Usta tiyatro yönetmeninden belediyelere öneri: Yerel yöneticiler ve sanatçılar forumda buluşsun
Mehmet Esatoğlu, 55. sanat yılını sanatçı dostlarıyla kutladı. Sanatçıların ihtiyaçları hakkında Aydınlık’ın sorularını yanıtlayan Esatoğlu, ‘Sanat alanıyla insan kitleleri arasında köprüler kurmalıyız’ dedi
Tiyatro sanatçısı Mehmet Esatoğlu’nun 55. Sanat Yılı Kutlaması, 25 Ocak günü Avcılar Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezinde yapıldı. Yıllarını tiyatroya vermiş olan Esatoğlu, besteci Sarper Özsan’ın da arkadaşıydı ve Tiyatro Simurg’un “Sarper Özsan’la Yüzyıl İçinde Yolculuk” adlı oyununu yönetmişti. Mehmet Esatoğlu’na oyunları, sanatçıların sorunları ve yerel seçimler yaklaşırken yapılabilecekler hakkında sorularımızı yönelttik. Söyleşimizi sunuyoruz.
-
55. Sanat yılınızı kutladığınız bir etkinlik düzenlendi. Bunca yıldır sanat yaşamının içinde olmak, çevreniz tarafından sevgi ve saygıyla kutlanıyor olmak nasıl bir duyguydu?
Ben 55 yıldır sanat alanı için çalışmalar yapıyorum. Oyun yazıyorum. Oyunlar sahneliyorum. Sanatı ve tiyatroyu öğrenmek isteyenler için kentin, ülkenin dört bir yanına koşuyorum. Bunları maddi bir karşılık beklemeden yıllardır yapıyorum. Böyle olunca çevremde insanlar birikiyor. Ben “ünlü” bir sanatçı değilim ama beni bilen, tanıyan yüzlerce insan var. Bir de bugüne dek sanat alanında bireysel çabalar yerine kolektif hareket etmeyi yeğledim. 10 yıldır içinde yer aldığım Sanat Meclisi, sanatçıya yaşarken değer ve destek veren bir kurum. “55. Sanat Yılı” kutlamasını Sanat Meclisi geçen sonbaharda gündemine aldı. Gerçekleşmesi için yoğun çabalar harcadı. 25 Ocak gecesi de ülkenin değerli sanat insanlarını bir araya getiren güzel bir etkinlik var etti. Geçtiğimiz zamanlarda böylesi etkinlikler yapılırdı. Daha sonra herkesin yiyip içip gittiği açılışında bir konuşmayla geçiştirilen toplantılar ortalığı kapladı. “55. Sanat Yılı” sanat adına düzeyli konuşmaların yapıldığı, içinde müzik, dans, video ve oyunun yer aldığı güzel bir etkinlik oldu. Bu yanıyla beni duygulandırdı ve anılarım içinde de özel bir yeri olacak.
-
Onlarca oyun sahneye koydunuz. Bunların arasında yazıp yönettiğiniz “Nazım Ormanında Gündüz Gece” oyunu hakkında nasıl dönüşler almıştınız? Bu oyunu tekrar sahnelemeyi düşünüyor musunuz?
“Nazım Ormanında Gündüz Gece” oyununu 2002 yılında yazdım. Şair Nazım Hikmet’in 100. Doğum Yıldönümü için kaleme alınmış bir oyundu. Oyunu ilk kez İzler Sahnesi topluluğunda sahneledim. Oyun Almanya’da yapılan Nazım’ı anma etkinliklerinde sergilendi. Daha sonra ülkede sahnelemeleri oldu. 2015 yılında bu kez daha değişik bir kadro ve yorumla Tiyatro Simurg ile sahnelendi. Oyun İsmet Küntay ödülü aldı. Bugüne dek Nazım Hikmet üzerine genellikle şiirleri üzerinden sahnelemeler oldu. Bizse onun yaşam öyküsü üzerinden bir sergileme yaptık. Oyun Nazım’ın son sabahı 3 Haziran 1963 ile başlayıp oradan onun yaşamının değişik kesitlerine yolculuk yapıyor. Oyun hala repertuvarımızda.
