Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek: 28 Mayıs'ta tarafsız kalanlar mücadele dışında kalır
'ABD, Erdoğan'ı devirmek istiyor. Vatan savunması süreci devam ediyor. Türkiye'nin muhafızı biziz. Erdoğan'a oy ver diyerek Atlantik Cephesi'nin karşısına dikiliyoruz. 28 Mayıs cephesinde en önde biz varız. Sağımıza, solumuza da dönüp diyoruz ki, artık bu yalpalamalara, denge siyasetlerine son verin
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, genişletilmiş il ve ilçe başkanları toplantısında bine yakın kadroya 28 Mayıs'ta düzenlenecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında Merkez Karar Kurulu'nun aldığı kararın gerekçeleri ile ilgili sunum yaptı. Dün Perinçek'in sunumunu sayfalarımıza taşıdık, bugün de soruları ve yanıtlarını yayımlıyoruz.
ZAFERLERİMİZ OYDAN DAHA KIYMETLİ
- Oylarımız neden düştü?
Vatan Partisi ittifaklar içinde yer almadı, alamadı. Seçmen, ittifaklar dışındaki partileri seçime katılmış gözüyle görmüyor. İttifaklar içinde yer aldığınız zaman yüzde 7 barajını aşacağını görüyorsunuz. Bu soruyu soran arkadaşıma şunu söyleyeyim. Vatan Partisi'ne olağanüstü büyük bir sevgi var. Bu parti, Ermeni soykırımı yalanını bitirdi. Bu, 15 milyon oydan kıymetlidir. Bu parti, Silivri duvarlarını yıktı. Bu da 15 milyon oydan daha kıymetli. Bu parti, Silivri duvarını yıktı. O da 15 milyon oydan daha kıymetlidir. Bu parti, 15-16 Temmuz'da o Amerika saldırısını, tertibini yüz geri etti. Bu da 20 milyon oydan daha kıymetli. Bu parti, doğru yolda, doğru mevzide, doğru konumda... Savaşlarda çeşitli muharebelerden geçerek ilerliyoruz. Bu partinin kıymetini bilin. Bilenlerle ilerleyeceğiz.
Türkiye, 2015 yılında ray değiştirdi. Tayyip Erdoğan, BOP eş başkanıydı. Erdoğan'ı bu tarafa kazandık. Kazanan da Vatan Partisi'dir. Kitlelerin bilincinde BOP eş başkanı olan Türkiye'yi mahveden bir Tayyip Erdoğan var. Toplumun bilincinin değişmesi öyle kolay olmuyor. Bunun oylara yansıması zaman alacaktır. Çünkü halk kendi tecrübeleriyle Tayyip Erdoğan gerçeğini de görüyor. Vatan Partisi de o bilinç değişmesine önderlik eden parti. Onun hapishanelerinde yatan, onunla mücadele eden ama 2015'ten sonra o saflaşmayı gören yine Vatan Partisi'dir.
'28 MAYIS'TA ÜÇÜNCÜ YOL YOK'
- Türkiye cephesinde olmanın tek yolu Erdoğan'ın yanında mı savaşmaktır?
Çok yanlış. Türkiye cephesinde olmanın tek yolu diye bir şey demiyoruz. 28 Mayıs için soruyorsanız, Türkiye cephesinde olmanın Erdoğan'a oy vermek dışında hiçbir yolu yok. Çünkü orada iki oy var. Bir oy Atlantik'e bir oy Türkiye'ye. Üçüncü bir oy yok. 28 Mayıs'ta 12 saat sandığın kurulduğu sabahtan akşam kapandığı zamana kadar Türkiye cephesinde olmanın yolu Erdoğan'a oy vermek.
İsterseniz siz kenara çekilin, bertaraf olursunuz, o lekesiz olmak diye sığındığınız yolun sonunda Atlantik'in kuyularında olmak da var. Çünkü siz ön cephede olmaktan vazgeçiyorsunuz.
- Cephe Amerika'yla Türkiye arasında ise HÜDA PAR'ı neden gündemde tuttuk?
