Tuzla’da Atatürk resmi takmayan teğmen ‘1923’ten sonra yaptıklarını tasvip etmiyorum’ demiş!
Tuzla Piyade Okulu’nda kavga eden teğmenlerin sıralı amirlerinin ifadeleri ortaya çıktı. Alay komutanı Atatürk resmi takmayan teğmenle görüşmesini anlattı: ‘Kendisi Atatürk’ün 1923 sonrasında yaptıklarını tasvip etmediği gibi söylemlerde bulunurken, ben de devam etmesine müsaade etmeden susturdum.'
Tuzla Piyade Okulu’ndaki tartışmada Atatürk resmi takmayan teğmenin “Atatürk’ün 1923’ten sonra yaptıklarını tasvip etmiyorum.” dediği ortaya çıktı. Konuyu hem Sözcü yazarı Saygı Öztürk hem de T24 yazarı Tolga Şardan işledi.
Saygı Öztürk’e konuşan emekli Askeri Hakim Albay İlter Aksoylu “Atatürk fotoğrafı takmayan ve ona destek olanlar, sıralı amirleri önünde ve okul komutanı huzurunda dahi ‘Ben Atatürk’ün 1923’e kadar yaptıklarına itiraz etmiyorum ama ondan sonrakilerini tasvip etmiyorum’ diyor. Atatürk 1923’ten sonra Cumhuriyet’in temeli olan devrimleri yaptı. Dolayısıyla bu teğmenin sözlerinin anlamı, ‘Cumhuriyet’in temel değerlerini benimsemiyorum, onlara karşıyım.’ Böyle birisinin subay olarak kalması çok tehlikeli ve çok riskli.” ifadelerini kullandı.
Tolga Şardan da komutanların ifadelerini aktardı. Komutanların “Atatürk’ün ezanı Türkçe okutması ile başlayan ve 1923 sonrasındaki yaptıklarını tasvip etmediği gibi söylemlerde bulunurken, ben de kendisinin bu tip söylemlerine daha fazla devam etmesine müsaade etmeden susturdum.” dediğini iletti.
Tuzla Piyade Okulu’ndaki 10 Kasım törenlerinde bir grup teğmen arasında “Atatürk” tartışması yaşanmıştı. Ardından Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki Eğitim ve Doktrin Komutanlığınca soruşturma başlatılmıştı. Sözkonusu teğmenler ihraç edildi.
EDOK Komutanı Korgeneral Zorlu Topaloğlu’nun başkanlığındaki soruşturma heyeti, teğmenlerin anlatımlarına ek olarak okulun komuta heyetinin de bilgisine başvurdu. Tolga Şardan bugünkü köşesinde teğmenlerin “sıralı amiri” konumundaki üst rütbeli TSK personelinin ifadelerine yer verdi.
‘HERKESE İĞNE DAĞITMIŞTIK’
Buna göre Takım komutanı Üsteğmen G.K.’nın gözünden o gün yaşananlar şöyle:
“(...) 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni’nde takım komutanı olarak kursiyerlerin yanındaydım. Bir ara bir kursiyer teğmen Bölük Komutanı Y. Üsteğmen’in yanına gelerek Piyade Teğmen A.A.’nın yakasına Atatürk fotoğrafı takmadığını iletti. Y. Üsteğmen, A.A.’yı yanına çağırdı. O da ‘iğnem yok’ şeklinde cevap verdi. Ardından iğne getirildi ve A.A.’ya verildi. A.A., arka sıraya geçip fotoğrafı yakasına taktı. Oysa tören başlangıcında herkese yetecek şekilde iğne ve Atatürk fotoğrafı dağıtmıştık. A.A. benim takımda değildir neden takmadığını bilmiyorum.
