Venezuela iktidar partisi milletvekili Daza’ya sorduk: Latin Amerika’da neler oluyor?
Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi Milletvekili Roy Daza, ABD'ye boyun eğmediklerini, Latin Amerika'nın birliği düşüncesinin kıtanın yeniden gündeminde olduğunu söyledi. Daza, Türkiye ile ilişkilerin giderek güçlendiğini ifade etti.
Venezuela Bolivar Cumhuriyeti 21 Kasım’da eyalet valisi ve belediye başkanlığı seçimlerine gidiyor. Federal yapıya sahip ülkede 23 eyalet valisi, belediye başkanları ve belediye meclisleri seçilecek.
Seçimleri 4 yıldır boykot eden muhalefet partileri bu seçimlere katılmaya karar verdi. 14 Ağustos’tan bu yana hükümet ve muhalefet arasında bir diyalog süreci de yürütülüyor. Çoğunlukla Meksika’da gerçekleşen bu toplantılarda ortak açıklamalar da yayımlandı. Diğer yandan Latin Amerika’da ABD karşıtlığı hız kesmeden devam ediyor. Son olarak Nikaragua, ABD yönetimindeki Amerikan Devletleri Örgütü’nden (ADÖ) ayrıldığını duyurdu. Venezuela’nın devrimci lideri Hugo Chávez, ADÖ’ye karşı CELAC (Karayip ve Latin Amerika Devletleri Örgütü) adlı bu bir uluslararası kuruluşu hayata geçirmişti.
‘VENEZUEA-TÜRKİYE
İLİŞKİLERİ OLUMLU’
Yunus Soner: Türkiye-Venezuela ilişkileri ile başlayalım isterseniz…
Venezuela ile Türkiye arasında ilişkilerin her alanda, siyasi, ekonomik, kültürel ve bilim alanlarında bu kadar olumlu gelişmesinden çok mutluyuz. Hatta daha da gelişeceğini görüyoruz ve bu, hem Türkiye ve Venezuela halklarını yakınlaştırıyor, hem de ülkelerimiz arasında pozitif, dayanışma ve iş birliği içerikli bir ilişki oluşturuyor.
Sizce Türkiye ile Venezuela arasında ilişkilerin bu derece gelişmesi çok kutuplu bir dünyanın yansıması mı?
Çok kutuplu dünya her zaman bizim siyasetimizi oluşturdu. Devrimimizin tarihi lideri Commandante Chávez, dünyaya açılmamızın dünyayı dengeye sokacağını belirtirdi ki bu düşüncenin kaynağı Simón Bolívar’a dayanır. Biz dünyanın, farklı merkezlerin bulunduğu, çok kutuplu bir düzene doğru yöneldiğini düşünüyoruz. Bazıları tarihi geriye döndürmeye, bu süreci durdurmaya çalışıyor. Ama dünyanın çok kutuplu düzene, yeni, demokratik ve çoğulcu bir jeopolitiğe doğru yürüyüşü kaçınılmaz.
Bu bağlamda Latin Amerika’nın entegrasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Örneğin kıtada etkili olan ADÖ yoğun tartışmaların merkezinde, Meksika Devlet Başkanı örgütün “lağvedilmesini” önerdi.
Biz ADÖ’ye yönelik çok özel bir bakışa sahibiz, çünkü örgütün Genel Sekreteri Luis Almagro, ülkemize yönelik askeri müdahale ve işgal planlarında rol oynadı. Başkan Maduro’yu hedef alan tüm girişimlerde Almagro’nun parmağı vardı. ADÖ’nün içinde bir kanat bu tutumu aldığı için biz örgütten zaten 2017’de ayrıldık.
Meksika Devlet Başkanı López Obrador’un önerisini destekliyoruz. Latin Amerika, eşitlik ve dayanışma üzerine kurulu yeni bir ilişkiler ağına muhtaç. Bir tarafta Kuzey Amerika, diğer tarafta Latin Amerika ve Karayipler arasındaki ilişki de yeniden tanımlanmalı.
KITADA YENİ BİR SİYASİ GERÇEKLİK:
BİRLİK YENİDEN GÜNDEMDE
CELAC örgütü bu yeni tip ilişkiler için temel oluşturabilir mi?
CELAC kıtada yeni ve objektif bir siyasi gerçekliği yansıtıyor. Bu gerçeklik her şeyden önce ülkelerimizin üretim kapasitesiyle ilişkili. Latin Amerika’nın oluşturduğu dev ve geniş pazar ile ilişkili.
