22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ukrayna Savaşı, Almanya'da silahlanma dalgası yarattı

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri operasyonu birçok Avrupa ülkesinde militarizasyon dalgası tetikledi. Artan askeri harcamalar ve yatırımlar, zorunlu askerlik tartışmaları, NATO'ya katılma girişimleri…

Ukrayna Savaşı, Almanya'da silahlanma dalgası yarattı
A+ A-
ŞAFAK ERDEM

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 13 Haziran'da Fransa ve Avrupa'nın bir "savaş ekonomisine" geçtiğini açıklaması, bu son gelişmelerin adının koyulması olarak düşünülebilir. Söz konusu olan, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana Avrupa'nın yaşadığı en büyük militarizasyon dalgası.

BUNDESTAG’TAN 100 MİLYAR EURO

Almanya Federal Meclisi 3 Haziran'da, Şansölye Olaf Scholz'un Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline yanıt olarak ilan etmiş olduğu 100 milyar avroluk özel savunma fonunu onayladı. Özel fon, 736 sandalyeli parlamentoda, 20 çekimser, 96 ret ve 567 kabul oyuyla hayata geçmiş oldu. Oylamadan önce parlamentoda çoğunluğunu oluşturan partiler arasında bir zaten bir uzlaşma sağlanmıştı. Almanya'nın koalisyon hükümeti (SPD, Liberal Demokratlar ve Yeşiller) ve en büyük muhalefet partisi Hıristiyan Demokratlar (CDU/CSU) parlamentodaki oylamadan önce bütçe üzerinde anlaşmaya varmıştı.

Bu, 77 yıl önce Hitler'in liderliğindeki Üçüncü Reich'ının yıkılmasından bu yana yapılan en büyük yeniden silahlanma. Bütçenin Almanya'yı Avrupa'nın en güçlü askeri ülkesi haline getirdiği değerlendiriliyor. Ayrıca askeri harcama bakımından bu bütçe Almanya’yı, ABD ve Çin'in ardından dünyada üçüncü sıraya taşıyor.

BÜTÇENİN DEYAYLARI

Bütçe, Alman ordusunu birçok yönden güçlendirmeyi amaçlıyor. Bütçenin ayrıntıları bunu yansıtıyor. Açıklanan ayrıntılara göre bütçe şu şekilde ordunun kolları arasında dağıtılacak:

Hava savunması — 40,9 milyar avro (Eurofighter ve F-35 tipi savaş uçakları, uzay tabanlı erken uyarı sistemi, nakliye helikopterleri, hava savunma sistemi, Yeni Nesil Hava Muhabere Sistemi (FCAS) ve Heron tipi insansız hava araçları).

Donanma — 19,3 milyar avro (K130 tipi korvet ile F126 tipi fırkateyn, IDAS tipi denizaltı uçaksavar füzesi, FNSM tipi Geleceğin Deniz Taarruz Füzesi, Sualtı Sinyal Algıma (SONİX) sistemi, çok amaçlı savaş botu ve sert karinalı şişme botlar (RHIB).

Kara kuvvetleri — 16,6 milyar avro (Fuchs ve Marder tipi zırhlı araçlarının geliştirilmiş versiyonları, piyade ağır silah taşıyıcısı, Ana Kara Muharebe Sistemi ile tıbbi ve sağlık ekipmanı)

Hareket kabiliyeti ve dijitalleşme — 20,7 milyar avro (Saha operasyonlarında dijitalleşmeyi sağlayacak programlar ile SATCOMB iletişim sisteminin geliştirilmesi ve telsiz alımı)

Askerlerin giyim ve teçhizatı — 2 milyar avro

Ar-Ge ve yapay zeka projeleri — 500 milyon avro

NATO’NUN TALEBİ KARŞILANMIŞ OLDU

Soğuk Savaş'ın bitiminden beri Almanya, hem askeri personel sayısı hem de orduya ayrılan bütçe açısından düşüş grafiğindeydi. 1990'da 500.000 civarında olan ordu mevcudunu önemli ölçüde azaltarak bugün itibariyle 200.000'e kadar düşürmüştü. Yeni bütçeyle Almanya, Olaf Scholz daha önce sözünü verdiğini gibi, NATO'nun "her yıl GSYİH'nin yüzde ikisinin savunmaya harcanması" talebini de karşılamış oluyor. Donald Trump'ın başkanlığı döneminde bu talep, ABD ile Almanya arasında sert tartışmaya neden olmuştu.

ZORUNLU ASKERLİK TARTIŞMASI

Ordunun güçlendirilmesinin yanında Almanya'da zorunlu askerlik konusunda da bir tartışma sürüyor. Rusya'nın operasyonundan itibaren birçok siyasetçi bu konuda lehte ve aleyhte açıklamalar yaptı. Son olarak Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in de tartışmaya dair konuşmasının, konunun ciddiyetini ortaya koyduğu düşünülebilir. Steinmeier, 12 Haziran'da Bild gazetesine verdiği mülakatta, askerlik hizmeti de dahil olmak üzere zorunlu sosyal hizmet (Pflichtdienst) konusunda kamuoyunda bir tartışma yapılmasını istediğini belirtti. Steinmeier şunları söyledi:

"Asıl soru, kadın ve erkeklerin belirli bir süre için kendilerini toplumun hizmetine sunmalarının ülkemize iyi gelip gelmeyeceğidir. Bunun silahlı kuvvetlerde olması şart değil. Bence zorunlu sosyal hizmet, yaşlıların bakımında, engelli kurumlarında ya da evsizler için sığınma evlerinde de yapılabilir."

