Üretim kutsal bir eylemdir
Kutsal bir eylemdir, doğadaki canlıların genleri üretime programlanmıştır. İnsanın işe karışması ile üretimin şekli değişiyor. Üretim yok olabiliyor veya üretim hızlanabiliyor. Doğaya karışmadığımız sürece doğa, kendi dinamiği içinde üretime devam ediyor.
Gelin size üretime olumlu yönde katılmış bir hikâye anlatayım: Konya’nın Ereğli ilçesinde bir ilköğretim okulu müdürü, öğretmen arkadaşları ile bir proje yapıyorlar. Tasarı, kırsalda bir bölgenin ağaçlandırılmasıdır. Bunun için okulun yakınında bulunan mezarlığın etrafındaki meşe ağaçlarından dökülen palamutların toplanıp, fidan haline getirilip ağaçlandırılması düşünülen bölgeye dikilmesi.
Mevsim sonbahardır, uygun bir günde tüm okul öğrencileri ve öğretmenleri ile birlikte mezarlığa gidilir, olabildiğince palamut toplanır. Okulda bir yere konur. Öğrencilere bir görev daha verilir. Onlardan okula gelirken etrafta gördükleri pet şişeleri toplayıp okula getirmeleri istenir. Birkaç gün sonra yeterli pet şişenin toplanmasıyla işe koyulur okul heyeti. Pet şişelerin dar ağızları tek tek kesilir. Önceden okul bahçesine getirilen topraklar şişelere doldurulur. Ağzına kadar toprak doldurulan şişelere birer adet palamut ekilir. Şişeler sulanır ve okulun güneş gören üstü kapalı bir yerinde toplanır.
Mayıs ayının sonlarına doğru 8-10 cm boy yapmış olan meşe fideleri öğrenciler ve öğretmenleri ile önceden tespit edilen bölgeye araçlarla gidilir. Yanlarına yeteri kadar çepin de almıştır kahramanlarımız. Önce çocuklar bir araya toplanıp fideleri toprakla nasıl buluşturmaları gerektiği öğretiliyor. Her öğrenci, bir meşe fidesi alıp önceden işaretlenen yere dikiyor. Daha sonra fidelerin yetiştirildiği boş pet şişeler de öğrenciler tarafından toplanıp çuvallara dolduruluyor. İş bittikten sonra öğrenciler öğretmenleri ile neşe içinde getirdikleri azıkları ile piknik yapıyorlar. Yararlı bir iş başarmanın mutluğu içinde okullarına dönüyorlar.
Bu projede sanıyorum, ağaç dikerek doğaya katkının yanında, çocuklara manevi bir haz kazandırma, doğayı sevme, paylaşım ve en önemlisi de üretimin hazzını almalarının sağlanması olmalıdır. Aynen Köy Enstitülerinin felsefesi gibi... Bu projenin Anadolu’nun diğer okullarına da örnek olmasını ümit ederim.
Bir zamanlar Tema Vakfı Başkanı Sayın Karaca’nın da meşe palamudu toplayarak palamutları toprakla buluşturduğunu hatırlıyorum. İç Anadolu’nun kurak ikliminde yaşayabilecek bir ağaç türü olması bakımından meşenin seçilmesi de ayrıca isabetlidir. Meşe, kök sisteminin çok gelişmiş ve toprağın derinliklerine gidip ihtiyacı olan suyu bulması açısından önemlidir. Meşe büyüyüp meyve vermeye başladıktan sonra, meyvesi olan palamutlar yaban hayatı canlıları içinde besin kaynağı olacaktır. Ayrıca sonbaharda dökülen yaprakları da yine hayvanların severek tüketecekleri bir besin kaynağı olacaktır. Bilindiği gibi meşe, sağlamlığın ve dayanıklılığın sembolüdür.
SEVERİM ÜRETENİ ÜRETTİĞİNDEN ÖTÜRÜ
Umarım bu hareket örnek olur, halk ve yerel yöneticiler de el verirler ve Anadolu’nun çıplak tepeleri de belki yeşillenir. Belki bir ağaçlandırma seferberliğine dönüşür bu hikâye diye düşünüyorum. Başka bir yönü ile de gençlere toprağı sevdirir, üretim şevki aşılanır. Günümüzde kırsalda kalıp üretim yapacak insan sıkıntısı çekiliyor, kırsaldan kente hızlı bir göç yaşandığı bilinmektedir. Bunun da tarımsal üretimi olumsuz etkilediği bilinmektedir. Son yıllarda dünya ile birlikte ülkemizde tarımsal üretimde üretim şekilleri değişmiş olsa da yine üretim insan olmadan olmaz. Son olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün üretimle ilgili şu uzak görüşlü sözünü hatırlatarak bitirelim bu hikâyeyi. Atatürk diyor ki: "Çalışmadan yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar."
Rahmetlik Levent Kırca’nın "Cumhuriyetle kalın, Atatürk’le kalın dediği gibi ben de bilimle kalın, üretimde olun diyorum.