04 Aralık 2024 Çarşamba
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ünlü İngiliz hukukçusunun tarafsız gözüyle Kıbrıs sorunu-2

7 Ağustos 1964’te Rumlar Türk köylerine saldırdılar. 8-9 Ağustos’ta altmış dört Türk jeti Kıbrıs Rum köylerinin üstünde uçuş yaptı. Rumlar sonunda çekildiler, ancak uyarı uçuşları olmasaydı çok az Kıbrıs Türkü kurtulabilirdi. Hayatların Türk Hava Kuvvetleri kurtardı, Birleşmiş Milletler değil.

Ünlü İngiliz hukukçusunun tarafsız gözüyle Kıbrıs sorunu-2
A+ A-
Dr. Oliver Barış Bridge / Oxford

"The Cyprus Question” kitabının yazarı olan Michael Stephen İngiltere’de yüksek mahkeme avukatı. Stephen, 1963 Noel'inde Rumların Türklere saldırılarını şöyle anlatıyor:

1963 Noel’inde Rum milisleri ada genelinde Türk halkına saldırdı. Birçok kadın, erkek ve çocuk öldürüldü. 270 camii, mescit ve diğer ibadet mekanları taciz edildi.

28 Aralık 1963’te The Daily Express’te Kıbrıs’tan aktarılan haberler şöyle idi: “Bu gece son beş günde 200 ile 300 arasında insanın katledildiği, Lefkoşe’nin kapatılan Türk mahallesine gittik. Oraya girebilen ilk Batılı muhabirlerdik ve basılı yayında anlatılamayacak kadar korkunç sahneler gördük. Öylesine bir dehşet yaşanmıştı ki insanlar gözyaşı dökemeyecek kadar afallamışlardı.”

31 Aralık 1963’te The Guardian’da yer alan haber dikkat çekici: “Rumların iddia ettiği gibi bütün ölüm ve yaralanmaların her iki tarafta da silahlı erkekler arasında olduğunu iddia etmek safsatadır. Noel Gecesi bir doktorun eşi ve çocukları dahil pek çok Türk, ilçelerdeki evlerinde – iddiaya göre ordu kıyafeti giyen kırk kadar erkek tarafından- acımasızca öldürüldü.” Türkler her ne kadar ellerinden geldiğince saldırılara karşı koymaya çalışıp bazı milisleri öldürdüyseler de Rum halkına herhangi bir katliam uygulamadılar.

1 Ocak 1964’te The Daily Herald’ın haberinde şöyle yazıyor: “Türklerin evlerine vardığımda gördüklerim dehşet vericiydi. Duvarları harici tamamen yok olmuşlardı. Saldırı sırasında Napalm (Bir tür kimyasal bomba) kullanılsaydı bundan daha fazla yıkım meydana gelir miydi emin değilim. Yıkılan tavanların altında birbirine girmiş yatak yayları, beşikler ve bir zamanlar masa, sandalye, dolap olan şeylerin küllerini buldum. Buraya komşu köy olan Aya Vassilios’ta [Türkeli] 16 yakılmış ve yıkılmış ev saydım. Hepsi Türklere aitti. Her iki köyde de Rumların evlerinde en ufak bir hasara rastlamadım.”

2 Ocak 1964 tarihli The Daily Telegraph’ın haberi: “Rumlar, Türklere zulmetmeye devam ettikleri sürece İngiltere’nin askeri varlığının Türkiye’den gelecek bir müdahaleye karşı koruyacağını varsaymasınlar. Aldatıcılara sığınak olmamalıyız.” Ancak İngiltere, Rumları durdurmak için ciddi herhangi bir adım atmadı.

12 Ocak 1964’te Lefkoşe’deki Birleşik Krallık Maslahatgüzarlığının Londra’ya yazısına göre: “[Kıbrıslı] Rum polisi kavgaları kışkırtan ve bilerek gaddarca davranan aşırıcılar tarafından yönetiliyor. Yanlarına “özel polis” olarak silah kullanmaya hevesli eşkıya gibi gençler aldılar. Kıbrıs hükümetine dönmek isteyen Türk polisleri tehdit ediyorlar ve cezalandırıyorlar. (...) Makarios bize bir saldırı olmayacağı güvencesini verdi. Verdiği güvenceler daha öncekileri gibi yine boş çıktı.”

SALDIRILAR BM RAPORUNDA

İngiltere Hükümetine göre George Ball, “Makarios’un hedefinin Kıbrıs sorununu komünist bloğunun ve tarafsızların desteğini alıp ulusal özgürlük sloganıyla BM’nin yörüngesine taşımak ve bağımsız üniter bir devlet kurup Türklere istediğini yapmak olduğunu düşünüyordu.”

