Vatan Partisi’nden İstanbul Barosu hakkında suç duyurusu
Vatan Partisi MYK Üyesi Avukat Zeynep Küçük, İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri hakkında, DHKP-C üyesi olduğu gerekçesiyle hüküm kurulmuş olan Ebru Timtik isimli şahsa destek açıklaması yaptığı ve hukuka aykırı eylemleri nedeniyle Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
İstanbul Adalet Sarayı Şehit Mehmet Selim Kiraz Yerleşkesi önünde açıklama yapan Zeynep Küçük, şunları söyledi:
"İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu, hakkında DHKP-C üyesi olduğu gerekçesiyle hüküm kurulmuş olan Ebru Timtik isimli şahsa defalarca destek açıklaması yapmıştır.
Bilindiği üzere DHKP-C, makamında şehit edilen Savcımız Mehmet Selim Kiraz'ın da aralarında bulunduğu onlarca kanlı eylem gerçekleştiren ve bu eylemler neticesinde bir çok kamu görevlisi ve sivili katleden bir terör örgütüdür.
Ebru Timtik, Halkın Hukuk Bürosu isimli sözde bir hukuk bürosunda DHKP-C’nin Türkiye sorumlusu Kamile Kayır ile birlikte yakalanmıştır. Üstelik bu ikili hukuk bürosunda kalorifer peteğinin arkasına gizlenmiş bir dehlizde ele geçirilmiştir. Bir hukuk bürosunda gizli bölmenin ne işi vardır? Yine bir avukatın, bir terör örgütünün gri listede aranan lideriyle o gizli dehlizde ne işi vardır?
İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu, bu basit soruyu kendilerine soramıyor mu? Önünde açıklama yaptığımız adliyeye ismini verdiğimiz Şehit Savcı Kiraz’ın katilleriyle olan ilişkisi de ortadadır. Savcı katilleriyle aynı terör örgütünün üyesi olduğu apaçık ortada olan birine resmi açıklamalarla sahip çıkmak açık bir biçimde suçu ve suçluyu övmektir.
İstanbul Barosu gelen tepkiler üzerine bir açıklama yaparak Timtik’in posterinin Baro binasına 'kendilerine rağmen' asıldığını belirtse de bu izah inandırıcılıktan uzaktır. Baro yönetimi eğer isteseydi bunu her türlü kolluk vasıtasıyla engelleyebilirdi. Kaldı ki, bunun bir önemi de yoktur. Baro Başkanı Durakoğlu’nun ve Baro’nun Timtik’in örgütsel nitelik taşıdığı tartışma götürmeyen ölüm orucu eylemine sahip çıkmaları karşısında binaya asılan poster sadece bir ayrıntıdır.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’nun, Ebru Timtik'in ölüm orucu eyleminin bir terör örgütü olan DHKP-C'nin eylem türü olduğunu bilmemesi imkan dışıdır.
Ebru Timtik tarafından, -daha önce de pek çok örneğini gördüğümüz şekilde- örgütün talimatı doğrultusunda başlatılan açlık grevi ile birlikte İstanbul Barosu tüm bu hakikatleri bir tarafa bırakmış ve Ebru Timtik'ten bir yargı mağduru, ezilen ve devlet eliyle hakları gaspedilen bir masum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti mahkemelerini ise siyasi irade talimatıyla hareket eden hukuku ve usulü hiçe sayan bir yapı olarak göstermekten kaçınmamıştır.
İstanbul Barosu Başkanı ve bazı Yönetim Kurulu üyelerinin terör örgütü propagandası için kullanılan metodlara dolaylı yolla destek verdikleri eylemleri bununla da bitmemiştir. Ebru Timtik'in örgütün talimatıyla başlayan ve yaşamını sonlandırmasıyla neticelenen eylemi 'adil yargılanmadığı', 'saçma sapan delillerin karara esas alındığı', 'daha başlamadan talimatla oluşturulan karar' gibi yargı mensuplarını zan altında bırakan, itham dolu, soyut ve hatta adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturan ifadeleri kullanmış ve bu beyanlarını Baro Başkanı sıfatıyla yapmıştır.
Burada belirtmekte yarar görmekteyiz ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin adil yargılanmadığını, temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edildiğini iddia eden vatandaşları için oluşturduğu pek çok yasal başvuru yolu bulunmakta olup, adil olmadığı iddia edilen bir yargı kararı hakkında üst derece mahkemesine müracaat (ki Ebru Timtik hakkındaki ceza halihazırda Yargıtay denetimine sunuludur) edilebileceği gibi, Anayasa Mahkemesi ve hatta AİHM'e başvurulması da mümkündür.
Tüm bu hukuki yollar bir tarafa bırakılarak, örgüt propagandasına hizmet aracı olarak geliştirilmiş olan eylem biçimini Mehmet Durakoğlu'nun kendi ifadesiyle '(...) Canlarını koydular dosyaya (...)' şeklindeki beyanlarla bu eylemin haklı gerekçelere dayandığı algısını yaratarak masumlaştırması ve bir başka deyişle kutsaması hukukçu kimliğine ve işgal ettiği makama yakışmamaktadır. Bunun ötesinde bu açıklama başlı başına suç teşkil etmektedir.
Mehmet Durakoğlu’nun henüz kesinleşmiş bir yargı kararı olmamasına rağmen, devletimizi ve adalet sistemimizi doğrudan hedef alan ve kitleleri adalet sistemimize ve devlete karşı kışkırtan bu açıklamaları İstanbul Barosu Başkanı sıfatını kullanarak yapması temsil yetkisinin açıkça ihlali niteliğindedir.
Sonuç olarak, İstanbul Barosu Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri hakkında hukuka aykırı eylemleri nedeniyle işlem başlatılması için Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduk."