Üçüncü yol safsatası
Hakikati arayan zalimin attığı oku takip etsin. Emperyalist ABD’nin ülkemizi askeri üslerle kuşattığı ve Erdoğan hükümetini yıkma çağrıları yaptığı bir süreci yaşıyoruz. Böyle kritik bir dönemde yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçiminde, tarafsız kalmak, susmak bizim işimiz değil.
Her mücadele zıtlar arasında yapılır. Doğa ve toplumlar ikilikler üzerine kuruludur. Diğer deyişle ikilikler arasındaki mücadele, tarihi ilerletir. Üç varlık ya da üç durumun birbirine zıt olma şansı yoktur. Örnekleyecek olursak:
Matematikte: + ve -.
Mekanikte: Etki ve tepki.
Fizikte: Artı ve eksi elektrik.
Kimyada: Atomların bileşimi ve çözülmesi.
Toplum bilimde: Sınıf savaşımı.
HER ŞEYDEKİ İKİ
Birin içinde iki vardır. Her insan, her toplum, özetle her madde, kendi içinde zıddını da taşır. Yunus Emre, “Bir ben vardır bende benden içeri’’ dizesinde insanın iç çelişkisini çok özlü bir biçimde yansıtıyor. Bir şeyin kendi iç çelişkisi, devinimi sağlar. Örneğin, yumurtanın içten kırılması hayatı başlatırken, dıştan kırılması hayatı bitirebilir.
Her şeyin sürekli hareket halinde olduğunu görürsek hareketin kendisinin bir çelişki olduğunu görürüz. Tıpkı Herakleitos’un “İki kez giremezsin aynı ırmağa” deyişi gibi.
Çelişki, bir bakıma iki yol anlamına gelir. Demek ki ne doğada ne de toplumda üç taraf yok. İki taraf var. O iki taraf, zaman içinde koşullara bağlı olarak birbiriyle mücadele ediyor. Bazen biri baskın geliyor, bazen diğeri. Ancak hiçbir zaman ikisi de yok olmuyor. Fakat harekete bağlı olarak niteliği ve yeri değişebiliyor.
SİYASETTEKİ İKİ
Siyasette çelişmeleri doğru okuyamazsanız, kritik süreçleri açıklayamazsınız. Dahası, o tarafların dışında kalmayı yeğleyip koşulları göz ardı ederseniz, halk sizinle bağını koparır.
1921 yılından bir örnek. Atatürk, Anadolu’da ilerleyen işgalcilere karşı göğüs göğüse çarpışıyor. Aynı yılın 1 Mayıs’ında İştirakçi (Komünist) Hilmi, İstanbul’da 1 Mayıs kutluyor. Birisi, düşmanın sırtını yere vuran bir ordu ve Meclis kurarak tarih yapıyor. Diğeri “solculuk” oynuyor.
Biraz daha geriye gidelim. İttihat ve Terakki Cemiyeti, emperyalizme karşı vatan savunmasına önderlik ederken Atatürk, “Siz meşrutiyetçisiniz ben cumhuriyetçiyim” demiyor. İTC’ye katılıp, mücadeleye ortak oluyor. Ne zaman İTC, mücadelede kenarlara düşüyor, o zaman ayrı bir örgüt kuruyor.
Kurtuluş Savaşı’nda yanında bulunan bazı kadrolara bakalım. Halide Edipler, Refet Beleler Amerikan mandacısı. Diğerlerinin içinde Cumhuriyetçi yok dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Velhasıl kelam, Atatürk’ün devrimci cevheri korkakları cesur yapmasında saklı.
Dünya tarihine damga vuran devrim liderlerine bakalım. Lenin’den, Mao’dan bir tane üçüncü yol fikri gösterebilir misiniz? Ya da şöyle soralım. Lenin’i ve Mao’yu başarılı kılan ne? Şüphesiz kendi fikirlerinden taviz vermeden, doğru zamanı kollayarak yaptıkları ittifaklarla sonuca ilerlemeleri… Mao’nun kendi taraftarlarından binlerce kişiyi öldüren Çan Kay Şek ile yaptığı ittifak hep anlatılır. Ya Lenin. 1917 Ekim Devrimi’ne dek beş ayrı siyasal kuvvetle ittifak kurmuştur. 1901-1902’de burjuva-liberallerle, 1903-1912 arası Menşeviklerle aynı partinin içinde, 1907’de “sosyalist devrimcilerle”, savaş sırasında “Kautskiciler”le, sol Menşeviklerle ve yeniden “sosyalist devrimciler”le uzlaşma veya ittifak kurarak iktidara yürümüş ve böylece dünya tarihine yön veren bir devrime imza atılmıştır.
