Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali başladı
Trabzon’da düzenlenen 22. Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’nin açılışı yapıldı. Festival kapsamında Kızlar Manastırı ilk kez bir tiyatro oyununa ev sahipliği yapacak
Trabzon'da "22. Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali" başladı. Trabzon Devlet Tiyatrosu (TDT) ev sahipliğinde düzenlenen festivalin açılış töreni, Haluk Ongan Sahnesi'nde yapıldı. Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürü Mustafa Kurt, burada yaptığı konuşmada, 1987'den bugüne Trabzon'da sanatsal faaliyetlere ara vermeden devam ettiklerini söyledi. Kurt, DT'nin sadece Trabzon'da değil bütün çevre illerde de faaliyetlerini sezon içinde sürdürdüğünü, 22 yıldır da son derece başarılı bir festival düzenlendiğini dile getirdi. Festivalin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür eden Kurt, "Sadece biz yapmadık, bizden önce de pek çok kültür bakanımız, genel müdürlerimiz ve bölge müdürlerimizin bu festivale eli değmiştir. Ben tüm bakanlarımıza genel müdürlerimize sanatçı müdürlerimize teknik ve idari personelimize içtenlikle teşekkür ediyorum. Siz de bizi hiç yalnız bırakmadınız hem festival döneminde hem sezon içinde siz sayın seyircilerimize de içtenlikle çok teşekkür ediyorum." dedi.
Kurt, hem sezon içinde hem festival döneminde DT'ye valilerin, büyükşehir belediye başkanların yanı sıra tüm kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticilerinin de destek olduğunu vurgulayarak, " Sizlere bu akşam bizi yalnız bırakmadığınız ve festivalimizin ilk açılış gününde bizlerle olduğunuz için içtenlikle teşekkür ediyorum. Bu festivalin uzun yıllar devam etmesini arzu ediyorum. Festivalin düzenlenmesinde emeği geçen TDT çalışanlarına teşekkür ediyorum." diye konuştu.
Festival, TDT yapımı "Kanlı Nigar" adlı oyunla başladı. Oyunu, Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu ve eşi, İl Jandarma Komutanı Albay Adem Şen, Kurt ve tiyatroseverler birlikte izledi.
Bu yıl Ankara Devlet Tiyatrosu "Leyla ile Mecnun", Diyarbakır Devlet Tiyatrosu "Kürk Mantolu Madonna", Azerbaycan Devlet Akademik Milli Dram Tiyatrosu "On İkinci Gece", Moldova Eugene Ionesco Ulusal Tiyatrosu "Kral Lear", Gürcistan Shota Rustaveli Ulusal Tiyatrosu "Hedda Gabler", Yunanistan Art Vouveau Tiyatrosu "Aydaki İlk Çift" adlı oyunları sahneleyecek.
‘SONUM BAŞLANGICIMDIR’ KIZLAR MANASTIRI’NDA
Kızlar Manastırı ise ilk kez Trabzon Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali için Bursa Devlet Tiyatrosu oyunu "Sonum Başlangıcımdır" ile Filistin ASHTAR Tiyatrosu oyunu "Portakallar ve Taşlar"ı misafir edecek. Nurduran Duman'ın yazdığı, Halil Akarsu’nun yönettiği“ Sonum Başlangıcımdır” ile 13-14 Mayıs saat 20:00’de Kızlar Manastırı'nda ilk kez bir tiyatro sahnelenmiş olacak. “Sonum Başlangıcımdır” 25 Mart’taki prömiyeri ile Bursa Feraizcizade Oda Tiyatrosu’nun da ilk oyunu olarak açılışını yapmıştı. Bursa Devlet Tiyatrosu’nun metin, reji, müzik, dansın akışkan bütünlüğü içinde, yenilikçi bir anlayışla sahneye koyduğu “Sonum Başlangıcımdır”, yaşamda kendini gerçekleyiş çabasında duygusal, düşünsel, düşsel olarak yalnız bırakılan bir çağdaş kadın hikâyesi. Aşk, dostluk,meslek, ölüm kırgınlıkları bir yana entelektüel yalnızlığıyla katlanmış bir “duygu kırıklığı” içinde olsa da hâlâ kendini gerçekleyebilmek, beceri ve yeteneklerle donanmış varlığını eksiltmeden hayata geçirebilmek için bir son ile başlangıç çemberinde dönüp duran, dönüp durdukça öğrenen, öğrendiklerini paylaşamadıkça yorgun düşse de yılmayan bir kadının hikâyesi. Halil Akarsu’nun arzusuyla Nurduran Duman’ın şiirlerinden bestelenen parçalar, metni müziği kendiliğinden bedenliyor hissi veren koreografi, bu kendiliğindenliğe olanak veren minimalist ama yaratıcı dekor ve ışık tasarımı ile estetik bir seyir hazzı sunan oyun, fiziksel olmadığı için pek de üstünde durulmayan kadına karşı duygusal şiddeti sorgulayarak seyirciyi kimi zaman sarsmaktan da geri durmuyor.
