Türkiye’den Almanya’ya maratonların madalya avcısı!
60 yaş üstü kategoride Türkiye’de ve Almanya’da katıldığı hemen her yarışta derece yapan Mustafa Erdoğan, başarısının sırrının disiplinli çalışma olduğunu söylüyor. Erdoğan, koşuyu sadece kendisi için değil, ülkemiz adına dinç kalmak için yaptığını da önemle vurguluyor.
Spor, sağlıklı yaşam için olmazsa olmaz. Özellikle Kovid-19 salgını döneminde evlere kapandığımız günlerde hareket etmenin ne kadar değerli olduğunu anladık. Kişinin hangi yaşta olursa olsun elinden geldiği kadarıyla spor yapması hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı için çok önemli. İş bulmak için Almanya’ya gittikten sonra koşu sporuna başlayan ve zamanla maratonlarda birçok derece elde ederek ülkemizi başarıyla temsil eden Mustafa Erdoğan ile Aydınlık Avrupa olarak keyifli bir sohbet yaptık. Erdoğan, sağlıklı yaşamayı kendisine ilke edindiğini söylüyor. Kendisi, partisi ve memleketi için spor yapan Erdoğan, vücudunu dinç tutuyor çünkü daha yapacak çok işi var. Gelin, şampiyon koşucu Mustafa Erdoğan’ın başarılarla dolu yaşam öyküsünü kendi ağzından dinleyelim.
‘HAYAT OTURARAK GEÇMEZ’
Öncelikle kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
1940, Ardahan doğumluyum. Ardahan'da köylü bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Geçim kaynağı olarak hayvancılık yapardık, koyun-kuzu otlatırdık. İlkokulu başka bir köyde okudum, 5'inci sınıfı bitirdim ama daha fazla eğitim görme imkânım olmadı. Evliyim, 5 çocuğum var.
Almanya'ya ne zaman gittiniz?
Köyde belirli bir geleceğim olmadığını görünce önce İstanbul'a gittim. Burada dokumacılık öğrendim. Atölye de açtık hatta... Alibeyköy'de mensucata girdim. 15-16 Haziran 1970'teki işçi eylemlerine fabrikamızda makineleri kapatarak destek verdik. Sol sempatizanlığım toprak işgallerine de dayanıyor. 70'lerde ağaların topraklarını köylülere verme konusunda, solun köylülerin ve fakir fukaranın yanında olduğunu gördüğüm için sol sempatizanı oldum. İstanbul’da fabrikada çalışırken kâğıdım çıktı ve Almanya yıllarım 1973’te başladı. Fabrika işçisi olarak lastik firmasında işe başladım. Fabrikada çalışırken oraya gazete getiriyordu Türk arkadaşlar. Değişik sol grupların gazeteleri geliyordu. Halkın Sesi'ni getiren arkadaşla tanıştım ve böylece siyasete de atıldım. Koşu hikâyem daha sonra başlıyor.
Sporla, özellikle koşuyla tanışmanız nasıl oldu? Koşu antrenmanlarına kaç yaşında başladınız?
Almanya'da işsiz kaldıktan sonra, “Oturarak olmaz, hayat böyle yaşanmaz.” diye düşündüm. Hareket etmem gerektiğine karar verdim ve bireysel olarak koşmaya başladım. Irmak kenarında özellikle... Benim koştuğumu gören bir arkadaşım, “Biz de koşuyoruz.” dedi ve koşu yaptıkları yeri söyledi. Böylece başladık. Orada üç-dört spor kulübünün birleşerek antrenman yaptığı programları vardı, belirli yer ve saatlerde koşu antrenmanı yapıyorduk. Koşuya biraz geç başladım, 56 yaşındaydım. Tabii, gençliğimde İstanbul'da başka spor dallarıyla da ilgilenmiştim. 20'li yaşlarımdayken Fatih Spor Kulübü'nde boks da yaptım. Ayrıca çocukluğumdan beri koşuya meraklıydım. Sporu çok seven bir yapım vardı. Başarılı olup öne çıkmak isterdim.
BEŞ GÜNDE 70 KİLOMETRE
56 yaşında Almanya'da koşuya başlıyorsunuz. Kendi yaş grubunuzda elde ettiğiniz başarılardan bahseder misiniz?