‘KAVGA ŞEKLİNDE BİR GERGİNLİK YOKTU’
“13 Kasım tarihinde öğle saatlerinde Bölük Komutanı Y. Üsteğmen beni arayarak ‘vardiya 11 koğuşlar bölgesinde kavga varmış, hemen müdahale et, ben de geliyorum’ dedi. Ancak hangi kat ve koğuş olduğunu söylemedi. O esnada tabur karargahına doğru yürüyordum. Yaklaşık 300 - 400 metre mesafede bulunan vardiya 11 binasına koşarak gittim. Sırayla tüm katlara baktım. Dördüncü kata geldiğimde 405 no.lu koğuşun önünde birkaç kişi vardı ama aşırı kalabalık ve kavga şeklinde bir gerginlik yoktu.
‘KAPIYA YAPIŞTIRILMIŞ ATATÜRK FOTOĞRAFI GÖRMEDİM’
“O esnada, o bölgede Piyade Teğmen A.A., Piyade Teğmen M.F.Ş., Piyade Teğmen F.A. vardı. Ben olaya müdahale için ‘bölük içtima alın’ dedim. Onlar da bana ‘komutanım kavga yok. konuşuyoruz sadece’ dediler. Ben ne o gün sabah, ne de öğlen gittiğimde hiçbir koğuş kapısında yapıştırılmış Atatürk fotoğrafı görmedim. Benim hemen peşimden Bölük Komutanı Y. Üsteğmen geldi. Bölük komutanı 405 no.lu koğuştakilerle konuşurken ben de içtima almaya indim. (...)”
‘TARTIŞMA VE ARBEDE OLDU’
Bölük Komutanı Piyade Üsteğmen Y.K. da şunları anlattı:
“(...) 13 Kasım günü öğlen 13:30 sularında cep telefonum çaldı. Arayan Piyade Teğmen A.A. idi. ‘Komutanım 405 no.lu odaya gelir misiniz? tartışma var’ dedi. Ben de ‘tamam hemen geliyorum’ dedim. Bu esnada yemekhane / spor salonu bölgesinde olduğundan takım komutanı Piyade Üsteğmen G.K.’nin tabur binasına, olay bölgesinde daha yakın olduğunu düşünerek aradım ve kendisini vardiya 11’deki 405 no.lu odayı ivedi olarak gitmesini, orada birtakım tartışmalar yaşandığı bilgisini aldığımı söyledim. Telefonu kapatır kapatmaz, ben de 5 dakika içerisinde 405 no.lu koğuşa gittim.
“Gittiğimde koridorda kimse yoktu. Beni G. Üsteğmen karşıladı. Kendisine neler olduğunu sordum. O da bana, buraya geldiğinde koridorun boş olduğunu, herhangi bir tartışma ya da kavga görmediğini söyledi. G. Üsteğmen’le birlikte 405 no.lu koğuşa girdiğimde A.A., M.F.Ş. ve F.A.’nın koğuşta olduğunu gördüm. A.A.’ya ne olduğunu sordum. Kendisi de isim belirtmeksizin, bir grup devre arkadaşlarının koğuşlarına geldiğini ve tartışma ve arbede olduğunu söyledi. Bu arada koğuşlar bölgesine gittiğimde 405 no.lu oda dahil diğer oda kapılarında Atatürk resmi asılı olduğunu görmedim. Daha sonra bu üç kursiyeri alarak Tabur Komutan Vekili Piyade Yüzbaşı Y.B’nin odasına getirdim.
‘SAVCILIĞA GİTMEYİN ÖNCE İDARİ SORUŞTURMA YAPALIM’
“Komutanımıza da durumu arz ettim. Müteakiben Y. Yüzbaşı da bu üç kursiyere neler olduğunu sordu. Onlar da sırayla benzer ifadelerle, o zaman için ismini söyledikleri ancak şu anda o isimleri hatırlamadığım bir grup devre arkadaşlarının 405 no.lu odaya gelerek kendileriyle sözlü münakaşaya girdiklerini, aralarında tartışma çıktığını, Kara Harp Okulu’ndan beri böyle olduğunu, artık son raddede olduklarını, kararlı bir şekilde savcılığa şikayet edeceklerini söylediler.
