Türkiye'den sadece Vatan Partisi vardı: Hegemonyaya karşı Sahel'den Gazze'ye tek cephe

'Gazze'den Sahel'e Değişen Modern Dünya Düzeninde İslami Dayanışma' başlıklı çevrimiçi konferans 31 Ağustos'ta düzenlendi. Etkinliğe, yabancı temsilcilerin yanı sıra ülkemizden Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serdar Üsküplü ile Vatan Partisi MKK Üyesi ve Aydınlık gazetesi Köşe Yazarı Ali Rıza Taşdelen konuşmacı olarak katıldı. Konferasta, Atlantik güçlerine karşı mücadele tüm insanlığın davasıdır vurgusu yapıldı

Etkinliğe temsilcilerimizin yanı sıra Mali, Nijer, Burkina Faso, Rusya, Senegal ve Çin'den siyasi figürler, araştırmacılar ve gazeteciler katıldı. Çok kutuplu barış ve egemenliğin yanı sıra ABD öncülüğündeki Batı hegemonyasının çöküşünün vurgulandığı çevrimiçi etkinlikte, Gazze ve Sahel bölgeleri üzerinde önemli etkisi olan küresel jeopolitik süreçlerin birbirine bağlılığı ve önemi vurgulandı. Her iki coğrafyanın da birbirine uzaklığına rağmen, yeni sömürgecilik, dış müdahale ve egemenlik mücadeleleri gibi ortak tarihsel ve güncel sorunlarla bağlantılı ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğunun altı çizildi.

Dünya düzeni yeni bir aşamaya girerken Müslüman devletlerin Rusya, Çin ve Orta Asya ülkeleri gibi çeşitli küresel ve bölgesel aktörlerle yeni ittifaklar ve işbirliği geliştirerek bağımsızlıklarını güçlendirme fırsatına sahip olduğuna işaret edildi. Bu gelişmelerin Müslüman toplumlar da dahil olmak üzere tüm halkların çıkarlarının dikkate alındığı daha adil bir dünya düzeninin oluşturulmasına katkıda bulunabileceği ve yeni fırsatlar sunabileceği belirtildi.

'DOLAR SALTANATI VE HEGEMONYA ÇÖKÜYOR'

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serdar Üsküplü, “Modern dünya düzeninin” değiştiğini ve bunun içinde bulunduğumuz dönemin “en önemli gerçeği” olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı. İnsanlığın “300 yıldır süren bu eşitsiz ve çarpık düzenden kurtulmak için” bölgesel ve küresel ölçekte çıkış yolları aradığını belirtti.

Üsküplü, II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan iklimde ABD'nin liderlik iddiasını iki temel unsur üzerine kurduğunu söyledi ve bunları, “silahlı güce dayalı denetim ile tahakküm” ve “mali alandaki tahakküm aygıtı olan Dolar Saltanatı” olarak tanımladı. Bu bağlamda sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu iki ayakla dünyayı haraca bağlayan ABD, ülkelere 'demokrasi' götüren, ülkelerin iç işlerine karışan, bölünme ve çatışmaları kışkırtan faaliyetlere girişmiştir. Bugün göğsümüzü gererek söyleyebiliriz ki Dolar Saltanatı ve Hegemonyacılık çökmektedir! Farklı milletlerden öncüler olarak ülkelerimizde ABD/Batı destekli girişimlere karşı önemli başarılar kazandık. Turuncu Devrim girişimlerine geçit vermedik. Ülkelerimizdeki yabancı askeri üsleri denetimimize aldık. Enerji kaynaklarımızı millileştirdik.”

TEHLİKELER VE FIRSATLAR

Üsküplü, Amerikalıların da kabul ettiği ve çözüm bulamadığı Atlantik blokunun yaşadığı krizin “ciddi tehlikelerin” yanında “fırsatlar” da bulundurduğunu belirtti. ABD ve Batı'nın mağlubiyeti kabul etmediğini, ömrünü uzatmak için silahlı ve ekonomik zor gücünü kullanmayı sürdürdüğünü kaydetti. Bu çabaların farklı coğrafyalarda çatışma alanları yarattığını ve uzun yıllar sonra “Dünya Savaşı” senaryolarının yeniden gündeme geldiğini ifade etti.