DÜNYA’DAKİ İKİ
21. yüzyılda iki kuvvet çarpışıyor. Amerikan emperyalizmi ile milli devletler. Bu ikisi arasındaki uzlaşmaz çelişki, bizim siyasi tahlillerimizi ve konumlarımızı tayin ediyor. Burada da üçüncü bir kuvvet yok. Ara kuvvetler var belki ama en nihayetinde o ara kuvvetler de iki büyük kuvvetin arasındaki çarpışmaya dahil olmak zorunda. Irak Savaşı’nda “Ne Sam ne Saddam” diyenler ile Suriye Savaşı’nda “Ne Sam ne Şam” diyenlerin ihanet cephesinde yerlerini aldıkları gibi.
- Atatürk, Anadolu’da ilerleyen işgalcilere karşı göğüs göğüse çarpışıyor. Aynı yılın 1 Mayıs’ında İştirakçi (Komünist) Hilmi, İstanbul’da 1 Mayıs kutluyor. Birisi, düşmanın sırtını yere vuran bir ordu ve Meclis kurarak tarih yapıyor. Diğeri “solculuk” oynuyor.
TÜRKİYE’DEKİ İKİ
Bugün ülkemizde Amerikan emperyalizmiyle işbirliği yapanlarla, bağımsızlık mücadelesi verenler de iki kuvvet olarak konumlanıyor. Vatan Partisi, yaklaşık 8 yıl önce, 24 Temmuz 2015’de Vatan Savaşı sürecinin başladığını ialn etti. O zaman sözde muhalefet ‘‘saray savaşı’’ lakırdılarıyla Amerikan cephesinden Türk Ordusu’nu hedef aldı.
Ergenekon’dan Türk milletini çıkaran Vatan Partisi; BOP Eşbaşkanından, FETÖ ve PKK’ya karşı mücadele eden, 15-16 Temmuz kalkışmasında ABD’ye karşı kelle koltukta direnen bir kuvveti yaratmış oldu. Yıllar içindeki mücadele ve mecburiyetler, Erdoğan’ı zıddına dönüştürdü. Dolayısıyla Türkiye’yi Vatan Savaşı çizgisine sokan iradenin de Vatan Partisi olduğunu görüyoruz.
Emperyalizmin işbirlikçiliği koltuğunda bugün şüphesiz Kemal Kılıçdaroğlu oturuyor. Kadim dostumuz Rusya’yla aramıza fitne sokmaya çalışmaktan tutun da, Londra tefecilerine teslim oluşuyla, PKK ve FETÖ hükümlülerini devletin içine yeniden sokma vaadiyle ABD Başkanı Biden’a ve Batı’ya biat etmiş bulunuyor.
14 Mayıs seçimleri gösterdi ki, milletin öncelikli meselesi ekonomi değil, milli hassasiyetler. Hayat pahalılığına rağmen milletin ABD destekli teröre karşı dik duruşunu seçimlerin ilk turunda gördük. Öte yandan HÜDA-PAR’ın Cumhur İttifakı’na alınması AK Parti’nin oylarında %7 kayıp yarattı.
28 MAYIS’TAKİ İKİ
Hakikati arayan zalimin attığı oku takip etsin. Emperyalist ABD’nin ülkemizi askeri üslerle kuşattığı ve Erdoğan hükümetini yıkma çağrıları yaptığı bir süreci yaşıyoruz. Böyle kritik bir dönemde yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçiminde, tarafsız kalmak, susmak bizim işimiz değil.
Vatan Partisi, 28 Mayıs’ta taraftır. “Ne ABD, ne Tayyip Erdoğan” dememektedir.
Vatan Partisi, 55 yıllık mücadele tarihinde olduğu gibi ABD emperyalizminin karşısındadır.
Üçüncü yolu arayanlar önünde sonunda bertaraf olurlar. Çelişkilerde üç tarafın olduğunu iddia edenler bilimden uzaklaşıyor, safsataya teslim oluyor.
Üçüncü yol stratejisinin varacağı yer, yakın zamanda görüldüğü gibi ABD’nin kaset tertiplerine boyun eğmektir. Tarafsızlığın dayanılmaz hafifliğini yaşamak isteyenler, niyetleri ne olursa olsun ABD gemisinde yerini alır.
Kılıçdaroğlu’na verilen her oy, geçmişin BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’a verilen oydur. 28 Mayıs 2023 seçiminde oylar, ABD’nin hedefinde olan Recep Tayyip Erdoğan’a verilmelidir. Erdoğan’a verilecek her oy, Amerikan emperyalizminin piyonları olan PKK ve FETÖ’ye vurulacak darbe anlamına gelmektedir.
SONUÇ
Partiler, tarihi yaşayanlar ve tarih yapanlar olarak ikiye ayrılır. Vatan Partisi tarih yapan partidir. 28 Mayıs seçimlerinden sonraki süreçte bağımsız, üreten ve birleşen Türkiye’yi inşa etme görevi Vatan Partisi önderliğinde başarılacaktır.