Dünya ölçeğinde olan büyük cephe Amerika'yla Türkiye arasında ama bir de milli güçlerin arasındaki cephe var. Geminin içindeki kaptanlık mücadelesi. Bu aynı zamanda Türkiye cephesiyle de bağlantılı. HÜDA PAR'ı ittifaka alanlar o gemiyi selametle hedefine götüremezler. Amerikan emperyalizmine karşı Tayyip Erdoğan'la beraberiz. Ama HÜDA PAR'ı Cumhur İttifakı'na aldığı yerde de Erdoğan'ın karşısındayız. Hep Tayyip Erdoğan'dan yana olursanız kuyrukçu olursunuz. Karşı olduğunuzun yanında olduğunuz ya da yanında olduğunuzun karşısında olduğunuz zamanlar vardır.
MUSTAFA KEMAL ÜÇÜNCÜ TARAF OLMADI
- Saltanat ile İttihat Terakki arasında Mustafa Kemal üçüncü taraf değil miydi?
Hayır, bu o kadar vahim bir yanlış ki, hiç tarihle doğrulanmayan bir. Mustafa Kemal İttihat Terakki'nin üyesiydi. İkincisi İttihat Terakki'nin bir generali olarak cephelerde canavar gibi savaştı. Üçüncüsü aynı bizim yaptığımız gibi, 1. Dünya Savaşı'nda bir Osmanlı subayı olarak savaşırken bir yandan da İttihat Terakki'ye eleştiri yapmak gerektiği zaman o eleştirilerini de yaptı. Mesela 16 Eylül 1916 tarihinde Suriye, Irak Cephesi'nden Ferhat Paşa ve Enver Paşa'ya yazdığı mektubu, Atatürk'ün Bütün Eserleri'nden bulun, okuyun. Çok önemli bir mektuptur. Mustafa Kemal'in, hep doğru ve haklı olduğu doğru değil. Bazı konularda da Talat Paşa, Enver Paşa haklıydı. Körü körüne bir Mustafa Kemal hayranlığı budalalığı da bilimsel değildir ve Mustafa Kemal tarafından da hiçbir şekilde onaylanmaz. Kemalist Devrim dizisinde sekizinci kitabım var. Birinci Dünya Savaşı ve Türkiye diye. Örneğin orada İttihat Terakki, 29 Ekim 1914 günü Karadeniz'e çıkıp Rus donanmasına karşı savaşı açarak çok doğru yaptı. Bu Enver Paşa'nın Talat Paşa'nın o zamanki İttihat Terakki hükümetinin dahiyane bir tavrıdır. Mustafa Kemal Paşa daha sonra bunları değerlendirirken o berraklıkta değil.
DEVRİMCİ PARTİDE KARAR VE DİSİPLİN
- Merkez Karar Kurulu toplantısı neden bu toplantıdan önce yapıldı?
O toplantıyı yapmadan hep sizlerle konuştum. Biz bu partinin liderleriyiz. Bu partinin liderlerinin bu partiye önderlik etmek diye bir görevi var. Bu toplantıyı da onun için yapıyoruz. Biz liberal bir parti değiliz. Öncü partiyiz. Öyle bir devrimci parti yok. Öyle bir Mustafa Kemal de yok. Mustafa Kemal Anadolu'ya geçtikten sonra halka sorsaydı silahlı mücadele yapabilir miydi? Çolak olan, topal olan anasını kaybetmiş, evinde bir şeyi kalmamış fakir fukara bir halka deseydi 'Ey halk silahlı mücadele yapalım mı?' Oylama yapsaydı öyle bir silahlı mücadele olur muydu? O halkı Mustafa Kemal ikna etti ve silahlı mücadeleye sevk etti. Eskişehir Kütahya muharebelerinden sonra kırk bin asker cepheden kaçtı. Kaç askerin firar ettiği veya askerden kaçtığı için kurşuna dizildiğini biliyor musun?
