Üreticiyi alım garantili sistem kurtarır
Ordu Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Osman Çakmak, 'Devlet, alım garantili sisteme dönmeli. Ama üretim planlı olmalı, beş-on yıl önümüzü göreceğimiz planlar yapılmalıdır.' dedi
Ordu Ticaret Odası Meclis Başkan Yardımcısı Osman Çakmak, bir fındık üreticisi. Çakmak’a, tarım ve gıda ürünü ithalatındaki artışın önüne nasıl geçilebileceğini sorduk. Türkiye’nin artık Mustafa Kemal’in devrimleriyle kurduğu, kendi kendine yeterli ülke olmadığını vurgulayan Osman Çakmak, üreticiyi kambur gören anlayıştan uzaklaşıp onu baş tacı eden yaklaşımla ve cesaretle atılacak köklü çözüm adımlarıyla tarımda sorunların çözülebileceğini söyledi. “Türkiye’de tarımın durumu fındıkta, incirde, üzümde, buğdayda ayrı değil” diyen Osman Çakmak, çözüm önerilerini özetle şöyle sıraladı:
GÜBRE SANAYİMİZİ YENİDEN KURALIM
“Eskiden gübre sanayimiz vardı, Şeker Fabrikalarımız vardı, hepsi satıldı gitti. Tarımın, hayvancılığın altyapısıydı bunlar. Hayvancılığa düşük fiyattan yem veriliyordu. Kendi gübremiz ucuz oluyordu. Tarım Satış Kooperatifleri, üreticilere destekler veriyordu. Bizim tekrar bütün bunlara, öze dönmemiz lazım.”
ÜRETİCİYE DEĞERİNİ KAZANACAĞINI HİSSETTİRELİM
“İthalata harcadığımız paranın üçte birini çiftçiye versek, ikisi cebimizde kalır. Gerçek üreticiye destekleri devlet olarak verip ürettiğimiz ürünün değerini, kazanacağını üreticiye hissettirmemiz lazım. Maliyetin altında satıyorsa artık üretmez.
“Ordu Büyükşehir Belediyesi Ak Parti’de, İstanbul Büyükşehir CHP’de. Onlar nasıl ki kendi bölgelerinde kendilerine oy atan vatandaşlara alım garantili bir tarım politikası uyguluyorsa, devlet de üreticinin gerçek maliyetinin üzerine alın teri payını da koyarak fiyatlar açıklamalı, alım garantili sisteme dönmeli. Ama üretim planlı olmalı, beş-on yıl önümüzü göreceğimiz planlar yapılmalıdır.”
KAYNAKLARIMIZI BOŞA HARCAMAYALIM
“Biz hâlâ yer altı su kaynaklarımızı vahşi sulamayla yapıyoruz. Damla sulamaya, modern yöntemlere geçişi sağlamak, bunun için üreticiye destek olmak da devletin görevidir.
“Ek olarak şunu söyleyeyim: Tasarruf hep halktan isteniyor. Hükümetin harcamaları her yıl katlanarak artıyor. Devletin tasarruf edip artık üreticisine, esnafına, sanayicisine yansıtması gerekir.”
ALIMDA KOTA KALDIRILSIN
“Alımda da herhangi bir kota konulmaması lazım. Bakın yine fındıktan bir örnek vereceğim. TMO fındığı alırken diyor ki: Ordu bölgesinin Saraycık beldesinde hektarda fındık üretimi 150 kilo. Senin kaç dönüm arazin var? Diyelim ki 10 dönüm. Senden alacağım 1.5 ton. Ama üretici bazı yerde 200, bazı yerde 300 kilo üretiyor. 100 kilosunu alıp 100 kilosunu almazsan, bu adam serbest piyasada tüccara ucuza satacaktır, bu da fındık fiyatlarının düşmesine sebep olacaktır. Buğdayda olsun fındıkta olsun, alım kotalarını kaldıracaksın. Ne ürettin kardeşim? 500 ton. Getir kardeşim, diyeceksin.”
PLANLAMA ÇOK ÖNEMLİ
“Planlama çok önemli. ‘Bu sene fındık para ediyor, hadi keselim mısır tarlalarını, keselim buğday tarlalarını, fındık ekelim’ diyorlar, fındık 500 bin tondan fırlıyor 1 milyon tona, sat satabilirsen!
“Ülkenin ihtiyacı ne kadar, ihracat ne kadar, üretmemiz gereken miktarı belirleyip planlayacaksın.
