Üretim Devrimi kalkmış geliyor
Bu hafta sizden küçük bir izin istiyorum. Haber yüklü günler geçirdim. Hangisini, nasıl yazsam... Tuhaf ama gerçek. En iyisi dedim sindire sindire sırayla yazayım.
En son bugünün ilk saatlerinde (3 Temmuz, Cumartesi) yurtdışından geldim.
Bir iş adamı grubuyla yoğun geçen 36 saat. Neler sığdı!
Biz de bazı görüşmeler yaptık.
Ondan hemen önce Polatlı'daydık. Vatan Partisi'nin çiftçilerimizle birlikte toplantısına katıldık. Ulusal Kanal için program çektik.
Ondan da az önce Diyarbakır’daydık. Köylerinde.
Dinledik, çareler üretmeye koyulduk.
ENGELLERİ KALDIRIN
Üretim Devrimi artık ayaklarını toprağa basmaya başlamış. Kalkmış geliyor. Somut öneriler ve talepler. Toprak, su ve güneş; Kovid virüsünü dinlemiyor. Üretimin emrinde vermeye devam etmek istiyor. Şanslı bir ülkesiniz diyor... Kaldırın önümdeki şu küçük engelleri diyor... Bakın ne harikalar yaratırım. Eğer ki elektriği, suyu, mazotu, gübreyi, yemi... kısaca girdilerimi uygun sağlarsan... Türkiye'yi uçururum!!
Yalan mı?
Üretimin anavatanı.
Çiftçim vatanını seviyor.
Toprağını seviyor.
Üretmek için yanıp tutuşuyor.
Sıkma boğazımı hacizle filan diyor.
Hiç traktörüme el konur mu!
Sadaka istemiyor.
Ödeyecek borcunu, ama fırsat tanıyacağız. Üretmezse nasıl ödeyecek. Zincirleme arkası geliyor. Esnafın sesi de yükseliyor. Onlar kapatmalardan çok etkilendiler. Bir de hapis cezalarıyla boğuşuyorlar.
Soluk alamıyorlar.
Yapılandırma?? Evet. Ama ezbere, değil. Dertlerini dinleyerek. Uygulanabilir yöntemlerle, derde çare olacak gibi.
SİZ DE DUYUDUKLARIMI BİR DİNLESENİZ
Sanayi deseniz yerinde duramıyor.
Şu son 36 saatte Moskova'daki görüşmelerde siz de duyduklarımı bir dinleseniz. Ne projeler! En ileri teknolojiler. Bilgi, birikim, kültür, tarihten siyasete, mühendislikten iradeye...
Ayakta alkışlar aldılar.
Benim bile; bildiğim, izlediğim halde “vay vay... neymişiz biz!!” diyesim geliyor her adımda. Neymişiz de değil yalnızca... Neler yapabiliriz, yapacağız düşüncesi daha da heyecanlandırıyor.
Türkiye üreticisi ayakta.
Türkiye üreticisi zeki.
Türkiye üreticisi çalışkan.
Çiftçisi, sanayicisi, esnafı, zanaatkârı, bilim insanı...
Kalkmış bir olmuş, geliyor.
Önündeki bendleri kaldırmak bizim görevimiz olmalı.
Ya kalkacak, ya kalkacak.
Yoksa yıkacak, geçecek.
Asya Çağı'nın ayak sesleri bunlar.
Asya Çağı'nın gerekleri.
Kapıları kaç yüzyıldır tutmuşuz. Bu ülkeler kaç çağ kapatmış, kaç çağ açmış.
Yeminle söyleyeyim, Türkiye biliyor bu işi.
Dostunu düşmanını da iyi biliyor artık.
Bilecek.
Dostu, düşmanı da onu çok iyi tanıyor.
Tanıyacak.
Kaç kez ağzının payını aldı tarihte. O damaktaki tad hiç unutulur mu!.. Unutsa hatırlatırız.
Yeni bir çağa önderlik edeceğiz.
Bizler dünyadaki ilk devrimlere önderlik etmiş bir coğrafyanın o eşsiz geleneklerinden geliyoruz.
Eğitimden, yasalara bu yeni Asya Çağı'nın hizmetine koşacağız.
O temel üzerinde, o yetişmiş kadrolarla yeni bir bina... yok hayır!.. bu kez elbirliği, güçbirliğiyle kat kat başı göklere değen yapılar inşa edeceğiz.
21. yüzyıla ve sonrasına damgasına vuracak Asya Çağı için şafak saymaya başladık.
Kültür, hukuk, ticaret, ekonomi ve teknolojisiyle doğudan batıya doğru ilerleyen ışığın çağı bu! Asya Çağı geliyor…
Temeller atılıyor.
Harç karılıyor.
