Virtüöz Piyanist Buğra Balcı: Müzik eğitiminde devrim yapmalıyız
Sanatçı Buğra Balcı, bu akşam saat 20:30’da İzmir’deki konserinin tamamını doğaçlama olarak çalacak. Balcı; eğitim, varoluş, müzik, bilim ve müzisyenlerin dünyasına dair değerlendirmelerde bulundu
Virtüöz piyanist, besteci ve yazar Buğra Balcı, bu akşam İzmir’de Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde konser verecek. “Aşk ve Evren” temalı konserinde Balcı, 2013 yılında yazmaya başladığı 10600 sayfaya ulaşan The Virtuoso Series kitaplarının da içeriğinde yer alan modern bestecilerden, yer yer Türk motiflerine ve jazz müziğinin geldiği son dönemden elementler taşıyan müzikler sunacak. Geçmişte klasik müzik bestecilerinin yaptığı gibi konserlerinde doğaçlama çalan Buğra Balcı, müzikte yenilik yapmak, geleceğin müziğini ortaya koymak iddiasında olan bir virtüöz piyanist.
Balcı ayrıca konser gelirinin yarısını Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD)’ne bağışlayacak. Duyuruyu yapan CKD İzmir Konak Şubesi Başkanı Özlem Gökdoğan, “sanatçının bize gelirinin yarısını vermesinden çok bunca yıllık emeğini, yeteneğini bizimle paylaşmak istemesi bizim için daha gurur vericiydi” açıklamasında bulundu.
Müziğe beş yaşında başlayan sıra dışı sanatçı Buğra Balcı, Türkiye’deki müzik eğitiminin ardından Amerika’nın önemli konservatuarlarında burslar kazandı ve hocalık teklifi aldı. Rusya, Amerika, İtalya, Türkiye ve Kıbrıs’ta sahneye çıktı. Müziğin yanı sıra bilişim alanında da kariyeri bulunan Balcı, genç yaşta birçok başarıya imza attı. Balcı hakkında detaylı bilgilere ebugrabalci.com adresinden erişilebiliyor. Buğra Balcı sorularımızı yanıtladı.
-
Özgeçmişinizde yer alan başarılara doğru iten güç neydi? Aile desteği mi, kendinize olan inancınız ve azminiz mi, yetenek mi, yoksa sadece müziğe olan tutkunuz mu? Neler söylersiniz?
Müzik benim için bir transfer yoluydu. İç dünyamı dış dünyayla bağdaştırabilmek içindi. Ve gelişmek sonra da geliştirmek benim özümde var. 5 yaşından daha da küçükken uyku sorunu çekerdim. Ailem beni klasik müzik dinleyip yerde uyurken bulduklarında bana sürekli klasik müzik dinleterek uyuma yolunu açtılar. Böylece seziyorum ki her şey doğuştan var oluyor. Sonradan hatırlıyoruz bu bilgileri. Azim veya inanç veya egoyu doğru kullanma ve teknik ve armoni bilgisi… Bunların hepsi benim anladığım çok küçük paydalar halinde seçimlerimiz arasında oluyorlar, biz seçiyoruz ve bir yol açılıyor. Hazır yollar da var. Modelleyerek hız kazanabiliriz ama asıl olay bizi biz yapan etkinlikleri, kitapları, filmleri, belgeselleri ve sevgiyi ve de saygıyı en hızlı şekilde kullanılır halde önümüze sermekten geçer. Yoksa “hiçiz”. Ve en kötüsü kendini bilmeyen milyonlarca insandan birine dönüşürüz. Başarı ancak ve ancak siz ona eğildiğinizde gerçekleşir. Ödül veya benzeri şeyler evet çok güzel, minnet taşırım ama asıl olay bizi biz yapan şeylere varıp bu bilgileri doğru hale getirip diğerleriyle paylaşmaktır. Yaşam bir yandan uzun bir yandan kısadır. Neyle doldurup buradan ayrıldığınızdır önemli olan. Yetenek? Herkesin bir şeylere yeteneği vardır. Kendi kendine “yetenek” sizi egoist yapar. Boş çuval gezersiniz. Gezmeyin öyle, çiçek açın; açtırın daha da önemlisi. Hepimiz bir şeye hizmet veriyoruz aslında.
