21 Eylül 2024 Cumartesi
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Üç devrim yasasının neresindeyiz?

3 Mart 1924 tarihinde şu üç yasa birden kabul edildi: a) 429 sayılı Şeriye ve Evkaf ve Erkânı Harbiyei Umumiye vekâletlerinin [bakanlıklarının] ilgasına [kaldırılmasına] dair kanun yasa, b) 430 sayılı Tevhidi Tedrisat [Eğitimin Birliği] yasası,

Üç devrim yasasının neresindeyiz?
A+ A-
MUSTAFA SOLAK

c) 431 sayılı Hilâfetin ilgasına ve Hanedanı Osmaninin Türkiye haricine çıkarılmasına dair yasa.

Bu yasalara ne kadar uyulduğunu ortaya koyabilmemiz için yasaların gerekçelerini ve önemli maddelerini gösterelim.

Şeriye ve Evkaf ve Erkânı Harbiyei Umumiye vekâletlerinin kaldırılmasına dair yasa teklifinin gerekçesinde “din ve ordunun siyaset cereyanları ile alâkadar olması”ndan sakınılmasının bütün medeni millet ve hükümetler tarafından kabul edildiği belirtiliyordu. Bu sebeple vakıf mallarının da “millete intikal etmesi ve ona göre de idare edilmesi” doğal bir sonuç olarak görülüyordu.[1] Kanunun önemli maddeleri şunlardı:

  • Türkiye Cumhuriyeti'nde topluma ait işlerle ilgili hükümlerin konması ve uygulanması, TBMM ile onun oluşturduğu hükümete ait olup İslam dinine inananların, bunun dışındaki inanç ve ibadetlere ilişkin bütün hüküm ve meselelerin, dinsel kurumların yönetimi için Cumhuriyet'in merkezinde bir Diyanet İşleri Reisliği kurulmuştur.
  • Bütün cami ve mescitlerin, tekkeler ve zaviyelerin yönetiminde, imam, hatip, vaiz, şeyh, müezzin ve kayyımların ve diğer müstahdemin atanması ve işten çıkarılmasında Diyanet İşleri Reisi görevlidir.
  • Erkânı Harbiyei Umumiye Vekâleti kaldırılıp Erkânı Harbiyei Umumiye Riyaseti [Genelkurmay Başkanlığı] oluşturulmuştur. [2]

Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırılmasıyla din ile siyaset birbirinden ayrıldı. Erkan-ı Harbiye Vekaleti’nin kaldırılmasıyla da ordu ve siyaset birbirinden ayrılmış oldu.

Tevhid-i Tedrisat yasasının gerekçesinde devletin eğitim siyasetinde, milletin düşünce ve duygu bakımından birliğini sağlamanın gerekli olduğu, bunun da eğitimin birliğiyle olacağı dile getirilmiştir. Tanzimat’ın ilanıyla eğitim birliğine geçilmek istense de başarılı olunamadığı; tersine ikilik ortaya çıktığı, iki türlü eğitimle birbirinden farklı düşünen iki tip insan yetişmeye başlandığı tespit edilmiştir. His ve fikir birliği için bütün eğitim kurumlarının Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB’e) bağlı olması gerektiği vurgulanmıştır.[3]

İKİ TİP İNSAN NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTI?

Eğitimde ikilik ve çok başlılık matematik, coğrafya, fen gibi pozitif bilimlerden ziyade dogmatik derslerin okutulduğu medreseler, azınlık ve yabancı okullar ile modern ve laik eğitim veren Harbiye, Tıbbiye, Mülkiye gibi okulların bir arada olmasından kaynaklanmaktaydı. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1924 tarihinde TBMM’de “Milletin kamuoyunda tespit olunan eğitim ve öğretimin birliği umdesinin bir an kaybetmeksizin tatbiki lüzumunu gözlemliyoruz”[4] diyordu. Vatanı ve milleti bir bütün halinde tutmak, ülkeyi çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak, eğitimde ikiliği gidermek amaçlarıyla kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun önemli maddeleri şunlardır:

  • 1) Türkiye dâhilindeki bütün bilim ve eğitim kurumları MEB’e bağlanmıştır.
  • 2) Din ve vakıflar veya özel vakıflar tarafından idare edilen bütün medreseler ve okullar MEB’e devredilmiş.
  • 3) MEB, yüksek din bilgini yetiştirilmek üzere üniversitede bir İlâhiyat Fakültesi kuracak ve imamlık-hatiplik gibi dinî hizmetleri yerine getirmekle görevli memurların yetişmesi için de ayrı okullar açacaktır.
  • 4) Millî Savunma Bakanlığı’na bağlı bulunan askerî okullar ile Sağlık Bakanlığı’na bağlı yetimhaneler, bütçeleri ve eğitim-öğretim kadroları ile beraber MEB’e bağlanmıştır.[5]

Görüldüğü gibi sadece medreseler değil yabancı okullar da MEB’e bağlanarak bu okullarda haç ve heykel gibi dinî sembollerin bulundurulması ve dinî ayinlerin yapılması yasaklanmıştır.