“Bu grubun içinde en baskın ve kararlı olarak Piyade Teğmen F.A. şikayetlerini dile getiriyordu. Y. Yüzbaşı ve ben de savcılığa gitmemelerini, öncelikle konuyu üst amirlerimize ileteceğimizi, konunun idari tahkikat heyeti kurularak araştırmasını sağlanması gerektiğini, ihtiyaç halinde disiplin soruşturması yapılarak sorumlular hakkında gerekli işlemleri başlatılabileceğini, kendilerine çok defa söyledik.
BİNBAŞIYA AKTARDILAR
“Kursiyerleri diğer boş bir odaya aldık ve Y. Yüzbaşı ile beraber durumu değerlendirerek sorunun bizim halledemeyebileceğimiz büyüklükte bir sorun olduğunu düşündüğümüzden durumu izinde olan Tabur Komutanımız Binbaşı İ.B.T.’ye haber verme kararı aldık. Hatırladığım kadarıyla benim cep telefonumdan Y. Yüzbaşı ile birlikteyken İ. Binbaşı’yı hoparlör açık bir şekilde arayarak ‘önemli bir durumla karşılaştıklarını ve kısaca olaylardan bahsedip kendisinin gelmesinin iyi olacağını, bu arada yaşanan olaylar hakkında alay komutanına bilgi vereceğimizi’ söyledik. Kendisi de yakında olduğunu ve hemen geleceğini söyledi.
“Daha sonra saat 16:00 sularında ben, Y. Yüzbaşı ve Tabur Komutanımız ile birlikte alay komutanımızın makamına giderek yaşanan olaylar hakkında tabur komutanımız kendisine bilgi verdi. (...)”
KURSİYER TEĞMEN YUMRUK ATILDIĞINI SÖYLEDİ
Tabur Komutan Vekili Piyade Yüzbaşı Y.B. de şunları anlattı:
“(...) 13 Kasım günü öğlen 13:50 sularında makam odamda otururken Piyade Üsteğmen Y.K., Piyade Teğmenler A.A., M.F.Ş. ve F.A. ile birlikte yanıma gelerek vardiyalar bölgesinde bir tartışma olduğunu, bu üç kursiyerin olaya dahil olduğunu ve kendisinin bölgeye giderek kontrol ettiğini ve olayın kontrol altında olduğunu belirtti.
“Kursiyerlere ne olduğunu sorduğunda vardiya 11 yatakhanesi 405 no.lu odasının kapısında Atatürk fotoğrafının yapıştırıldığını, kendi WhatsApp gruplarında indirilmesi ile ilgili yazı yazıldığını söylediler. Daha sonra Piyade Teğmen M.F.Ş. vardiya kapısında herhangi bir şey yapıştırılmaması gerektiğinden dolayı fotoğrafı katlayarak cebine koyduğunu, odasına girdiğini, sonrasında diğer kursiyerlerin odalarına gelerek neden böyle yaptıklarını sordukları, bu konuşma esnasında da tartışmanın büyüyerek arbedeye dönüştüğünü anlattı.
“Arbede esnasında A.A. yüzüne yumruk geldiğini ve bundan dolayı darp raporu almak istediğini, M.F.Ş. yakasından çekildiğini, F.A. ise, apoletinin düğmesinin koparıldığını söyledi. Bunun üzerine A.A.’nın yüzünde görünür herhangi bir darp emaresi olmadığını ifade etme gereği duydum.
‘AŞIRI SİNİRLİ VE GERGİNDİLER’
“Bunları ifade ederken kursiyerler, aşırı sinirli ve gergindiler. Öncelikle kursiyerleri sakinleştirmeye çalıştım. Fakat bu yaşadıklarını daha önce Kara Harp Okulu safhasında da benzer olaylar şeklinde yaşadıklarını, artık bu konuyla ilgili savcılığa gidip şikayetçi olmak istediklerini, hatta bunun içinde günlük izin talep ettiklerini beyan ettiler.