Siz genel kurultaylarda liderlerinizi seçiyorsunuz. Vatan Partisi genel başkanı olarak ben siz ne derseniz onu yapacak bir adam değilim. Bir görevim de size önderlik etmek, sizi ikna etmek, doğru yolda seferber etmek. Bunun tersini diyen arkadaşlar varsa liberal partilere gitsinler. Bu partinin önderlerine verdiğiniz görev tabana soru sormak mı? Bu soruyu soran arkadaşa da şunu söyleyeyim. Bu partiyle devamlı beraberiz. Sizlerle görüşerek. bu kararları alıyoruz.
- Devrime giden yol değişim ile olur. Atlantik Cephesi'ndekileri çok daha çabuk değiştirip dönüştürürüz. Erdoğan'a vereceğimiz oylardan daha sonra utanmaz mıyız?
Ben değişime, Kılıçdaroğlu'na oy vereceğim diyor. Bu fikrini değiştirmesini öneriyorum. Kendisini bulup arayacağım da ama eğer sandığa gidip değişime Kılıçdaroğlu'na oy verirse biz de disipline vereceğiz. Liberal bir parti değiliz. Kararlarını uygulamayan bir parti, devrim yapamaz.
Erdoğan'a oy vermezsek önümüzdeki süreçte cephenin dışında kaldığımızı görürüz ve herhalde bundan utanmamız gerekecek.
SAVAŞAN MİLLİ CEPHE
- Erdoğan Türkiye'nin önceliklerine yanıt verebilecek mi? HDP'nin kapanması, NATO'dan çıkılması, Kırım'ı tanır mı? Hiçbir şey yapmadan mı milli olacak?
Türkiye'nin bu saydığınız öncelikleri için Vatan Partisi mücadele edecek. Erdoğan milli cephede... Bunun açık kanıtı Amerika'nın onu hedef almasıdır. Erdoğan FETÖ ile beraber bizi hapse atmıştı. Sonra Silivri duvarını yıktık. FETÖ'nün yanından ayrıldı. Bizim tarafa geçti. FETÖ'yü hapse attı. Hangi cephedeymiş Erdoğan?
Erdoğan Kürt açılımını yaptı. Biz dedik ki bu yanlıştır. Bu iş böyle değil silahla olur. 24 Temmuz 2015 günü Erdoğan hükümeti PKK'nın üzerine silahla yürüme kararı aldı. Amerika'yla karşı karşıya geldi. Demek ki milli cephedeymiş. Şu anda Türk askeri Amerika'yla dolaylı savaşta şehitler veriyor.
FETÖ'yle savaşmak, bir şey yapmak değil mi? PKK'yla savaşmak, bir şey yapmak değil mi, Rusya'yla beraber olmak bir şey yapmak değil mi? Amerika niye onu hedef alıyor? Bir şey yapmadığı için mi? PKK ve FETÖ ile Amerika'yla savaşıyor. Ama Vatan Partisi gibi Doğu Perinçek gibi savaşmıyor. Onun için yalpalıyor.
- Üçüncü yol politikası izlemedik dediniz. 11. Kurultay sloganımız "Ne AK Parti ne Altılı Masa", bu üçüncü yol değil mi?
Hayır. Bu, Türkiye cephesinin o zamanki sloganı. Türkiye cephesi içerisindeki bölünmede bir tavır. 11. Kurultay bu slogandan ibaret değil. O kurultay raporunu okuduğunuz zaman az önce anlattığım her şey var. Ne AK Parti ne Altılı Masa derken biz AK Parti'den farklı olarak milli cephede ayrı bir seçeneği temsil ediyoruz diyoruz. Bu, bugün de doğru. Doğru olduğumuzu nasıl ifade ediyoruz? 28 Mayıs'tan sonra yapıcı muhalefet yapacağız diyoruz. Her taktik dönemin kendine özgü çözümleri vardır. 11. Genel Kurultayımızın kararı doğrudur. Bu kurultay kararını değerli arkadaşımızın daha dikkatli okumasını rica ediyorum.
'TESLİMİYETİ KABUL ETMİYORUZ'
- Erdoğan kaybederse denge bocalama sona erer mi?
