12 Ocak 2025 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Varoluşumuzun Kaynağı: Emek

Unu eleyip aş eyleyen, gülü derleyip sevda eyleyen, bebeği kundaklayıp insan eyleyen, heceyi çoğaltıp şiir eyleyen, kıvılcımı harlayıp ışık eyleyen tüm emekçi kadınlarımız günü kutlu olsun.

Varoluşumuzun Kaynağı: Emek
A+ A-
Özge Yaren Enç / Vatan Partisi İzmir Basın ve Propaganda Bürosu Başkanı

Emek, insanlık tarihinin en yüce değeridir. Tekerliğin icadından buhar makinesinin üretilmesine yeryüzündeki her şey emeğin ürünüdür.

Tarihsel süreç içerisinde özel mülkiyetin doğuşunun ardından hakimiyet erkeklerin eline geçmiş ve kadınlar “ev içi işlerden sorumlu” hale gelmiştir. Kadınlar, üretim araçlarının hakimiyetini ellerinde bulunduramadıkları süreç boyunca tarihin bir öznesi oldukları halde ne yazık ki ikincil plana atılmışlardır.

OSMANLI’DA KADIN EMEĞİ

“Quataert’in sözleriyle, “Kadın emeği, 19. yüzyıl Osmanlı imalatçılığının ayrılmaz bir parçasıydı. Olağanüstü veya alışılmadık bir durum değil, tersine merkezî bir yer tutan, her zaman rastlanan ve günlük bir olguydu.”

Bu dönemde kadınlar aile içi üretime birçok şekilde destek vermiş, başta tarım olmak üzere halıcılık, dokumacılık gibi işlerde çalışmıştır. 19.yüzyıla gelindiğinde özellikle artan savaşlarda erkek işgücünün silah altına alınmasıyla beraber kadınlar, atölyelerde, fabrikalarda işgücünün önemli bir unsuru haline gelmiştir. 1902’ye gelindiğinde İstanbul İplik Fabrikası’nda 300 kadın ve çocuğun çalıştığı belirlenmiştir. Bu dönemde çalışma saati, çalışma şartları ve alınan ücret kıyaslandığında erkeklere oranla derin bir uçurum olduğu da görülmektedir.

Özellikle Meşrutiyet’le beraber özgürleşen ve gelişen kadın hareketi, kadınların istihdamında da önemli etkiler yaratmıştır. Bu dönemde köylü kadınları üretime daha çok katmak adına şehir merkezlerinde gelip ürünlerini satabilecekleri Kadınlar Pazarı kurulur.

Kadınların üretmeye duydukları özlem ve bu anlamda gösterdikleri olağanüstü çaba Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyesi’nin kurulmasıyla daha canlı bir boyuta ulaşır. Cemiyetin İstanbul’da verdiği ilana 1,5 ayda 14.000 civarında kadının başvurduğu bilinmektedir. Bu cemiyetin denetimi altında Birinci Ordu’ya bağlı olarak 1916’da kurulmaya başlanan Kadın İşçi Taburu da Osmanlı’da üreten kadınların görünür örneklerinden biridir.

CUMHURIYET IŞIĞINDA ÜRETEN KADINLARIMIZ

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte her alanda olduğu gibi üretim alanında da kadınların önü açılmıştır. 1927’de yapılan Sanayi Sayımı’nın sonuçlarda her 4 işçiden 1’inin kadın olduğu ortaya çıkmıştır. “1927 Sanayi Sayımı sonuçlarına göre, 14 yaşından büyük kadın işçilerin %43.7’si tarımsal kaynaklı ürünler işleyen sanayilerde, %48.1’i ise dokumacılık alanlarında çalışmaktadır. İki faaliyet alanında çalışanların oranı %91.8’i bulmaktadır. 14 yaşından küçük kız çocuklarında ise bu oranlar sırasıyla %70.1 ve %24.5 olup, toplam da %94.6’ya ulaşmaktadır.”