“Bunun üzerine ‘savcıya gitmenin yanlış olduğunu, askerlikte müracaat ve şikayet usulünün kanunda da belirtildiği üzere sıralı amirler vasıtasıyla yapılması gerektiğini’ söyledim. Personelin ısrarcı tutumları devam ederken, o esnada yıllık izinde olan tabur komutanı 14:50 sıralarında cep telefonuyla aradım. Tabur komutanı, 10-15 dakika içerisinde birlikte olacağını söyledi. Eşzamanlı olarak da kursiyerlerin düzenli disiplin içerisinde beklemelerini sağladım. (...)”
‘BİZİ AŞIYOR, ÜST MAKAMLAR MÜDAHALE ETMELİ’
Tabur Komutanı Piyade Binbaşı İ.B.T. de kendisinin arandığını söyledi ve şöyle devam etti: “83. dönem subay temel kursiyerlerinin kanı hızlı akan ateşli bir devre olduğu için tartışmanın büyümemesi için bu üç kursiyeri odamın önünde hazır bekletmelerini, 15 dakika sonra kışlada olacağımı söyledim.
“Saat 15:05 sularında tabur karargâh binasına girdim. Piyade Teğmen A.A., Piyade Teğmen M.F.Ş.ve Piyade Teğmen F.A., odamın karşısında bulunan harekât eğitim kısım amiri odasında hazır bekliyorlardı. Yanıma Piyade Üsteğmen H.B.O ve Piyade Üsteğmen S.K.’ı alarak yaşanan olayları dinledim.
Kursiyerler yaşanan olayın Kara Harp Okulu’na dayandığını anlattılar. Müteakiben kursiyerlere eğitim kısım odasında beklemelerini söyledim. Spor salonunda bulunan taburun geri kalan kursiyerlerinin yanına giderek askerlik yemini hatırlatarak, kanunlara ve nizamlara mutlak itaat edeceğimize dair yemin ettiğimizi, kanunları ve nizamların esas uygulayıcıları ve koruyucularının bizler olması gerektiğini hatırlattım. Müteakiben, o esnada kursiyerlerin başında bulunan Piyade Üsteğmen Y.K. ve Piyade Yüzbaşı Y.B. ile Alay Komutanı Piyade Komando Albay Ertuğrul Çakır’ın makamına giderek yaşanan olayın Kara Harp Okulu’na dayandığını, bizi aştığını, daha üst makamlar tarafından müdahale edilmesi gerektiğini söyledim. Saat 17:00 sularında Piyade Yüzbaşı Y.B. ve Üsteğmen Y.K. yanımdayken 83. dönem kurs kıdemleri ile görüştüm.
‘PERSONEL KENDİ YÖNTEMLERİYLE ADALET SAĞLAYAMAZ’
“Burada TSK’da görevli personelin kendi yöntemleriyle adalet sağlamaya çalışmasının söz konusu dahi olamayacağını, bizlerin kanunun uygulayıcıları ve koruyucuları olduğumuz askeri personeli şikayet ve müracaat şekillerini nasıl olduğunu söyleyip, kıtalarda görev yaparken canımızı birbirimize emanet edeceğimiz silah arkadaşı olduğumuz silah arkadaşları arasında bu tür olayların asla yaşanmaması gerektiğini vurguladım.
ALAY KOMUTANI A.A.’YI ÇAĞIRDI
“Saat 17:30 civarında alay komutanımız beni arayarak Piyade Teğmen A.A.’yı yanına göndermemi emretti ve onunla görüştü. Sonrasında Piyade Teğmen S.Ç. ile de aynı şekilde görüştü. Müteakiben alay komutanımızla beraber Okul Komutanımız Tümgeneral Aydın Cihan Uzun’un yanına çıkarak bilgi verdik. Okul komutanımız olayı dinledi, alay komutanına bu konuyla alakalı disiplin soruşturması oluşturmasını emretti.