Erdoğan kaybederse başka boyutlarda bu savaş yine bizim zaferimizle sonuçlanacaktır. Ama savaşlarda şu var mı? Düşman Bursa'yı alsın, Eskişehir'i de geçsin. Polatlı'ya, Haymana'ya gelsin. Hatta Ankara'yı da alsın. Kayseri'ye kaçardık. Kayseri'den tekrar büyük savaşlar verirdik. Daha sıcak mücadele olur. Böyle bir mantık var mı? Savaşın her döneminde belli bir mevzi tutulur. O mevzi korunmaya çalışılır. O mevzide tutunamıyorsan "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır" denir. Daha geri mevzilere çekilinir. Ama düşmanın ilerlemesi bizi daha ateşli kılar, daha sıcak mücadelelere yöneltilir demek kadar , savaş mantığına uymayan bir şey olmaz. O zaman Yunan İzmir'in yanına çıktığı zaman niye savaşıyorsun. Ankara'ya kadar gelsin, Ankara'yı da alsın. Böyle bir savaş yok. Savaşın hiçbir aşamasında teslimiyeti kabul etmiyoruz.
'FETÖ VE PKK'YLA BİRLİKTE OY VERMEK İHANETTİR'
- Karara yürekten katılıyorum. Ancak ilk turda Erdoğan'ın desteklenmesi kararı alınmamasına katılmıyorum. Erdoğan'ı desteklemediğimiz için Kılıçdaroğlu'nun seçimi kazanması gibi bir sonuç ortaya çıksaydı vebali kime ait olacaktı?
14 Mayıs'ta biz parti olarak seçime giriyorduk. Ve orada oy kazanma diye bir hedefimiz vardı. Erdoğan'ı destekleseydik, bütün Türkiye'de Vatan Partisi seçime girmiyor diye reklamı yapılacaktı. Ve bundan çok büyük zararlar görecektik. Biz bu cumhurbaşkanı seçeneklerinin Türkiye'nin sorunlarını çözemeyeceğini söyleyerek üyelerimizi ve dostlarımızı serbest bıraktık. Yine de Erdoğan Türkiye'nin sorunlarını çözer demiyoruz. Ona yapıcı muhalefet yürüteceğiz diyoruz. Sorunları biz çözeriz.
Türkiye, 28 Mayıs günü içine girdiğimiz Milli Demokratik Devrim sürecinde bir muharebeden geçecek. Orada Atlantik kuvvetlerinin hayal kırıklığına uğraması, PKK ve FETÖ'nün hayallerinin gömülmesi çok önemli. Sizin vicdanlarınıza, vatanseverliğinize sesleniyorum, PKK ve FETÖ'yle beraber oy vermek utançtır, ihanettir bu ülkeye. İhanet değilse bu şehitler niçin veriliyor? Kemal Kılıçdaroğlu'na oy vererek mi, PKK'ya karşı, FETÖ'ye karşı tavır alıyorsunuz? Yoksa Tayyip Erdoğan'a oy vererek mi? Hayır ikisini de beğenmiyorum diyorsanız o zaman bu savaşta tarafsız oluyorsunuz. Tayyip Erdoğan, FETÖ ve PKK'yla savaşıyor. Yalpalıyor. O da doğru. Ama savaşıyor. Cumhurbaşkanı olarak onun kumanda ettiği siyaset Türk Silahlı Kuvvetleri'ni PKK'nın üzerine sürüyor. Türk polisini, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni FETÖ'nün üzerine sürüyor. FETÖ darbe yaptığı zaman da kelle koltukta onlarla karşı karşıya.
