23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Var olmanın yolu denizlerdedir 3: Denizlerde kontrol ve bağımsızlık

Liman dışına çıkarılmayan gemilerde çürüme başlar ama asıl çürüyen şey 'Denizci karakter'dir. Neyse ki, günümüzün Cumhuriyet Donanması, Barbaroslar’ın sağlam mayasını taşımaktadır ve Mavi Vatan'da emperyalizmle mücadeleye âlâsıyla hazırdır

Var olmanın yolu denizlerdedir 3: Denizlerde kontrol ve bağımsızlık
A+ A-
HALİL ÖZSARAÇ / EMEKLİ DENİZ KURMAY ALBAY

Osmanlı Devleti, okyanuslardan uzak durup kendisini “Mavi Vatan”ına kapatırken, gücün denizcileşmekten geçtiğini geç de olsa kavrayan ve denizci altyapısını geliştirmek için inanılmaz bir çaba gösteren kuzey komşusu Rusya ile hem karada hem de denizde bilek güreşi yapmak zorunda kalmıştır. Esasında emperyalist Avrupa ile okyanuslarda mücadele gücünden yoksun durumdaki Rusya, İsveç’le mücadelesini kazanarak Baltık Denizi’ne çıkmış, Türk “Mavi Vatanı” içindeki Karadeniz’e de çıkabilmek için de uğraş vermeye başlamıştır.

18. yüzyılın başında Venedik Devleti ile giriştiği mücadeleden yıpranmış çıkan Türk Donanması, Lale Devri ve sonrasını kapsayan uzun barış dönemlerinde yatırım yapılmayan ve limanda tutulan bir güce dönüştürüldüğünden nitelik sorunları yaşamaya başlamıştır. Yolsuzluk hastalığı nedeniyle donanmanın gereksinimlerini geri plana atan, durağanlık içinde kendi hâline bırakılan “denizci karakter”in gün geçtikçe kaybolmasına göz yuman Osmanlı devlet adamları, Rus denizcilerini Dinyester ve Don Nehirlerinde tuttuklarını zannederken, çok iyi eğitimli Rus Baltık Donanması, 5 bin deniz mili (yaklaşık 9 bin 250 kilometre) yol kat ederek Adalar Denizi’ne batıdan giriş yapmıştır.

Rus Baltık Donanması tarafından bir ay boyunca kovalanan Osmanlı Donanması’nın 1770 yılında Çeşme’de yok edilmesinin kesin sebebi, 40 yıl süre ile atıl tutulan Türk Donanması’ndaki denizci karakterin laçkalaşmasından başka bir şey değildir. Türkiye, bir daha böyle bir hata yapmamalıdır. Savaş gemileriniz hep limanlarındaysa ve savaş gemileriniz denizlerde eğitim yapmıyorsa uykularınız kaçmalıdır. Çünkü bu durum, yakında Çeşme benzeri büyük bir felaketin yaşanacağı anlamına gelir. Çeşme’de donanmasının büyük kısmını kaybeden Osmanlı Devleti, 4 yıl boyunca Çanakkale Boğazı’ndan dışarı çıkamamış ve Rus Baltık Donanması’nın Adalar Denizi ve Güney Anadolu Denizi’nde cirit atmasına seyirci kalmıştır.

Var olmanın yolu denizlerdedir 3: Denizlerde kontrol ve bağımsızlık - Resim: 1

Donanmanın, 1770 yılında Çeşme’de yok edilmesinin temel sebebi, 40 yıl süre ile atıl tutulan Türk Donanması’ndaki denizci karakterin laçkalaşmasından başka bir şey değildir.

