06 Ocak 2025 Pazartesi
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yalancı için yalan değerlidir,  halk için ise gerçek-2: Eğitim sistemini geleceğe hazırlamalıyız

Otomasyon ve yapay zekânın etkisinin daha az iş değil, daha farklı işler olduğunu unutmamak gerekir.Çoğu çalışma ortamında, insanların gruplar halinde çalışmasına ihtiyacınız vardır. Bu yüzden işbirliği artık çok daha önemlidir. Önce eğitim sistemini düzenlemek, bu yeni geleceğe hazırlamak gerekiyor

Yalancı için yalan değerlidir,  halk için ise gerçek-2: Eğitim sistemini geleceğe hazırlamalıyız
Eğitim sistemimizi, becerilerimizi yeni teknolojilerden faydalanmak için yeterince hızlı bir şekilde dönüştürüyor muyuz?
A+ A-
MURAT ÜLKER / YILDIZ HOLDİNG YÖNETİM KURULU ÜYESİ

Bu yazı muratulker.com’dan alınmıştır. Yeniden World Economic Forum başlıklı yazıya kaldığımız yerden devam ediyoruz:

4) REFİK ANADOL, DEĞİŞİMİN KATALİZÖRÜ OLARAK KÜLTÜREL LİDERLER

Refik Anadol’un ticari şirketler, eğitim kurumları, bilim adamları, tasarımcılar ve mimarlarla yaptığı ortak çalışmalarda veri anlatıları ve yapay zekâ ile çığır açan yaklaşımlarını keşfetmek…

Katılımcı: Refik Anadol, Sanat Yönetmeni ve Dijital Sanatçı

Refik Anadol sanat hayatına başlarken onu en çok etkileyen söz, “Torunlarımızın bizde en tuhaf bulacağı şeylerden biri de dijitali gerçekle ayırt etmemiz olacak.”mış. Bu, ünlü bilimkurgu yazarı William Gibson’ın 2007'de kullandığı bir cümlesiymiş. Doğru; artık nerede fiziksel dünya başlar, nerede dijital dünya başlar, bu sınırların kalktığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu yeni dünyada kontrol kimde, bazen bilemiyoruz.

Refik Anadol temel soru olarak şu soruyla başlıyor: “21. yüzyılda insan olmanın anlamı nedir?”

Refik Anadol veriyi bir çeşit materyal ve hafıza olarak görüyor. Ona göre yapay zekâ da zihnin bir uzantısı. Dijital sanat yaklaşımı olarak şu sorudan hareket etmiş: “Eğer makineler öğrenebiliyorsa, hayal kurabilir mi? Eğer hayal kurabiliyorsa biz bunu nasıl görselleştirebiliriz?”

Refik Anadol’un stüdyosu milyarlarca görsel hafıza toplayarak buradan yeni veri evrenleri oluşturuyor. Dijital hafızaların farklı bir perspektifle yorumlanmasından ortaya farklı temalarda veri evrenleri ve bunların görsel simülasyonları ortaya çıkıyor. Gerçek hayatın değişkenliği ve dinamizmi bu anlatılarda kendine yer buluyor. Örneğin Berlin’deki bir bina projeksiyonunda sürekli değişken hava koşullarını yapay zekânın yorumlayarak görsel bir anlatıya dönüştürmesini, aslında yapay zekânın bir hikâye anlatıcısı olabileceğinin ve hayal kurabileceğinin kanıtı olarak görüyor, Refik Anadol. Farklı bir enstalasyonda tüm flora bitkilerinin hem görsellerini hem de kokularını toplayarak aynı gerçekliğin yapay zekâ ile yorumlanarak görsel anlatısının yanında aynı zamanda özel bir teknikle floradaki çiçeklerin kokularını da yeniden oluşturdukları bir deneyim de oluşturmuşlar.

Anadol daha sonra gelişmeleri pandemiye bağlıyor ve diyor ki:

“Pandemiyle birlikte yıldızı parlayan NFT ise özellikle yaratıcı üreticiler için önemli bir teknoloji. Sadece sanatın eser sahipliğinin dışında bunun ekonomiye dönüştürülmesini de hızlandırması açısından önemli bir gelişme. Blokzincir üzerinde yaşayan üretken sanat (generative art) formları ile gerçeğin sürekliliği ve dinamizminin ses, sıcaklık, görüntü, duygu vb. sensörler yardımıyla birleştirilmesi ve yapay zekâ ile işlendikten sonra gerçek zamanlı değişken bir sanat formuna (dinamik NFT) dönüştürülmesi de heyecan verici gelişmelerin başında geliyor.”

