YALÇIN KÜÇÜK/ Talat Paşa: Türkiye Türklerindir-(TAMAMI)

Talat Paşa ile Sedat Simavi arasında bir bağ nasıl kurabiliriz, öncelikle kurabilir miyiz, soruyorum. Talat terk-i vatan eylediğinde Sedat yirmi yaşlarındaydı, Galatasaray’ı bitirmişti, bu o tarihte yüksek tahsildir ve zamanına göre yüksek bir yaştadır. Simavi Cağaoğlu’nda bir gazeteciydi, aktiftir, mizah dergileri dahi çıkarıyordu; Talat ise, Hüseyin Cahit Yalçın’ın formülüyle, İttihat ve Terakki’nin “ruhu”, önce İttihat ve Terakki’nin merkezi umumisi olan, sonra Yunus Nadi’ye geçti, yine Cağaloğlu’nda, kırmızı konaktadır. Ve Talat liderdir, pek çok tarife göre, doğuştan, İttihat ve Terakki’nin motoru, Dahiliye Nazırı ve Sadrazam; Sedat ise, İstanbul’dan Ankara’daki Kuvva-i Milliye’yi destekleyen adam... Şimdi Hürriyet adının solunda, Mustafa Kemal’in sol altında, “Türkiye Türklerindir” slogan-sözü, herhalde ikisini bağlamaktadır. Bu sözün İttihat ve Terakki’nin icadı olduğundan hiçbir kuşkumuz yok. Ancak eğer İttihat ve Terakki’nin ise, Talat’ındır ve o halde Hürriyet Gazetesi hem Talat’ın ve hem Fırka’nın ruhunu sürdürmektedir.
Bir Talat Paşa portresi
Yoksul olmasa da küçük memur bir aileden geliyordu, posta memuru olarak hayata başladı, öğretmenini dövdüğü için, döver, tahsili aksadı, erken yaşta ihtilalci oldu, Edirne’nin istirdadı ve Bab-ı Ali baskınında başroldedir. Çok sevimli, çok girişken, son derece mütevazı ve duygusaldır, tahttan indirdikleri Abdülhamit’in cenazesinde hüngür hüngür ağladığı kayıtlıdır.
Adnan Adıvar, hızla karar veren ve hep karar veren bir adam olarak tarif ediyor, devrimci faaliyetlerden, sık sayılacak ölçüde yakalanıyor, bir kez zaptiyeler bir de mektup buluyorlar, bunda “yakında emelime nail olacağım” sözü de var. Sorguda çok üstüne gidiyorlar, yoksa ihtilal yakın mı, kaygıları buradan kaynaklanıyor. Talat hazır formüllerle dolu, “Alyans Mektebi müdürünün kızıyla” aşk yaşadığını söylüyor; müdür Luppa’nın kızı celp edilince teyit ediyor, “aşk var” ama o kadar, evlenmiyorlar. Talat bu, hiç yerinde duramamaktadır.
Devrimci ruh
Çok çok ilginç, üstad-ı azam, otuz üçüncü dereceden mason ve aynı zamanda Bektaşi, eskiden buna şaşılıyordu, şimdi şaşmamayı öğretiyoruz.
Her dinden ve her kavimden insanlarla samimi ilişki kuruyor; bu nedenle olabilir, büyük hiciv ustası Eşref, “Alemi duçar-ı beht ü hayret etti Talat’ın / Haddini bilmez acep çingene bir Jön-Türk müsün?” dizelerini yazmıştı.
Buna dayanarak, Talat’ın “çingene” olduğunu dahi ileri sürenler oldu.
Bu, bir yandan, söz uygunsa, “her kılığa” girmesinden ve daha önemlisi, İttihat ve Terakki’nin, bir büyük devrimci hareketin, günah keçisi yapılmasından çıkıyor.
Enver devrimci hayal ve Talat, devrimci ruhtur. Bunun söyleyeceklerimde bir ilgisi yok ama gereksiz olsa da yazıyorum.
Yazmayı istediklerim ve istemediklerim
Peki, Talat’ı yazmak istiyor muyum, hayır; yazmak istemediklerim arasındadır. Bilmediğim için mi, az mı biliyorum, hayır; bana göre çok biliyorum, ama yazmak istemiyorum. Doğu Perinçek önerdi ve Deniz Hakan istedi, Hürriyet-i Ebediye tepesinde ve Abide-i Hürriyet kenarında yatıyor, herhalde eksik kalmaması gerekiyordu. Mahmut Şevket Paşa da var, Mithat Paşa’nın yetiştirmesidir; Hareket Ordusu Komutanı, dirayetli, ancak belki çok sonra yazarım, çünkü çok dolu haldeyim. Ayrı ayrı ikisine de sevgim var. Henüz ikisini de yazmayı düşünmüyorum.
