Vatan Partisi'nden, virüsün yıkımına karşı ekonomiyi ve emekçiyi koruyacak program
Vatan Partisi İşçi-Sendika Bürosu, 'Sayın Cumhubaşkanımıza, sendikalara, işçi sınıfımıza ve Türk Milleti'ne önerimiz ve çağrımızdır' başlığıyla yayınladığı bildiriyle, alınması gereken acil önlemleri sıraladı. İşte o bildiri...
SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZA,
SENDİKALARA, İŞÇİ SINIFIMIZA
VE TÜRK MİLLETİNE ÖNERİMİZ VE ÇAĞRIMIZDIR!
Kamuyu ve toplumu hiçe sayan, özel çıkarı, şahısların köşe dönmesini esas alan programlar, bütün dünyada iflas etmektedir. Liberal ekonominin merkezlerinden, İtalya, İspanya, Almanya, Fransa ve Amerika’da kamuculuk sesleri yükselmektedir. Merkezi devletlerdeki gedikleri onarmak, sorunlara kamu yararı, halk yararı gözüyle bakmak kaçınılmaz olmaktadır.
Küresel virüs salgınını da, salgın öncesi başlayan ve salgınla daha da derinleşen ekonomik sorunlardan çıkmanın yolu, devletçilik, kamuculuk ve toplumculuktur. Kapitalizmin merkezlerinde bile yeniden keşfedilen budur.
Ülkemizde iktidarın da salgına karşı bu yönde gayret içine olduğu görülmektedir. Ancak sorunlar ciddidir ve büyümektedir. Cesur olmak, atak olmak gerekmektedir.
Vatan Partisi İşçi-Sendika Bürosu olarak başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, AK Parti iktidarına, TBMM’deki partilere (HDP hariç), sendikalarımıza, işverenlere, işçi sınıfımıza ve Türk Milletine önerilerimiz ve çağrılarımız şunlardır;
İŞÇİMİZİ KORUMA ZORUNLULUĞU
Kamu sektörü ve özel sektörde işten çıkarmalar yasaklanmalı, zorunlu mal ve hizmet üretimi dışında tüm işler en az 15 gün süreyle durdurulmalıdır. Çalışmanın durdurulduğu süre içinde işçilerin ücretleri işveren tarafından tam olarak ödenmelidir.
4447 sayılı Kanunda gerekli değişiklikler yapılarak, işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanmak için işçi açısından gerekli olan koşullar kaldırılmalı, 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren işsiz kalmış tüm işçilere işsizlik ödeneği ödenmelidir.
OLAĞANÜSTÜ KOŞULLAR, OLAĞANÜSTÜ DAVRANIŞLAR VE ÇÖZÜMLER GEREKTİRİR
1) Ekonomik kriz de, virüs salgını da ciddidir. Büyük kuvvetleri, büyük olanakları seferber ederek çözülebilir. Kaynakları verimli kullanmak, acil olmayan bütün harcamaları durdurmak gerekmektedir. Örneğin Koronavirüs ve ekonomi krizinin yakıcı çözümler beklediği bugünkü koşullarda, kaynakların Kanal İstanbul’a ayrılması, çok yanlış bir tercihtir ve uygulanma şansı bulunmuyor.
2) Öncelikle sağlıkta köklü tedbirleri zaman geçirmeden almak lazımdır. İnsan sağlığı para kazanma aracı olamaz, olmamalı. Özel sağlık sistemi terk edilmeli, şirketlerin ve vakıfların elindeki sağlık birimleri kamuya aktarılmalıdır.
3) Genel Sağlık Sigortası uygulamasına son verilmeli, devlet hastanelerinin herkese parasız sağlık hizmeti verebilmesi sağlanmalıdır.
4) Yurttaşlardan randevu, muayene, tedavi ve ilaç için katkı payı alınmasına son verilmelidir.
5) Sosyal Güvenlik Kurumumuzun ilaç fabrikasının kapatılmış olması, insan sağlığının vurguncuların ve yabancı ilaç tekellerinin insafına bırakılması demektir. Milletimizin sağlığı, sağlık tüccarlarının eline bırakılamaz. Sosyal Güvenlik Kurumumuz bünyesinde ulusal ilaç fabrikası bir an önce yeniden açılmalı ve genişletilmelidir.
6) Kamusal görevlerde toplum yararı, verimlilik ve mutluluk esas olmalıdır. İnsanları birbiriyle yarıştıran “performans sistemine” son verilmeli, kolektif emek ve kolektif verimlilik bütün kamu kurumlarında hayata geçirilmelidir.