YENİLENME DÖNEMİ

Kurumsal eğitim eksikliğinin farkına varıp kaybolmaya yüz tutan denizci karakteri yeniden kazanmak üzere kolları sıvayan Osmanlı Donanması, 1774 yılında Deniz Harp Okulu’nun temelini atmış ve kendini yenilemeye başlamıştır. Denizlerde savaş vermeye hazır denizci karakter, küçük yaşlarda kazanıldığında kaybedilmesi olanaksızdır. Günümüzde Deniz Lisesi’nin kapalı olması, gelecekteki “Mavi Vatan” savunmasını zora sokabilecek türden çok kritik bir problemdir. Denizci karakter, mutlaka “erken yaş eğitimleri” ile canlı tutulmalıdır.

Osmanlı Donanması’nın niteliksel sorunları nedeniyle savunulması güçleşen “Türk Mavi Vatanı” için deneyimsiz Rus Donanması’ndan çok daha tehlikeli ve çok daha deneyimli tehditler de ufukta belirmeye başlamıştı. Zira, okyanuslardaki İngiliz-Fransız mücadelesi 1798 yılında tüm Akdeniz’e taşmış ve Hindistan ticaret yolları üzerinde bulunan Malta’dan sonra Mısır’a sıçramıştı. Fransız işgaline uğrayan Mısır’ı kurtarmaya yetecek bir donanması bulunmadığından “denge politikası”na mecbur kalan Osmanlı Devleti, bundan böyle emperyalist işgallerden diğer emperyalist devletlerin gönderecekleri donanmaların yardımlarıyla kurtulma çareleri aramaya başlayacaktır. Donanmasını ihmal ettiği hâlde kendisini dev aynasında gören bir devletin düştüğü çaresizlikten başka bir şey değildi bu yaşananlar.

Emperyalizmle mücadele edebilecek nitelikte bir donanma hazırlamayı başaramayan Osmanlı Devleti, karmaşık bir “denge politikası” gütmeye başlamış ve jeopolitik avantajlarını iyi kullanarak “emperyalizmi emperyalizme kırdırma” şeklinde formüle ettiği bir politik hayale sürüklenmiştir. Sürekli değişen dengeler arasında kaybolan Osmanlı Devleti, “Mavi Vatanı”ndaki deniz ticaret imtiyazlarını 1798 yılında Mısır’a saldıran Fransa’dan alıp kendi üzerine almayı denemiştir. Ama emperyalizmin elindeki “kapitülasyon” silahını ortadan kaldırmak olarak yorumlanabilecek bu olanağı, kendi uyruklarına eşit dağıtmak yerine yalnızca “Rum” azınlığa veren Osmanlı devlet adamları, aslında çok kritik bir hata yapmışlardır.

Çünkü, 20 yıllık dev bir yatırım hamlesiyle Rumlara kazandırılacak bu denizci altyapı, hiçbir zaman Osmanlı Devleti’nin yararına kullanılmayacağı gibi emperyalizmin güdümüne girecek ve Yunanistan adında yayılmacı bir devletin temellerinin atılmasına hizmet edecektir. 1821 yılında başlayan Yunan isyanını bastırmaya çalışan Osmanlı Donanması’nın1827 yılında İngiliz-Fransız-Rus Birleşik Donanması tarafından abluka altında tutulurken beklenmedik bir baskınla Navarin’de imha edilmesiyle birlikte Osmanlı Devleti’nin yanı başında Yunanistan adında “hibrit” bir devletin kurulması önlenemez hâle gelmiştir. Emperyalizm, Osmanlı Devletini “Türk Mavi Vatanı”na göz dikmiş “kukla” bir devletle güreştirmek niyetiyle hareket etmiştir. Bu niyete uygun olarak imal edilen Yunanistan, emperyalizmin kendisine verdiği “Türkleri ‘Mavi Vatanı’nda yıpratma” görevini 1830 yılından günümüze değin başarıyla sürdürmektedir.

Yunanistan’ın kuruluşuyla birlikte, Osmanlı Devletinin bölgesel sorunlarının çözümünde “hakem” veya “denge unsuru” rolüne soyunan emperyalizm, Türk yurdunu siyasi, ekonomik ve askerî olarak istila etmeden önce, Türk denizcilerini hem Ruslarla, hem Yunanlılarla, hem de iç isyancılarıyla denizde iyice yıpratarak tam kıvamına getirmek niyetindeydi.Günümüzün de pek farklı olmadığını söylemeliyim.

