22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türk Milliyetçiliği Devrimcidir-3: ‘NATO milliyetçiliği’ ve yeni süreç

Millî devletimiz halka ve onun bağımsızlık bilincine dayanır. Milliyetçilik anlayışı da bu çerçevede olmalı. Sırf efsanelere dayalı, gerçeklerden uzak, hayali ve ırkçılığa varan aşırılıklar ülkemize zarar verir. Yeni dünya kuruluyor ve Türkiye orada yerini almalı.

"Türkiye'nin Milliyetçilik Anlayışı: Bağımsızlık Bilinciyle Yeni Dünyaya Adım Atmak"
Vatan Partisi, Türkiye'de NATO'dan çıkmayı savunan tek parti. Vatan Partisi 1968'lerden bu yana ABD emperyalizmine karşı durdu ve onun planlarını deşifre etti.

Türkiye bağımsızlığına, halkın geniş katılımıyla yaratılan güç ve iradenin emperyalizmi yenmesiyle kavuştu. Dışarıda ise en büyük destekçimiz dostumuz Sovyet Rusya oldu. Formülleştirirsek: İçeride halka dayanmak, dışarıda da emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadele veren (Sovyet Rusya ve mazlum ülkeler) devletlerle ortak hareket etmek! Türk devriminin en kısa tarifini bu şekilde yapabiliriz. Türk devletinin en önemli ilkesi bağımsızlıktır. Millî devletimiz halka ve onun bağımsızlık bilincine dayanır. Milliyetçilik anlayışı da bu çerçevede olmalı. Sırf efsanelere dayalı, gerçeklerden uzak, hayali ve ırkçılığa varan aşırılıklar ülkemize zarar verir. CHP’nin 6 Ok’undan biri de budur. Diğerleri de onu destekler… “Milliyetçiyim” diyen partilerin de ana ekseni bu olmalı. İşte bu ilkeler gevşetilince sıkıntılar da baş göstermiştir. 1952-2016 arasında yaşadıklarımız bunun göstergesi ve faturasıdır.

Bağımsızlıktan, gerçeklikten ve halktan uzak milliyetçilik anlayışı bu süreçte bizde ‘NATO milliyetçiliğini’ geliştirdi. Her şey NATO standartlarına uyduruldu. Bundan bütün partiler etkilendi. Bu süreç Türkiye’nin gelişimini engelledi. Bütün kurumlarda bunu görebiliyoruz. Bugün NATO bağımlılığı siyasette kendisini daha fazla hissettiriyor. ABD Başkanı Biden, “Türkiye’de Erdoğan’ı muhalefetle birlikte yıkacağız.” diyebiliyor. Bu isim, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi başarısız olunca bu yönteme başvuracaklarını dünyaya ilan etmişti. Türkiye, 2016 yılında ABD destekli FETÖ’cü Gladyo kalkışmasını ezince önü açıldı. Daha bağımsız hareket etmeye başladı. Dünya koşulları da buna uygundu. ABD artık dünyanın efendisi değil. 1950’lerde dünya ticaretinin yüzde 50’sini elinde tutarken, bugün payı yüzde 15’lere düşmüş durumda. Borcu 31 trilyon doları aşmış, dünya çapında 31 Ocak 2019 itibariyle 1,7 trilyon ABD doları dolaşımda bulunuyor. ABD’li uzmanların da ileri sürdüğü gibi, “Bu yapıyla dünya jandarmalığı yapılamaz! ABD, içine dönmeli ve 1980’lerden kalma alt yapısını yenilemeli. Askeri gücü de iyi değil!”

Bu tahlil gerçekçi. Ülkeler de bunu görüyor ve dolardan arınmaya çalışıyor. Ticaretini yöresel paralarla yapıyor. Dünya çok kutupluluğa gidiyor. Bölgesel eksenler gelişiyor. Türkiye yeni milliyetçi anlayışla burada yerini almalı.

