Xi Jinping'den dikkat çeken Marksizim yorumu
Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri ve Devlet Başkanı Xi Jinping’in Çin ile ilgili yaptığı son konuşmadaki ifadeleri dikkat çekti...
Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) 'Gerçeği aramak' anlamına gelen teorik yayın organı ‘Qiushi’, dün Xi Jinping imzalı bir makale yayınladı.
‘Çağdaş Çin Marksist Ekonomi Politiğine yeni alanlar açmaya devam edin’ mesajını işleyen makale, aslında 5 yıl öncesine, Xi’nin 23 Kasım 2015’te 18. Merkez Siyasi Bürosu’nun kendi içinde yaptığı 28. Kolektif Araştırma Seminerinde yaptığı kapanış konuşmasına dayanıyor.
Marksist ekonomi vurgusunun yapıldığı teorik içerikli konuşmanın 5 yıl sonra yeniden yayınlanması ise, ABD başta olmak üzere batı dünyasının Soğuk Savaş yıllarından kalma ‘Komünist Çin tehdidi’ anlatısına ve rejim değişikliği gibi kimi siyasi beklentilere teorik bir cevap, dahası bir ‘meydan okuma’ niteliği taşıyor.
‘BİRÇOK KAPİTALİST ÜLKE EKONOMİK GERİLEMELERE MARUZ KALIYOR’
Makalesinde “Marksizmin modası geçti mi?” sorusunu yanıtlayan Xi, bunun ‘yanlış bir yargı’ olduğunu vurguluyor ve “Bazı insanlar, Marksist politik ekonominin ve Kapital'in modası geçmiş olduğuna inanıyor. Bu yargı keyfi ve yanlıştır” ifadelerini kullanıyor. Kapitalizmin ‘küresel çapta bir kriz yaşadığını’ belirten Xi, “Birçok kapitalist ülke ekonomik gerilemeler, ciddi işsizlik sorunları, artan kutuplaşma ve derinleşen sosyal çatışmalara maruz kalmaya devam etti” tespitinde bulunuyor.
Xi ayrıca, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) ‘Marksist ekonomi-politiğe büyük önem verdiğini’ vurgulayarak bu tutuma ilişkin partinin bütüncül bir çizgi izlediğini ifade ediyor:
“Yoldaş Mao Zedung, Das Kapital’i dört kez yoğun bir şekilde okudu.”
‘MARKSİST EKONOMİ-POLİTİĞİN YENİ ALANI’
Çin’le ilgili yapılan batı kaynaklı analizlerde, Mao Zedung’un ölümü ve Deng Şiaoping’in iktidara gelişi Çin tarihinde ‘ters yönde bir kırılma noktası’ olarak nitelendirilse de, Çinli Marksist teorisyenlerin ve devletin resmi görüşü, Mao dönemiyle başlayan ve Deng Şiaoping’le birlikte devam eden sürecin aynı bütünün parçaları olduğu yönünde. Bu anlayış, Xi’nin makalesinde de kendisini gösteriyor. Makalede ayrıca, Çin pratiğinin daha önce ‘Klasik Marksist yazarlar tarafından tartışılmadığı’ belirtiliyor ve bu dönem Marksist ekonomi-politiğin yeni alanı’ ifadeleriyle tanımlanıyor.
‘KAMU MÜLKİYETİNİN HAKİM KONUMU SARSILAMAZ’
Çin’de özel sektörün varlığı, çoğu analistler tarafından ‘sosyalizm dışı’ olarak kabul ediliyor ve Çin’e yönelik temel eleştiriler de ‘sosyalist ülkede özel sektörün varlığı’ noktasından yöneltiliyor. Çin’in yanında, Vietnam, Laos ve Küba gibi ülkeler de kapılarını birer birer özel sektöre açmış durumda. Ancak, komünist partiler tarafından yönetilen bu ülkelerin özel sektöre yaklaşımı, batı ülkelerinkine göre daha farklı. Bu ülkelerde, özel sektör büyük bir denetim mekanizmasıyla karşı karşıya kalıyor. ‘Kamu mülkiyeti sistemi' ifadesiyle adlandırılan bu denetim sistemi, nihayetinde ülkedeki özel sektörün rejim için bir engel oluşturabilecek derecede güçlenmesini engelliyor. Bu da, özel sektöre verilen faaliyet serbestisine rağmen merkezi denetim araçlarının ve ‘devlet ekonomisinin’ hakim konumda tutulmasıyla sağlanıyor.
Xi de, makalesinde bu sistemi şu ifadelerle anlatıyor:
“Kamu mülkiyetinin hakim konumu ve devlete ait ekonominin öncü rolü sarsılamaz. Bu, ülkemizdeki tüm etnik gruplardan insanların kalkınmanın meyvelerini paylaşabilmesi ve aynı zamanda partinin iktidar konumunu sağlamlaştırmak ve sosyalist sistemimize bağlı kalmak için önemli bir kurumsal garantidir.”
‘SOSYALİZMİ UNUTAMAYIZ’
Öte yandan Çin lideri, Çin’in ‘Marksist ekonominin temel ilkelerine bağlı kalındığı halde dış ekonomilerin makul unsurlarının dışlanmadığı’ vurgusuyla, kabaca ‘Çin sosyalizmi’ olarak tanınan piyasa sosyalizmini ve Çin’in ekonomi alanındaki başarılarını şu ifadelerle tarif ediyor:
- Çin'in ekonomik kalkınmasının büyük başarısındaki kilit faktör, sadece piyasa ekonomisinin güçlü yanlarını değil, aynı zamanda sosyalist sistemin avantajlarını da devreye sokmuş olmamızdır. Çin Komünist Partisi'nin ve sosyalist sistemin öncülüğünü altında bir piyasa ekonomisi geliştiriyoruz, atfedilen ‘sosyalizmi’ asla unutmamalıyız.
'SİSTEMİN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAK VE KAPİTALİZMİN DEZAVANTAJLARINI ÖNLEMEK'
- Bunun sosyalist bir piyasa ekonomisi olduğunu söylememizin nedeni, sistemimizin üstünlüğünü korumak ve kapitalist piyasa ekonomisinin dezavantajlarını etkin bir şekilde önlemektir. Diyalektiğe bağlı kalmalı, temel sosyalist sistem ile piyasa ekonomisinin birleşimi üzerinde sıkı çalışmaya devam etmeliyiz ve her iki avantajdan da tam anlamıyla yararlanmalıyız.
- Kısacası, Marksist ekonomi politiğin temel ilkelerine ve metodolojisine bağlı kalıyoruz ve dış ekonomi teorilerinin makul unsurlarını da dışlamıyoruz. Batı ekonomisinin finans, fiyatlar, para birimi, piyasalar, rekabet, ticaret, döviz kurları, endüstriler, işletmeler, büyüme ve yönetim gibi konulardaki bilgileri, piyasa ekonomisinin genel yasalarını yansıtır ve bunlar referans olarak kullanılmalıdır.
- Gelişmiş ülkelerin yüzlerce yıldır katettiği kalkınma sürecini tamamlamak için onlarca yıl harcadık. Şu anda hem dünya ekonomisi hem de Çin ekonomisi birçok yeni önemli sorunla karşı karşıya ve bilimsel teorik cevaplara ihtiyaç var. Çin'deki ekonomi teorisi, çağdaş Çin Marksist politik ekonomisinde yeni alanlar açmaya devam ediyor.