Bu alandaki en son büyük projelerinden birisinde Barselona’da bulunan Gaudi’nin imza eserlerinden Casa Batllo’da gerçekleştirilen ses ve ışık gösterisinde binanın geçmiş hafızası, verisi ve o anki hava durumu bilgisi bir araya getirilerek gerçek zamanlı dinamik bir bina giydirmesi yapılmış.

Burada sanatın insanları birleştirici ve birbirine yakınlaştıran bağlayıcı gücü öne çıkıyor.

Kendini kamusal alanlar üzerinde çalışan bir halk sanatçısı olarak tanımlayan Refik Anadol, sanatı iyi bir amaç uğruna etki odaklı kullanmaya çalıştığını ifade ediyor. Bu kapsamda üretken sanat ve dinamik NFT’leri bir sonraki büyük metaverse projesi olan Dataland’e taşımak istiyor.

Anadol sözünü şöyle tamamlıyor: “Kültürel liderler sanatın gücünden yararlanarak dünyanın büyük problemlerine karşı farkındalığın artması ve çözümü noktasında önemli rol oynayabilirler.”

Elbette bu doğru ama burada bir şeyi unutmamamız gerekiyor; asıl sanatçı olan yapay zekâ değil, Refik Anadol. Yapay zekâ sadece bir araç, sanatçının boyası ya da fırçası gibi bir şey, daha fazlası değil.

Peki, yapay zekânın kendisi ne zaman sanatçı olur? Kendi kendine bir tavır geliştirirse, bizim yapmadığımız bir şey yaparsa ancak o zaman sanatçı olur. Tabii ki yapay zekâ insandan çok daha verimli çünkü başka bir derdi yok, en basitinden acıkmıyor dahi ama benim için emirle çalışan bir robottan farkı da yok. Teknik bir araç olarak kullanılıyor. Olay yapay zekada olsa zaten sanatçılar bilgisayarcılardan çıkardı. İşte bu yüzden hala Refik Anadol sanatçı çünkü sanatçı irade sahibi olandır. Ne kadar dijitalleşmeden ve teknolojiden bahsedersek bahsedelim gerçek sanatçıyı unutmamak gerekiyor.

Yalancı için yalan değerlidir,  halk için ise gerçek-2: Eğitim sistemini geleceğe hazırlamalıyız - Resim : 1

Yapay zeka sadece bir araç, sanatçının boyası ya da fırçası gibi bir şey, daha fazlası değil.

5) BİR MİLYAR İNSANI YARININ EKONOMİSİNE HAZIRLAMAK

Önümüzdeki 10 yılda teknoloji tarafından radikal bir şekilde dönüştürülecek 1 milyar iş varken, 2030 yılına kadar 1 milyar kişiye daha iyi beceriler, işler ve eğitim sağlamak için hangi kritik müdahalelere ihtiyaç var?

Katılımcılar: Zanny Minton Beddoes, Moderatör, Editor-in-Chief, The Economist, Ahmad bin Abdullah Humaid Belhoul Al Falasi, Minister of Education, Ministry of Education of the United Arab Emirates, Belen Garijo, Chair of the Executive Board and Chief Executive Officer, Merck, Jonas Prising, Chairman and Chief Executive Officer, ManpowerGroup, C. Vijayakumar, Chief Executive Officer and Managing Director, HCLTech.

İş dönüşümünün sadece ekonomik büyümenin hızını etkilemeyeceği aynı zamanda siyasi istikrarı da etkileyeceği bu oturumun ana konusuydu. Yorumumu yazmadan önce konuşulanları özetlersem şöyleydi:

“İş dönüşümü devlet maliyesini etkileyecek, herkesin refahını etkileyecek. Yarının ekonomisine uygun becerilere sahip insan gücümüz yoksa o zaman çok büyük bir sorunumuz var. Bu yüzden ne kadar ilerleme kaydettiğimiz konusunda dürüst olmamız gerek.

Eğitim sistemimizi, becerilerimizi yeni teknolojilerden faydalanmak için yeterince hızlı bir şekilde dönüştürüyor muyuz? Buna yeterince vakit, kaynak ve odak ayırmamız gerekiyor. Yedi yıl önce Dünya Ekonomik Forumu’nda yüzlerce milyon insanın yapay zekâ ve otomasyondan etkileneceğine dair bir oturumun yapıldığı hatırlatıldı. Günümüzde işlerimiz ortadan kalkmadı, sadece gereksinimler şekil değiştirdi. Hatta bir beceri sıkıntısıyla karşı karşıyayız.