TÜRKİYE’NİN GİRDİĞİ YOL

İşte bu gerçeklik Türkiye’ye de yansıyor. Türkiye, içimizdeki Gladyo’yu ezince ve hapse tıkınca rahatladı. Önü açıldı. Bunu özellikle Mavi Vatan’a sahip çıkmada, Savunma Sanayii’nde her gün geliştirdiğimiz yeni ürünlerle, Karabağ Zaferiyle, Irak ve Suriye’de ABD destekli kukla devlet yapılanmasını bozmamızla ve buna hâlâ direnmemizle görüyoruz. Türkiye bunları yaparken siyasette de yüzünü ABD ve Avrupa’ya değil, Asya’ya döndü. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da başlattığı ve övündüğü “Yeniden Asya Açılımı”nda görüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan bile artık “Avrupa” demiyor. “Bağımsız Türkiye ve bölge ülkeleri” diyor. Rusya-İran ve komşularla işbirliği yaparak bölgesel sorunları çözüyor. Bölgede bir güç olduğunu keşfetti ve bunu sahaya yansıtıyor. Libya ile Deniz Yetki Anlaşması, Akdeniz’deki dengeleri değiştirdi. Libya’daki iç çatışmaların bölünmeye gitmesini durdurdu. Türkiye, Karadeniz’de gaz çıkarıyor ve Gabar Dağı’nda petrol fışkırtıyor. PKK’yı eziyor. FETÖ’ye ise nefes aldırmıyor. Bütün bunlar bağımsız hareket etmekle oluyor ve sürdürme konusunda da seçimde görev istiyor.

İşte böylesine tarihsel bir süreçten geçiyoruz. Bu yeni süreç Türkiye’deki bütün kurumları sarsıyor. Eski partiler bile bundan nasibini aldı. Partiler bölünüyor. Batıcı-Amerikancılar bir yerde, Bağımsızlıkçı-Avrasyacılar başka bir yerde toplanmaya başlandı. Amerikancılık ve Türkiyecilik daha gür sesle yapılıyor. Amerikancılar son seçimi kaybetti ve bu cephe ağır bir darbe aldı. Türkiye’nin önü açıldı. Bu süreç kendi partisini ve şahsiyetlerini de yaratacaktır. Türkiye’de Amerikan karşıtlığı yüzde 95’lere varmış durumda. Halkımız son seçimde daha bir bilinçle sandığa gitti. Tercihini soğan-patates fiyatlarına göre değil, Türkiye’deki bağımsızlık çizgisinin sürmesine oy verdi. Bunu siyasi uzmanlar da belirtiyor. Yazar Attilâ İlhan’ın yıllardır belirttiği “dip dalgası”nın sesi daha bir duyulur oldu.

İşte bu süreç İslâmi söylemleri daha fazla önde olan AK Parti’yi bile etkiledi. Onu milliyetçi bir çizgiye getirdi. “İkinci Kurtuluş Savaşı veriyoruz.” diyorlar… Müttefiklerinin de milliyetçi ağırlıklı olması anlamlı. Son seçimde “Milliyetçiyim” diyen partiler yüzde 25 oy aldı. İslâm ülkelerinde de benzer gelişmeler var. Oralardaki İslâmi partilerde de milliyetçi eğilim artıyor. Çünkü, ABD emperyalizminin baskısı altındalar. Ülke bütünlüklerini korumak için milletle birleşmek ve bağımsızlık manasında milliyetçi/millici olmak zorundalar.

Türk Milliyetçiliği Devrimcidir-3: ‘NATO milliyetçiliği’ ve yeni süreç - Resim : 1
“NATO milliyetçiliği”, ABD çıkarlarına göre konumlanmaktır. Onun düşmanını ‘düşman’, dostunu ‘dost’ bilmektir. O istemezse komşularınla bile işbirliği yapamazsın. İçeride milli çıkarlarını koruyamazsın. İçeride bölünmeyi ve istikrarsızlığı kabul edeceksin… Bunu yaşadığımız 70 yıllık süreçte gördük.

‘NATO MİLLİYETÇİLİĞİ’

“NATO milliyetçiliği” dediğimiz milliyetçilikle milleti aldatma siyaseti son seçimde, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran CHP’de çok belirgin görüldü. CHP, 2010 yılından bu yana ABD kontrolünde siyaset yapıyor. Bağımsızlık ve milliyetçilik ilkesine aykırı olarak Türkiye’yi bölmek isteyen ABD beslemesi PKK’nın siyasi kolu HDP ile seçim ittifakı yaptı. Yanına aldığı diğer partiler de en Amerikancı partiler/şahsiyetler. CHP bir anlamda Amerikancılık Cephesi kurdu. Milli olan her şeye karşı çıkıyorlar. PKK ve FETÖ’ye özgürlük istiyor. Açıkça Savunma Sanayii’ne dokunacaklarını ve IMF ile anlaşacaklarını söylüyorlar. Halkı para ile kandırmak için de Londra’nın mafyatik sermayesini ‘üretim/yatırım’ kandırmacasıyla getireceklerini söylüyorlar. Seçimin ilk turunda milliyetçiliğin oylarını artırmasından yola çıkarak, sahte bir milliyetçilik pozlarına girdiler. Bu da sırıtmaya başladı. Milliyetçilik tartışması da buralardan yükseldi.