Hilâfetin ilgasına ve Hanedanı Osmaninin Türkiye haricine çıkarılmasına dair kanun teklifinin gerekçesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nde hilâfetin varlığının ülkenin iç ve dış siyasetinde iki başlı görüntü vermesine neden olduğu, “Hanedanın hilâfet kisvesi altında” Türkiye'nin mevcudiyetine tehlike olacağı, esasen hilâfet, “Hükümet mâna ve vazifesinde ihdas edilmiş olduğundan” hükümetin yanında ayrıca bir hilâfetin olamayacağı açıklanmıştır.[6] Yasanın önemli düzenlemeleri şunlardır:

  • a) Halifelik makamı kaldırılmıştır.
  • b) Görevden alınan halife ve Osmanlı saltanatının tüm erkek, kadın ve damatları Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde oturmak hakkından ebediyen mahrumdurlar. Bu soya bağlı kadınlardan doğmuş kimseler de Osmanlı addedilirler. Bu kimselerin Türk vatandaşlık sıfatı ve hukuku kaldırılmıştır.
  • c) Bu kişiler, Türkiye Cumhuriyeti’nde taşınmaz mal edinemezler.
  • d) Osmanlı İmparatorluğu’nda padişahlık etmiş kimselerin kayıtlı taşınmaz malları millete intikal etmiştir.[7]

Halifelik ailesinden 155 kişi ülke sınırlarının dışına çıkarılmıştır. Bu üç yasanın kabulüyle milli egemenlikle bağdaşmayan çağdışı kurumlar kaldırılmış, devlet düzeni akla, bilime, laikliğe dayandırılmıştır.

BUGÜNKÜ DURUM

Eğitim Bir Sen adlı sendika 5 Ocak 2017 tarihinde hazırladığı “Gecikmiş Bir Reform: Müfredatın Demokratikleştirilmesi” başlıklı bir raporda Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu eğitim hakkının ihlali olarak değerlendirmektedir. Dahası, Türkiye’nin 18 Mayıs 1954’te bağlayıcı hale gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek Protokol ikinci maddesine (eğitim hakkı) koyduğu “3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun hükümlerini ihlal etmez” şeklindeki çekincenin de kaldırılmasını istemektedir. Dahası “anne ve babanın eğitimi kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama hakkını çiğnediği” gerekçesiyle Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kaldırılmasını talep etmektedir.[8]

Bu üç yasayla hedeflenen millet, milli devlet, milli egemenlik, laiklik gibi kavramlara aykırı şu tespitleri yapabiliriz:

  • a) MEB, 2017 tarihli müfredata dayanarak hazırladığı ders kitaplarında saltanat ve hilafet özlemcilerine cesaret verircesine Vahdettin’in düşmanla işbirliğini, halifenin kendini meclisten üstün gören tavırlarını anlatan ifadeleri kaldırmıştır.
  • b) Birçok ders kitabı milli birliği sağlamaktan uzaktır. Ders kitaplarında ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetvalarında had, kısas, diyet, tazir gibi Türk Ceza Kanununa, çok eşlilik, boş ol sözüyle boşama gibi Medeni Kanun’a aykırı hususlar anlatılıyor.
  • c) MEB, TÜRGEV, ENSAR gibi kurumlarla yaptığı anlaşmalarla eğitimi tarikatların etkisine soktu.
  • d) MEB karma eğitime karşı kız ve erkeklerin ayrı okuduğu okulları artırarak, kantinleri, koridorları, okula giriş saatlerini kız ve erkeklere göre farklı kılarak kız öğrenciyi erkek öğrenciden uzaklaştırmaktadır.
  • e) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile imam hatip meslek dersleri kitaplarından laiklik çıkarıldı. Hatta laiklik “mesele”, “manevi yozlaşma”, “tanrıyı inkar eden akımlar”, “batının inanç problemi”, “İslam için tehdit ve tehlike” sayıldı.
  • f) Diyanet İşleri Başkanlığı’nın protokoldeki sırası değiştirilerek öne çekilmiş ve Diyanet İşleri Başkanlığı, verdiği fetvalarda görüleceği üzere şeriat bakanlığı gibi hareket eder olmuştur.

Yasalarımıza, kadının onuruna, laikliğe aykırı şekilde düzenlenmeler her üç yasaya da aykırıdır. Çünkü bu kanunları özü; gerekçelerinde gösterdiğimiz üzere iki tip insan yerine milli bireyler yetiştirmek ve çağdaş, laik, milli bir devlet yaratmaktır.

Etnik, dinsel, mezhepsel ayrılıklarla iki tip insan yaratma çabası; emperyalizmin bizim gibi milli devletleri parçalamasına neden olur. Vatanı ve milletiyle birliğimizi sağlama yönünde ABD ve piyonları PKK, FETÖ, IŞİD’e karşı savaşımızın başarısı için, milli birliğe, kadının onuruna, üç devrim yasasına ve diğer yasalarımıza aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.

[1] TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 2, Cilt 7, İnikat (Birleşim) 2, 3.3.1340 (1924), Celse 2, s.21.
[2] Age, s.23-24.
[3] Age, s.25.
[4] Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.16, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2005, s.228.
[5] TBMM Zabıt Ceridesi, age, s.26-27.; Ayrıca bakınız: http://mevzuat.meb.gov.tr/html/110.html.
[6] Age, s.27-28.
[7] Age, s.34, 65-69.
[8] http://www.egitimbirsen.org.tr/ebs/manset/3969/ideolojik-kaygilarin-uzaginda-pedagojik-ilkeler-isiginda-yeni-bir-mufredat, erişim tarihi 05.01.2017.
Mustafa Kemal Atatürk