'KÜLTÜREL PLANDA DA ABD İLE KARŞI KARŞIYAYIZ'
Türkiye emperyalizmle cephe cepheye. Ekonomide, güvenlikte, hangi soruna yönelsek karşımızda ABD’yi buluyoruz. Kültür planında da öyle. ABD, yozlaşma, eşcinsellik erkek ve kadın dışında cinsiyetler, bencillik, bireycilik dayatıyor. Türk milletine, erkek ve kadın dışında cinsiyetler İstanbul Sözleşmesi'yle de dayatılmıştır. Burada da cepheler çok açık. Kılıçdaroğlu tarafı LGBT'yi savunuyor. Serbestçe propaganda edilsin, örgütlensin istiyorlar. Türkiye tarihinde olan Türkiye İşçi Partisi geleneğine de ihanet eden bir parti çıktı. LGBT'yi savunuyor.
'AYNI GEMİDEYİZ'
23 Eylül 2018'de aynı gemideyiz demiştik. O tarihi bir karardır. AK Parti'yle, MHP'yle, Türk milletinin diğer unsurlarıyla, işçilerle, çiftçilerle Türk Silahlı Kuvvetleri, polis falan, yani milli olan o gemideyiz, milli gemideyiz. Bu gemide kaptan biz olursak zafere ilerleriz. Üreticilerin Milli Hükümeti'ni kurarak Türkiye'nin sorunlarını çözeriz. O geminin dışına çıkarak, diyelim ki, bir salın üzerine geçerek falan oradan hükümet olma imkanı yok. Çarkçısı, tayfası, o geminin personeli içinden kaptan çıkacak. Amerikan gemisi gelip Türkiye gemisini ele geçirdiği zaman siz iktidar olamazsınız. Amerika kendi adamını getirir, sizin geminizdekileri esir eder. Vatan Partisi'nin büyümesi, hedeflerine ulaşması, iktidar olması, kaptan olması o geminin içindeki tavırlarıyla ama o geminin selametini savunmadaki, kararlılığı, cesareti, ahlakı, erdemleri kabiliyetleriyle mümkündür. O geminin dışına çıktığınız, üçüncü bir kuvvet olduğunuz zaman o gemideki kaptanlık mücadelesini de terk edersiniz. Bazı arkadaşlarımız biz üçüncü kuvvet olalım. Bunlara bulaşmayalım. Ama insanlık tarihini incelediğimiz zaman savaşlarda, devrimlerde öyle başarıya götüren üçüncü bir yol yok. Ya o taraftasın ya bu tarafta.
İstiklal Savaşımız çok önemli bir tecrübe. Atatürk'ün önderlik ettiği bir cephe var. Bir de düşman cephesi var. Bir takım komünistler var. Belli miraslar bıraktılar ama çok büyük yanlışlar. Anadolu'da Atatürk devrimci karargah kuruyor, silahla savaşıyor. İstanbul'da bizim komünistler, vatmanlara, işçilere bildiri dağıtıyor. Bugünkü bir takım komünist partilere çok benziyor. Adam savaşıyor orada, onlarsa bildiri dağıtıyor. Eskişehir'de Yeniçağ diye bir gazete çıkartıyorlar. Kendini Atatürk'ten ayırmaya çok önem veriyor. Lekelenmemek için onunla yan yana durmuyor. O da, üçüncü bir güç olma iddiasında, cephede değil. Cephede olmayınca üçüncü güç de olmuyor zaten. Mustafa Suphi gibi, hazin ve trajik bugün de kederle andığımız yanlışlar yapılıyor.
Şimdi Savaş tehditlerinin de olduğu bir Türkiye'deyiz. Böyle bir durumda milli olan cephede yer almayıp da o geminin dışına çıkıp üçüncü bir kuvvetiz falan dediğiniz zaman, intihar olur.
'ÖN CEPHEDE SAVAŞIYORUZ'
"Cumhur İttifakı bizi reddederek bir tercih yaptı. ABD'den korktular. E peki bu Amerika'dan korkanlarla olur mu? Bütün savaşlar korkaklarla yapılır. Bütün savaşlarda yüz askerin varsa on beşi yiğittir. 85'i korkaktır. Komutanlar, aslanlarım, yiğitlerim diye hitap ederken de bilir ki, o aslanlarım dediği adamların yüzde sekseni aslan değil. Yüzde yirmisi, yüzde onu aslan. Ama herkesi aslan yapmaya çalışıyor.
