Perinçek: Yakınlaşmayı kim istemiyorsa o kışkırtıyor
Vatan Partisi Genel Başkanı Perinçek, Suriyeli sığınmacılar üzerinden başlatılan kışkırtmayı değerlendirdi ve 'Türkiye-Suriye'ye yakınlaşmasını kim istemiyorsa o kışkırtıyor. Zafer Partisi başından beri bu kışkırtmaların esas sahibi' dedi
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, Ulusal Kanal'da yayınlanan Çıkış Yolu programında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamaları değerlendiren Perinçek şunları söyledi: "Burada Erdoğan'ın bir Türkiye-Suriye yakınlaşmasına karşı bir kışkırtma, bir tertip olduğunu saptaması çok önemli. İkincisi konuşmasında Suriye toprağında hiçbir şekilde Türkiye'nin gözü olmadığını, Suriye'nin egemenliğini kabul ettiklerini, Suriye'nin toprak bütünlüğünü kabul ettiklerini ama Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeyindeki varlığının da silahlı varlığının da tamamen teröre ve teröristlere karşı olduğunu ve bunun aynı zamanda Suriye'nin toprak bütünlüğüne de faydası olduğunu ve Suriye'deki terörün temizlenmesine faydası olduğunu ima etmiş oldu. Sonuç itibariyle bu konuşma Türkiye-Suriye'ye yakınlaşmasında ısrar eden bir konuşma olarak değerlendirilebilir."
Erdoğan'ın farklı ve tertip ve kışkırtmalara da çok kesin ve kararlı bir tavır gösterdiğini ifade eden Perinçek "Türk Devleti'nin burada gerekli yaptırımı uygulayacağını ve bunlara izin vermeyeceğini bu tür kışkırtmalara ifade etti" dedi.
ABD VE İSRAİL'İ İŞARET ETTİ
Kayseri'de başlayan ve Türkiye'de çeşitli illere yayılan Suriyeli sığınmacılara yönelik kışkırtma girişimi değerlendiren Perinçek "Türkiye-Suriye'ye yakınlaşmasını kim istemiyorsa o kışkırtıyor. Kim istemiyor? Amerika Birleşik Devletleri istemiyor. İsrail istemiyor. Dolayısıyla bu kışkırtmanın arkasında Amerika ve İsrail olduğu çok açık. Zaten bu kışkırtmaya alet olan güçler de kışkırtmanın kimliğini ortaya koyuyor. Yani Zafer Partisi başından beri bu kışkırtmaların esas sahibi. Sürekli olarak Türkiye'deki Suriyelilere karşı tertiplerin merkezinde Zafer Partisi vardı ve tamamen İsrail ve MOSSAD'ın istediği Türkiye'de Suriye düşmanlığı, Suriyeli düşmanlığı yaratmaya çalıştılar. Yarattıkları o atmosferden de şimdi Amerika ve İsrail yararlanıyor. Ama bu son olayda Zafer Partisi biraz daha böyle olgun bir tavır aldı gibi görünüyor. Hiç kimse bu tertip ve kışkırtmalara sahip çıkamaz, yok olur biter" diye konuştu.
KILIÇDAROĞLU'NA TEPKİ
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açıklamayı eleştiren Perinçek "Asyalıları toplu tecavüzle suçlamak, tam emperyalist, batıcı zihniyetin bir ifadesidir. Batı emperyalizmine baktığınız zaman Afrikalılar, Asyalılar, Latin Amerikalar hepsi, barbar Türkler, potansiyel suçlulardır. Bunlar tecavüz eder, bunlar vurur, kırar şeklindedir. Kendi ülkelerinde de Afrikalıları Amerika nasıl hor görüyor, aşağılıyor, ondan sonra yatırıp polis onları gerekirse orada infaz ediyor. Dünya çapında da Asya ve Afrikalılara karşı bu şekilde yukarıdan bakan, onları ezmeyi meşrulaştıran bir batı kültürü var. Yani batılı emperist kültür var. Bunun Türkiye'de temsilcileri var. Maalesef Kılıçdaroğlu'nun açıklaması bunu ifade ediyor" ifadelerini kullandı.