Ünlü İngiliz hukukçusunun tarafsız gözüyle Kıbrıs sorunu-2 - Resim: 1

14 Ocak 1964’te The Daily Telegraph, Aya Vassilios’taki Türklerin 26 Aralık 1963’te katledildiğini ve Kızılhaç’ın gözleminde toplu bir mezardan çıkarıldıkları haberini yayımladı. 16 Şubat 1964’te The Observer, Türklerin Limasol’de başka bir katliama maruz kaldıklarını ve bundan başka da birçok katliam yapıldığını yazdı. 17 Şubat 1964’te Washington Post, “Bağnaz milliyetçi Rumlarının soykırıma azmettiklerini” yazdı. Kıbrıs Rum İçişleri Bakanı Limasol’deki saldırıyı bizzat kendisinin kontrolü altında olduğunu itiraf etti.

Kıbrıs’taki İngiliz birlikler o dönemde Türkleri korumak için ellerinden geleni yaptılar ve çabaları bugüne değin hatırlanmaktadır, ancak Rumların saldırılarının ölçeği ve azgınlığı ve Londra’daki siyasi irade yetersizliği bu görevi imkânsız kıldı. 6 Şubat 1964’te bir İngiliz devriyesi, silahlı Rum polislerinin Aya Sozomenos’taki Türklere saldırırken rastladı, fakat saldırıyı durduramadılar.

13 Şubat 1964’te Yunanlar ve Kıbrıs Rumları Limasol’deki Türk mahallesine tanklarla saldırdılar. 16 kişi öldü ve 35 kişi yaralandı. 15 Şubat 1964’te The Daily Telegraph, “Dün sabah Rumların Türk mahallesinin altı bin vatandaşına başlattığı saldırı bir askeri operasyondur. Kıbrıs Rum Hükümeti'nin sözcüsü bunu resmi olarak kabul etti. Bütün bu olanlardan sonra Kıbrıs’ın Rum ve Türklerinin nasıl ciddiyetle ortak çalışabileceklerini hayal edebilmek çok zor” diye yazdı.

10 Eylül 1964’te Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin raporunda (BM dosya S/5950) şunlar yazıyor:

“UNFICYP [Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü] toplumsal karışıklık sırasında meydana gelen maddi zararların ayrıntılı tetkikini yapmıştır. (...) Çoğu Türk veya karışık olan 109 köyde 527 evin tamamen yıkıldığı ve 2000 başka evin yağmalanarak hasar gördüğü tespit edilmiştir. Ktima’da 38 ev ve iş yerinin tamamen, 122 ev ve iş yerinin kısmen yıkıldığı tespit edilmiştir. Lefkoşe’nin Omorphita [Küçük Kaymaklı] ilçesinde 50 evin tamamen yıkıldığı ve bunun dışında orada ve yakın mahallelerdeki 240 evin kısmen yıkıldığı görüldü.”

İngiltere Avam Kamarası Dış İşleri Özel Komitesi, 1987’de Kıbrıs sorununu gözden geçirdi ve görüş birliği ile şu raporu verdi. “Her ne kadar Kıbrıs Hükümeti şu anda '1960 Anayasasının bugünün koşullarına göre yeniden düzenlenmiş bir haliyle çalışmak' istediğini iddia etse de bu iddia Aralık 1963 olaylarından hem öncesinde hem de sonrasında Makarios Hükümetinin ENOSİS (Yunanistan’a ilhak) davasını savunduğunu göstermektedir. Aktif olarak Anayasa'nın ve alakalı başka anlaşmaların bu amaç uğurunda değiştirilmesine çalıştığını yok saymaktadır.”

Komite devam ediyor: “Üstelik Haziran 1967’de Kıbrıs Rum yasama organı görüş birliğiyle ENOSİS lehinde karar aldı ki bu 1960 anlaşmalarının ve anayasasının açık bir ihlalidir.”

Kıbrıs Yüksek Anayasa Mahkemesi'nin 1963’e kadar tarafsız başkanlığını yapan Profesör Ernst Forsthoff, 27 Aralık 1963’te Die Welt’e, “Geçtiğimiz günlerde yaşanan trajedinin yegâne sorumlusu Makarios’tur. Amacı Türk halkını haklarından yoksun etmektir” dedi. 30 Aralık 1963’te UPI basın ajansıyla yaptığı bir röportajda “Yaşananların hepsi Makarios’un Kıbrıs Türklerinin ellerinden anayasal haklarını almaya çalıştığı içindir” dedi.

