11 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Uzmanlara yeniden yapılaşmayı sorduk: Bilimsel, planlı, kamucu olmalı

Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Meclis'ten çıkacak fay yasasına işaret etti, tüm iller için bilimsel kurullar önerdi. Şehir Plancısı Gencay Serter, yerleşimin zemine göre düzenlenmesi gerektiğini söyledi. İnşaat Mühendisi Taner Yüzgeç de şartnamelerin doğru uygulanması için kamu gücüne dikkat çekti

Uzmanlara yeniden yapılaşmayı sorduk: Bilimsel, planlı, kamucu olmalı
A+ A-
GÖKHAN BÜYÜK

Kahramanmaraş merkezli iki büyük yıkıcı depremin adından arama kurtarma çalışmaları tamamlanma aşamasına geldi. Bölgedeki depremzedelerin bazıları geçici olarak barınakları illere gitti, kimi çadılarda... Özellikle Hatay ve Kahramanmaraş gibi ağır yıkım yaşanan ve günlük hayatın durduğu illerdeki yurttaşlar geleceklerini merak ediyor.

Şehirlerimizin nasıl bir planla ayağa kalkması gerektiğini, jeoloji uzmanı, şehir plancıları ve inşaat mühendislerine sorduk. Yeniden kentleşmede kamu gücünün vazgeçilmez olduğunu vurgulayan uzmanlar alınması gereken önlemleri anlattı.

'AKADEMİK, BİLİMSEL YENİ BİR MEKANİZMA'

Uzmanlara yeniden yapılaşmayı sorduk: Bilimsel, planlı, kamucu olmalı - Resim : 1

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir:

“Antakya ciddi bir yıkım yaşadı. Şehrin yeniden yapılanması gerekiyor. Antakya, Adıyaman Gölbaşı, Maraş'taki bazı kesimler... Kahramanmaraş’ın bazı kesimlerde problem yok ama özellikle alüvyon zemin üzerindeki kısımlarda sorunlar var.

Zeminle ilgili özellikle Antakya'da, Gölbaşı'nda sıvılaşma dediğimiz olay var. Asi Nehri geçiyor. Orada yeraltı seviyesi yüzeye yakın. Sıvılaşmada, deprem anında suyun varlığı nedeniyle, oradaki taşlaşmamış malzeme suyla birlikte yüzeye çıkıyor. Zemin taşıma gücünü yitiriyor. Taşıma gücünü yitiren zeminde bina hiçbir şekilde ayakta duramaz. Mutlaka zeminin içine göçer, yan yatar, ters döner. Her şey olabilir…

Dolayısıyla yeni yapılacak mekanizmanın akademik, bilimsel tabanlı bir anlayışta olmalı. Türkiye'deki en üst düzey bilim insanları kimlerse il ve ilçe düzeyinde kurullar, komisyonlar oluşturulmalı. O insanların kontrolünde, o insanların verdiği bilgiler doğrultusunda şehir yeniden yapılmalı. Bunu yapmazsak 100 yıl sonra, 200 yıl sonra yine aynı olayla karşılaşabiliriz.

‘HER FAY ÜZERİNDE YAPILAŞMAYACAĞIZ’

“Özellikle ağır hasar alan beş ilden faylar geçiyor. Ben sürekli 'Fay hattının üzerindeki her şey yıkıyor.' diyorum. Fay üzerinde yapılaşmayacağız. Türkiye'de bazı bilim insanları var, ‘ben her yerde bina yaparım.’ diyor. O zaman bu kadar insan neden öldü? Doğayla uyumlu olmaya çalışacağız. Doğaya böyle karşı çıkarak herhangi bir şey elde edemeyiz. Fay üzerine bina yapılır iddiası çürüdü. Yani gözümüze soka soka, doğa bunu bize gösterdi. Hangi fay üzerine yapmayacağız? Yakın gelecekte deprem üretecek fay üzerinde...