Bu fırtınalı sürecin sunduğu önemli fırsatlarıysa şu sözlerle aktardı: “Son birkaç yılda Sahel başta olmak üzere Afrika’nın çeşitli ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanması; Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya gibi ülkelerin dünya ekonomisindeki ağırlıklarını artırması hegemonyacılığa karşı mücadele eden ülkeler için önemli bir ümit kaynağıdır.” Üsküplü, Sahel ülkelerinin son birkaç yılda sömürgeciliğe karşı ayağa kalkışını “yeni uluslararası düzenin somut alameti” sözleriyle değerlendirdi.

KİLİT NOKTALAR

Üsküplü, hegemonyacılıkla mücadelede yakın coğrafyamızdaki cepheleri şu sözlerle özetledi:

“- Rusya’nın Ukrayna’da NATO yayılmacılığına karşı mücadelesi;

- Filistin’in İsrail Siyonizmi ve ABD emperyalizmine karşı destansı mücadelesi;

- Sahel ülkelerinin ABD-Fransa yeni sömürgeciliğine karşı bağımsızlık mücadeleleri;

- Yemen’de kahraman Husilerin hegemonyacılığa karşı direnişi.”

Dünyanın diğer bölgelerindeki “İnsanlık cepheleri”ne de değinen Üsküplü, “Çin'in hem Tayvan hem de Pasifik’te ABD hegemonyacılığının “tehditlerine karşı dimdik durdurduğunu; BRICS ülkelerinin ekonomi başta olmak üzere çeşitli alanlarda bir çekim merkezi haline geldiğini; başta Venezuela olmak üzere Latin Amerika ülkelerinin ABD denetim ve tertiplerine karşı önemli başarılar elde ettiğinin” altını çizdi.

VATAN PARTİSİ'NİN STRATEJİSİ

ABD-İsrail saldırganlığına karşı Sahel’den Gazze’ye “tek bir cephe” olduğunu kaydeden Üsküplü sözlerini şu şekilde sürdürdü: “İnsanlığı tehdit eden hegemonyacılığa karşı direnen güçlerin dayanışması ve hegemonyacılığın hakimiyet alanını daraltacak bir cephe kurmak hepimizin görevidir. Sahel’in bağımsızlığını ve Gazze’nin kurtuluşunu sağlayacak dayanışma sadece İslam ülkeleri ile sınırlı değildir. Bu mücadele bütün insanlığın davasıdır.”

Serdar Üsküplü, Vatan Partisi'nin üzerinde çalıştığı güvenlik stratejisi ve siyasetinin temelinde “Hegemonyacılığa Karşı Tek Cephe” anlayışı yer aldığını vurgulayarak sözlerini noktaladı:

“Türkiye, Suriye, İran, Irak ve Rusya, Suriye ile Irak’ın kuzeyindeki ABD ve İsrail güdümlü etnik bölücü ve tekfirci terör örgütlerini ortak silahlı harekâtla etkisiz hale getirebilirler. Koşullar elverişlidir. Bu harekât, ABD emperyalizmine ve İsrail Siyonizmine karşı yeni bir cephe açar, hem Filistin cephesinde hem de Rusya’nın Ukrayna cephesinde savaşanların konumunu güçlendirir ve cephenin bütününde kesin zaferin önünü açar. Hegemonyacılığın bölgemizde alacağı mağlubiyetler Sahel ülkelerinin bağımsızlık mücadelelerini de pekiştirir ve elini güçlendirir.”