George Ball da 1964 baharındaki Kıbrıs ziyaretinde İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) İlişkileri Genel Sekreteri Sör Cyril Pickard’ın, “Türklere karşı yapılan zulümden dolayı ezici sözlerle Başpiskoposu kınadığını” hatırlatıyor. Ball bizzat kendisi Kıbrıs Rum liderine “Eğer bu zalim ve pervasız davranışına devam ederse Türkiye’nin işgal etmesinin kaçınılmaz olduğunu ve ne ABD’nin ne başka bir Batılı gücün onları engellemek için parmağını kıpırdatmayacağını” söyledi.

Bunların yanı sıra “Güney kıyısında Limasol’de bir katliamın yaşandığını ve hatırladığım kadarıyla, bazıları evleri dozerlerle yıkılırken, 50 Türk'ün öldürüldüğünü” hatırlatıyor. “Makarios’a bu rezil hareketlerin son bulması gerektiğini söyledim.” Güzel sözler ama hiçbir şey yapılmadı. O dönem Atina’ya ziyaretinde George Ball, “Yunan Başbakanı Papandreou Kıbrıs’taki ‘gerginliğin’ tek sebebinin Türkiye’nin işgal etme tehditleri olduğu” sözlerini kaydediyor: “Bütün bunları daha önce duyduğumu ve hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını söyledim ona.”

BATI RUMLARI ÖDÜLLENDİRİRKEN

TÜRKLERİN KORUNMASINI ENGELLEDİ

BM, sadece Kıbrıs’taki hukuki düzenin zorla gasp edilmesini kınamamakla kalmadı, aynı zamanda o noktada artık tamamen Rumlarından oluşan yönetimi sanki Kıbrıs’ın hükümetiymiş gibi davranarak onları ödüllendirdi. Bu kabullenme bugüne değin devam etmektedir ve bu durum BM'nin de, İngiltere’nin de, ABD’nin de, duruma uyan AB gibi diğer ülkelerin de saygınlığını zedelemektedir.

BM birliklerinin Mart 1964’te Kıbrıs’a varmalarına rağmen Rumlarının Türk halkına saldırıları devam etti. Haziran 1964’te Kıbrıs Türklerinin durumu o kadar ciddi boyutlara varmıştı ki Türkiye’deki kamuoyu bu duruma daha fazla katlanılamayacağı yönündeydi. Bu nedenle Garanti Anlaşmasının 4. maddesine göre müdahalede bulunacaklarını uyardılar.

7 Ağustos 1964’te Rumlar Türk köylerine saldırdılar ve bu Türkiye hükümetinin Rum köyü olan Polis’e dört savaş uçağı göndermesini tetikledi. 8 ve 9 Ağustos’ta altmış dört Türk jeti Kuzey kıyılarındaki Kıbrıs Rum köylerinin üstünde alçak uçuş yaptı.

12 Ağustos’ta ABD’nin Yunanistan Büyükelçisi, Yunan hükümetine Kıbrıs Türklerine saldırıların durdurulması yönünde teşvik etme talimatı aldı. Kruşçev, Rumlara Sovyetler Birliğinden destek beklememesi gerektiğini söyledi. Rumlar en sonunda çekildiler, ancak o uyarı uçuşları olmasaydı çok az Kıbrıs Türkü hayatta kalabilirdi. Onların hayatların Türk Hava Kuvvetleri kurtardı, Birleşmiş Milletler değil.

Türkiye adaya çıkartma yapmadı çünkü 5 Haziran 1964 tarihinde ABD Başkanı Johnson tarafından Sovyetlerin Türkiye’yi işgal etmesi durumunda ABD’nin NATO’ya göre savunma yükümlülüğüne uymayacağı tehdidi gelmişti. Bu haddini bilmez, yasadışı ve boş bir tehditti, çünkü Amerika’nın Kuzey Atlantik Antlaşması gereğince olan sorumlulukları belliydi ve Amerika’nın kendi stratejik çıkarları Türkiye’nin ve Boğazların Sovyetler tarafından ele geçirilmesine müsaade etmezdi. Yine de bu tehdit Türkiye’nin müdahale etmesini on yıl kadar geciktirdi.

Türkler kendilerini savunabilecekleri korunaklı yerleşimlere çekilmek zorunda kaldılar. Bunun için Kıbrıs’ın bölünmesi 1974’te değil, 1964 Ocak’ında gerçekleşmiştir. 14 Ocak 1964’te İtalyan İl Giorno’nun haberine göre: “Şu anda Kıbrıs Türklerinin toplu göçüne tanık oluyoruz. Binlerce kişi evlerini, topraklarını, sürülerini terk ediyorlar. Rum terörizmi amansız biçimde devam ediyor. Bu sefer Helen retoriği ve Eflatun’un heykelleri barbarlıklarının ve gaddarlıklarının üstünü örtemiyor.” Türkler saklandıkları korunaklarda kendi kendilerini idare etmek için yeni bir yönetim seçmeleri gerekiyordu.

- BİTTİ -

Son Dakika Haberleri