‘SARPER ÖZSAN BÜYÜK BİR DEĞERDİ’
-
Tiyatro Simurg’un ilk uzun oyun çalışması olan “Sarper Özsan’la Yüzyıl İçinde Yolculuk” oyunundan da bahsedebilir miyiz? Bu oyun nasıl ortaya çıkmıştı?
Ben büyük kompozitör Sarper Özsan ile 30 yıla yakın arkadaşlık yaptım. Ülkemizin büyük sanatsal değerleri vardır. Sarper Özsan da bunlardan biriydi. Sanatsal konularda birikimi, sanat üretimi yaparken tutarlılığı ve ciddiyeti onun yapısının temel taşlarıydı. 1999 yılında Tiyatro Simurg oyuncuları onun biyografisi üzerinde çalışmalar yaptılar. Sarper Özsan gibi bir değerin yaşamını sahne üzerine taşımaya karar verdiler. Bu çalışmalara Sarper Özsan da katıldı. Onun müziklediği Maksim Gorki ve Bertolt Brecht’in “Ana, Vasıf Öngören’in “Asiye Nasıl Kurtulur” ve Suat Derviş’in “Fosforlu Cevriye” metinlerinden bir kurgu yaptık. Oyun Ankara’da ODTÜ şenliğine davet aldı. İstanbul’da değişik salonlarda sergilendi. Tüm oyunlarda Sarper Özsan yanımızdaydı. Bizi gerek bilgilendirmeleri gerekse eleştirileriyle bir yerden başka bir yere taşıdı. Sanat insanı olma açısından çok önemli bir insan modeliydi.
‘İKTİDAR VE MUHALEFET SANATI ENGELLİYOR’
-
Yerel seçimler yaklaşıyor. Tiyatro gruplarının salon bulmakta zorlandığını biliyoruz. Belediyelere tiyatro alanında nasıl görevler düşüyor?
Ülkemizde tiyatro gruplarının salondan önce önlerinde en büyük engel oyun yasaklamaları. Geçtiğimiz yıl onlarca oyun, konser yasaklandı, engellendi. Ülkemizde ifade özgürlüğü ne yazık ki tehdit altında. Belediyelerin birçoğu bizden alınan vergilerle yapılan salonları bize fahiş fiyatlarla kiralıyor. Ülkede sanatı yaygınlaştırmak yerine sanatı engellemek, baskı altına almak, yasaklamak tüm yöneticilerin adeta asli görevi olmuş durumda. Geçtiğimiz yıl sanat alanı 117 kez saldırıya uğradı. Bu rakamın içinde hem iktidar hem de muhalefet partileri var. Sanat alanı –yerel yönetim ilişkisi Cumhuriyet tarihi boyunca hep sorunlu yaşandı. Bir takım il ve ilçelerde iş belediye başkanının iyi niyeti ile yürüdü. Onun görev süresinin sonunda sanat adına geride ne kalmışsa yok edildi. Öncelikle yerel yönetim ve sanat kurumları ilişkisinin ne yazık ki yasalarla belirlenmiş bir çerçevesi yok. Bu konuda sanat insanları ve yerel yöneticilerin katılımıyla bir forum yapılarak sorunları belirlenmek ve ardından izlenecek bir yol haritasını var etmek gerekiyor.
-
Son olarak Aydınlık okuruna mesajınız nedir?
Ülkede çocukların, gençlerin ve çalışan insanın üzerinde büyük bir medyatik bombardıman olduğunu gözlemliyorum. Politik, muhalif örgütlenmeler bile tabanlarını bu bombardımandan koruyamıyorlar. Onlara gerek moral gerekse doğru bilgilenmeyi taşıyacak olan kaynaklardan biri de sanat alanıdır. Bu alanla insan kitleleri arasında köprüler kurmalıyız. İktidar bunu engellemek için her türlü saldırıyı yapıyor. Geniş kitleleri bu karanlıktan kurtaramadıkça yalan ve aldatma zinciri her yanımızı saracaktır.