“Eğer bunları yaparsak, bizim ülkemizde de bir Hollanda modeli kurarız.”
STRATEJİK ÖNEMDE
“Tarım, tıpkı silah sanayisi gibi stratejik önemdedir. Buraya sıradan insanı bakan yapamazsınız. Buraya gelecek insanın TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal gibi tabanı, üretimi bilmesi lazım. Bütün sahayı biliyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor ama bir noktaya kadar… Ben bildiğimden, tanıdığımdan söz ediyorum burada. Önemli olan işin ehline kulak vermektir.
“Planlamayla ülkede çok şey değişebilir. Kullanım dışı kalmış tarım arazileri var. Bunları ülke ekonomisine kazandırabilir, katma değere dönüştürebiliriz.
“Tarım üreticisini kambur gören anlayıştır bizi bu noktaya getiren. Köklü çözüm lazım, bunun için de cesaret lazım.”
FINDIK SEKTÖRÜNÜ YABANCI TEKEL YÖNLENDİRİYOR
“Bir küresel şirket gelip senin ülkenin fındık üretimine yön vermemeli. Bunlar ülkeyi tarımda muhtaç hale getirir. Getirip yabancı ziraat mühendislerini fındık tarlalarına doldurmuşsunuz. Bitkinizin, toprağınızın DNA’sını toplamış, kendi laboratuarına taşımış…
“Fındık artık tekelleşti, yabancı sermaye tekeli. Ülke olarak yabancı sermaye girişinden kazancımız değil kaybımız var. Yabancı sermaye gelmeden önce ortalama 3.6 dolardan işlem gören fındık, bugün ortalama 2.5 dolardan işlem görüyor. Fındıkta yabancı tekeli, haksız rekabet var. Dışarıdan gelen firmalar, kendi ülkelerinden yüzde 1’in altında faizlerle kredi alıp burada TL’ye çevirdiklerinde zaten çok kazançlılar. Bizim ihracatçımız TL olarak kredi alıyor, faizi 25’in altında değil. Yerli sermaye, beş sıfır yenik başlıyor rekabete. Yabancıya, köylünün kapısından kabuklu fındık alma yetkisi verildi. Yabancı bir lira daha fazla vererek bütün kabukluyu toplayıp deposuna atıyor. Kendi işini görüp, fındığı kaderine bırakıyor. Buradaki ihracatçı, sektörü döndürme ve ihracatını ileriye götürme noktasında büyük sıkıntılarla baş başa kalıyor.”
‘MECLİS OLSA SESİMİZİ DUYURURDUK’
- Türkiye’nin dört bir yanındaki üreticiden aynı çözüm önerileri yükseliyor: gerçek üretimi destekleme, planlama, fiyat ve alım garantisi. Sesinizi niye duyuramıyorsunuz?
- Parlamenter sistemde en azından Meclis’e gidilip bunun kavgası veriliyordu. Artık her şey bir kişinin kararıyla oluyor. Ne sivil toplum kuruluşlarının ne de milletvekillerinin hükmü kaldı. Siyasi Partiler Kanunu ve seçim sistemi de bu olumsuz sonuçta etkili oluyor. Muhalefet karar makamında değil tabii ama o da üreticiye, esnafa bakmıyor, genel merkezin yaptığı listeye bakıyor. ‘Nasıl olsa Ordu’da CHP iki milletvekili çıkarır’ diyor, vatandaşa, halka değil, onun adını listeye yazanla işi yürütüyor.”
‘AB İLE GÜMRÜK BİRLİĞİ TARIMA İLK DARBEYİ VURDU’
“Tarım üretiminin baltalanmasında, Tansu Çiller zamanında AB ile yapılan Gümrük Birliği anlaşması etkili oldu. Onlar bize mal sattılar, bize ise kota koydular. Fransa, bir dönemin tarım bakanı Mehdi Eker’e, Fransız tarımına yaptığı katkılardan dolayı devlet nişanı vermişti.
“Taşımalı eğitim sistemi, tarıma ikinci darbe oldu. Köy okulları kapatılarak üreticilerin kasabalara, şehirlere göç etmesi teşvik edildi.
“Bugün geldiğimiz nokta ithalata endeksli bir gıda sektörüdür, tarımda üretimsizliktir. Bunu ancak pandemi patlayınca fark ettik. Baktık ki iPhone karın doyurmuyor. Eken biçen, üreten insanların kıymeti anlaşıldı. Ama geç kalındı