YENİ YÜZYILLARIN MÜZİĞİ
-
Müzikte yeniliğin peşindesiniz ve ‘bir bilim adamı gibiyim’ diyorsunuz. Konserlerinizde doğaçlamayı kullanıyorsunuz. Yenilik ve müziğe yön verme yolundaki arayışınız ne aşamada?
Konserler doğaçlama çünkü o anın içinde harika bilgiler var. Bach olsa öyle yapardı, ben de öyle yapıyorum ve 10600 sayfalık The Virtuoso Pianist kitapları 147.’sini buldu. Bu kitaplar yeni müziği temsil ederler. Yeni yüzyılların müziğidir ki çok üst düzey oldukları için ki elimden geleni yapıyorum herkes buradan kendine bir şey çıkarsın diye ve şu an tam anlamıyla anlaşılamıyor olabilirler. Dünya’daki tüm konservatuarlar için yazdığım bu eserler. Yalnızca piyano kitapları değildir ki içindeki bilgiyle konçerto, senfoni, sonat ne isterseniz buradan model alabilirsiniz kendinize; jazz müzisyenleri de yine bu kitaplardan çokça yararlanabilirler.
‘MEDENİYETİN GELDİĞİ YERDE GERİDE KALDIK’
“Bilim adamı” şuradan gelir. Tüm olan biteni belli bir farkındalık düzeyiyle araştırarak bu girişimde bulunduğunuzda bunun Dünya’nın neresine giderseniz gidin çok değerli metinler olduklarını ve kalıcılığını oluşturan ana unsurları bulabilirsiniz; bunu diğer bir kişiye aktarabilirsiniz. Diğer türlü “bilim” şu anki yüzyılda geridedir ve metotları ancak ve ancak kuantum fiziğiyle tam anlamıyla birleştiğinde bizi bir yere vardırtır, o da içinden çıkılmaz bir durumdur çünkü nesne/madde/enerji biz onu izlediğimizde yönünü değiştirir yani hiçbir şekilde şu an yaşadığımız yerle ilgili bilgimiz maalesef bulunmamaktadır. 2 harpsichord, 1 keman, 2 bas ve bir tane de klarnet içindir diğer kitaplar.
‘İNSAN, HAYALLERİ KULLANABİLİR’
Türkiye’nin özellikle bir diğer eksikliği “girişim”le ilgilidir. Türkiye geridedir diğer ülkelerden ki aslında insanın ilk geldiği yerler buralardır, büyük filozoflar ve bilim adamı ve de sanatçılar çıkmıştır. Çok fazla kitap ve YouTube içeriği olmasına rağmen girişimcilikle ilgili tek bir “basit” ve doğru, yol gösterici kitap olmadığından “The CEO” kitabını da yazdım. Bu küçük kitap, “eğer ben cumhurbaşkanı olsaydım, aslında ne yapardım”la da ilgili. Girişimi aşılardım böylece herkes kısıtlı yaşamlarında kendilerinin çıkarsızca yaptığı bir şeyle kiralarını da öder yemeklerini de pişirir ve en önemlisi yüzü gülen mutlu yarınlar oluşturmamıza yarardı. Dikkatlice hayal kurarsanız (ki hayal diye bir şey var mı bilmiyorum. Benim anladığım evrenin içindeki bilgiden ileri gidilemez. Tüm hayaller de zaten içinde. Yani bunlar var ve insan kullanabilir) bu böyle devam ederken kira ödemek ve ulaşım bedava olurdu.
DÜNYA’YLA YARIŞMADAN İLERLEYEMEYİZ
-
Profesyonel müzisyenlerin tekniğini ilerletmesi için yazdığınız metotlar var. Fakat siz aynı zamanda müziği fiziksel tekniğin veya hızın ötesinde bir olay olarak görüyorsunuz. Ülkemizdeki müzik eğitimi hakkında neler söylemek istersiniz?
Ülkemizde müzik eğitimi düşük bir seviyededir, çünkü hocalar (hocaların çok çalışması lazım); okulları işletenler bu işten anlamamaktadırlar. Müzik evrenseldir. Dünya’yı özellikle Avrupa ve Amerika’yı takip etmeden, onlarla yarışmadan nasıl olur da hocalık yapabiliyor insanlar; ben anlamıyorum ve anlamak da istemiyorum.