İlerleyen yıllarda özellikle Medeni Kanun’la birlikte gelen yenilikler, kadınların iş hayatındaki yolunu daha da açmış ve eşitliğin sağlanması açısından değerli adımlar atılmıştır.

Tüm bu gelişmelere rağmen günümüzde üretici kadınlarımız kimi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu sorunların en önemlilerinden biri güvenceli ve sürekli istihdamın tam olarak sağlanamamasıdır. Hala istihdama katılamayan kadın sayısı 12 milyon civarındadır. Bunun temelinde ataerkil sistemin yarattığı kültürel kodlanmaların yattığını görmek mümkündür. Günümüzde hala kimilerince “evin reisi” olarak erkeği görülmesi kadının iş hayatına katılımını engellemektedir.

Bu engeli aşarak fabrikada, tarlada, atölyede, mağazada…işgücüne katılan kadınlarımız ise 2020 verilerine göre 4 milyon 7 bin civarındadır. Çalışan kadınlarımızın sendikalaşma oranlarının %6’larda kaldığı gözlemlenmektedir. İşgücü içerisinde emek veren kadınlarımızın günümüzde karşılaştığı en büyük sorunlardan biri “ya anne ya çalışan” olmaya zorlanmalarıdır. Hukuken gebe kadınların 6 aya kadar ücretsiz izin hakkı bulunsa da çoğu kadınımız sonrasında işini kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığı için annelik ve işçilik arasında tercih yapmak durumunda kalmaktadır.

Kadınlarımızın var olma mücadelesinin bir diğer engeli de birçok kesimde aşılamamış olan cinsiyet ayrımcılığının kadınların beceri ve isteklerini gölgeleyecek şekilde devam ediyor olmasıdır.

Var olan sorunların hiçbiri çözümsüz değildir. Örneğin, her işyerine kreşler açarak, kayıt dışı istihdamı ortadan kaldıracak hamlelerde bulunarak, kadın kooperatiflerinin ülke geneline yayılmasını sağlayarak, toplu sözleşmelerde cinsiyet eşitliğini gündeme getirerek, eğitim ve istihdam arasındaki ilişkinin önemini kavrayarak bu sorunları çözmek mümkündür. Bunun için en kısa sürede Üreticinin Milli Hükümetini kuracak devrimci mücadeleye omuz vermek gerekmektedir.

EKMEĞİ YOĞURANLAR GÜLÜ DERENLER

Batı’nın yozlaşmış kültürünün hemen her alanda etkili olmayı denediği günümüzde kadınlarımız tarlada çiftçi, fabrikada işçi, kürsüde akademisyen, mahkemede hakim, hastanede cerrah, sahnede müzisyen… olmaya büyük bir cesaret ve kuvvetle devam etmektedir. Harplerde sırtında mermi taşımış, alanlarda hak mücadelesini haykırmış nenelerimizden devraldığımız ışık bu 8 Mart’ta da yolumuzu aydınlatıyor. Neo-liberal savrulmaların meydanlara kadınla erkeği, devleti, orduyu düşman şekilde sürmesine karşın Anadolu’nun yiğit kadınları emeklerinin, alın terlerinin mücadelesini vermeye devam ediyor. Unu eleyip aş eyleyen, gülü derleyip sevda eyleyen, bebeği kundaklayıp insan eyleyen, heceyi çoğaltıp şiir eyleyen, kıvılcımı harlayıp ışık eyleyen tüm emekçi kadınlarımız günü kutlu olsun. Emeğimizle dünyayı güzelleştireceğimiz nice 8 Martlara…

KAYNAKÇA:

- Makal, Ahmet, 2010, Türkiye’de Erken Cumhuriyet Döneminde Kadın Emeği, Çalışma ve Toplum Dergisi

- Turan, Volkan, 2017, Karl Marx’ta Bölüşüm, Politik Ekonomik Kuram

- Sarısaman, Sadık, Birinci Ordu Birinci Kadın İşçi Taburu

- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

- Sosyal Güvenlik Kurumu

Son Dakika Haberleri 8 mart emekçi kadınlar günü Osmanlı'da kadın işçiler