24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye'nin terör mücadelesiyle sinirleri zıplayan STK'lar

Türkiye'nin terör mücadelesiyle sinirleri zıplayan STK'lar
A+ A-
Tülin Oygür

Mali Eylem Görev Gücü (İng. kısaltılmış FATF), ‘karapara aklamanın uluslararası alanda önlenmesi ve terörün finansmanı ile mücadele’ amacıyla OECD bünyesinde, Türkiye’nin 1991 tarihinde katıldığı, halen 34 üyesi bulunan bir kuruluştur. FATF’ın kamuoyuyla paylaştığı raporlarında, bir ülkenin karaparayla ya da terörün finansmanıyla mücadelede ciddi eksikliklerinin olduğunun ilan edilmesi, o ülkenin özellikle ticari ilişkileri üzerinde ciddi olumsuz etkilere sebep olmaktadır.

FATF’ın Aralık 2019 raporunda, Türkiye'nin coğrafi konumu nedeniyle insan, göçmen, uyuşturucu ve yakıt kaçakçılığı riski ile terör saldırısı tehdidi yüksek bir ülke olduğuna dikkat çekilerek para aklama ve terörizm finansmanıyla mücadelede daha etkili adımlar atmazsa gri listeye alınacağı belirtilmiştir. Türkiye, değerlendirme ve raporun hazırlanış süreçlerindeki haksızlıklara itiraz ettiğini FATF’a bildirmekle birlikte, kara para aklama, terörün finansmanı ve kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanı ile mücadelesini sürdüreceğini açıklamıştır.

27 Aralık 2020 günü TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve 01.01.2021’de resmi gazetede yayınlanan ‘Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun’, Türkiye’nin bu mücadelesinin eylemlerinden biridir.

Bugün ülkemizde, Dernekler Kanunu’na tabi faal dernek sayısı 121 bin 733’dür; Türk Medeni Kanunu’na göre kurulmuş faal vakıf sayısı 5 binin üzerindedir. Merkezi yurtdışında olan ve Yardım Toplama Kanunu ile Dernekler Kanunu hükümlerinin dışında tutulan dernek ve vakıfların Türkiye’deki şube ve temsilcilikleri ise bu sayılara dâhil değildir.

Bazı “Atatürkçü”, “çağdaş” dernekler, tekmil neoliberal feminist gruplar ve bazı tarikat-cemaat savunucuları “Yardım Toplama ve Dernekler kanunlarında yapılan değişikliklerin, kanunun amacı ve ismi ile hiç ilgisi yoktur. Amaç, dernek ve vakıfların yardım toplama faaliyetlerini ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtlamak, İçişleri Bakanlığı’nın dernekler üzerinde siyasi vesayetini sağlamaktır” diyerek kanuna itiraz etmişlerdir. Onlara göre, kanunun amacı muhalif dernekleri susturmaktır.

İtirazcı STK’lar, çıkarılan kanunla Yardım Toplama ve Dernekler Kanunları’nda değişiklik yapılmasına “özgürlüklerimiz elden gidiyor” diye karşı çıkarak 130 bini bulan STK içinde, karapara aklama, uyuşturucu ticareti yoluyla teröre finans sağlama işlerinin yer almadığına kefil oluyorlar. Yok, böyle değilse o zaman sivil toplumculuğu, ülkemiz anayasasının ilk üç maddesinde tanımlanmış ve değiştirilemez nitelikleri dışında, at koşturabilmenin sınırsız özgürlük alanı sayıyorlar.

Cumhuriyet Kadınları Derneği, kanunu hukukçularıyla incelemiş, ‘Yardım Toplama Kanunu ve Dernekler Kanunu’nda yapılan değişikliklerin terörle bağlantılı, uyuşturucu ticareti ve karapara aklama paravanı olan sözüm ona sivil toplum kuruluşlarıyla, anayasal düzeni değiştirmeye yönelik faaliyetler yürüten kökü dışarıda vakıf ve derneklerin denetlenmesine yönelik olduğunu’ açıklamıştır.

Kanundaki STK’larla ilgili belli başlı değişikliklere baktığımızda;

İzinsiz yardım toplanması yasağı kapsamına, internet yoluyla yardım toplanması da alınmıştır. Ayrıca yurtdışına yapılacak yardımlar da önceden mülki idare amirliğine bildirilecektir.

Şimdiye kadar kapsam dışında tutulmuş olan merkezi yurtdışında olan dernek ve vakıfların Türkiye’deki şube veya temsilcilikleri de Dernekler Kanunu’na tabi olacaktır.

Dernek denetimlerinde görevlendirilenlerin yetkileri genişletilmiştir.

Terör suçlarından, uyuşturucu imal ve ticareti suçundan veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçlarından mahkûmiyet almış olanların, derneklerde genel kurul dışındaki organlarda görev almaları engellenmiştir. Aksi durumda, bu kişiler veya görev yaptıkları organlar İçişleri Bakanlığı tarafından, geçici olarak görevden uzaklaştırılabilecek ve T. Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanarak yerine atama yapılacaktır.

İtirazcıların “derneklere kayyım atanacak” gürültüsü buradan çıkmaktadır. Şaşırmıyoruz. Belediye olanaklarıyla PKK’yı besleyen, PKK mayınlarını yerleşim yerlerinde hendeklere döşeten HDP belediyelerinin, görevden alınıp yerlerine kayyım atanması pek antidemokratik bulunmuştur.

Türkiye’nin bağımsız, güçlü, aydınlık bir ulus devlet olarak ilerleme mücadelesine sırtını dönmüş STK’ların, ilk ekimleri 1980 darbesinden sonra, demokratik kitle örgütleri bıçaktan geçirilirken, eş zamanlı olarak yapıldı. Amerika’nın ulus devletlere ihraç malı olan sözde demokrasi projesi ile halktan kopuk şekilde, birkaç seçmece kişiyle kuruldular. Fonlarla, hibelerle, bürokrasi ve medyada sağlanan menfaatlerle beslendikçe beslendiler. Onlarınki iktidar muhalifliği değil, devlet düşmanlığı görevidir. Türkiye ilerlemesini sürdürüyor ve bu yapıların varoluş zeminleri altlarından kayıyor; Sonunda tükenecekler.

Üzücü olan, iktidara muhalif olma takıntısı içinde misyoner örgütlerin kuyruğundan kopamayan STK’ların durumudur. Yakın zamanda gözlerinin açılmasını diliyoruz.

(*) Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı

Son Dakika Haberleri