12 Eylül 2024 Perşembe
İstanbul 27°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Konservatuvar eğitimi ‘konserve’ye dönüştü

Ünlü caz sanatçısı Okay Temiz müzik yolculuğunu, müzik eğitimiyle ilgili düşüncelerini anlattı. Konservatuar eğitimindeki yanlışlara dikkat çeken Temiz, katı anlayıştan vazgeçilmesi gerektiğini söyledi

Ünlü caz ve blues sanatçısı Okay Temiz, konservatuar eğitimini anlattı... Konservatuvar eğitimi neden kötüye gitti? Konservatuvar eğitimi katı mı?

Türk cazının öncülerinden ünlü besteci ve müzisyen Okay Temiz, konservatuvar eğitiminin katı bir anlayışla sürdürüldüğünü, bu anlayışın da yeteneklerin ortaya çıkmasına engel olduğunu dile getirdi. Sanatçıların ‘egolarından kurtulması gerektiğini’ dile getiren Temiz, daha dürüst bir anlayışın hâkim olmasını istedi. Müzisyenlerin kendi topraklarına ait ezgilerden hareket etmesi gerektiğini ifade eden Temiz, özgünlüğün önemini de vurguladı.

Türk cazını dünyaya tanıtan perküsyonist ve ritm ustası Okay Temiz’in, geçen ay Caz Plak tarafından basılan plakları; dünyanın dört bir yanında 500'ün üzerinde müzik dükkanında satışa sunulmuştu.

Temiz, atölyesinde bulunan dünyanın dört bir yanından topladığı ve kendi icat ettiği müzik aletleri için bir müze kurularak sergilenmesi gerektiğinin de altını çizdi.

Konservatuvar eğitimi ‘konserve’ye dönüştü - Resim : 1

‘MÜZİK ÖĞRENCİSİNİ SERBEST BIRAKMAK LAZIM’

- Sizce konservatuvar eğitimindeki eksikler neler? Müzik eğitimi nasıl olmalı?

Çocukken annem ut çalarken ben de koltuğun kenarında ritim tutardım. Annem beni konservatuara yolladı. Bir yerden klarnet sesi geliyor, bir yerde şan dersi yapılıyor, bambaşka bir yerdi. Kızlar “tiyatroya mı geldiniz” diye soruyor. “Yok ya davula geldim” diyorum. Ritim sordular yaptık. Bir kemancı vardı, gel sana öğreteyim dedi ne soracaklarını. Trompet çalmayı istediğimi söyledim, olmaz dediler. Seni timpaniye verelim dediler. Bir bozuldum. Kapattım kendimi, acayip çalıştım. Sene sonunda senfonide çaldım. Daha sonra Metin Gürel vardı, çok kabiliyetli bir piyanist. Çetin Işıközlü vardı, Emrullah Erdinç vardı.

Konservatuarda biz trompet, piyano filan çalıyorduk. Yakalandık. Piyano hocası vardı, sert bir kadındı. O gördü bizi. Bizi konservatuardan uzaklaştırdı.

Adnan Saygun geldi beni odaya çekti. İlk eseri yazdım. Çekti kâğıdı elimden Adnan Saygun, sonra geldiler yanıma, seni kompozisyona vereceğiz dediler. Bilsen de bilmesen de geçeceksin dediler. Sonra flüte verelim dediler. Talebe kalmayınca başka bölüme veriyorlar. Son dikteyi Hikmet Şimşek denilen bir adamla yaptık. Hikmet Şimşek öyle hızlı çaldı ki dikteyi, sadece 3 kişi geçti. Olacak şey değil, o kadar hızlı çalamazsın ki. 25 kişi yapamadı. Bizi çıkarttılar. Konservatuar hayatı böyle bitti.

Sonra oğlum oldu, çok yetenekli. Konservatuara verelim dedik, giriş sınavında aynı anda beş nota basıyorlar ve 10 saniye içinde söylemeleri bekleniyor. Halbuki üç nota sormaları gerekir. Giremedi çocuk. Sonra Finlandiya’ya gitti orada iki konservatuar kazandı. Gayet iyi bir şekilde bitirdi orayı. Konservatuvar sistemini anlatmak istedim. Beni nasıl kovdukları gibi oğlum Tommy’i de almadılar.