Var olmanın yolu denizlerdedir 3: Denizlerde kontrol ve bağımsızlık - Resim: 2

Emperyalizmle mücadelenin anahtarı, geçmişte olduğu gibi bugün de gelecekte de denizlerdedir.

ELVEDA KARADENİZ

1807’de İngilizlerin Mısır’ı işgal çabalarına direnişi ile Avrupa’nın dikkatini üzerine çeken ve Osmanlı Devletini bölebilmek için yıldızı parlatılan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Yunan isyanının başladığı yıllardan itibaren “muhalefet lideri” rolündeki bir emperyalist maşa işlevini görmüştür. Artık emperyalizmin Osmanlı Devleti’ni sömürmeye başlamak için elinin altında, Yunan maşasından başka bir de Kavalalı Mehmet Ali Paşa’sı vardır. Fransa’nın Kavalalı’yı, diğer emperyalistlerin de Osmanlı Devleti’ni desteklediği1833-1841 dönemi, aslında emperyalizmin tuzağına düşen Osmanlı Devleti’nin iç savaş yıllarıdır. Hem de ne iç savaş!

Padişah II. Mahmut’un zamansız ölümü ile siyasi geleceğinin tehlikeye düştüğünü düşünen Kaptan-ı Derya Ahmet Fevzi Paşa, Fransa’nın yardımıyla Osmanlı Donanması’nı Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya teslim edince Osmanlı Devleti, 2 yıl boyunca donanmasız kalmıştır. Kendi iç sorunlarını çözmek için bile emperyalizmi hakem gibi algılamaktan kendini alamayan Osmanlı Devletine sunulan çözüm önerisi netti:“Mavi Vatanını korumaktan vazgeç! Biz gerektiğinde senin yerine koruruz!”

Tam emperyalizmin istediği kıvama gelen Osmanlı Devleti, denizdeki güçsüzlüğünün etkisiyle 1841 Paris Barış Antlaşması’nı imzalamıştır. Bu antlaşma ile “Karadeniz askersizleştirilmiş”, Türk savaş gemilerinin kuzeydeki “Mavi Vatanı”na girişi yasaklanmış ve Osmanlı Devleti, Türk Boğazları üzerindeki karar inisiyatifini yitirmiştir. “Türk Mavi Vatanı”nın emperyalist devletlerin güvencesi altında olduğu yanılgısına düşen Osmanlı Devleti, aslında Rusya’nın Akdeniz’e çıkışını engelleme görevi verilen tampon bir devletten başka bir şey değildi.

DONANMAMIZA BASKIN

1853’te Rusya, savaş ilan edince Karadeniz’deki “Mavi Vatanı”nı birlikte koruma sözünü aldığı İngiliz ve Fransız donanmalarını İstanbul’a davet eden Osmanlı Devleti, güya müttefik olan bu donanmaları, Rus Donanması’na karşı savaşmak için birlikte Karadeniz’e çıkmaya ikna edememiştir. Üstelik İstanbul’a gelen İngiliz ve Fransız amirallerin“Rusları kışkırtmamak için ana savaş platformlarınız olan kalyonlarınızı sakın Karadeniz’e çıkarmayın!” şeklindeki önerilerine “safça!” uygun davranmışlardır.

Verilen bu akılla, ana muharip savaş gemilerini İstanbul’da tutan Osmanlı Devleti, 30 Kasım 1853 tarihinde hafif savaş gemilerinin neredeyse tümünü Sinop’ta Rus kalyonlarına kurban vermiştir. Batı’yla ittifak yapmanın tehlikeli olduğunu, Batı’nın verdiği aklın, aslında “yok oluş”a götüren en kestirme yol olduğunu atalarımızın daha o zaman anlaması, Batı’yla hiçbir zaman bir savunma ittifakı içinde bulunmama kararlılığını göstermesi gerekirdi.