Vatan Partisi müdahaleci bir parti. Bu sürecin bir tane müdahale seçeneği var. Atlantik Sistemi'nin taarruzuna, Tayyip Erdoğan'ı yıkma girişimine karşı en ön cephede tavır almak. Hatta AK Partililerden de, MHP'lilerden de daha ön cephede yer almak. Zaten böyle olmadı mı? Foreign Policy, bu yılın başında seçimler için "Kan banyosu olacak" dedi. Etrafındaki kurmayları ona bu haberi iletmedi. Şule Perinçek iletti. Tayyip Erdoğan'ın Amerika'nın hedefi olduğunu kendi kurmayları, kendi çevresi propaganda etmiyor. Bunu başından itibaren Vatan Partisi propaganda ediyor. Neden? Onlar Amerika'nın kendilerini hedef almasından korkuyorlar. Vatan Partisi gerçeklere dayanan bir siyaset yürütüyor.
Vatan Partisi, Rand Corporation raporlarını açıkladı. "Kan banyosunu" açıkladı. Batı basınının Tayyip Erdoğan'ı hedef alan bütün yayınlarını, Amerikan devlet adamlarının Erdoğan'ı hedef alan, 'devriceğiz" diyen ifadelerini falan hepsini açıkladı. Bunun gereğini yapmayacak mı? Aydınlık, Ulusal Kanal bunları tarafsız kalmak için mi haber yapıyor? Niye bunları açıklıyorsunuz? Siz de üstünü örtün. AK Parti açıklamıyor, MHP açıklamıyor, düşman taraf zaten hiç açıklamıyor. ABD, Türkiye'nin başındaki cumhurbaşkanını devirmek istiyor. Peki senin görevin ne? Senin burada bir mevzin yok mu? Ülkenin başına birilerini getirmek istiyorlar. Türkiye'nin muhafızı biziz. Erdoğan'a oy ver diyerek Atlantik Cephesi'nin karşısına dikiliyoruz. 28 Mayıs hedefinin karşısında en önde biz varız. Sağımıza, solumuza dönüp diyoruz ki, artık bu yalpalamalara, denge siyasetlerine son verin. "
'HALKA OY ÇAĞRISI YAPACAĞIZ'
"1960'lardan beri çeşitli partileri, devrimcileri, devrimci örgütleri tanıdım. 68 gençlik lideriydim. Arkada kalan 70 yıla yakın süreç içerisinde şu anda Vatan Partisi'nde bulunan kadrolar kadar nitelikli, öncü karakteri olan, erdemli, fedakar, mücadeleci, ahlaklı, cesur kadrolar görmedim. Kendi kıymetimizi iyi bilelim. Kendimize güvenelim. Önümüzdeki dönem kendimizi hırpalayarak ve bu üstün niteliklerimizi unutarak yapabileceğimiz işler yok, kendimize güvenerek başaracağız. Adım gibi biliyorum. Vatan Partisi, milli kuvvetlerin program olarak, fikir olarak, önderi konumundadır. Eylemde de birçok alanda önder olmuştur. Silivri duvarını yıkarken, Ermeni soykırımını yalanını yok ederken 15 Temmuz gecesinde...
Burada yalnız başına oy ver çağrısı yapmıyoruz. Bütün yerel örgütlerimiz, illerimiz, ilçelerimiz basın toplantıları ve başka araçlarla da halka oy çağrısı yapacaklar. Ziyaretler yapacaklar. Bu tavrı aldığımız zaman toplumun emperyalizme, Amerika'ya direnen kesimlerinde çok büyük destek alıyoruz. Yapan illerimiz var çok başarılı. Merkez Karar Kurulumuzun aldığı kararı toplumumuza ulaştıracağız.
Önümüzdeki dönemde bizi çok büyük ve tarihi görevler bekliyor. Bu tarihi görevlerin de hakkından geleceğimizi çok iyi biliyorum. Vatan Partisi ilerleyecektir ama zorlu süreçlerden geçerek o zorluklara hepimiz hazır olacağız ve hazırız."