Tabi ki aralarında güzel zihinli insanlar var veya siz güzelseniz onlar da insan olarak size güzel yerden cevap verirler fakat (yetersizler be kardeşim) örnek veriyorum ben Dokuz Eylül Konservatuarı’na alınmadım. Nedenini yazsam (gösterilen nedeni) gülersiniz. Ağlanması gerekilen yere gülmeye alıştırdılar o başka bir şey ki herhangi bir şey için okula gitmenize gerek yoktur aslında. Tüm bilgi artık telefonda, bilgisayarda var. Araştırın, okuyun, özverili davranın kendinize ve de Dünya’ya. İz bırakmak, hatırlanası bir hayat yaşamak için sabah kalkın yataklarınızdan. Bırakın başkası ne yapar, siz en güzeli için savaşın ve bunun sonunu düşünmeyin. Yolda kalabilmek sona varmaktan çok daha eğlencelidir, acısıyla tatlısıyla yaşamı yaşam haline getiren budur. Yoksa oturalım sürekli sohbet edip “Dünya kurtarmaca” oynayalım. Olur mu böyle bir seçenek? Ve bu dil Türkçe inanılmazdır. Sondan eklemeli bu dil ile İngilizce’nin varamadığı diyarlarda gezebilirsiniz. Sahip çıkın dilinize de.
Teknik ise. Evet her işin bir tekniği vardır. Temeli öğrenin üstüne kendinizi koyun. Her şey, herkesin yolunu tekrardan baştan başlatacak zaman yok burada. En güçlü yanınızı ortaya koyun ve daha da güçlü kılın onu. Diğer liderleri iyi izleyin, öğrenebileceklerinizi de öğrenin; iyice inceleyin onları. Burada Dokuz Eylül Konservatuarı’na alınmadım ama Amerika’da ise her girdiğim okuldan burs aldım ve hoca oldum (onların teklif etmesiyle ki bu okulda Jaco Pastorius hocaydı yaşarken, John Patitucci ve diğer büyük isimler. Dünya’ya şekil verenler.)
Burada tabi ki şu açıdan bakarsak “Buğra ama bu senin sınavındı” tabi ki. Doğrudur sınavımdı. Diğer taraftan bakalım: Amerika’ya ilk gitmişim İngilizcem bile o kadar harika değil. Bana ilk sorulan soru “sen ne olmak istersin?” Bu o kadar önemli bir soru ki, nice yetenekli ve yeniçağı getirecek olan binlerce, on binlerce, milyonlarca insanın özünü karmakarışık bir hale getiren korkunç bir yaşam ihanetidir “sıradan bir öğretmenin” öğrenci yetiştirmesi. Öğrenci değil bir nesli yetiştiriyorsun o sıralarda, onlar diğerlerini yetiştirecekler.
Uyanın artık.
‘İNSAN NEDEN PARAYA TAPAR OLDU?’
-
“İyi bir sanatçı, yalnızca notaları değil, insanı insan yapan özellikleri bilmeli” diyorsunuz. Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD), İzmir’de 11 Aralık’ta vereceğiniz konserin gelirlerinin yarısını bağışlayacağınızı duyurdu. Böyle toplum yararına çalışan bir derneğe destek kararınızın da bu düşüncelerinizle bir bağlantısı olmalı. Neler söylersiniz?
Hiçbir zaman para benim için amaç olmadı. Hiç parayı düşünmedim bile. Belki 30’a yaklaşana kadar herkesi de böyle sandım. Çünkü saf para hırsı nedir? Yatacak yer, yemek ve bir yaşam amacın varsa ekstradan paraya niye bu kadar tapar oldu insan? Öyle olsaydım Wall Street’te kurtardığım bir şirket var, o da İsviçre bankalarının %60’ının kullandığı yazılımı yazan ve yine BlackRock gibi 10 trilyon dolar mal varlığı olan bir şirketin referans aldığı programı oluşturan şirket. Öyle işler yapardım. Para bir renk gibi. O yüzden yeter ki insanlar dinlesin, gelişsinler diye 3 konser tamamen ücretsizdi zaten. Birinin de tüm gelirini Geleceğim Ol Derneği’ne bağışladım. Bu metinlerin arasında okurla konuşmama izin verdiğiniz için teşekkür ederim.
-
Bu derin ve ufuk açıcı sohbet için biz teşekkür ederiz.
Buğra Balcı’nın kitaplarının canlı kayıtlarına www.soundcloud.com/ebugrabalci adresinden ulaşılabiliyor. 100. kitap ve sonrasının canlı kayıtları ise www.youtube.com/ebugrabalci YouTube kanalında yer alıyor.