FAY YASASI 20 YILDIR UYGULANIYOR AMA…

“Aslında fay yasası Türkiye'de 20 yıldır uygulanıyor. Bunu kimse bilmez. Şu şekilde uygulanıyor. Siz bir yeri imara açmaya kalktığınız anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı orada fay varsa işin sahibine ‘Git kendine bir üniversiteden hoca bul. Gitsin baksın fay diri mi?’ diyor. Kendi kafasına göre hendek açıyor fayın üzerinde, ‘Bana göre bu fayın yapılaşmaya kapatılmasına gerek yok’ diyor ve kapatılmıyor, imzasını atıyor. Bir başka hoca geliyor. Aynı fayın devamında, ‘Bana göre bu fay yapılaşmaya kapatılmalı.’ diyor.

‘KİŞİSEL GÖRÜŞ DEĞİL YASASI OLSUN’

“Ben 'Herhangi bir bilim insanının kişisel görüşü değil, yasası olsun' diyorum. 'Bir fay hangi özellikleri taşırsa yapılaşmaya kapatılmalı? Fayın ne kadarını yapılaşmaya kapatacağız? Genişliği ne kadar olacak?' gibi sorulara da yanıt versin. Bunun dünyada standartları var. Biz bu standartları içeren bir raporu geçen nisan ayında devlete sunduk. Bildiğim kadarıyla yasalaşıyordu ama tabii deprem bizden hızlı geliyor…

‘İNŞAAT MÜHENDİSİ JEOLOJİ TEMELLİ ÇALIŞAMAZ’

“Bu işler jeofizik temelli çalışma gerektiriyor. Türkiye'de o binanın oturacağı zeminin mekanizmasına inşaat mühendisi karar veriyor. Sen çalışamazsın kardeşim zemini. Doğa bilimi yer bilimleridir. Bugün bizim üniversitede gündüzde doksan, gecede doksan inşaat mühendisliği mezunu oluyor, jeoloji iki kişi! Türkiye deprem ülkesi diyorsan daha fazla yer bilimci yetiştirmen lazım.

‘ÜNİVERSİTEYİ BİTİRENE İMZA YETKİSİ OLMAZ'

“Türkiye'de üniversiteyi bitirip mesleğine başlayan hiç kimseye ne zemini tanıyabilir,ne bina yapabilir. Ama bunların hepsinin imza yetkisi var. Yurt dışından üniversiteyi bitirdikten sonra beş yıl boyunca bir yerde çalışır, öğrenirsin ondan sonra imza hakkı verirler. Yetkin mühendislik olması lazım.”

Prof. Dr. Çağatay Keskinok 10 ilimizde etkili olan depremle ilgili Aydınlık’a değerlendirmelerde bulundu. Keskinok, felaketin bugüne rastladığını, ancak çok eskilere dayanan yanlışların bir sonucu olduğunu kaydetti. Keskinok, depremle ilgili tartışmaların, enkaz altında bekleyen canlıların kurtarılmasından ve acil sorunların çözülmesinden sonra gündeme getirilmesinin ve bilimsel bir bakış açısıyla ele alınmasının doğru olacağını bildirdi.

1999 depremine göre çok daha ileri durumda olduğumuzu, ama acil durum yönetimi konusundaki eksikliklerimizi gidermemiz gerektiğini belirten Keskinok, “Deprem sırasında bu konular tartışılıyor, ama deprem unutulmaya başlayınca rahat davranılıyor. Bu rahatlığın birikimleri oluşuyor ve bugün yaşananlar oluyor. Küçücük bir arsa üzerine çok katlı bina ile övünülemez.” dedi.

KİTLE ARTTIKÇA RİSK BÜYÜYOR

Keskinok, deprem bölgelerinde kurallara uyulmamasının, ciddi sorunlara yol açtığını ifade etti: “Örneğin Adapazarı’nda 1957 yılında yapılmış bir plan var. Bu planda kat sınırlaması yapılmış. Deprem sonrası burada bir çalışma yaptım. Zaman içinde aşındıra aşındıra kontrolden çıkmış. Sonrasında büyük yıkımlar yaşandı.”

KENT MERKEZİNE İKİ KAT BİNA

Yeni yerleşim alanlarını seçerken jeolojik verilere önem verilmesini isteyen Prof. Dr. Çağatay Keskinok şunları söyledi: “Tarihsel olarak oluşan şehirler var. Buralardan uzaklaşılamıyor. Hatay da bunlardan biri. Bu durumda dikkat edilmesi gereken şu: Kent merkezinde yüksek katlı binalara izin verilmemeli. Düşük yoğunluklu az katlı binalar yapılmalı. Bir iki katlı binalarda fazla sorun yaşanmıyor. Ama çok katlılarda risk büyük. Özellikle alüvyonlu toprakta kitle arttıkça risk büyüyor.”