Yolumuz açık, bahtımız şen ola!
Not: Güya izin istemiştim. Bu hafta yazmayacaktım. Ama iki başlık üç satır derken heyecanlanıp yazıp gidivermişim. Biraz “meraklandırıcı” gibi olmuş. Ama olsun, hiç yoktan iyidir. Nasıl olsa arkası gelecek.
AB, BİLDİĞİNİZ GİBİ DEBELENİP DURUYOR
AB uzun görüşmelerin ardından Ortak Tarım Politikası (OTP) reformu üzerinde bir anlaşmaya vardı. Artık teşvikleri toplumsal ve çevresel ölçütlere uygun olarak dağıtacak. Bütçenin büyük bölümünü oluşturan doğrudan destekler, en azından kısmen belli koşullara bağlanacak. Ancak Almanya'dan Deutschlandfunk yorumcusu Paul Vorreiter eski tas eski hamam diyor, pek bir şeyin değişmediğini ileri sürüyor. Dönüm başına desteği eleştiriyor. Sürdürülebilir tarım yapan küçük ölçekli çiftçiye bir yararı olmayacağı, desteklerin büyük holdinglerin işine yarayacağını söylüyor.
Avusturyalı gazeteci Josef Urschitz ise Die Presse'de bunun siyasi bir aldatmaca olduğunu üstelik de çok pahalıya mal olduğunu, son yedi yılda çevre korumayla ilgili ve biyolojik çeşitliliğin iyileştirilmesi için 186 milyar Avro tarımsal destek harcanmasına rağmen anlamlı bir başarı elde edilemediğini yazıyor.
Danimarka'dan Jyllands-Posten gazetesinin yorumu çok açık ve net Batı'nın bakışını ortaya koyuyor:
“Devletin tarım sektörüne sağladığı yardımlar kaldırılmalı... Yeni reform, tarım desteklerinin ne kadar saçma olduğunu bir kez daha gösterdi...Tarım, Avrupa ekonomisinin ancak yüzde 1.3'ünü oluştursa da AB bütçesinin üçte birini tüketiyor. Gerçek reform, bu eşitsizlikleri sona erdirmek ve tarımı, bürokrasinin boyunduruğundaki planlı ekonomiden kurtarmak olacaktır.”
Tercümesi şu:
Umurunda mı dünya!
Umurunda mı insan!
Ama göreceksiniz, sonunda mecburiyetler onları da hizaya sokacak.
ABD BİLMEDİĞİNİZ GİBİ YUVARLANIP GİDİYOR
ABD yıllardır dünyanın birçok ülkesinde parmağını sallayıp çocuk evliliklere karşı demokrasi havariliği yapar. Ama kendi çöpünü temizlemeyi hiç düşünmez. Oysa en kötü tablo orada. 45 eyalette 18 yaş altı evlilik serbest. 10 yaşında yasal olarak evli kız çocuklarının olağan olduğu bir ülkeden söz ediyoruz. Dokuz eyalet asgari bir yaş da belirlememiş. Yalnızca beş eyalette yasak var. Delaware, Minnesota, New Jersey, Pennsylvania ve en son Rhode Island. New York benzer bir karar aldı ama imza bekliyordu, geçti mi bilmiyorum.
Bu yıl yapılan bir araştırmaya göre, 2000-2018 yılları arasında ABD'de 17 yaş ve altı 300 bin çocuk evli. Tecavüzcüsüyle evlendirilenler de var, elbette. Onların bir de yaş farkları çok fazla. NewYork Times'ın haberinde resmi nikah töreninden sonra koşa koşa karşıdaki parkta oynamaya giden bir kız çocuğundan söz ediliyor. Bir de bu çocuklar reşit olmadığı için birçok yasal hakkını, boşanma da dahil vâsileri olmadan kullanamıyorlar.
İnanın yazarken içim kaldırmıyor.
Daha fazla örneklemek bile istemiyorum.
Aklıma hemen Asya'dan doğacak olan güneş için daha çok çalışmak geliyor.
Yorulmak yok.
Hatta yorulsak bile...
Belki bizim güneşimiz onları da aydınlatır ve sıcacık ısıtır.
Sakınacak değiliz ya...
Biz Asyalıyız!
Şairin dediği gibi:
Kardeşlerim
Bakmayın sarı saçlı olduğuma
Ben Asyalıyım
şiirlerimiz toprağı sürebilmeli
bütün soruları sorabilmeli
bütün ışıkları derebilmeli
yol başlarında durabilmeli
kilometre taşları gibi şiirlerimiz
yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli
ve yeryüzünde tek esir yurt, tek esir insan
gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar
malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli
büyük hürriyete şiirlerimiz.
Bu yıl kuraklık çok ciddi boyutta