Gözüken, önümüzdeki süreçte bu cepheleşme artacak. Dünyadaki saflaşmanın da etkisiyle “Üretim” ile “Tüketim” arasında bir siyasi tercih yapacağız. Türkiye belli bir rotaya girmiş durumda. Avrasya çağına yüzünü çevirdi. Mesele, bu yolda ilerleyecek mi yoksa geriye mi dönecek. Bu manada seçimin mesajı anlamlı. Seçmen ‘bağımsızlık diyor!’ Artık yeni dönemde Türkiye daha büyük adımlarla girdiği yolda ilerlemeli ve “Üretim” merkezli Asya ülkeleriyle birleşmeli. 70 yıllık NATO sürecinde birikmiş sorunlarını da çözebilir. Hem de çok kolay. Büyük devlet geleneği var ve irade de ortaya konuldu. AK Parti yönetici ve bakanlarının konuşmalarında “ABD, emperyalizm, yerli milli ve bağımsızlık hatta tam bağımsızlık” sözleri eksik olmuyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun samimi olarak ABD’yi açıkça hedef alması çok önemli…

‘NATO MİLLİYETÇİLİĞİ’ TARİFİ

“NATO milliyetçiliği” diyoruz. Nedir bu? Bu milliyetçilikte ABD çıkarlarına göre konumlanmak esastır. Onunla işbirliği yapmak. Onun düşmanını ‘düşman’, dostunu ‘dost’ bilmektir. O istemezse komşularınla bile işbirliği yapamazsın. İçeride milli çıkarlarını koruyamazsın. Çünkü o izin vermez. Komşuna saldırdığında ve seni milyarlarca dolar zarara uğrattığında bile ona yardım edeceksin. Yeri gelecek Türk Cumhuriyetlerine onun taşeronu olarak gideceksin. Onlarla eşit ve adil işbirliği yapmayacaksın. İçeride bölünmeyi ve istikrarsızlığı kabul edeceksin… Bunu yaşadığımız 70 yıllık süreçte gördük. İçeride yarattığı taraftarlarıyla sürekli propagandasını “bilgi/haber” olarak bize boca ettiler. Ülkemizde ABD hayranı hatta ondan da öte bağımlısı gazeteci/yazar/akademisyen/bürokrat çevre oluştu. Bilinçleri körelttiler. Ama burası Türkiye ve buna rağmen Türk milleti bu ölü toprağını üzerinden attı. Onları hızla da itibarsızlaştırıyor. Çoğunun ismi bile unutuldu.

VATAN PARTİSİ’NİN ROLÜ

Vatan Partisi ve Aydınlıkçıların bahsettiğimiz bu süreçte (1968’den bu yana) yılmaz ve yanılmaz bir parti ve mücadele merkezi olarak özel bir yeri olduğunu söylemeliyiz. Olaylar ve yaşananlar onları haklı çıkardı. Onlar baştan beri Milli Demokratik Devrim, tam bağımsız Türkiye, emek ve üretim, dedi. ABD emperyalizmine karşı durdu ve onun planlarını deşifre etti. Çözümler sundu. Bölücülük ve gericiliğe karşı milleti birleştirdi. Birleştirici oldu. 1990’lardan 2016’ya kadar bir ABD projesi olan Fetullahçılığa karşı uyarıcı oldu. Bunun ABD planlarında koçbaşı olduğunu söyledi/yazdı. Bunun 15 Temmuz gecesi doğru olduğunu yaşayarak gördük. Orada da öncü rol alarak darbenin ilk dakikalarından itibaren tavır alınmasını sağladı. 1980’lerden bu yana Türkiye’ye karşı ABD sopası olan “Ermeni soykırım” yalanını, İsviçre AİHM kararıyla yerle bir etti. Burada da uzun soluklu bir mücadele verdi. Atatürkçüyüm dedi, Atatürk’ün konuşma ve yazışmalarını tarih sırasıyla 30 ciltlik külliyatta topladı. Milliyetçiyim dedi, bu alanda bilimsel çalışmalar yaptı. Gerçek milliyetçilik olan bağımsızlık ve özgürlük konusunda titiz davrandı ve Türkiye’nin çıkarlarını savundu.