Başarı; başta azim, çalışkanlık ve kararlılık sayesinde elde ediliyor. Ben öncelikle daha sağlıklı olmak ve hareket etmek için koşuya başladım. Ayrıca siyasi görüşüm gereği partili mücadele için de sağlıklı bir birey olmak amacındaydım. Hem parti çalışmalarına katılıyordum hem antrenman yapıyordum. Sosyalist Parti, İşçi Partisi ve Vatan Partisi'nin Almanya'daki bütün çalışmalarına katıldım. Şu anda ayrıca İstanbul'da Silivri ilçe örgütünde de görev yapıyorum. Ulusal Kanal gönüllüsüyüm. Benim koşmakta birinci amacım, sağlıklı olmak ve ayakta durmayı başararak partime daha faydalı olmak. Başarılarıma gelince... Ne kadar çok emek verirsen o kadar başarılı oluyorsun. Einstein'ın dediği gibi, başarının sırrı çok çalışmak. Antrenmanları hiç aksatmazdım. Haftada beş gün, toplam 70 kilometre koşuyorduk. Bu da başarıyı getiriyor. Hem Almanya'da hem Türkiye'de... Ülkemizde 2013'ten itibaren Avrasya Maratonu’na katılmaya başladım. Yine 2013'te Avrasya Maratonu’nda yaşıtlarımın arasında birinci oldum. Daha sonra diğer maratonlara da katılmaya başladım ve hep birinci ya da ikinci olarak devam ettim. Yani benim maratonlarda dereceye girmediğim koşu çok nadirdir.
ALMANYA’DAKİ İLK
MARATONDA ZAFER
Almanya’da yer aldığınız yarış ve maratonları sizden dinleyebilir miyiz?
Almanya’da 5 maratonda yarıştım, onun haricinde her sene 30 kilometrelik koşulara da katılıyordum. Yaşadığım Frankfurt bölgesindeki yarışların büyük bölümüne katıldım, hemen hemen hepsinde derece yaptım. 25 kilometrede ikinciliklerim, 30 kilometrede birinciliklerim var. Hatta Almanya’daki ilk yarışımdan sonra yöneticiler bana gelip, “Maraton koşmak ister misin?” diye sordular. Biraz düşündüm, “Spor yaşamımda maraton da koşmuş olayım.” dedim. Antrenman yaptırdılar. Hatta o ilk maratonumu da anlatayım. Beni çalıştıran antrenörüm, “Türk bayrağın var mı?” diye sordu, “Var.” dedim. O da Alman bayrağı getirdi. Orada çalılık bir alana koyduk bayrakları. Başladık koşmaya. Bitiş yerine gelince aldık bayrakları elimize, girdik alana, bir alkış koptu… Derece yapmıştık. Ben bu atmosferi yaşayınca daha da çok motive oldum ve arkası geldi. Yarıştığım yarı ve çeyrek maratonların sayısını hatırlamıyorum… Hemen hepsine katılıyordum. Bu sene yine Avrasya Maratonu’na yazıldım. Bir kez daha başarılı olmak istiyorum. Hedefim ilk 3’e girmek ve derece yapmak. Yeri gelmişken… 24 Ekim’de de Zeytinburnu Belediyesi’nin düzenlediği Cumhuriyet Koşusu’nda birinci oldum, 10 kilometrelik bir yarıştı.
Çok önemli başarılar elde ettiğinizi görüyoruz. Günlük yaşantınız nasıl, çalışma alışkanlıklarınızı anlatır mısınız?
Çok özel bir metodum yok ama en azından öyle kahvede falan çok oturmam, sigara içmem. Alkol de kullanmıyorum. Özellikle sigara ve alkolden uzak durunca yeme içme konusunda ayrıca bir şey yapmama gerek kalmıyor. Antrenmanlarda hep bütün gücümle koştum. Hatta bazen öyle oluyordu ki antrenörler ben hep en önde koşunca beni geri çekiyordu, “Sen çok hızlı gitme.” diye.
‘BENİ MOTİVE EDEN ŞEY
PARTİLİ OLMAK’
Gençler kötü alışkanlıklardan uzak durmalı, spor yapıp sağlığını korumalı, aynı zamanda memleket meselelerine de kafa yormalı. Bugün bir Vatan Partisi üyesi olmaktan ve böyle bir parti için emek vermekten dolayı çok mutluyum. Dünyadaki haksızlıklara karşı önemli işler başaran bir partinin üyesi olduğum için gurur duyuyorum. Halkların baş düşmanı emperyalizme karşı tutarlı biçimde mücadele eden tek partidir Vatan Partisi. Beni motive eden partili oluşum. Daha çok bildiri dağıtmak, daha çok çalışmak… Ben de verimli bir kadro olmak için kendimi sağlıklı tutuyorum. Gençler kenarda köşede kalmadan ülkemizin sorunlarıyla uğraşmalı.
GENÇLERE TAVSİYE: SPOR YAPIN, MEMLEKET İÇİN SAĞLIKLI KALIN
Çağımızda çocuklarda obezite görüyoruz, sağlıksız beslenme ve sağlıksız yaşamdan ötürü her yaş grubunda fiziksel sorunlar yaşanıyor. Gençlere neler önerirsiniz?
Spor yapmak beni mutlu ediyor. Spor yaptıkça sağlığımı kazandığımı hissediyorum. Koştukça iyileştiğimi fark ediyorum, kendime güvenim de geliyor. Sağlıklı yaşamak için, hastalanmamak için spor şart. Tanıdığım çoğu insan kalp sorunu yaşıyor, anjiyo oluyor, hastalıklarla uğraşıyor. Gençlere tavsiyem, kesinlikle spor yapmaları.