Uzmanlardan sahipsiz köpekler için çağrı: 5199’u uygulayın
Sahipsiz hayvanlara yönelik düzenlemeler içeren Hayvanları Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Başkanlığına sunuldu. Bu kanun teklifi TBMM’den geçerse artık sokaklarda hayvan kalmayacak. 5199 sayılı kanun yerine geçecek teklif, şimdiden toplumda tepkilere neden oldu.
AK Parti Grubu’nun hazırladığı sahipsiz köpeklerle ilgili 17 maddelik kanun teklifi TBMM Başkanlığına sunuldu. Teklif, sokakta köpek bırakmamayı hedefliyor. Sahipsiz olduğu takdirde köpekler barınaklara kapatılacak. Burada yasaklı ırklar, saldırganlar ve bulaşıcı hastalığa sahip olanlar, belediyenin inisiyatifinde uyutulabilecek. Birçok veteriner hekim, hayvan hakları dernekleri, uyutmak yerine kısırlaştırmanın doğru bir çözüm olduğunu söylese de, teklifi hazırlayan Hükümet kimsenin sesini duymadı. Teklifte hayvanların öldürülmesi ise ‘ötenazi’ sözcüğüyle yumuşatıldı. Oysa ötenazi, TDK’ya göre kişinin kendi isteği doğrultusunda öldürülmesidir.
Veteriner Hekim Hüseyin Kırıkkaya, Avukat Begüm Ece Pazarcı ve İstismar Potansiyelinde Hayvan Kadın Çocuk Hakları Koruma Derneği (İPAAC) Genel Başkanı Ferda Tütüncü 17 maddelik teklifi Aydınlık’a değerlendirdi. Üç isim de yeni bir kanun teklifi yerine devletin, halihazırda olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nu uygulamasının daha doğru ve insani bir adım olacağını söyledi.
‘KUDUZ TEŞHİSİ KOLAY DEĞİL’
Veteriner Hekim Hüseyin Kırıkkaya şöyle konuştu:
Öncelikle ‘ötenazi’ demek uyutma demektir zaten. Maddelerden birinde kuduz riski olan hayvanların uyutulması var. Kuduz, tedavisi olmayan bir hastalık. Bir hayvana kuduz teşhisi konulması da çok uzun bir süreç ki hayvan kuduzsa kendiliğinden ölüyor zaten. Kuduzun teşhisi de öyle kolay yapılan bir şey değil. Laboratuvar ortamında araştırılması gerekir kuduz teşhisinin. Kuduz teşhisi konulduysa da bir ortamda hayvanın rehabilite edilmesi gerekir ve o kendi kendine ölür.
KISIRLAŞTIRMA SEFERBERLİĞİ DOĞRU ÇÖZÜM
“Bu işin devlet tarafından bir seferberlik halinde yapılması gerekiyor. Türkiye genelinde aynı anda köpekler toplanmalı ve kısırlaştırma işlemi yapılmalı. Birisi yapar birisi yapmazsa yine sorun çözülmez. Devletin bunu görev vermesi gerekir. Bu sorunu belediyelerin insafına bırakmak çözüm getirmez. Türkiye'deki barınakların çoğunda sağlıksız ortamlar mevcut. Denetlenmesi de çok düşük. Ama köpekleri doğal ortamına saldığında da beslenmeyle ilgili sıkıntılar yaşanıyor. Ya barınaklar denetlenecek ve düzenlenecek ya da sokaktaki hayvan ne aç kalacak ne de çok fazla beslenecek.”
‘YAŞATMAK İÇİN MEZUN OLDUK’
Sahipsiz hayvanların son zamanlarda saldırganlaşmasının altındaki sebebi anlatan Kırıkkaya şu ifadeleri kaydetti:
Ben bir veteriner olarak söylüyorum uyutmanın tamamen karşısındayım. Bu kanun şayet geçerse hayvanları uyutmayız. Çünkü biz öldürmek için değil yaşatmak için bu okulu okuduk. Şimdi kısırlaştırma yapılmadığı için gün geçtikçe hayvan sayısı artıyor. Hayvanlar içgüdülerine yönelik hareket eden varlıklardır. Doğal ortamlarını korumak için bazen saldırganlaşıyorlar. Bir de kamuoyunda duyarlıklar da arttı. İyi bir şey olduğunu düşünüyorlar ama aşırı besliyorlar hayvanları. Bu da bir tehlike demektir. Gelişigüzel her yere mama koymak doğru değildir. Hayvanlar mama konulan yerleri sadece kendi alanları zannedebiliyor ve içgüdü ile kendi alanlarını korumaya çalışıyorlar.
