Ukrayna Minsk Anlaşması'na uymak zorunda kalacak
Batı, Rusya ile doğrudan savaşı göze alamaz. Ayrıca Avrupa, Rus gazına bağımlı durumda. Bütün bu faktörler göz önüne alındığında, Ukrayna’nın Batı’nın ciddi olarak arkasında duramayacağını gördüğünü ve Minsk Anlaşması'na uymayı kabul edeceğini değerlendirebiliriz
İHSAN SEFA / EMEKLİ HAVA KURMAY ALBAY
Ukrayna-Rusya arasındaki gerilim, 2015 Minsk Anlaşması* ile gerilemiş ancak sonrasında Ukrayna’nın şartları yerine getirmemesi ile tırmandı. Rusya Ukrayna’dan bu anlaşmaya uyulmasını istiyor. Ayrıca Ukrayna’nın NATO'ya alınmayacağına dair Batı'dan söz istiyor.
Esasen NATO’nun genişlemeyeceği sözü, 1990’da Brüksel’de Gorbaçov’a verilmişti. 17 Mayıs 1990 Brüksel’de NATO karargâhında yapılan toplantıya, ABD Başkanı Bush, İngiltere Başbakanı Thatcher, Almanya Başbakanı Kohl, NATO Genel Sekreteri Worner, SSCB Başkanı Gorbaçov ile bu ülkelerin dışişleri bakanları katılmıştır.
Doğu Almanya’nın Batı Almanya'yla birleşmesi kararı alınırken SSCB lideri Gorbaçov’a NATO’nun Doğu Almanya sınırlarından öteye doğuya doğru genişletilmeyeceği sözü verilmişti. Ancak NATO’nun 1999'daki Washington zirvesinde “alan dışı”na çıkmayı kabul eden yeni konsepti ile, tüm Avrupa ülkelerinin ittifaka alınması yönünde çalışmalara başlanıldı. Bu kapsamda eski SSCB ülkelerinden Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Arnavutluk, Hırvatistan, Karadağ, Kuzey Makedonya, NATO'ya dahil edildi. Bu ülkelerin NATO’ ya girmesi ile Rusya batıdan ve güneyden kuşatılmaya çalışılıyor ve Karadeniz’de NATO aracılığıyla ABD hâkimiyeti hedefleniyordu. Rusya’nın batıdan kuşatılmasında tek açık nokta Ukrayna kalmıştı. ABD, Ukrayna’yı da NATO’ya almayı gündeme taşıyarak Rusya’yı batıdan tamamen kuşatmış olacak. Rusya bunu kabullenmiyor ve Ukrayna’nın NATO'ya alınmayacağına dair garanti ile sınırına yakın yığılan ağır ABD silahlarının kaldırılmasını istiyor, 1990 da verilen sözün tutulmadığını, en azından Ukrayna konusunda Rusya’nın hassasiyetlerinin dikkate alınmasını istiyor.
ZELENSKI'NİN GÖRDÜĞÜ GERÇEK
ABD ve NATO’nun böyle bir söz vermediği savunulsa da, ABD basınından “National İntel” yazarı bu sözün verildiğini yazıyor. Alman Federal Meclis Milletvekillerinden Alexandr Nev, “Söz verildi.” diyor. Gorbaçov, 2008'te yaptığı açıklamada “Bana bu söz verildi.” diyor.
Anlaşılan o ki; ABD her zaman olduğu gibi burada da işine gelmeyen konuları yazılı metne dökmeyip söz vererek geçiştirmiş ve daha sonra da inkar etmiştir.
ABD ve Batı'nın kışkırtması ve silah desteğinde bulunduğu Ukrayna’ya karşı Rusya, Belarus ile ortak tatbikatlar adı altında 110 bin askeri sınırda tutuyor. ABD de, Rusya’ya sınır olan Letonya, Estonya, Romanya ile Polonya'ya ağır silahlar yığınağı yaparak (bu arada Macaristan topraklarına ilave ABD askeri ve silahı girmesine müsaade etmeyeceğini açıklamıştır) Rusya’yı sindirmeye çalışıyor. Her fırsatta “Rusya, Ukrayna’yı işgal etti-edecek!” propagandaları ile Batı'yı kışkırtıyor olsa da, başta Ukrayna yönetimi dahil olmak üzere buna ihtimal verilmiyor. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, “Rusya’nın bizi işgal etmesine Ruslardan çok ABD sevinecek” diyebilecek kadar gerçeği görmüştür. Öte yandan Rusya ile girilecek bir çatışmada Batı’nın sözlerini tutmayacağı 3-5 askeri malzeme dışında yardımcı olmayacağını görmeye başlamış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arabuluculuk önerisine can simidi gibi sarılmış, “Nerde olsa görüşmelere hazırım.” mesajını vermiştir.
