Umutsuzluğu Yasaklayan Şair
O, Che’nin mücadelesini Milli Mücadeleyle ülkemizin insanı ve dağlarıyla birleştiriyordu. Daha sonra, ‘Umutsuzluk Yasak’ şiiriyle ve diğerleriyle pek çok şiir severin yüreğine yerleşti. Bu şiirinde, önemli bir gerçeğe, baharın ancak kavgayla kazanılacağına dikkat çekiyor.
Metin Demirtaş’ı, 27 Eylül 2014’te, bir başka şair-yazar Talip Apaydın’la aynı gün kaybettik. Üstelik o gün Demirtaş’ın imza günüydü. 27 Eylül, onun için mutlu, heyecanlı geçecek bir günün sabahı olmalıydı ama olmadı. Yaşam işte böyle bir şey, acı ve mutluluk iç içe. O, özverili ve inatçı bir çabayla şiiri, halkla buluşturmaya, günlük yaşamın her alanına sokmaya çalışan devrimci bir şairdi.
Metin Demirtaş’ı yıllar önce, Che Guevara şiiriyle tanıyıp sevdik.
"Bütün ulusların halkları gibi
Ve yalnız büyük fırtınalarla kımıldayan
Bizim de halkımız vardır Che Guevera"
O bu şiirinde Che’nin mücadelesini Milli Mücadeleyle ülkemizin insanı ve dağlarıyla birleştiriyordu. Sanırım Che Guevara için yazılan birçok şiirden bu niteliğiyle ayrılıyordu. Daha sonra, "Umutsuzluk Yasak" şiiriyle ve diğerleriyle pek çok şiir severin yüreğine yerleşti. Bu şiirinde, önemli bir gerçeğe, baharın ancak kavgayla kazanılacağına dikkat çekiyor:
"Kar dalları örttü
Kavruldu en yamanı çiçeklerin
Kalbim, katlan bunlara
Çünkü kıştır yaşanılan
Amansız, limansız bir kış
Ve sarılmışız dört bir yandan
***
Ama düşün kalbim
Düşün, kavgayla kazanılacak baharı
Direnen, adressiz yaşayan dostları
Fışkıracak ekinleri
İlk yazla karlar altından
***
Ve doludizgin geçerek
Her acıyı bir sevinçle
Yolu yok kalbim
Sağ çıkacağız bu acılardan
***
Çünkü umutsuzluk yasak
Yılgın türküler söylemek de
Çünkü yürüyor umudun ordusu
Umutsuzluğu kurşuna dizerek"
NEYDİ DEMİRTAŞ'IN AMACI ?
Bu sorunun yanıtını, onu yakından tanıyan bir başka şair Muzaffer İlhan Erdost, çok anlamlı bir biçimde veriyor: "Demirtaş, kendi geleceğini, toplumsal değişmenin bütünlüğü içerisinde bulur ve birey olarak, topluma, toplumsal gelişmeyi hızlandıracak olanı akıtır.
"Metin Demirtaş’ın şiiri, acıyı (ve sevinci de) yaşam gücüne, özgürleşme bilincini pekiştirmeye ve onu yığınsal bir güce dönüştürmeye adanmıştır"
ŞİİRİ SOKAĞA İNDİREN DEVRİMCİ ŞAİR
Şiiri sokağa indirmek Metin Demirtaş için bir dönem, önüne geçilemez bir tutku olmuş. "İnsanlar güzel şiirler okusunlar, dillerinin lezzetine varsınlar," istemiş. Örneğin Cahit Külebi’nin Hikâye şiirini yürürken kafasında kurguladığı sokağa, bu şiirin yazıtının asılmasını ve şairin isminin de bu sokağa verilmesini sağlamış. Ayrıca iki Antalyalı şairin şiir yazıtları da merkezi yerlere asılmış. Bu çabalarda yerel yöneticilerin desteklerini almayı başarmış.
"ŞİİR ÖĞRETMENİ"
Yine yıllarca düşünü kurduğu "Barış ve Sevgi Şiirleri Parkı" düşüncesini, Kaş yakınlarındaki Akçay, Giledos Kavaklığında gerçekleştirmiş. Bu parkta, sevilen ozanlarımızın 2,00x1,50 metre boyutundaki "Şiir Yazıtları" ondan armağan.
1981 yılından beri Antalya’da yaşayan Metin Demirtaş, bu kentin merkezindeki okullarda öğrencileri, Cumhuriyet dönemi şairlerinin en güzel şiirleriyle tanıştırıyor. Şiir okuma yarışmaları düzenliyor. Öğrenciler onu "Şiir Öğretmeni" olarak adlandırıyor. Onun bu çalışmaları bana, "Taşralıyım, madenciyim. Kasabalarda, köylerde, şarkı evlerinde, nerede olursa olsun şiirlerimi okurum. Şiirlerimi Patagonya’da koyun kırpıcılarına bile okudum" diyen Neruda’yı anımsattı.