7) Her ne kadar pandemi sürecinde sağlıkta performans uygulaması geçici olarak askıya alınmış olsa da en ön cephede savaşan sağlık çalışanlarımızın pandemi sonrasında da bu baskıdan uzak çalışması önemlidir. Bu nedenle sağlıkta performans uygulamasına kalıcı olarak son verilmelidir.
8) Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan “ek ödeme”, sağlık çalışanlarının sadece bir kısmı içindir. Takdir edilen virüs riski altında çalışmak ise, sağlıkçıların tamamı risk altındadır. Takdir edilen yüksek efor ise, hastanelerdeki bütün görevliler insan üstü efor harcamaktadır.
Çalışanlar arasında ayrım yapmak, döner sermaye dağıtımındaki haksızlığı daha da büyütecektir.
Devlet aklı da kabul etmez bunu, vicdan da. Sağlık çalışanlarına düşünülen iyileştirme ve döner sermaye olanakları, ayrımsız bütün sağlık çalışanlarını kapsamalıdır.
9) Hastanelerde 696 Sayılı Kararname kapsamında çalışanlar, öncesinde olduğu gibi, salgına karşı mücadelede de diğer personel ile omuz omuza çalışmaktalar. Ancak hiyerarşide en alttalar ve büyük haksızlıklara uğramaktalar. Bu kesime yapılan haksızlıklar artık son bulmalı, öncelikle gerçek manada kadroya geçirilmeliler. Sağlık sektöründeki “en alttakiler” uygulaması artık son bulmalıdır.
10) Virüsle mücadelenin bir dönemi kapsayacağı dikkate alınırsa, uzmanlaşma ve başarı için, ihtiyaç duyulan her yerde yalnızca korona hastalarını tedavi edecek “Pandemi Hastaneleri” belirlenmelidir. Böylece, kronik hastalar ve acil tedavi gerektiren diğer sorunlar için öbür hastanelerden yararlanma da sürebilecektir. Böylece diğer hastalara ve sağlık çalışanlarına Covid-19 bulaşma riski düşürülecektir.
11) Belirginleşerek önümüze gelen, salgın sırasında da ertelenemez olan diğer sorun, eğitimdeki çok başlılıktır. Eğitim milli bir görevdir, silahlı kuvvetler kadar önemlidir. Eğitim ve öğretim özel amaçlara ve özel çıkara terk edilemez.
Bütün okulların Milli Eğitim Bakanlığına devredilmesi şarttır, hızlı bir programla uygulanmalıdır.
12) Öğretmenler arasında hukuka, Türk Milletine ve insanlığa yakışmayacak çifte muamele söz konusudur. Virüs salgını yüzünden tatil edilen okullardaki kadrolu öğretmenlerin ücretleri devam ederken, “ücretli öğretmenlerin” ücretleri devam etsin mi etmesin mi tartışması bile yapılabilmiştir. 83 bin ücretli öğretmenin karşılaştığı bu durum, eğitim sistemimizdeki faciayı göstermektedir.
13) Ücretli öğretmenler kadroya geçirilmeli, bütün öğretmenler aynı statüye ve haklara kavuşturulmalıdır. Yeni atamaların tamamı artık kadroya yapılmalıdır.
VİRÜS SALGININA KARŞI ÖNLEMLER
TC. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 23 Mart 2020 tarihinde “İşyerlerinde Koronavirüse (Covıd-19) Karşı Alınması Gereken Önlemler” başlıklı bir genelge yayınladı. Toplu çalışılan fabrika ve büro gibi yerlerde alınması gereken önlemler sıralanıyor. Yerinde düşünceler. Ancak hayata geçmesi ve işyerlerinde salgını önlemesi mümkün görünmüyor.
14) Bakanlık önlemleri sadece işveren, işyeri doktoru, iş güvenliği uzmanı ve varsa temsilciden oluşan heyetlere bırakmaktadır. Uygulamayı denetlemek için görevlendirilen bir devlet birimi söz konusu değil. Uygulanmaması halinde bir yaptırım söz konusu değil. Temenniler manzumesi niteliğinde.
Oysa toplu çalışılan yerlerde sadece bir kişinin virüse yakalanması, hem oradakileri, hem de onların ailelerini tehdit eden katlamalı bir sorun olacaktır. Durum, sokağa çıkan birinin taşıdığı riskten çok daha fazla ciddidir.