Türk Milliyetçiliği Devrimcidir-3: ‘NATO milliyetçiliği’ ve yeni süreç - Resim : 2
Bozkurtlu NATO bayrağı, kendine “milliyetçi” diyen ama HDP/PKK ile iş tutan Mansur Yavaş'ın mitinginde açıldı.
İşte NATO milliyetçiliği!

KULLANILAN ‘MİLLİYETÇİLİK’

Bu çalışmaları daha da uzatabiliriz. Ancak şunu söyleyebiliriz ki milliyetçilik sözde değil, uygulamada olacak bir düşünce akımıdır. Duygu ve düşüncelerinizi uygulamaya geçirmeniz önemlidir. Hem de sistematik bir şekilde… Yoksa söz uçar yaptığınız ortada kalır!

Ne acıdır ki, 70 yıllık NATO sürecinde birçok “Milliyetçiyim” diyen parti ve gruplar, ABD planlarının dışına çıkamadı ve onların planlarında çok acı roller üstlendi. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

ABD gizli yapılanması Gladyo’nun kullandığı elemanlar oldular. ABD tertip ve planlarında rol aldılar. ABD’nin dünya çapında Sovyetler Birliği’ne karşı güttüğü anti komünist siyasette kışkırtıcı oldular. 1977-80 arasındaki darbe sürecinde “sol-sağ” kavgasında solculara karşı kullanıldılar ve sonra enselerinden tutulup hapse atıldılar. Bunu geç de olsa anladılar. Bu kanlı süreçte 5 bin 463 gencimiz hayatını kaybetti…

“Milliyetçi, ülkücü” düşünceye sahip olan birçok genç 1980 darbesi sonrası mafyatik ilişkilere girdiler. Çek senet tahsilatında kullanıldılar. Bu düşünceye sahip parti ve kuruluşlar bir süre itibar sorunu yaşadı. 1997 yılındaki 28 Şubat kararlarının birisi de “Irkçı ve mafyatik kuruluşlarla mücadele”ydi…

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla bağımsızlığına kavuşan Türk Cumhuriyetlerine planlı ve Türkiye merkezli bir siyasetle giderek ortaklıklar geliştireceklerine, ABD taşeronluğuna soyundular ve başarısız oldular. Hatta buralarda darbe girişiminde bile kullanıldılar.

“Türkçülük” adına Sovyetler Birliği, İran, Irak, Çin ve benzeri ülkelerde yaşayan Türklere karşı bölücü çaba içine girdiler ve bu ülkelerde rahatsızlık yarattılar. Ülkemizle olan ilişkilere zarar verdiler. Güvensizlik yarattılar. Boyunlarından büyük işlere girdiler. Buralarda ABD planlarında rol almış oldular. Oysa kardeşlik ve işbirliği şeklinde gitseler sıkıntıların çözümünde bile yararlı roller üstlenirlerdi… (Burada partileri ve kişileri topyekun hedef almıyoruz.) Bazıları bu hatalarından dönmüş de değil. (MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Çin Uygur ayrılıkçılığına karşı tutumu taktire şayandır.) Bu yanlış siyasete Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerden ülkemize gelen bazı isimlerin (Ruzi Nazar ve Enver Altaylı) CIA ile işbirliğiyle kışkırtıcı tutumları açığa çıktı ve bunların verdiği zararlar bizlere ders olmalı.

Listeyi uzatmak mümkün. Güzel olan MHP’nin bugün Biden planlarına karşı çıkması ve Erdoğan’ın yanında yer almasıdır. Ayrıca Erdoğan ile “Tam bağımsız Türkiye” demesi anlamlı ve kıymetli. 15 Temmuz’dan sonra Amerikancı milliyetçilerin MHP içinden ayrılarak İyi Parti’yi 2017 yılında kurmaları da dikkat çekici. Birçok partide olduğu gibi MHP’den de Amerikancılar ayrılarak kendilerine başka yol çizdiler. Ve bunlar Biden ittifakında yerlerini aldılar.

Dün olduğu gibi bugün de “Tam bağımsız Türkiye” mücadelesi sürüyor. Sürecek de… Türkiye hiçbir zaman bağımlılığa evet demedi. Milliyetçilik de bu eksende gelişmek ve yeni siyasetler belirlemek zorunda. Yeni dünya kuruluyor ve orada yerini almalı. Artık yeni ve gerçekçi zeminde bir milliyetçi siyaset geliştirilmelidir. Bu milliyetçilik anlayışı bizi daha da güçlü kılar.

BİTTİ

MHP NATO ABD Vatan Partisi FETÖ 15 Temmuz CHP AK Parti