Vicdanını yitiren sendika vatana sahip çıkamaz
İBRAHİM KASAPOĞLU
Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’na bağlı Eğitim İş Sendikası, 20 Eylül 2019’da Diyarbakır annelerine destek ziyaretinde bulunan Hepimizin Sendikası grubunun 7 üyesi hakkında disiplin soruşturması başlattı. 20 Ocak 2020’de Genel Kurul kararıyla 7 kişi hakkında ihraç kararı alındı. Hepimizin Sendikası grubu ihraç kararlarını yargıya taşıdı ve Ankara 20. İş Mahkemesi içtihat niteliğinde bir karar vererek ihraç kararlarını iptal etti. İstinaf mahkemesi de kararı onayladı. Ankara 20. İş Mahkemesi; Diyarbakır Annelerini ziyaretin Eğitim İş Sendikası’nın tüzüğünün 3. maddesinde yer alan amaçlarına aykırı olmadığını, Anayasal güvence altında olan fikir ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, sendika adına değil, grup adına yapılan bir ziyaret olduğunu gerekçeli kararında tespit etti. Eğitim-İş bu karara rağmen ikinci kez, Diyarbakır anneleri ile ilgili basın açıklamalarını gerekçe göstererek Hepimizin Sendikası grubunu ihraç etti. Hepimizin Sendikası, tekrar yargıya giderek ikinci ihraçların da hukuksuz olduğunu kanıtladı.
HUKUK DIŞILIK MI? VİCDANLARDAN KOPMAK MI?
Yukarıda okuduğunuz yazı Aydınlık gazetesinin 21 Mayıs tarihli haberi. Haberi yazan muhabir basın ahlak kuralları içinde kalarak olayı yumuşatmış, kendini Eğitim-İş sendikasının hukuk dışılığı ile sınırlamış.
Ama insan hayretler içinde kalıyor. Dilini ısıracağı geliyor. Bir örgüt ancak bu kadar kendi halkından, Anadolu kadınından kopabilir. Bir örgüt kendi üyesini, yavrusunu terör canavarının elinden kurtarmak isteyen anneleri ziyaret etti diye cezalandırır mı? Bu nasıl bir anlayıştır? Bu nasıl bir vicdandır? Sizin hiç anneniz, babanız yok mu?
Diyarbakır anneleri niçin mücadele ediyor? Niçin çırpınıyor? Çocuklarını PKK terör örgütünün elinden kurtarmak. Yavrularını bağrına basmak. Bir annenin bundan daha değerli bir duygusu olabilir mi?
Türkiye öğretmen hareketi 150 yıla yaklaşan şanlı bir geçmişe sahiptir. Muallimler Cemiyeti’nden TÖS’e ve TÖB-DER’e kadar büyük ve güçlü örgütlenmeler yaratmışlardır. Hem emperyalizme karşı vatanını savunmuşlar hem de cehalete karşı savaşmışlardır. Türkiye öğretmen hareketini geçmişinde böyle kara lekeler var mıdır? Siz Fakir Baykurtlara böyle kararlar aldırabilir miydiniz?
12 Eylül darbesi tüm örgütleri olduğu gibi öğretmen örgütlerini de biçti. Sadece biçmekle kalmadı yeni kurulan öğretmen örgütlerini de emperyalizmin kucağına attı. Eğitim-Sen vb. gibi yeni kurulan birçok örgüt de Amerikan AAFLI ve Avrupalı ETUC gibi Batılı sendikaların kucağında büyüdü. Bu örgütlerin tarihinde emperyalizme karşı tek bir eylemi ve söylemi yoktur. Bütün görevleri milyonlarca üyesini ABD ve AB emperyalizminin denetiminde tutmaktır.
EMPERYALİZME YASLANAN HALKINDAN KOPAR
Bizler 1990 yılında Eğitim-İş sendikasını kurarken Türk milletine söz vermiştik. Hem vatanımızın ve milletimizin bağımsızlığını hem de Türk eğitim emekçisinin haklarını savunacaktık. 2005’te bugünkü Eğitim-İş de Eğitim-Sen’den ayrılıp yeniden örgütünü kurarken antiemperyalist idi, Atatürkçü idi. Eğitim-Sen’i ABD ve onun uşağı PKK’yı savunduğu için suçluyordu. Peki, bugün Diyarbakır annelerine bu düşmanlık neyin nesi? Nerede kaldı sizin antiemperyalistliğiniz? Nerede kaldı sizin Atatürkçülüğünüz?
Emperyalistlerden para alan, onların çizgisinde yürüyen örgütler asla Türkiye halkıyla yürüyemez. TÖS’ ü TÖS yapan antiemperyalist olması, kendi kafasını kendi omuzlarında taşıyarak örgütsel bağımsızlığını korumasıdır. Başkasından emir alanlar, bağımsız karar veremezler. Emperyalizm virüsü kapmış bir insan veya örgüt önce iradesini sonra da vicdanını yitirir.
SİZ İMZANIZA SAHİP ÇIKABİLİR MİSİNİZ?
Milletlerin tarihinde büyük zaferler olduğu gibi karanlık günler ve büyük ihanetler de vardır. 30 Ekim Mondros Mütarekesi’ni Bahriye Nazırı Rauf Bey (Orbay) imzaladı. 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşmasını Sadrazam Damat Ferit Paşa imzaladı. Bunlardan Rauf Bey, millî mücadeleye katıldı. Ama Damat Ferit ve şürekâsı Türk milletine ihanet etti.
Ey Eğitim-İş yöneticileri sizlerin önünde de hâlâ iki yol var. Ya imzalarınıza sahip çıkıp Damat Feritlerle buluşacaksınız ya da vicdan muhasebesi yapıp hatalarınızı düzelterek Türk milletinin, Türk öğretmeninin önümüzdeki dönemde kazanacağı zaferlerin mutluluğunu paylaşacaksınız.
Sayın yöneticiler zor hatta imkânsız yolu seçmeyin. Çünkü ABD ve PKK değil Diyarbakır anneleri kazanacaktır. Terör değil ana yüreği kazanacaktır. Annelere sahip çıkmazsanız vatanı savunamazsınız.