Bazı CDU/CSU ve SPD'li siyasetçi, Steinmeier’in kamuoyu tartışması önerisine destek verdi. Federal Aile Bakanı Lisa Paus ise “Zorunlu sosyal hizmet, her gencin bireysel özgürlüğüne el uzatma anlamına gelecektir." diyerek karşı çıktı. Almanya'da zorunlu askerlik hizmeti 2011 yılında kaldırılmıştı.

CDU Başkanı Yardımcısı Carsten Linnemann ise zorunlu sosyal hizmet uygulamasının hayata geçirilmesi için uzun süredir çaba sarf ettiğini açıkladı. "Şahsen ben yıllardır genç kadın ve erkeklerin okulu bitirdikten sonra zorunlu olarak bir toplum hizmeti yapmaları için kampanya yürütüyorum. Böyle bir hizmet sadece Alman ordusuyla sınırlı kalmayacak, aynı zamanda bakım ve sosyal sektörler ile teknik hizmet servisini (Bundesanstalt Technisches Hilfswerk), itfaiye veya kulüpleri de kapsayacaktır."

BÜTÇEYE İTİRAZLAR

Elbette askerî bütçeye ve artan militarizasyona karşı çıkanlar da var. Örneğin, Berlin’deki Humboldt Üniversitesi Öğrenci Parlamentosu seçim kampanyasının bir parçası olarak, Uluslararası “Gençlik ve Sosyal Eşitlik için Öğrenciler” grubunun üye ve destekçileri yüzlerce öğrenciyle “Alman ordusunun silahlanmasını” ve "Almanya'nın savaş politikalarını" tartıştı. "Savaşı hayır! Yeniden silahlanma yerine eğitim ve sağlık için 100 milyar Avro!" çağrısı yaptılar.

Dünya Sosyalist Web Sitesi’ndeki 12 Haziran tarihli makalelerinde Gregor Link ve Johannes Stern orduya ayrılan bütçeyle alternatif olarak neler yapılabileceğine yazıyorlar.

"Bu meblağ, Almanya'daki her aileye çocuk başına 5.000 avro destek vermeye ya da koronavirüs nedeniyle yakınlarını kaybedenlere acı ve ıstırap tazminatı olarak 360.000 avro ödemeye yeter. Ya da bu meblağla, beş yıl boyunca iki kat hemşirenin istihdamın sağlanabilir, kıdemli sağlık çalışanlarına 1.400 avro ikramiye ödenebilir. Tüm sınıflara koronavirüse karşı hava filtreleri yerleştirmek için tek bir milyar (bütçenin yüzde biri) yeterli olacaktır."

Bu kadar kesin rakamlar hesaplama yapıyor olmasalar da Almanya'da pek çok insanın, orduya 100 milyar dolarlık bütçe ayırmanın hayatlarının diğer alanlarında tasarruf anlamına geldiğini düşündüğünü varsayımı, aşırı bir varsayım değil.

ALMANYA İÇİN ‘SUÇLULUK DUYGULU PASİFİZM’İN SONU MU?

Almanya’nın İkinci Cihan Harbi’ndeki dahlinden dolayı ülkenin dış politikasını karakterize eden özelliklerden birinin sert güce yatırım yapma ve kullanma konusundaki isteksizlik olageldiği genel kabul gören bir tespit. Özellikle önceki Şansölye Angela Merkel'in bu konuda çok dikkatli olmaya çalıştığı söylenebilir. Ancak Rusya'nın askeri operasyonu durumu önemli ölçüde değiştirmiş görünüyor.

Gazeteci Allan Little, 19 Mart'ta BBC'de yayınlanan makalesinde Almanya'nın İkinci Cihan Harbi’nden bu yana izlediği dış politikayı, "suçluluk duygulu pasifizm" olarak adlandırıyor. Diğer yandan Almanya'nın pasifist döneminin Rusya'nın harekâtıyla sona erdiğini iddia ediyor. Little, Olaf Scholz'un Rus harekâtının başlamasından birkaç gün sonra Alman parlamentosunda yaptığı ve yaşananı dönüm noktası (Zeitenwende) olarak değerlendirdiği konuşmasını, İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss'un "paradigma değişimi" yaşandığı ve İngiltere için "kayıtsızlık döneminin" sona erdiği açıklamasını hatırlatıyor.

Avrupa tarihinde altı dönüm noktası sıralayan Little Rusya’nın harekâtının bir yedinci olduğunu yazıyor:

1789: Fransız Devrimi. Monarşi devrildi, cumhuriyet kuruldu.

1815: Viyana Kongresi Avrupa haritasını yeniden çizer, güç dengesini yeniden kurar ve Napolyon savaşlarının yarattığı kargaşanın ardından onlarca yıl sürecek barışı başlatır

1848: Avrupa çapında liberal ve demokratik devrimler dalgası.

1919: Versailles Antlaşması. Eski çok uluslu imparatorlukların yerini yeni bağımsız egemen ulus devletler aldı.

1945: Yalta - büyük güçler Avrupa'yı Batı ve Sovyet "etki alanları" olarak bölmeyi kabul etti. Kıtaya boylu boyunca Demir Perde indi

1989: Sovyet egemenliğindeki Doğu Avrupa'da demokratik devrimler Demir Perde'yi yıktı. Sovyetler Birliği iki yıl sonra çöktü. Vladimir Putin bunu "20. Yüzyılın en büyük felaketi" olarak nitelendirdi.”

Rusya Ukrayna HAMAS Emmanuel Macron hitler BUNDESTAG hava savunması