Deprem yaşanan bölgelerle ilgili uyarılarda da bulunan Keskinok şunları söyledi:

“Bu şehirlerimizde yeni yerleşim alanları oluşturulacak. Siz konutları şehre kilometrelerce uzağa yaparsanız, insanları geceleri şehir dışına çıkarırsınız. Ama iş yerleri şehirdeyse, bu nedenle de gündüzleri şehre gelmek zorunda kalıyorsa olmaz. Merkeze kaymalar kaçınılmaz hale gelir. Engellemek mümkün değildir. Zaman içinde depremin acıları unutulunca aynı hatalar tekrarlanır. Bir başka sorun daha var. Belirlenecek yeni yerleşim yerleri yatakhane kent gibi kurulmamalı. Sadece konut planlaması değil kent planlaması yapılmalı. Bir arkadaşım deprem bölgesindeki bir ilden üniversitenin mimarlık bölümünün fotoğrafını gönderdi. Bina yerle bir olmuş. O bölümde okuyan 2 bin öğrenci var. Evleri şehir dışına çıkardık, üniversite şehirde kaldı. Deprem gündüz olursa binlerce öğrencinin yaşamı tehlikeye girer.”

'JAPONYA DEĞİLİZ'

İnşaat mühendislerinin, “Bir alan istediği kadar riskli olsun biz ona uygun bina yaparız” görüşünde olduklarını da anımsatan Keskinok, “Haklı da olabilirler. Ama biz Japonya değiliz. Önceliğimiz güvenli alanlara konut yapmak olmalı.” diye konuştu.

İstanbul’da olası bir depremle ilgili de konuşan Keskinok, “İstanbul’u aşırı bir şekilde büyütmek çok tehlikeli. Yaşanacak bir depremde çok ciddi sorunlar ortaya çıkar. Bir an önce gerekli önlemler şimdiden alınmalı.” dedi.

SAMANDAĞ

“Depremden en çok etkilenen Samandağ. Orada bir çalışma yapmıştım. Geçmişi bir liman şehri. Yaşadığı depremde yok olmuş. Tsunami de yaşamış. Buna rağmen zaman içinde şehir yine yumuşak toprağa kaymış. Bunca yıkımın önemli nedenlerinden biri de bu. Binalar gevşek topraklara yapılmazsa hem güvenli olur, hem de tarım alanları tarım için kullanılır. Toplum kötü olayları unutuyor. Hatırlamak istemiyor. Ama gerçek bu.”

Uzmanlara yeniden yapılaşmayı sorduk: Bilimsel, planlı, kamucu olmalı - Resim : 2

'DENETİM HİZMETİ ÖZELDE OLAMAZ'

Uzmanlara yeniden yapılaşmayı sorduk: Bilimsel, planlı, kamucu olmalı - Resim : 3

İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç:

“Tekrar böyle bir yıkımla karşılaşmamamız için yapılaşma düzeninin değiştirilmesi gerekiyor. Mevcut yapı üretim düzeninin devam ettirilmesi benzer sorunların da sürmesi anlamına gelecektir.  Temel sorun mühendislik hizmetlerinin ikinci plana atılmış olması. Yapı güvenliği odaklı bir inşaat süreci yaşanmalı. Bu işler kâr-zarar odaklı olmaktan çıkarılmalıdır. Üretim sistemi ve imardan kaynaklanan meseleler mutlak olarak sıkı bir kontrolden geçirilmelidir. Mühendislik odalarının meseleye dahil edilmesi gerekiyor. Denetim hizmetleri kamusal bir hizmettir. Bu kamusal hizmet özel kuruluşlar aracılığıyla verilmemelidir. Denetim sistemleri birbirinden ayrılsın. Proje denetim ile yapı denetim süreçleri birbirinden ayrılsın. Müteahhitlik sistemi ile kontrol sistemi arasındaki bağların koparılması gerek.