Etraflı düşünmek lazım. “O sesi bilemedi, gönderelim” olmaz. Çok katı bir anlayış var. Sınav notlarına da bakıyorlar. İstediğin bölüme girmek zor. Torpil lazım. İstediğin şeyi alamıyorsun. Müzikte böyle bir şey olmaması lazım. O çocuk hangi aleti seviyorsa, onu çalmalı. Çocuğu serbest bırakmak lazım. Bu bir anahtar senin için. Ailesi çocuğunun neye kabiliyetli olduğunu bile bilmiyor.

- Caz müzikle Türk Müziği arasında doğal bir uygunluk ya da bağ var mı?

Zurnayı, klarneti, neyi dünyaya tanıtan benim. Saffet Güner var. Salih Baysal diye bir kemancı var. Plak yaptık. Her sene tasnif yapılıyor. Kemanlara baktım, dördüncü Salih Baysal var. Avrupalı seni dinlerken başka bir kafayla bakıyor. Müzisyenlerimiz Türk müziğini bilmiyor. Zeybeği nasıl çalacağını bilmiyor.

Konservatuvar eğitimi ‘konserve’ye dönüştü - Resim : 2

‘SANATÇI HALKIN ÖNÜNDE OLMALI’

- Sanat camiamıza şöyle bir eleştiri yapmak doğru olmaz mı: Batının taklidini yapıyoruz. Halbuki sizin yaptığınız gibi, kendi kültürümüzde avangart bir potansiyel yatıyor. Yurtdışına giden sanatçılara da zaten orada genellikle “sen kendi müziğini çal” diyorlar.

Klasik müzik de folklardan geliyor. Cazın içinde folklor var. Ağıtlar mesela aynı zamanda Blues müziktir. Folk müziğini bilmen lazım. Ben bir kızı seyrettim Diyarbakır’da, yöresel bir ağıt söylüyordu. Böyle bir Blues olamaz. Okullarda da öğretilmesi lazım. Sanatçı olarak halkın önünde olman lazım. Böyle yaparsam beni beğenmezler diye düşünmeyeceksin.

Klasik Türk müziği Müzeyyen Senar ve Zeki Müren'ler döneminde bozulmaya başladı. Bunları kimse konuşmuyor, hiçbir müzik yazarı yazmıyor, cazcılar da konuşmuyor. Bir ben, Aydın Esen, bir de Kutsi Ergüner, biz birkaç kişi kaldık bunları konuşan...

Konservatuvar eğitimi ‘konserve’ye dönüştü - Resim : 3

‘MÜZİSYEN EGOYU İNDİRMELİ’

- Zikir ve Derviş albümleriniz var. Tasavvuf kültüründen etkilendiniz mi?

O albümleri severim. Dinle pek bir ilgim yok. Ama, benim sevdiğim şey, İslami müzikte, ezanı severim. Aradaki boşlukları severiz. Kuş sesini duyarsın, dalga sesini duyarsın. O boşluk çok lazım. Klasik müzikte vardır o. Boşluklar çok önemli müzikte, ondan sonra gelen cümleye bir hazırlık oluyor. Bunun yerine de rock müzikte uzun ses vardır. Hem dinleyiciye hem de sonradan gelecek olan enstrümana boşluk bırakıyorsun. Türkiye’deki müzisyenler çok çalıyorlar. Kendini gösterme çabası var. Egoyu indireceksin.

Müzisyenlere tavsiyem egodan kurtulmaları. Sade çalmak lazım. Birçok müzisyen Hindistan’a gelip boşluk kavramını öğreniyor.

Konservatuvar eğitimi ‘konserve’ye dönüştü - Resim : 4

KÜLTÜREL YOZLAŞMA HER YERDE

- Yol gösterici söylemleriniz var: “müziği önce kendin için yapacaksın” gibi. Günümüzde üretilen müzikler hakkında neler söylersiniz? Müzisyen olmak isteyen gençlere tavsiyeleriniz neler olur?