Toplumda, işletmelerde bireysel bir bakışla öğrenmek için bir motivasyon, bir gereklilik aşılamamız gerekiyor. Teknoloji önemlidir, ancak otomasyon ve yapay zekânın etkisinin daha az iş değil, daha farklı işler olduğunu unutmamak gerekir. Çoğu çalışma ortamında, insanların gruplar halinde çalışmasına ihtiyacınız vardır. Bu yüzden iş birliği artık çok daha önemlidir. Bu yüzden en temel ve çok önemli sosyal becerilerden biri, bir dizi insanla ne kadar iyi çalıştığınızdır. Günümüzde tavır, aradığımız en önemli şeydir.”

Söz konusu yarının ekonomisine hazırlanmaksa bence en önemli sorun eğitim. Maalesef ki okullar bu konuda çok geride kalıyor. Eğitimle gerçek hayat arasındaki fark giderek kopacak demek bu da. O yüzden önce eğitim sistemini düzenlemek, bu yeni geleceğe hazırlamak gerekiyor.

6) SANAYİ JEOPOLİTİĞİ

Yaptırımların kullanılmasından teknoloji tedarik krizlerine kadar, iş dünyası liderleri artan jeopolitik kırılmaların olduğu bir dünyaya nasıl uyum sağlayabilir?

Katılımcılar: Ravi Agrawal, Moderatör, Editor-in-Chief, Foreign Policy Group, Carmine Di Sibio, Global Chairman and Chief Executive Officer, EY, Mathias Miedreich, Chief Executive Officer, Umicore, Lubna S. Olayan, Chair of the Executive Committee, Olayan Financing Company, Anne Richards, Chief Executive Officer, Fidelity International,

Rusya-Ukrayna arasındaki savaşla birlikte Rusya’dan ticari çıkışlar aslında ahlaklılığın tercihidir. Ülkeden çıkışı tercih edenler rasyonel tercih kullanmamış olanlardır. Batı’nın büyük bir kısmı, ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına katıldı, ancak küresel olarak Güney’deki çoğu ülkenin bunu yapmadığını biliyoruz. Bir şirketin gerçekte ne olduğunun ahlaki değerlerimizle ve kültürümüzle ilgili olduğunu düşünüyorum. Kendinize sormalısınız, yapılacak en doğru şey nedir? Eğer buna dürüst cevap verirseniz, jeopolitik ve politik baskılara karşı kendinizi koruyabilirsiniz.

ABD ve Çin arasında tam bir ayrışmanın küresel ekonomiye felaket getireceğinin farkına varılması, ABD ve Çin taraflarının işbirliği alanları bulmak için gerçekten istekli oldukları anlamına gelmiyor. ABD, Çin’in gelişmiş yarı iletkenlere erişmesini imkânsız kılmak için tek taraflı bir önlem aldığında, örneğin, dünyadaki ülkeler ve şirketler, tedarik zincirlerinde buna uymak zorundadır. Aksi takdirde yaptırımlarla karşılaşırlar.

Galiba Batı, Çin’de yapılanların Çin’de satıldığı bir noktaya gelmek istiyor. Neden elektrikli araçlar üretiyoruz? Neden Avrupa 2025’te yanmalı motorları yasakladı? Çünkü karbon emisyonlarını azaltmak istiyoruz. Elektrikli arabalar yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalışırlarsa, CO2 yoktur. Ancak elektrikli bir araç üretmek, yanmalı motordan çok daha fazla, muazzam miktarda CO2 üretecektir. Bu bir çelişki değil mi?!

Şirketler için uluslararası hükümet ilişkilerini sürdürmenin en iyi yolu hangisidir? Tarafsızlık gibi görünüyor, ama bu artık mümkün değil. Şirketler jeopolitik nedenlerden dolayı bazı konularda pozisyon almak zorundalar. Organizasyonunuzdaki insanları dinleyin, çünkü şirket kültürünü dünyanın farklı ülkelerinde gerçek bir durumda nasıl ifade edeceklerini en iyi onlar bilirler.

Her şeyden önce biraz daha şeffaflık lazım. Politikacıların halkla görüşerek, sanayicilerle görüşerek daha şeffaf olması lazım. Çünkü bu şeffaflık olmayınca yasaklar geliyor. Yasaklar arttıkça şirketler zarar ediyor. Halka açık şirketler söz konusuysa halk da zarar ediyor. Amerikalı bir şirket olarak Rusya’dan çıktın diyelim hem de zarar ederek; bunun gerçekte kime zararı dokundu? Müşterilerimize küresel olarak da bakmalıyız. Nerede faaliyet göstereceğimize müşterilerimizin ihtiyaçları karar verir.

Elektrikli araçlar elbette çok önemli. Ama söz konusu gerçekten gezegeni kurtarmak mı derseniz orada durmak lazım. Altındaki gerçek kök nedenlerin ne olduğunu görmek çok önemli!

DEVAM EDECEK

Son Dakika Haberleri