‘OLAYA SEBEP OLANLAR; BASINA DÜŞÜRENLER SORUMLUDUR’
“Geçmişten gelen kursiyerlerin Kara Harp Okulu’ndaki eğitim süreci boyunca yaşanılanların birikimi olduğu ve yaşanan sorunların orada çözüme kavuşturmamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bu olay her ne kadar A.A.’nın 10 Kasım töreninde Atatürk resmini yakasına gecikmeli de olsa takması ile başlayan bir süreç gibi görünse de; öyle ya da böyle ilerleyen zaman içerisinde benzer bir şekilde yaşanabileceğini değerlendiriyorum. Bu olayın olmasına sebep olan, basına düşmesini sağlayan, TSK’nın itibarini zedelemeye çalışan herkes sorumludur. (...)”
ALAY KOMUTANININ ANLATIMI
Alay Komutanı Piyade Komando Albay Ertuğrul Çakır da olayı şöyle anlatıyor:
“(...) Olayların temelinde yatan husus, 10 Kasım günkü Teğmen A.A.’nın anma töreni öncesi Atatürk resmini bölük komutanı ikazı sonrası yakasına takmasına gösterilen tepkiden kaynaklandığını anlattıklarında 10 Kasım’daki olayı öğrendim.
“Olayı öğrendikten sonra Teğmen A.A.’yı yanıma çağırmalarını istedim. Teğmen A.A. ile görüşmem sırasında, o gün 13:30 sularında kapılarını Atatürk resmi yapıştırıldığını, çıkartılması durumunda WhatsApp grubundan tehditler aldıklarını beyan etti. Kapıdan Atatürk resmini çıkarıp ceplerine koyduklarını ifade etti. Daha sonra bir grup arkadaşının, odaya gelerek resimlerini çıkartılması ile ilgili hesap sorduklarını, bu arada arbede yaşandığını, yaşanan arbede de kafasında bir yumruğun geldiğini ifade etti.
KOMUTANA CEMAAT KURDUKLARINI ANLATMIŞ
“Bu olayların temelinde Kara Harp Okulu’nda iken kendisi tarafından kurulan 'Hubbifillah' isimli WhatsApp grubu ile bir cemaat oluşturduğunu, bu grupla birlikte belli dönemlerde sohbet toplantıları yaptıklarını, buna tepki olarak bu olayların yaşandığını ifade etti.
ATATÜRK’E KARŞI KONUŞUNCA KOMUTAN SUSTURDU
“Ben, kendisine şu an ülkemizin çevresinde yaşanan savaşlardan da bahsederek birlik beraberliğimizi korumamız gerektiğini anlattım. Daha sonra kendisi Atatürk’ün ezanı Türkçe okutması ile başlayan ve 1923 sonrasındaki yaptıklarını tasvip etmediği gibi söylemlerde bulunurken, ben de kendisinin bu tip söylemlerine daha fazla devam etmesine müsaade etmeden susturdum.
“Yaşanan arbede olayı ile ilgili şikayetini aldığımı, gerekli işlemleri başlatacağımı, başka tartışma ve münakaşalara girmemesini tembihleyerek gönderdim. Bu arada tabur ve bölük komutanlarına birliklerinin başına gitmelerini, kursiyerleri toplayıp kontrol altına almaları talimatlarını verdim. Daha sonra saat 18:00 sularında konu hakkında okul komutanımıza bilgi vermek maksadıyla makamına gittim.