Cırık Denen Ardıçkuşları
Metin Demirtaş, günümüzde paraya ya da güce tapanlar tarafından katledilen ya da yok olmalarına aldırılmayan tüm güzelliklere sahip çıkıyor. İşte, Antalya yöresinde Cırık denen ardıçkuşları için yazdığı şiirden birkaç dize:
"Ne zaman söz açtıysam
‘Yufka yüreklisin’ deyip geçtiler
Yağmalanan tüm güzellikleri gibi yurdumun
Bu kuşların da kederini duyuyorum
Soyları tükenecek
Anılarda uçacaklar bir gün."
Bu yaz Mordoğan’da da serçeden daha minik, bu sevimli kuşlara "cırık" denildiğini öğrendim. Cırıklar, ardıç ağacının tohumunun çimlenmesini sağlıyorlar.
HOCA İLE EZOP DEDE EL EL ELE
Şairler yetmemiş olacak ki Metin Demirtaş, iki Anadolu bilgesini, Nasrettin Hoca’yı, Kütahyalı (Firigyalı) Ezop Dedeyi ve La Fontaine’i de eklemiş bu tanıştırma çalışmasına. Tabii zamanla coğrafi konum da genişlemiş... Çevredeki kasabalar, köyler alana dâhil olmuş. Yalın bir halk Türkçesiyle şiirleştirdiği Nasrettin Hoca gülmecelerini ve Ezop Dede masallarını ya yıllardır yapılan geleneksel şenliklerde ya da küçük olanakları, dostlukları değerlendirerek olağanüstü bir çaba göstererek düzenlediği köy şenliklerinde halka, çocuklara sunmuş.
"NEDEN HEP KARINCA HAKLI ?"
Metin Demirtaş, Ezop’un ve La Fontaine’in öykülerini tamamen farklı bir açıdan bakarak, belki daha duyarlı denebilir, şiirleştirmiş. Bilinen bir öykünün böyle farklı bir biçimiyle, karşılaşmak özellikle çocuklar için kalıplaşmış katı düşünmeyi kıracak çok öğretici bir yöntem olmalı. Edebiyatın, şiirin eğiticiliği, insanı daha bir insan kılması da okuyucusuna verdiği bakış genişliğiyle olmaz mı?
Demirtaş, şiirlerinin birinde, "Neden Hep Karınca Haklı?" diyerek bir önyargıya itiraz ediyor ve bizi farklı bir değerlendirmeye çağırıyor:
"Uzun kış gecelerinin birinde
Karınca patlar can sıkıntısından
Sırtında bir torba arpayla
Varır dayanır
Ağustos Böceğinin kapısına
Bir şarkı dinlemek için."
Bu bakış bize, ayrıca önemli bir gerçeği, sanatın da ekmek gibi su gibi bir ihtiyaç olduğunu düşündürtmüyor mu?
Şiir, gülme, düşünme, kitap, dergi, fidan dikme... Halkımızı ve çocukları şiirle, okumayla ve kültür değerlerimizle buluşturmak... Hepimize eğlenirken neşe içinde düşünmeyi, sorgulamayı öğretmek, şiiri sevdirmek... Ona ne çok şey borçluyuz. Keşke yaşarken bunları söyleyebilseydik. Sanırım çok mutlu ederdik, onu. Metin Demirtaş’ı, saygı ve sevgiyle anıyorum.
CHE GUEVERA
METİN DEMİRTAŞ
Bizim de dağlarımız vardır Che Guevera
Bakma şimdi durgunsa, bir şahan gibi duruyorsa
Yorgundur, savaşlar görmüştür, çeteciler barındırmıştır
Yani satılmış değillerdir, hiç tüfek patlamıyorsa
Alaçamın, mor meşenin ardına silah çatıp yatmağa
Bizim de dağlarımız vardır Che Guevera
***
Bizim de halkımız vardır Che Guevera
Unutulmuş uzak tarlalar yalazında
Sazıyla, türküleriyle kardeşliğe vurgun
Bütün ulusların halkları gibi
Ve yalnız büyük fırtınalarla kımıldayan
Bizim de halkımız vardır Che Guevera
***
Bizim de ozanlarımız vardır Che Guevera
Sağ çıkmış güneşsiz taş odalardan
Yüreğiyle barışa, sevgiye yönelmiş
Çelik öfke bir yanı, bir yanı uysal mavi
Eğilmeden dimdik geçmiş demir kapılardan
Bizim de yiğit insanlarımız vardır Che Guevera
***
Bizim de delikanlılarımız vardır Che Guevera
Yokluklardan biyol kopup gelmiş
Üç zeytin, az ekmek üniversitelerde
Su gibi kızlar çarpar önce, alkol vurur
Öfkeli dolanırlar caddelerde
Ve başkaldırırlar akılları suya erende
***
Çünkü Vietnam hepimizin Vietnam’ı
Kongo hepimizin Kongo’su
Bir kere özsu yürümüştür dallara
Patlayacaktır ağır sancılarla karanlıklar
Varmak için o güzel yarınlara
Bizim de dağlarımız vardır Che Guevera