ağır bir yaptırıma bağlanmıştır. Bunun yanı sıra 6741 sayılı Kanun m. 2/4’e göre iç denetim biriminin de kurulması zorunlu tutulmuştur.
Hukuki sorumluluk açısından bakarsak; fonun idari yöneticileri ve bağımsız denetçiler TVF özel hukuk tüzel kişisi olduğundan dolayı idari hukukun mevzuatına tabi değildir. Fon yöneticileri ve bağımsız denetçiler mevzuat hükümleri gereği sorumluluk ve denetim altındadırlar. Bu sorumluluk ve denetimi yerine getirmeyenler şahsen ve sınırsız olarak sorumludurlar. Sonuç olarak fon yöneticileri özel hukuk hükümlerine tabi olduğundan dolayı idare hukuku ve memuriyetin sağladığı koruma zırhından yararlanma imkânı yoktur.
Ayrıca fonda bulunan şirketlerin de ayrı ayrı denetime tabi şirketler olduklarını unutmamamız gerekir. Örneğin THY halka açık şirket olduğu için BIST’in ve SPK’nın denetime tabidir ve bağımsız denetimden geçmektedir.
Yukarıda yazan tüm kanuni hükümler ve bilgiler bize özet olarak şunu gösteriyor; hukuki statüsü gereği TVF Sayıştay denetimine tabi olamaz ancak TVF iddiaların aksine oldukça sıkı denetlenmektedir ve şeffaftır. Sonuç olarak TVF dünyanın en şeffaf ve en iyi denetlenen fonlarından biridir.
TVF hakkında sistematik olarak olumsuz haber yayan ve yorum yapan odaklara baktığımızda konu ile ilgili bilgilerinin olduğunu veya kolaylıkla bu bilgilere erişebilecek konumda bulunduklarını görüyoruz. Öyleyse ‘TVF denetimsiz, şeffaf değil’ gibi iddiaların tamamen art niyetle yapıldığı sonucuna varıyoruz. Adeta kara propagandaya dönmüş olan bu iddiaların milli ekonomiye zarar vermekten başka bir işlevi olmadığının altını çizmemiz gerek. Türkiye ekonomisinin millileştirilmesinde önemli katkılar yapan ve yapacak olan TVF’yi destekliyorum, Türkiye’nin bu güzide kurumunun Türk milleti olarak güçlü bir şekilde desteklenmesi gerektiğine inanıyorum.
Kaynakça;
https://www.tvf.com.tr/biz-kimiz/yonetim/yonetim-kurulu
https://www.tvf.com.tr/biz-kimiz/hakkimizda/biz-kimiz-hakkimizda-yol-haritamiz
https://www.swfinstitute.org/research/sovereign-wealth-fund
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/08/20160826-1.htm
http://www.ticaretkanunu.net/ttk-madde-401/
http://www.ticaretkanunu.net/ttk-madde-397/