15) Bakanlık fabrika, atölye ve bürolarda salgını önlemede, mülki amirleri ve belediye başkanlıklarını yetkilendirmeli ve sorumlu kılmalıdır.
16) İş müfettişlerinin sayısının hızlı bir denetim için yetmediği ortadadır. Olağanüstü dönemler olağanüstü tedbirler gerektirir. Görevi ve yetkisi tanımlanmış yeterli sayıda “fahri müfettiş”, zaman geçirilmeden devreye sokulabilir.
17) İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları, işverenin ücretli çalışanıdırlar. Bu nedenle görevlerini layıkıyla yerine getirmeleri mümkün olamıyor. İşverenlerden sağlanacak primlerle bir fon kurulması, işyeri hekimlerinin ve iş güvenliği uzmanlarının ücretlerini işverenden değil, bu fondan alması sağlanmalıdır. Aksi halde bakanlık genelgeleri de, iş güvenliği de, işçi sağlığı da sözde kalacaktır, kalmaktadır.
18) Sektörleri, iş türlerini ve üretim koşullarını tanıyanlar bilir ki, sağlığa uygun olmayan kimi işyerleri, sosyal mesafenin mümkün olmadığı kimi çalışma koşulları söz konusudur.
Yüzde 34’e varan kaçak işçi de kayıt dışı işletmelerde ve sağlıksız koşullarda çalışmaktadır.
Sayıları üç milyonu geçen yabancı kaçak işçilik de dikkate alındığında, çalışma koşullarını ve işçinin karşı karşıya olduğu virüs riskini anlamak mümkün olabilir.
Sadece kayıt dışı işçiliğin olduğu yerlerde değil, orta ve küçük işletmelerin büyük kısmında da, üretim alanları, servis, yemekhane, soyunma odası, dinlenme odası, tuvalet gibi alanlarda sosyal mesafenin ve yeterli hijyenin sağlanabilmesi, işçi sağlamca eğitilse dahi yetmeyebilir.
19) Toplumla ilişkinin yoğun olduğu işlerde, örneğin kargo, market ve banka çalışanları, elektrik, su ve doğalgaz sayaç okuma görevlilerinin kendileri de virüse karşı korumasızlar, virüsün yayıcısı olma riskini de taşımaktalar. Bu tür çalışma koşullarını özel olarak ele almak gerekmektedir.
20) İtalya’da bütün fabrikaların durdurulması da düşünülürse, sonuç alıcı önlemlere gerek olduğu açıktır.
21) Kamuda çalışmanın en alt seviyeye düşürülmesini gerekli kılan zorunluluk, özel sektörde de “elzem olmayan mal ve hizmetlerde” bir süre üretime ara verilmesini, nöbetleşe çalışma, yarım zamanlı ve uzaktan çalışma gibi seçeneklerin devreye sokulmasını gerektirmektedir.
22) Üretimi-hizmeti sürdürmek durumunda olan işyerlerinde, Bakanlığın “İşyerlerinde Koronavirüse (Covıd-19) Karşı Alınması Gereken Önlemler” başlıklı genelgesinin tavizsiz uygulanması sağlanmalı.
23) Hamile, süt izni kullanan, engelli, 50 yaş ve üzerindeki çalışanlar, 12 yaşından küçük çocuğu olan anne veya babadan biri, ücretli izinli sayılmalıdır.
24) Tüm işyerlerinde risk değerlendirmesi ve acil durum planları yenilenmeli, tüm çalışanlara virüs salgını bilgilendirmesi ve eğitimi yapılmalıdır. İşyerlerinde koronavirüs testinin yapılması dahil tüm sağlık önlemleri arttırılarak azami düzeye yükseltilmelidir.
25) İşyerlerinin büyük kısmında işçilere maske, sabun, eldivenin hala verilmediği, sosyal mesafe ve hijyen kurallarının dikkate alınmadığı bilinerek bakanlık genelgesinin süratle uygulanması sağlanmalıdır.
VİRÜS SALGINI, İŞÇİ HAKLARINDA GERİYE GİDİŞE NEDEN OLMAMALI
26) Büyük bir işsizlik dalgası gelmektedir.
Salgına karşı tedbir olarak kapatılan işyeri sayısı, İçişleri Bakanlığının verileri ile 149 bin 382’dir. Ortalama 2 kişinin çalıştığını düşünürsek, en az 300 bin işçi işsiz kalmıştır.