Müzisyen olmak isteyenlerde tabi para kaygısı devreye giriyor. Genç müzisyenler amatör olarak yaparlarsa bu açıdan daha iyi bence. Para kaygısı olmuyor, böylece en azından müzikte daha dürüst olunuyor. Türkiye’deki müzisyenler bu kaygı yüzünden her yerde her şeyi çalmaya çalışıyor. Hayatlarını yaşayamıyorlar. Yaşamlarımızda bir hırs var, sürekli araba yenilemek gibi. Başka ülkelerde bu kadar lüks araba göremezsin. Adamlar eski arabaları satmazlar öyle hemen. Yaşamda büyük bir hırs ve yarışma var bizde. O onu aldı, ben de bunu alayım. Kalkınmanın temeli olmayınca, birden zenginleşme olunca, böyle ani kalkınmayı kültür kaldırmıyor.

Konservatuvar eğitimine dönecek olursak bu da kültüre ve topluma uygun olmalı. Adındaki gibi “konserve” olmamalı. “Pıst” diye kapağını açıyoruz ve yediğimiz bu yemek yapay oluyor. Daha doğal ve toplumla birlikte gelişmeli. Bu okulların içerisinde Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Orkestrası en iyisi. Başka orkestralarda enstrumanını temizlemeden provadan ayrılanları biliyorum. Okullarda zamanında bana yaptıkları gibi katı kurallarla öğrencileri uzaklaştırıyorlar. Şimdi ise senfonilerde benim eserlerimi çalıyorlar tabi.

Konservatuvar eğitimi ‘konserve’ye dönüştü - Resim : 5

Okay Temiz'in plakları bütün dünyada satılıyor

Türk cazının öncülerinden Okay Temiz'in Caz Plak tarafından üretilen yeni plakları dünyada büyük ilgi gördü. Haluk Damar ve Erinç Güzel tarafından Japonca, Fransızca, İngilizce ve Türkçe olarak 4 farklı dilde ve farklı kapak tasarımları ile üretilen; "Okay Temiz - Live in Montreux Jazz Festival 1982", "Don Cherry Trio - Live in Paris 1971" ve "Okay Temiz - Drummer Of Two Worlds" plakları, Caz Plak'ın Cumhuriyet tarihimizde hiç görülmemiş şekilde global dağıtım ağı ile Avustralya Dan Japonya'ya, Amerika'dan dan Yeni Zelanda'ya kadar fiziksel olarak 500'ün üzerinde müzik dükkanında yer alıyor.

Türk cazı ve Türk melodilerini 1960'lı yılların sonunda dünyaya taşımaya başlayan Okay Temiz'in
dünyanın en önemli caz festivali olan Montreux Jazz Festival'de 1982 yılında verdiği konser, New York Times'a göre dünyanın en önemli cazcılarından olan Don Cherry ile 1971 yılında verdiği konser ve 1980 yılında İsveç'de kaydettiği solo albümünün oluşturduğu bir seçki dünya genelindeki müzikseverler tarafından çok büyük bir ilgi ile karşılaştı.

Kapak Fotoğrafı Ara Güler'den

Caz Plak tarafından Montreux Jazz Festivali ile yürütülen uzun ve detaylı çalışma sonucunda bütün dünyada piyasaya çıkan Türkiye caz tarihinin en önemli plaklarından Okay Temiz - Live At Montreux Jazz Festival - 1982'den sonra piyasaya çıkan Paris konserinin kapak fotoğrafı dünyaca ünlü fotoğraf sanatçımız Ara Güler'e ait. Caz Plak, Paris ve Ara Güler Müzesi arasındaki işbirliği sonucunda tekrar gün yüzüne çıkan fotoğraf, kapak fotoğrafı olarak da oldukça beğenildi.

Dünyada yerini perçinledi

1970'li yılların başından itibaren Türk cazını ve Türk melodilerini dünyaya yayan en önemli müzisyenlerimizden olan Okay Temiz, Caz Plak ile birlikte başladığı bu proje ile Türkiye içerisinde bulunan bütün renkleri, melodileri ve sesleri dünyaya tekrar hatırlatarak yeni jenerasyonlara katkı sağlamaya devam ediyor.
Müzik Sanat Sanatçı Müzisyen