‘OLAYLARIN 405 NO’LU ODADA KALAN KURSİYERLERDEN KAYNAKLANDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM’
“Tabur komutanı, bölük komutanı ve Piyade Teğmen A.A.’dan öğrendiğim ilk bilgileri ve kısaca yaşanan olayları kendisine arz ettim. Okul komutanımız, olayların büyümemesi için kursiyerlerin kontrol altına alınmasını, konunun incelenmesi için hemen bir disiplin soruşturması başlatılmasını, bunun akabinde başka kavga olaylarının olmaması için tedbir alınması talimatlarını verdi. Ben daha sonra okul komutanımızın yanından ayrılarak odama geçtim.
“Aslında Piyade Okul Komutanlığımız’da bu olaylara sebep olacak herhangi bir husus yok. Zira kursiyerlerin iyi bir takım komutanı olarak yetişmelerini sağlamak için çok yoğun bir eğitim öğretim programına başlıyoruz. Faaliyetlerimiz çok yoğun bir şekilde devam etmektedir. Yaşanan bu olayın Kara Harp Okulu eğitim süresince kursiyerlerin kendi aralarında yaşadıkları bir takım sorunların devamı niteliğindedir. Sorumlu olarak şu veya bu kişi diyebileceğim bir tespitim yok. Ancak yaşanan olayların 405 no.lu odada kalan kursiyerlerden kaynaklanabileceğini düşünüyorum. (...)”
Piyade Okul Komutanı Tümgeneral Aydın Cihan Uzun da ifadesinde şu tespiti yapıyor: "(...) Söz konusu olaya; geçmişten gelen gruplaşma ve buna bağlı olarak teğmenler arasında yaşanan duygusal kırılmanın, kendi aralarında oluşturdukları WhatsApp gruplarında yapılan paylaşımlar nedeniyle yaşanan gerginliklerin, bir kısım kursiyerde küfürlü konuşmanın alışkanlık haline gelmiş olmasının sebep olduğunu değerlendiriyorum.”
‘İĞNEM YOK DERKENKİ YÜZ İFADESİ…’
Olayın ardından İstanbul Tuzla Piyade Okulu’nun komutanı emekliye ayrıldı, tabur ve bölük komutanlarının yeri değiştirildi, 3’ü Atatürk’le ilgili olumsuz konuşan, 4’ü de bunlara tepki gösteren 7 teğmen TSK’dan atıldı.
Atatürkçü teğmenlerin avukatlarından emekli Askeri Hakim Albay İlter Aksoylu, Saygı Öztürk’e yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Olayın hukuk içerisinde çözülmesini sabırla bekledik. Ama bazı medya organlarında haksız yere ‘Cuntacı teğmenler’ diye ithal edildi. Eski bir TSK mensubu, bir Harbiyeli olarak üniformamızı çıkardık ama o Harbiyeli ruhu ölene kadar yaşayacak. Müvekkillerimizi savunurken TSK’nın da savunuculuğunu yapmaya özen gösteriyoruz. 10 Kasım töreni için içtima alanında toplanıldığında bir teğmen (isimleri yayımlamıyoruz) Atatürk resmini yakasına takmıyor. Yanındaki iki teğmen, neden fotoğrafı takmadığını soruyor. O da iğnesi olmadığını söylüyor. Ama bu söyleyiş tarzı aslında iğnesinin olmadığının yalan olduğunu ortaya koyan bir yüz ifadesiyle söyleniyor.
“(…) Bunu yapan teğmenin Harp Okulu’ndan beri Atatürk’e karşı, Cumhuriyet’in temel değerlerine karşı bazı tavırları olduğu, Atatürk’ün adı geçen marşları söylemediği gibi bilgiler de var. Oysa Anayasamız, Harp Okulları Kanunu Atatürkçü olmayı emretmektedir.
“(…)10 Kasım törenlerinden sonra 20-30 teğmen, Atatürk fotoğrafı takmayan teğmenin odasına gidiyor, sözlü tartışma yaşanıyor. Fiziksel temas yok. Daha sonra bir teğmen, Atatürk fotoğrafını asmayan bu teğmenin odasına gidiyor, orada yine sözlü tartışma, küfürleşme oluyor. Bunu, tasvip etmiyoruz ama o gençlerin heyecanlarının da anlayışla karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Küfür etmenin yaptırımı kınamadır. Yani meslekten çıkarma olmamalı diye düşünüyoruz.
