Ulusal bağımsızlığın ozanı: Fazıl Hüsnü Dağlarca
Ulusal bağımsızlığın ozanı Dağlarca’yı aramızdan ayrılışının 11. yılında “Türkçem benim ses bayrağım” dizeleriyle, Atatürk sevgisiyle ve bağımsızlık tutkusuyla anıyoruz.
İşte ilk görünüşün Mustafa Kemal
Kaderin adamı der sana düşmanların.
Yeniden yazıldı gökyüzüne
Demir ellerinle kocaman bir yarın.
***
Dağlarca, Türk şiirinin köşe taşıdır. Onsuz, şiirimizin yapısı eksik kalır. Şiir onun dünyasıdır. Diline, ulusuna, Ata’sına, çocuklara, dünyaya ve evrene sevgisini her zaman şiirle anlatmıştır. Onun sözleriyle şiir büyük bir eldir, çok büyük. Temalar onun parmaklarıdır. Bu yüzden çağdan çağa bütün evreni taşırlar, kendilerini taşıtırlar. Kimin eli büyükse, temaları da o kadar çoktur. Şiir en büyük ırmaktır. Geldiği yere tema da diyebilirsiniz. İşin en güzel yanı, şiirin insandan ayrılmazlığıdır.
Dağlarca, Atatürk’ün yaşadığı dönemde gençtir; onun ikliminden, suyundan, havasından etkilenmiştir. Kendisi bu etkilenmeyi şöyle dile getirir:
“1914 doğumluyum. Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na başlarken beş yaşındaydım. İnanınız o savaşa ben de katıldım. İlerde kitaplarıma aldığım şiirler, bunu gösterecekti. İlkokulun ilk sınıflarını okuduğum Konya’da bunları günü gününe yaşadım. Annemle bir gün Konya’nın uzak bir mezarlığına gitmiştik. O kaldırımlarda yere döşenmiş büyük bir mermer vardı. Mermer üzerinde de kabartma bir haç vardı. İçimde bir çaba sevinci duydum. Haçın üzerinde sert adımlarla yürüdüm. Mustafa Kemal’in askerlerine uzaktan yardım ettiğimi sanıyordum, seviniyordum. Onu izleyen günlerde okul dönüşü ta o haçlı mermere kadar gidiyordum, çiğneyip eve dönüyordum. Annem, bu gecikmelerimi sezdi, “Niye geç dönüyorsun?” diye beni sıkıştırdı. Biraz da dinî olan o haçı çiğnerken bir yerim sızlıyordu. Haçta gördüğümü anneme söylemeye utanıyordum. İşte Ulusal Savaş’a katıldığım, evrensel barışa saygı duyduğum küçük resimler.”
Çocuk Dağlarca, Mustafa Kemal ile böyle buluşur... Zaman akıp giderken Dağlarca da büyür. Yurduna, yeryüzüne dönük bakışı değişir. Ona göre; ozanlar cıvadan yapılmıştır, çağların ısısını taşır. Gökçağının da yolcusudur. Ulus, Mustafa Kemal’in devrimlerini tek tek yaşarken, ozanımız da onun türkücüsü olur. Yetmez; geleceğin türkücüsü olmaya çalışır.
Dağlarca’nın Cumhuriyet’in 50. yılında yayımlanan Gazi Mustafa Kemal Atatürk kitabını okuduğumuzda Mustafa Kemal ve yurt sevgisi kuşatır benliğimizi. Bu kuşatmanın arkasında elbette Mustafa Kemal’i, yurdunu seven bir ozanın sessiz çığlığı saklıdır... O, bunu şu sözlerle dile getirir:
“Eğer yazının yazıldığı anların ‘vakti’ görülseydi, yazdıklarımın arkasındaki ‘beyaz geceler’ de görünürdü. İnsan kendinden kopara kopara şiir yazar. İnsan yazarken bir yaşamasını, öteki yaşamasına verir.”
Üç Şehitler Destanı (1949) adlı yapıtında Kurtuluş Savaşı’nı işler ozanımız. Kurtuluş Savaşı bir ulusun bağımsızlık savaşıdır. Dağlarca için bağımsızlığın çok özel bir önemi vardır. O, bu önemi yapıtlarıyla ulusuna yansıtır. Bağımsızlık Savaşı serisi Samsun’dan Ankara’ya, İnönü’ler, Sakarya Kıyıları, 30 Ağustos ve İzmir Yollarında adlı beş kitaptan oluşur. Dağlarca, Bağımsızlık Savaşı’nda adından da anlaşılacağı gibi, bağımsızlık temasını işlemeyi sürdürür. Bu beş kitabın adı bile Dağlarca’nın ne denli yurt sevgisiyle dolu olduğunu göstermeye yeter...
Özgürlük değil de ne, / Yeşili güne doğru dal yapan./ Özgürlük değil de ne, / Doruklarda bayrağı al yapan. / Özgürlük değil de ne, / Seni Mustafa Kemal yapan.
Dağlarca’nın nitelemesiyle Çanakkale, yeni Türkiye’nin önsözüdür. Bu önsöz, Mustafa Kemal ve yurt sevgisiyle taçlanacaktır. Dağlarca’nın O, 19 Mayıs ve Anıtkabir kitapları, Cumhuriyetin 50. yılında tek kitap olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk adıyla okurla buluşmuştur.
Tema, yurt sevgisi ve Mustafa Kemal ise elbette Türkçemizden de söz etmek gerekecek... Dağlarca, Türkçe tutkusunu “Türkçem, benim ses bayrağım” dizesiyle belgelemiştir.
Dağlarca; dile, toplum sorunlarına bütün eli kalem tutanların eğilmelerini ister:
Kardaş, görmüyorum ama hâlâ duyabiliyorum, / Geçmiş zamanlar geleceklerden parlak değil. / Vakte şahadet edercesine yükselmiş, / Akşam parıltısından, büyük zaferler üzerine, / Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.
Dağlarca, destan şiirini yaratarak Mustafa Kemal’i eylemi içinde şiirleştirmiş ve çok geniş bir kesim tarafından doğru algılanmasını sağlamıştır. Cephenin yalımı, cephe gerisinin bunalımı, devinimi Dağlarca’nın sözcüklerinde, dizelerinde ve betiklerinde yeniden yaşam bulmuştur: 159’uncu alayın son erleri bunlar, / Vuruldular, / Vuruldular kâfir üşüştü. / Göğe aksetmişti kızartısı kahraman, /Adsız Tepe de düştü.
Dağlarca şiirlerinde Mustafa Kemal, yurt sevgisi ve bağımsızlık bir kimlik, bir direniştir. Şimdi her zamankinden daha çok bu kimliğe ve direnişe gereksinmemiz var. Aramızdan ayrılışının 11 yılında anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.