Organize sanayi siteleri büyük ölçüde kepenk kapattılar. İşçiler işten çıkarılıyor ya da ücretsiz izne gönderiliyor.
AVM’ler, şubeleri de olan büyük giyim mağazaları kepenk kapattılar. İşçiler işten çıkarılıyor ya da ücretsiz izne gönderiliyor.
Başta metal, tekstil, deri, seramik, tuğla, inşaat, gemi sanayi, enerji, turizm, gıda, olmak üzere çok sayıda sektörde orta ve küçük işletmelerde işçiler ya işini kaybetti, ya da ücretsiz izne çıkarılıyor.
Otuz büyük ilde şehirlerarası ulaşımın durması, şehir içi ulaşımı sürdüren özel otobüs, minibüs, taksinin boşa çıkması, boş kalan oteller, otomobil fabrikalarının üretimlerini askıya alması ile onlara üretim yapan yan işletmeler, çok sayıda işçiyi ücretsiz izne çıkarmakta ya da işten atmaktadır.
Çiçek, simit, mısır satıcıları, boyacılar, kağıt toplayıcıları gibi gündelik çalışanlar salgından bu yana evlerine ekmek götüremez durumdalar.
Özetle, büyük bir işsizlik dalgası gelmektedir.
Salgın öncesinden farklı olarak, salgın geçinceye, ekonomi düze çıkıncaya kadar, işini kaybedenin başka yerde işe girme şansı yoktur.
Sonuç olarak, büyük bir işsizlik dalgası ve hukuk dışı ücretsiz izinlerle milyonların aç kalması gibi bir sorun önümüzdedir.
İşsizlik, Sayın Cumhurbaşkanından siyasi partilere, meslek odalarından sendikalara kadar topyekûn kafa yorulması gereken bir sorundur, salgın kadar ciddidir.
27) Krize giren bu sektörlerin veya işletmelerin desteklenmesi yerindedir, şarttır. Ancak İşsizlik Fonu’nun dışında başka kaynaklar yaratmak, servet vergisi gibi tedbirleri düşünmek gerekmektedir.
28) Ekonomi ve sağlık sebebiyle yaşanan bunalımı fırsat sayan kimi işverenlerin işçilerin çalışma koşullarını ve ücretlerini törpülemeye kalkmasına fırsat verilmemelidir.
29) Tazminatsız işçi çıkarmaların elverişli zemini sayanlara fırsat verilmemelidir.
30) Belediyelere bağlı imtiyazlı şirketlerde, KİT’lerde, PTT ve İller Bankası gibi özel bütçeli kuruluşların alt işverenlerinde görülen zorla ücretsiz izin uygulamasından vazgeçilmeli, dönüşümlü çalışma gerçekleştirilmeli.
31) İşsiz kalan, ücretsiz izne çıkarılan ve gelir kaybına uğrayanların elektrik, su, doğalgaz, iletişim faturaları, kredi kartı ve tüketici kredisi taksitleri, ek faiz bindirilmeden salgın süresince ertelenmelidir.
32) Salgınla mücadele dönemindeki karantina hali, SGK ve Bakanlık tarafından "hastalık hali” kapsamına alınmalı ve bu sürede çalışanların gelir kaybı önlenmelidir.
33) Ücretsiz izin yasadışıdır. İmzalamak zorunda kalan işçi işten atılma korkusu ile imzalamaktadır. Bakanlık, işverenleri uyarmalı, işçilerin mağduriyeti engellenmelidir.
34) Kısa çalışma ödeneği için yapılan düzenleme yerinde olmuştur. Benzer bir düzenleme 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Yasasında da gerekmektedir. Yasada değişiklik yapılmalı, işsizlik ödeneğinden yararlanma koşulları yumuşatılmalı. Son üç yıl içinde 120 gün sigortalı olarak çalışan ve son 60 günde aralıksız sigortası bulunanların yararlanabileceği hale getirilmelidir.
35) İşsizlik ödeneği süresi artırılmalıdır.
36) İşsizlik Sigortası Fonunda 131 milyar TL bulunmaktadır. O paranın amacına uygun olarak işini kaybeden ya da gelir kaybı yaşayanlar için kullanılması halinde, geniş işçi kitlelerinin ihtiyacını aylarca karşılaması mümkündür.
37) Suriye ile ilişkiler bir an önce düzeltilerek, misafir konumundaki Suriyelilerin ülkelerine dönmesi sağlanmalıdır. Böylece kayıt dışı yabancı işçilik yükü de epeyce hafiflemiş olacaktır.