‘5199 UYGULANMADI’
Avukat Begüm Ece Pazarcı da 5199 no.’lu kanun uygulanmayınca cezanın hayvanlara kesildiğini vurguladı. Pazarcı şunları söyledi:
“Türkiye'de 2004 yılında hayvan hakları yasası çıktı. 2018'de de bununla ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Bütün partiler mutabık kalarak belli maddeler üzerinde uzlaştılar. Çok detaylı bir çalışma yapıldı. Hukukçuları, veteriner hekimleri ve köpek eğitim uzmanlarını dahil ettiler. Sonra da 2021'de bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklikte hayvan şiddetin önüne geçmek için hayvanların bir mal değil de can olarak görülmesi üzerine değişiklikler yapıldı. Biz bu değişikliklerden sonra çok sevinmiştik. Artık hayvan hakları ülkemizde belli bir yere geliyor demiştik. Bu kanunu çıkaran hükümet şimdi uygulamadığı için başka bir kanun çıkarıyor.
“5199 için çok ciddi bütçeler ayrılmıştı. Kısırlaştırma için Avrupa Birliği fonları getirildi. Bunların hiçbiri hayvanlar için uygulanmadı. Gelinen noktada özellikle de biraz böyle sosyal medya köpürtmesi ve bazı medya kurumlarının yalan yanlış haberleriyle konu bu noktaya geldi. Sonra da küçük bir azınlığı mutlu etmek adına böyle bir düzenleme yapıldı.”
ÇİPLEME OLUMLU
Pazarcı, kanun teklifi maddelerini de şöyle değerlendirdi:
“Şimdi bakıyoruz yeni kanun teklifine olumlu olan tek şey çiplemenin getirilmesi. Biz zaten bunu istiyorduk. Belediyelere bakımevi kurmak için 2028'e kadar bir süre veriliyor. Zaten bunlar mevcut kanunda da vardı. Şu anda bu kanunun değişikliğinin yapılmasının hiçbir gerekçesi yok. Hatta bu ülkemiz adına çok büyük bir utanç.”
‘HAYVANLARI KORUYAN BİR GELENEKTEN GELİYORUZ’
“Buradaki en önemli sıkıntı şu, 2023 sonuna kadar bakımevi kurma zorunluluğu getirilmişti. Şimdi 2028'e kadar bu süre uzatıldı. Mevcut bakımevlerinin de durumu iyileştirilecek diyor. Ama kanunda bizim 6. maddemiz var. Köpeği alırsın kısırlaştırırsın, rehabilite edersin aldığın yere bırakırsın. Şimdi bu maddenin önüne geçmeye çalışıyorlar. Bu madde kalktığı zaman mahallemde baktığım, kimseye bir zararı olmayan köpeği de alıp götürecekler. Ciddi bir sıkıntı çünkü biz zaten daha önceden defalarca yazdık söyledik, Osmanlıdan beri hep sokak hayvanlarla iç içe yaşayan sokak hayvanlarını beslemek için meslek grupları oluşturmuş bir geleneğe sahibiz.”
HAYVAN KATLİNİN ÖNÜ AÇILACAK
“Bir de şöyle bir madde var; 'Bakımevine alınan hayvanlardan saldırgan olan, bulaşıcı hastalığı olan, tedavi edilemeyen, sahiplenilemeyen ve toplum için tehdit oluşturan hayvanla ötenazi kararı verilebilir. Bu kararı belediyeler verir.' Böyle bir kararı belediyeler veremez. Biz belediyelerin barınaklarda hayvanlara zarar verdiğini de gördük. Kürekle öldürdüğünü gördük. Bir hayvanın hasta olup olmadığı saldırgan olup olmadığı kararını ancak veteriner hekim ve hayvan köpek eğitim uzmanları verir. Bu maddeyle hayvanların öldürülmesinin önü açılıyor.
“Diyor ki hayvanlar kamu güvenliği bakımından tehlike oluşturursa da öldürülebilir. Kamu güvenliği nedir? Biz sosyal medyada gördüğümüz haberlerde birinin şöyle bir açıklaması vardı, 'İki tane köpek üzerime doğru koştu, havladı ve ben rahatsız oldum.' Bu ne derece bir tehdittir ya da bir köpeğin havlamasından bile rahatsız olanlar için de mi geçerli? Bu tamamen bir katliam yasasıdır. Bu haliyle geçerse eğer hiçbir şekilde hayvanları koruyamayacağız. Hayvana şiddeti de koruyamayacağız ve mahallemizde baktığımız köpekleri de alıp barınaklarda hapsedecekler. Yavaş yavaş da bu hasta tedavi edilemiyor ve ölüm kararı verilecek.”