Ayrıca CELAC siyasi bir gelişmeyle de bağlantılı. Latin Amerika siyasi, toplumsal ve ideolojik bir deprem yaşadı. Bu depremin sonunda Latin Amerika’nın birliği düşüncesi tekrar kıtanın gündemine döndü.
Entegrasyon çok konuşulan ve tartışılan bir konu. Kıtanın birleşmesinin bir üretim boyutu, yani üretimin entegrasyonu boyutu olabilir mi?
Bu üretim entegrasyonu zaten geçmişte bir derece gerçekleşti, bu yönde ilerlemeler sağlandı. Ancak emperyalizm yanlısı sağcılar bu süreci sabote etti.
Ancak üretimin entegrasyonu devam edecek, çünkü ekonomilerimizin sorunlarını çözmenin tek yolu, üretim, ticaret ve teknolojide iş birliği yapmamız.
‘SON 29 SEÇİMİN 27’SİNİ KAZANDIK’
21 Kasım’da eyalet valileri ve belediye seçimleri gerçekleşiyor. Bu seçimlerin düzen içinde gerçekleşmesi için hangi önlemleri aldınız?
Öncelikle şunu vurgulamak isterim: Geçtiğimiz 22 yıl içinde Bolivarcı Venezuela Hükümet toplam 29 seçim düzenledi. Bolivarcı hareket bu seçimlerin 27’sini kazandı.
Seçim garantisi olarak ben, sözler değil olgular sunuyorum: Birincisi, ülkem seçim sayısında dünya rekorunu elde tutuyor. İkincisi, muhalefetin en radikal sağcı kesimleri bile geçtiğimiz yıllarda seçimlere dair somut, verilere dayanan bir itirazda bulunamadı. Tersine, tüm dünya bizim seçimlerimizi en demokratik seçimler olarak kutluyor.
İLERİCİLER, SOLCULAR VE SOSYALİSTLER ‘OLAĞANÜSTÜ’ BİR GÜCE SAHİP
Geçmişte seçimlere itiraz edenlerse, Başkan Maduro’ya suikast girişimine bulaşmış, ülkemize paralı asker sokmaya çalışmış ve darbe girişimlerine destek vermiş olan kesimler. Bu neo-faşist çevreler her zaman seçimlerimize itiraz etmiştir, çünkü onlar seçim, demokrasi ve halk egemenliğine zaten karşılar. Latin Amerika’da bu tür çevreler her zaman var oldu. Yeni olan bu değil.
Yeni olan şu: İlerici, solcu ve sosyalist güçler, 20 yıl öncesine kıyasla bugün olağanüstü bir siyasi inisiyatife, halkı seferber etme kapasitesine, medya ve kamuoyu üzerinde etkiye sahip. Yeni olan, ilerici hareketlerin birçok ülkede iktidar olması ve partilerimizin Sao Paolo Forumu üzerinden kıtada ahlâki açıdan da birinci güç haline gelmesi.
MUHALEFETLE YÜRÜTÜLEN DİYALOG ÜZERİNE
Venezuela muhalefeti ile yürütülen diyalog nasıl ilerliyor?
Muhalefetle diyalogun üç farklı boyutu var. Birincisi, ana muhalefet partileri ile diyalog, ikincisi çeşitli toplumsal kesimlerle yürütülen diyalog, üçüncüsü ise aşırı sağ ile yürütülen diyalog.
Sonuncusu 14 Ağustos’ta Meksika’da başlatıldı ve şimdiye değin olumlu ilerledi. Bu diyalogda ülkemizin siyasi gerçeklerine dair çok önemli ortak deklarasyonlar yayımlandı. Bu deklarasyonlar, ülkemizin topraklarını savunmayı ve paralel hükümet kurduğunu ilan eden faşistlerin çaldığı kamu kaynaklarını tekrar kazanmayı benimsedi.
Bu konularda çalışmalar sürüyordu, ancak Kolombiya ve Venezuela vatandaşı olan, iş adamı Alex Saab’ın ABD tarafından yasadışı bir şekilde tutuklanması süreci durdurdu. Şimdi görüşmeler askıya alınmış durumda. İki taraf da, hükümet de, muhalefet de durumu değerlendirecek ve görüşmeleri sürdürüp sürdürmeme konusunda bir karar verecek.
ABD’nin yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
ABD bizi açlıkla dize getirmeye ve boyun eğdirmeye çalıştı. Ama tüm dünya, Latin Amerika’nın, Asya’nın, Afrika’nın, Avrupa’nın halkları gördü: Biz boyun eğmeyeceğiz.