1854-1856 yıllarında savaş gücünü Karadeniz’e yığan Batı emperyalizmi, savaşın sonunda hem askerî güç kullanarak Rus denizciliğini zayıflatmış, hem de borç sarmalına düşürdüğü Osmanlı Devleti’ni denizdeki teknolojik güçsüzlüğünü telafi etmek üzere daha çok para harcamaya ikna etmiştir. Osmanlı Devleti, denizleri ihmal etmenin diyetini ağır bir şekilde ödüyordu ve artık Batı emperyalizminin kârlı bir silah pazarına dönüşerek onun ağında av olarak kalmaya razı olmuştu.

Emperyalizmin eskimiş teknolojilerini satın alarak dünyanın nicelik olarak en büyük ikinci (ama nitelik olarak son sıralarındaki) donanmasına sahip olan Osmanlı Devletinin, yine denizlere sırtını dönmüş olmasını -ekonomik gerekçeler sunulmaya çalışılsa da- anlamak mümkün değildir.

1878-1911 yılları arasında Haliç’te çürütülen dev Osmanlı Donanması, İstanbul’daki Osmanlı saraylarının önlerindeki 10 kilometre karelik mini bir denizalanı dışında başka da bir “Mavi Alanı”nı koruma gayretine sokulmamıştır. Haliç’e terk edilmiş bu dev görünümlü donanma, emperyalistlerin inisiyatifine bırakılan “Mavi Vatan”ın da “Ana Vatan”ın da istila edileceği günleri beklemeye başlamıştır. Denizlerini, denizciliğini, denizcilerini, donanmasını ihmal eden devletler, Osmanlı Devleti’nin yaşadığı sonla tarih sahnesinden silinirler.

Var olmanın yolu denizlerdedir 3: Denizlerde kontrol ve bağımsızlık - Resim: 3

Cumhuriyet Donanması’nın, çocuk yaşta “Denizci Karakter”i kazandıran Deniz Lisesi’ne ihtiyaç duyduğunu unutmamak gerekir. (Heybeliada Deniz Lisesi)

DENİZLERDE OLMANIN ÖNEMİ

Tarihimiz bize; emperyalizmi ancak “denizciliğe sahip çıkarak” ve ama en önemlisi “ulusça denizcileşerek” yenebileceğimizi; denize sırtımızı döndükçe de “emperyalizmin kölesi” olmuş zavallılara dönüşeceğimizi kanıtlamıştır. Liman dışına çıkarılmayan bir donanmada çürüme, gemilerin metalden yapılan sac ve donanımları ile başlar, ama asıl çürüyen şey “Denizci karakter”dir.

“Denizci karakter” çürüdüğünde geri kazanmak öylesine güçtür ki! Neyse ki, günümüzün Cumhuriyet Donanması, Barbaroslar’ın sağlam mayasını taşımaktadır ve “Mavi Vatan”da da, “Mavi Vatan”ın ötesinde de emperyalizmle mücadeleye âlâsıyla hazırdır. Ama geleceğin Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Cumhuriyet Donanması’nın, çocuk yaşta “Denizci Karakter”i kazandıran Deniz Lisesi’ne ihtiyaç duyduğunu da unutmamak gerekir.

Şunu hep aklımızda tutmalıyız: Emperyalizmle mücadelenin anahtarı, geçmişte olduğu gibi bugün de, gelecekte de denizlerdedir. BİTTİ

Var olmanın yolu denizlerdedir 1: İlk Mavi Vatanımız: Adalar Denizi

Var olmanın yolu denizlerdedir 2: Birinci nesil İpek Yolu'nu ikinci nesil Akdeniz'i ele geçirdi

Doğu Akdeniz Mavi Vatan Karadeniz Deniz denizcilik Donanma bağımsızlık emperyalizm osmanlı devleti deniz kurmay albay halil özsaraç heybeliada