SADECE KÖPEKLER DEĞİL KEDİLER DE TEHDİT ALTINDA
“Kırsaldaki üretimin önüne geçmeden bunu durduramazsınız. Bununla ilgili hiç bir madde yok. Üretimin önüne geçmeden, musluğu kapatmadan mahallelerdekileri toplayıp, öldürerek bu sorunu çözemeyeceğiz. Zaten bu vicdanımıza da uymaz bilimsel de değil. Çünkü yerine yenisi gelecek. Ne yapacağız? Geldikçe barınaklara koyacağız, öldüre öldüre mi azaltacağız? 2024 yılında bu kadar teknolojik imkan varken gerçekten kabul edilebilir bir yasa değil.
“Bu arada kanununda sadece köpekten bahsetmiyor. Bugün köpek olur yarın kedi de olabilir. Çok organize bir şekilde sosyal medyada köpürtülen haberler sonrası bu noktaya gelindi. Son zamanlarda sık sık köpek saldırısı haberi yapan bazı medya kurumları, sosyal medya hesapları şimdi de kedi saldırısı haberi yapmaya başladı. Bu yasa bütün hayvanların katlinin önünü açacak.”
KISIRLAŞTIRMAYLA 5 YILDA ÇÖZÜLÜR
Pazarcı çözüm önerilerini şöyle sıraladı:
Türkiye'de o kadar fazla gönüllü var ki hayvanları korumak isteyen. Devletin temel görevi hem vatandaşın güvenliğini hem de o topraklarda yaşayan canlıların güvenliğini sağlamaktır. Madem konu bu raddeye geldi. Mutlaka gönüllülerin dinlenmesi lazımdı. Gerekirse sivil toplum kuruluşları devletle işbirliği yapıp çok hızlı bir şekilde kısırlaştırma yapmalıyız. Zaten kısırlaştırma yaptığınızda 5 yıl içinde neredeyse tamamen bu konu çözülecek. Çünkü ortadaki sorun sokak köpekleri değil artan köpek popülasyonu. Dolayısıyla bunun da önüne geçmenin tek yolu kısırlaştırma.
AK Parti'nin verdiği teklifin ayrıntılarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.
‘DEVLET İNSANI DA HAYVANI DA KORUMAK ZORUNDA’
Hayvan Kadın Çocuk Hakları Koruma Derneği (İPAAC) Genel Başkanı Ferda Tütüncü, derneklerinin 17 maddeye de karşı çıktığını belirterek şu ifadeleri kaydetti:
“Sahipsiz köpek sorununun artmasındaki en büyük neden 5199 no.’lu kanuna devletin hiçbir kurum ve kuruluşunun uymamasıdır. Üremesi kendi kontrolünde olmayan, dövüştürülen, satılan, terk edilen hayvanlar kanunda can olarak görülmesine rağmen onlardan vazgeçilmiş değersiz mal muamelesi görülmekte, masraf ve onlar harcanan para gereksiz maliyet olarak görülmektedir. Bu bakış açısı kabul dahi edilemez! Halkın parası, toplumu oluşturan her cana hizmet etmek içindir. Tüm kurumlar vatandaşa, çocuğa, hayvana, doğa hizmet etmek korumak ile yükümlüdür. Çözüm tek ve nettir Kontrolsüz her türlü üretim, merdiven altı, kırsal, köpek dövüş üretimi durdurularak ivedilikle kısırlaştırma yapılmalı, tüm hayvanlar kayıt altına alınmalı, her türlü istismar devlet eliyle sonlandırılmalıdır. Biz bu 17 maddelik yasa tasarısının hiçbir maddesini doğru bulmuyoruz ve desteklemiyoruz. İnsani çözüm, 5199 no.’lu kanunumuzda mevcuttur.”
SUÇLUSU BELEDİYELER
Tütüncü, sahipsiz köpeklerin son zamanlarda artan saldırganlığını da şu şekilde yorumladı:
“Sahipsiz köpeklerin son zamanlarda saldırganlaşmasının ardında yatan sebep yine belediyelerdir. Pandemi döneminde tüm dünya kapanmışken bu hayvanlar aç kaldı. Belediyeler özellikle o dönemde yarım yamalak çalıştı ve birçoğu kısırlaştırılmadı. Kısırlaştırılmayan bir köpek kızgınlık döneminde daha saldırgan olur. Aç kalan köpek, yiyecek bulmak için daha saldırgan olur.”