‘USULSÜZ ŞEKİLDE MÜRACAAT YAPTI’
“13 Kasım’da da yaşanan olaylar var. Teğmenler arasında Atatürk resmini takmamak ciddi bir rahatsızlık yaratıyor Atatürk resmi takmayan teğmenin darp edildiği yönünde iddiaları da var ama tanık beyanları ve doktor raporu böyle bir olayı yaşanmadığını ortaya koyuyor. Yani hafif bir itişme olmuş ama vurma-kırma yok. Atatürk resmini takmayan teğmen komutanı izin vermemesine rağmen kışlayı terk edip Tuzla Devlet Hastanesi’ne gidiyor. Darp olmadığı bilgisi verilince karakola gidip şikayet ediyor. Olay savcılığa bildiriliyor. Savcılık da Çağlayan Adliyesi’ne dosyayı gönderiyor. Halbuki şikayetlerin nereye yapılacağı belli. Bu usulsüz şekilde karakola gidip müracaatta bulunuyor. Kısaca piyade okulunda yaşanan olayların gerçek boyutu bu şekilde.
‘DAVAMIZ HAYIRLI OLSUN’
“Savcının değerlendirmesine göre teğmenler örgütsel hareket içinde değil. Atatürk resmi takmayanlara karşı spontane gelişen bir tepki Karşı tarafın eylemleri Atatürk’ün manevi hatırasına hakaret suçunu oluşturuyor, tepki gösteren teğmenlerin eylemi de en fazla hakaret ve basit hakaretle etkili eylem. Atatürk resmi takmayan teğmen Harp Okulu’ndayken ‘Allah için sevmek’ anlamına gelen ‘Hubb-i fillah’ adıyla whatsapp grubu kuruyor. Bu grubun 12 ile 40 üyesi var. Grubun ilk paylaşımı ‘Davamız hayırlı olsun.’ Acaba bu grup yine bir örgütsel amaçla kurulmuş tarikat veya cemaatin kontrolünde mi? Yoksa iyi niyetle, dini inançları gereği kurulan masum bir grup mu? Bilemiyoruz. Ama ciddi şüphelerimiz var. Ayrıca bu teğmenin Harp Okulu’ndayken bir tarikatın evindeki sohbetlere katıldığı bilgisi var. Bunların araştırılması gerekir.
“Anayasamızda, TSK Personel Kanunu’nda, subay sicil yönetmeliğinde, Cumhuriyet’in temel değerlerine gönülden bağlı olmayan birisinin subay olma hakkı yoktur. Atatürk fotoğrafı takmayan ve ona destek olanlar, sıralı amirleri önünde ve okul komutanı huzurunda dahi ‘Ben Atatürk’ün 1923’e kadar yaptıklarına itiraz etmiyorum ama ondan sonrakilerini tasvip etmiyorum’ diyor. Atatürk 1923’ten sonra Cumhuriyet’in temeli olan devrimleri yaptı. Dolayısıyla bu teğmenin sözlerinin anlamı, ‘Cumhuriyet’in temel değerlerini benimsemiyorum, onlara karşıyım.’ Böyle birisinin subay olarak kalması çok tehlikeli ve çok riskli. Buna izin verilmemeli, verilmedi de zaten. Atatürkçü teğmenlerin ihraç işleminin iptali için yargı yoluna başvuracağız ve yargının bu hatayı düzelteceğine inanıyoruz. Fotoğraf takmama olayına tepki gösteren diğer teğmenler hakkında da disiplin soruşturması başlatılmış. Tabii yargı süreci halen devam ediyor, onları bilemiyoruz.”