RUSYA'YI MEŞGUL EDEREK ÇİN'E ODAKLANMAK
Peki bundan sonra ne olur? Batı, Rusya ile doğrudan savaşı göze alamaz. Bu durumda çatışmalar Donbas bölgesi ile sınırlı tutulabilir ise de Rusya’nın desteğinde ve Rus nüfusun %60 dan fazla yoğun olduğu bölge Ukrayna’dan tamamen kopar. Dahası Ukrayna ikiye bölünmüş olur. Bu durumu Zelenski görmeye başladı.
Batı, Rusya ile doğrudan çatışmaya girerse konvansiyonel güç olarak NATO üstün olsa da ABD ve NATO’nun Avrupa’daki güçleri Rusya karşısında başlangıçta yetersiz kalır. Ancak ilerleyen aşamada Avrupa’ya gelecek ABD güçleri ile NATO üstünlüğü ele geçirebilir. Bu durumda Rusya nükleer üstünlüğünü kullanabilir ve dünya ciddi bir savaşa sürüklenir. Nükleer savaş her iki taraf için de çok büyük ve telafi edilemez kayıplara neden olur. Bunu iki taraf da istemez, dahası cesaret edemez, göze alamaz. ABD tarafından Rusya’ya ekonomik ambargo gündeme getirilmekte ise de Avrupa’nın Rusya’ya doğal gaz bağımlığı ambargoyu da gündem dışına itmektedir. Doğalgaz da %40 hatta 50 Rusya’ya bağlı olan NATO’nun Avrupa ülkeleri başta Almanya olmak üzere böyle bir ambargoya katılamayacaklarını şimdiden dillendirmektedirler.
ABD, şimdilik Ukrayna’yı NATO’ya dahil ettiremese de orada oluşturulacak istikrarsızlık ve çözümsüzlükle Rusya’yı meşgul ederek Kuzey Pasifik'te ve Hint Okyanusu bölgesinde AUKUS paktı (ABD, İngiltere ve Avustralya’nın katıldığı savunma işbirliği anlaşması) kapsamında Çin’e karşı elini güçlendirerek daha rahat hareket edebilmeyi, bölgede Rusya desteğinden uzak kalacak Çin’i ekonomik ve askerî açıdan ABD isteklerini kabule zorlamaktır.
Sonuç olarak ABD, Avrupa’ya Rusya dışında doğalgaz aktarabilme ve Avrupa’yı Rusya gazına bağımlılıktan kurtulma arayışındadır. Bu nedenle ABD'nin Katar gazını Avrupa’ya getirme çabaları sürmektedir. Keza İsrail’in Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile bulduğu gazın da Avrupa’ya aktarılması gündemde ancak bu çözümler hemen yarına olabilecek çözümler değildir. Bütün bu faktörler göz önüne alındığında, Ukrayna’nın Batı’nın ciddi olarak arkasında duramayacağını gördüğünü ve Minsk Anlaşması'na uymayı kabul edeceğini değerlendirebiliriz. Öte yandan ABD Ukrayna’yı NATO’ya almamak gibi bir taahhütte bulunmayacaktır, ancak sınırlara yığılan asker ve silahların her iki tarafın da geri çekmesini içeren bir çözüm yolunu kabul edebileceklerdir. Bu ise geçici bir çözüm olur.
ABD Rusya’yı kuşatma ve Karadeniz’de hakimiyet emellerinden vazgeçmeyeceği sürece kriz devam edecektir.
* Minsk Anlaşması; Donbas bölgesine özerklik verilmesi, ekonomik ilişkiler kurulması Ukrayna’nın orada yerel seçimler yapılmasına yardımcı olması, 2013'te ayaklanmalara katılanlara af getirilmesi gibi maddeleri içermektedir. Donbas bölgesi Ukrayna’nın Rus kökenli vatandaşlarının yoğun olarak yaşadığı Donteks ile Luganks illerini kapsamakta ve 60-100 milyar tonluk kömür rezervine sahip stratejik bir bölgedir. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski Batı’nın desteğine de güvenerek önce Dombas’a daha sonra da Kırım’a tekrar hakim olmak istemektedir.