‘İMAR PLANI ÖZENLİ DİKKATLİ HAZIRLANMALI’

“Bundan sonra imar afları mutlak olarak yasaklanmalı. Anayasa'ya bile eklenebilir. Bugün yıkılan binaların çoğu orjinal niteliğini kaybetmiş binalar. Nerede bir rant var, orayı yapılaşmaya açalım mantığını terk etmeliyiz. Büyük oranda tarım alanlarına binalar yapıldığını görüyoruz. Yıkımların büyük bir kısmı burada. Oralara daha özenle, daha dikkatli yapmamız gerekiyor. Dolayısıyla imar planları hazırlanırken artık daha özenli, dikkatli, planlı davranmak gerekiyor.” “Bizim Maraş'ta bir temsilcilik binamız var. Etrafındaki bütün binalar yıkıldı. Kendisi ayakta kaldı. O bina standart, normal bir betonarme bir bina. Hiçbir özelliği yok. Sadece yapımına dikkat edilmiş. İlgili şartnameye uyulmuş. Tekniğine göre yapılmış. Bu kadar. Yani camı bile kırılmamış. Çok üst bir teknoloji kullandığımız bir yapı değil. Bu yapılabiliyor demek ki.

‘İZALATÖR ÇOK PAHALI’

“İzolatör ve benzeri şeyler ise çok pahalı teknolojiler. Sadece özellikli olan binalarda yani hizmet vermeye devam etmesi gereken yapılarda kullanılıyor. Zaten aslında bizim şartnamelerimiz dünya standardında olan şartnameler. Onlar yeterince uygulanabilirse sorun yok.

DENEYİMLİ MÜHENDİS VE İŞÇİ

“Liyakat önemli. Bilgili, deneyimli mühendislerin mutlak olarak hem üretim hem denetim süreçlerinde yer alması sağlanmalı. Bugün bu hizmetler kâğıt üzerinde veriliyor. Ondan sonra işçilerin kalifiye olması, belgelendirilmiş olması son derece önemli. Bunları sağlayabilecek bir sistem yapılabilir.”

'KENTLERİMİZ JEOLOJİK ETÜTSÜZ KURGULANMAMALI'

Uzmanlara yeniden yapılaşmayı sorduk: Bilimsel, planlı, kamucu olmalı - Resim : 4

Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gencay Serter: “Öncelikle hasar tespiti yapılmalı. 2001 öncesinde jeolojik etüt olmadan yapılan imar planlama sürecini yaşadık. Bu şehirlerde planlara uygun, imar ve iskanını almış sonuç olarak yıkılmış yapılar da var. Buradaki temel eksiklik geçmiş dönemde jeolojik etüt olmadan yapılan imar planları. Kentlerimiz bu eksik veriye göre kurgulandı. Bunun sonucunu yaşayarak gördük. Dolayısıyla bu haftadan itibaren yapılması gereken yeni standartlara göre jeolojik ve jeoteknik etüt raporları hazırlanması. Bu veri doğrultusunda depreme karşı, deprem anında ve deprem sonrasında kentleri güvenli hale getirecek planlama yapılmalı. Nereler tamamen yapılaşmaya kapatılacak? Nereler taşınacak? Bunların bilimsel verilerle ortaya konulması lazım. Güvenli kentler yaratırken aynı zamanda üst yapısında ve kurgusunda da sosyal standardını yaratmanız gerekiyor. Aynı zamanda bu kentlerde gözden kaçan diğer afetler konusunda şimdiden önlemin alınması gerekiyor. 

“Üzerinde yüzlerce yıl yaşayacağımız kentler kuracağız. Bu noktada şimdiden gözden kaçmaması gerekiyor. Nitelikli yaşanabilir refahı yüksek kent mekanları yaratmak gerekiyor.  Bazı binaların ne kadar önemli olduğu da ortaya çıktı. Kamu kurumlarının kentteki konumu ve erişilebilirliği çok önemli. Deprem toplanma alanları da öyle. Yeterli deprem toplanma alanları yok. Kimi yerlerde de kamu binaları ayakta kalamadığı için koordinasyonda büyük bir zafiyet oldu.”

Son Dakika Haberleri