TİYATROYLA 55 YIL
Mehmet Esatoğlu kendini şöyle anlatıyor:
1954 de İstanbul’da doğdum. 7 yaşında radyo çocuk korosunda solist olarak şarkılar söyledim. İlk kez tiyatroyla Ferih Egemen’in İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelediği “Çizmeli Kedi” oyunuyla tanıştım. Ortaokul’da Türkçe öğretmenim Ergun Yordam bana tiyatronun ne olup ne olmadığını anlattı. Lisede ilk kez 1969’da İrlandalı Yazar Sean O’ Casey’in ( Şön o keyzi) “Sağlık Yurdu” oyunuyla sahneye çıktım. Fatih Halkevi’nde tiyatro çalışmalarına katıldım. 1974’de İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda Deneme Sahnesi’nde Beklan Algan’la çalıştım. Zeynep Oral’ın “Adsız Oyun”unda rol aldım. 1974 sonbaharında Vasıf Öngören’le tanıştım. Brecht estetiğini öğrenmeye başladım. Prof Mutlu Parkan, pantomim sanatçısı Vecihi Ofluoğlu ile Brecht’in “Kural ve Kural Dışı” oyununda Prof. Ayşın Candan rejisiyle oynadım. 1978’de Kadıköy Anadolu Lisesi’nde sevgili Ferhat Karaçak’la birlikte Gogol’ün “Ölü Canlar” oyununu sahneledim. 1981 de Ortaoyuncular sahne arkasında görev aldım. 1982 de Bizim Tiyatro’da oyunculuk yaptım. William Shakespeare’in “Hamlet”inde yer aldım. 80’li yıllarda liseli gençlikle çalışmalarım oldu. Göztepe’de Mehmed Bayazıd Lisesi gençleri ile 11 yıl çalışmalar yaptık. 1985’de Kadıköy Anadolu Lisesi mezunları ve Mehmet Bayazıd Lisesi gençleriyle birlikte İstanbul Sahnesi’ni kurduk. Bu topluluk Başar Sabuncu’nun “Sıradan Bir Olay” oyunu ile perde açtı. 1989’da yaptığı başarılı çalışmalar nedeniyle Almanya, İsviçre ve Hollanda’dan turne teklifi aldı. Yılmaz Güney’in 5. Ölüm yıldönümünde ilk kez onun yaşamından yola çıkarak benim yazdığım “Şarkımız Güney’e Dair” oyunuyla 13 Alman kentinde İsviçre Basel ve Hollanda’nın Amsterdam kentinde oyunlar sergiledik. İstanbul Sahnesi ile 2003 yılına kadar değişik oyunlar, oyun gösterimleri ve Yurtiçi yurt dışı turneler yaptık. 90’lı yılların ortasında Kartal Sanat Tiyatrosu’nda sahnelemeler yaptım. Rıfat Ilgaz’ın “Abbas Yolagiden”inden kendi yazdığım; “Adem ile Havva’nın Çekilemeyen Klibi, “Hayatın Zırt Dediği Yer”e bir dolu oyunlar sergiledim. Bu arada 1997’de kurulan Tiyatro Simurg’da 1999’da “Sarper Özsan’la Yüzyıl İçinde Yolculuk” oyununu sahneledim. 26 yıl boyunca “Helene Weigel’in Sahnedeki İzleri”nden, “Eşekler Adası’nda İnsanlık Aranıyor”a, “Horoz Reis”ten “Burgazadalı Sait Faik”e ve “Sözcükler Can Yücel’i Özler”e otuz oyun sergiledim. Bugüne dek oyunlar oynadım, oyunlar yazdım, sinemada ve dizilerde rol adım. Çocuklar ve gençlerle çalışmalar yaptım. Şimdi sanatımın 55. yılında ve 70 yaşındayım. Yeni oyunlar, yeni projeler beni bekliyor.