RUSYA KARARLI TAVIR ALDI
Türkiye-Suriye yakınlaşmasının aynı zamanda Türkiye, Suriye, Rusya, İran, Irak, Suudi Arabistan'a kadar uzanan Batı Asya'nın hatta Çin'in aynı cephede buluşması anlamına geldiğini kaydeden Perinçek şöyle konuştu: "Türkiye-Suriye yakınlaşması; Batı Asya koşullarında Rusya ile İran'la hatta Lübnan'la beraber hayata geçecek bir olay. Yani tek başına Türkiye-Suriye yakınlaşırsa o bölgede yine dengeler Amerika lehine olur. Türkiye-Suriye yakınlaşması aynı zamanda olayları dikkatli izlersek Rusya'nın güçlü inisiyatifi ile oldu. Şimdi teferruata girmeyelim ama Türkiye ile Suriye'yi Rusya inisiyatifi teşvik etti. Zaten Türkiye ile Suriye'nin de ihtiyacı bu. Ama o ihtiyacın önünde bazı engeller vardı. Rusya o engellerin kalkmasında daha cesur, daha kararlı tavırlar aldı ve sonuç itibariyle bu süreçte Rusya'nın her iki ülkeyle buluşarak görüşerek bu yakınlaşmaya da önemli rol oynadığını görüyoruz. Ama bu sürecin en merkezinde Vatan Partisi var. Bakın burada yıllardan beri hep neyi anlatıyoruz? Rusya'yla görüştüğümüzü, İran'la görüştüğümüzü, Suriye'yle görüştüğümüzü... Bu görüşmelerde Suriye'nin kuzeyinde Türkiye ve Suriye'nin silahlı işbirliği yapmasının bütün sürecin anahtarı olduğunu, kilitleri açacağını söylüyoruz. Bunu Rusya'yla görüşmelerimizde de aynen böyle söyledik. Bir kere değil, iki kere değil, üç kere değil, dört kere değil, beş kere söyledik. İran'la da görüşmelerimizde bunları söyledik. Onun için Vatan Partisi bu süreçte Türkiye'nin milli güçleri ve Türkiye'nin iç dinamizminde önder konumlarda. Onu da açıkça ifade edelim."
Faşizmin tarifi
Perinçek, Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerindeki milliyetçi dip dalgasını da şu sözlerle değerlendirdi: "Fransa ve Almanya'daki partiler, Amerikan emperyalizmine yaklaştığı oranda faşist olur. Amerikan emperyalizmine mesafeli olan partiler faşist olamaz ki. Faşizmin tarifi ne? Faşizm, emperyalist ülkelerin en gerici, en saldırgan, en emperyalist, en ırkçı kanadıdır. Amerika'ya yakınlığınız oranında faşist olabilirsiniz. Amerika'ya uzak olanları, ona kafa tutanları Amerika tabi suçlaması lazım. Nasıl suçlayacak? Bunlar kendi vatanlarının, ülkelerinin bağımsızlığını savunuyor. Ekonomik gelişmesini savunuyor. Bunlar Rusya dostu, Asya dostu falan diye onlarla mücadele edemez. Aşırı sağcı falan diye bir kavramlar üretiliyor. Mustafa Kemal'e ne dediler o zaman? Eşkıya dediler, ultra nasyonalist dediler değil mi? Mustafa Kemal'e hangi suçlamaları yapıyorlarsa, tabi ben Mustafa Kemal ile Le Pen'i, Alternatif Parti'yi falan kıyaslamıyorum ama sonuç itibariyle empeyizmin kara propagandasını anlatmaya çalışıyorum. Bizim hem hükümet hem muhalefet aşırı sağ söylemini benimsiyor. Demek ki Amerika'nın kara propagandasının içinde kalmışlar. Yani beyinlerini belli ölçülerde Amerika'ya teslim ettiklerini gösteriyor. Çok büyük yanlış. Türkiye'nin menfaati açısından da çok büyük yanlış. Buralardaki yükselişi bizim alkışlamamız lazım. Türkiye'nin çok hayırına bir yükseliş. Yani Amerika Birleşik Devletleri'ni etkisizleştiren, Amerika'nın dünya efendisi olma iddialarını yerle bir eden bir süreç yaşıyor dünya. Avrupa da bu sürece katıldı. Avrupa'nın Almanya gibi, Fransa gibi ülkeleri de, halkları da bu sürece katılmaya başladı."