Sanatseverler festival programıyla ilgili detaylı bilgiye www.devtiyatro.gov.tr adresinden ulaşabilecekler. Festival 20 Mayıs Cuma günü sona erecek.
YILAN TİRADI
“Sonum Başlangıcımdır” oyununda kadın ile özdeşleştirilen yılanın tiradı:
(Yılanın ağzından konuşur.) Yalan! Uroborusum ben kuyrukyiyenim, kendi kendimi hem döller hem yok ederim. Bir subaşında Gılgamış yorgun düşmüş uyurken, onun yerine ölümsüzlük otunu yiyenim. Hep birilerinin yerine bir işler edenim. Çin’de salyası döl yerine geçen dragonum, kadınları anne ederim, Brezilya’da kısır Tupi-Guarani kadınları anne olsun diye kalçalarını döverim, Afrika’da Tchokweler’in zifaf yatağının altına konan tahta heykel benim heykelim. Önce tanrı dersiniz, yaşamın, ölümsüzlüğün simgesi, sonra ölüm dersiniz, cennetten kovulmanıza sebep olan şeytanız ya biz! Bir karar verseniz… İnsan değişir. Düşüncesi en oynak, en güvenilmez şeydir. Bir an iyi olan düşünce anında kötüleşiverir. Düşünce benden daha kıvrak bir şeydir. Ben, yeşil yılan! Bir adım da Şahmaran! Sevgisinden korkup sevilene kızan âşıktan gayrısının öfkesine saygı duymam! Nedir bana olan bu öfkeniz? Dante’nin İlahi Komedya’sında ben boğmuyor muyum hırsızı? Büyük İskender’e yol göstermedim mi? Apollon’un oğlu Lamos’u ben büyütmedim mi? Bu öfke niye? Evliya Çelebi şahidimdir, Nuh’un gemisindeki deliği ben tıkamadım mı kuyruğumla? Kimse düşünmez hani bizim sevgiden payımız? Hiç incinmez, biz de dokunulmaya ihtiyaç duymaz mıyız? Ya sabrım ve sükûnetim? Nerelerde yaşıyorum hiç sordunuz mu? Hangi karanlık ve soğuk dehlizlerde hayata yollar açıyorum? Kötülük ve hastalıklar yutuyorum? Hemen her kültürün tıp sembolü olmam boşuna mı? Bunun da mı anlamı yok, yıllardır süregelen bu işaretin? En iyisi gelin laf etmeyin dilimin çatalına. İçinizdeki dedikoducuyu, çatal dilli arabozucuyu benden bilmeyin. Zülfikar’a benzer, bir yanı şiir, bir yanı şifadır benim dilimin. Kuyruğunu ısıran uroborusum ben. Kısırdöngüye, sonsuzluğa, paradokslara bile ilham veren ben değil miyim? Sonum başlangıcımdır. Bir subaşında Gılgamış’ın ölümsüzlük otunu yuttumsa, yazgımdan! O gün bugündür telli pullu gömleğim hep pırıl pırıl, hep yenidir. Sürünerek ölmemek nasıl bir ölümsüzlükse. Saygı duyulup da sevilmemek. Vay benim üçgen başım! Kalın küt kuyruğum… Ah, bu başımı vuran ben değil miyim taşa toprağa, gövdemi çöle sıcağa sunmadım mı? Tuza yıldıza sürdüm, kazıdım, kendimin içinden sayısız kere sayısız çıktım, pul pul döktüm de şu alnımı, değiştiremedim işte gene de yazgımı.