'AVRASYA'NIN KANATLARI'

Vatan Partisi MKK Üyesi ve Aydınlık gazetesi Köşe Yazarı Ali Rıza Taşdelen, çok kutuplu dünyanın kapılarının 2000'lerin ortalarından itibaren ABD’nin tek kutuplu dünya düzeninin çökmeye başlamasıyla aralandığını hatırlatarak sözlerine başladı. Bu hareketin öncüleri Çin, Rusya, Hindistan, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin ekonomik ve askerî açıdan hızla büyüyerek uluslararası alanda önemli ilişkiler ve ittifaklar edinmeyi başardıklarını vurguladı. Taşdelen'e göre “Avrasya’nın kanatları olan Afrika ve Latin Amerika ülkeleri emperyalizme ve yeni sömürgeciliğe karşı verdiği mücadele ile bu ittifakın doğal üyeleri oldu.”

İFLAS EDEN SİSTEM

Uzman, emperyalistlerin bu düşüş sürecinde planlarının ve uluslararası kurumlarının işlevini yitirdiğini şu örneklerle açıkladı: “Amerika’nın Neoliberal küreselleşme politikaları iflas etti. Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) sonu geldi ve dolar imparatorluğu çöküyor. Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu'nun (İMF) mazlumlar dünyasında itibarını yitirdi.”

Taşdelen, Batı'nın Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve Sahel'de son 20 yıldır elde ettiği askeri yenilgilerin, Gazze'ye boyun eğdirememesinin ve Ukrayna'daki çözümsüzlüğün yanı sıra ekonomik olarak da gerilemekte olduğunun altını çizdi. Çin'in satın alma gücü paritesinde ABD’nin çok önünde olduğu ve BRICS’i oluşturan ülkelerin, 2030 yılında, dünya GSYİH’sinin yüzde 50’sini oluşturacağı değerlendirmesini aktardı.

Yazar, artan genç nüfusu, büyüyen ekonomisi ve çok çeşitli doğal kaynaklarıyla Afrika'nın önümüzdeki yıllarda dünyanın ilgi odağı olmaya devam edeceğini söyledi ve “her kıtadaki denklemin Avrasya’nın yükselen güçleriyle Atlantik’in gerileyen emperyalistlerini” karşı karşıya getirdiğini belirtti.

2020'DE BAŞLAYAN SÜREÇ

Afrika ülkelerinin, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren esen bağımsızlık dalgasına rağmen ekonomik ve askeri olarak emperyalist ülkelere bağımlılığının sürdüğünü kaydeden Taşdelen, Afrika'nın bir “İkinci Kurtuluş Savaşı” döneminden geçtiğini ifade etti. 2020’de Mali’de bir grup subayın Fransız işbirlikçi yönetime ve yeni sömürgeciliğe karşı başlattığı ve kazandığı mücadelenin bir model yarattığını, aynı sürecin 2022'de Burkina Faso'da ve 2023'de Nijer'de de yaşanarak emperyalizme büyük bir darbe vurduğunu hatırlattı.

'GAZZE, TÜM İNSANLIĞIN SORUNU'

Uzman, Afrika ve Latin Amerika'yı ABD’nin başını çektiği yeni sömürgeciliğe karşı dünya barışı ve refahı için mücadele ettikleri için “Yeni Dünya”nın yani Avrasya’nın bir parçası olarak niteledi. Ve şu değerlendirmede bulundu: “Atlantik Cephesine karşı bugün tek bir cephe vardır. Afrika’yı da kapsayan Karadeniz, Hazar Denizi, Ege Denizi, Akdeniz ve Umman Denizi bu cepheyi oluşturmaktadır. Bu bölgede barışı ve gelişmeyi tehdit eden ABD ve NATO üsleri tasfiye edilmeli, ABD desteğindeki bölücü ve yobaz teröre karşı mücadele edilmelidir.” Bu bağlamda Gazze'nin de “sadece Müslüman halkların değil, tüm insanlığın sorunu olduğunu” vurguladı.

Taşdelen, Aydınlık'ın “Afrika devletlerinin bağımsızlık mücadelesini yürekten desteklediğini” ve bu çabaları Türk kamuoyuna tanıttığını aktardıktan sonra Sahel'i dünyaya daha iyi anlatabilmek için Mali, Burkina Faso ve Nijerli gazeteci ve akademisyenlerin katıldığı uluslararası bir konferans çağrısı yaparak sözlerini noktaladı.