Ali Kemal’in gözüyle Talat Paşa
Tekrar ediyorum, kimdir ve nasıl hücum ettiler; Ali Kemal’den daha acımasız savcılar, belki sadece bugün ve Beşiktaş’talar. Şöyle yazıyordu: “Garipdir, ne irfan, ne ahlak, ne insaf. Nasıl oluyor da böyle bir mahluk bu muhitte bu derece parlıyor. Bu muammayı hal etmek içün şu hakikati nazarı itibare almalı ki Talat, manayı tam ile, hakiki bir ocak adamı idi. Ocak vurmak isterse öldürürdü. Ocak yakmağa kasd ederse o, ortalığı kül ederdi. Sırf bu ifratına ve meziyetlerine mebni idi ki ocak alemine o cehaletle, zekâca mahdudiyetle beraber belki de bilhassa o saikalarla büyük bir nüfuz sahibi olmuştu.” Çok açık, İttihat ve Terakki yok, sanki bir tek Talat Bey var. Ve bir de şu var: “Ocağın irili ufaklı efradından hiçbiri yoktu ki Talat’ı sevmesin, takdir etmesin.” İzmit’te linç edilen Ali Kemal’in gözüyle işte Talat; çok sevilen bir lider olduğunu bir daha anlıyoruz.
İstanbul’daki Siyonistler
Talat anılarında, her işe hâkim ve her işten sorumlu olduğunu açıklıkla yazıyor. Şunu da not etmekten geri kalmıyor: “Morgenthau, kitabında benden bahsettiği sırada aslen Türk ve Müslüman olmadığımı dahi söylüyor,” açıklıkla not etmek durumundayız, çok söylenmiştir ve Morgenthau ise, Alman asıllı zengin bir Amerikan Yahudisi idi, Talat zamanında İstanbul’a büyükelçi olarak gönderilmişti. O tarihte İstanbul, Siyonist hareketin çok canlı olduğu bir yerdi. Ben Gurion ve Benz-Zvi, Osmanlı olmuşlardı, Yahudi Devleti’ni buralarda kurmayı deniyorlardı. Yahudiliğin en önemli sorunu ise, “aliya” dedikleri, Filistin’e Yahudi aktarmak ve Filistin’de toprak almaktı; Morgenthau buna ilaveten, Ermeni tehcirinden hareketle Filistin’de bir massacre endişesi duyuyor ve bunu büyütüyordu. Filistin’de Yahudiler’in bir devlet olmak üzere çok ciddi örgütlendiklerini, o zaman çok az da olsa, şimdi çok iyi biliyoruz. O kadar öyle ki, Cemal Paşa’nın dairesinde dahi örgütlenmişlerdi, casusluk örgütleri vardı, “nili” adını artık kitaplara sokmuş durumdayız. Filistin hemen hemen gitmişti, Morgenthau korkuyor ve Talat’ı günahkâr görüyordu, özetlemiş oluyorum.
Hürriyet Gazetesi ile Talat
İşte tam bu dönemde, “Türkiye Türklerindir” dövizinin çıkması çok doğaldır ve bu dövizin, Israel Devleti’nin kuruluşundan hemen önce yayımlanan Hürriyet Gazetesi’nin adının yanına yerleştirilmesi ise çok şaşırtıcıdır. Benim, “Türkiye’de Israel, Israel’den daha güçlüdür” sözünde ve Hürriyet Gazetesi’ni güç merkezlerinden biri telakki etmem durumunda, bunu daha da şaşırtıcı bulabiliriz. Yalnız şunu eklemek durumundayız, Sedat Simavi ya da Simaviler zamanında, Hürriyet, daha çok anti-Yunan idi, 6/7 Eylül talanının hazırlık aşamasında, Hürriyet kadrosundaki Hikmet Bil ve diğerlerinin rolü pek büyüktü. Demek ki, asıl Israel yönelişi, Aydın Doğan zamanındadır; ama ne olursa olsun, bu döviz, Talat’ın ruhunun silinmediğinin göstergesidir. Öyle saymak zorundayız.
Simaviler’den Koçlar’a
Simavi soyadının “Simav” ile bir ilgisini göremiyorum, “Sima” yeterlidir; iki oğlu vardı, Erol ve Haldun olmakla, birinci ad Türkiye’nin dışında da taşınıyor. Haldun adı ise “sadun” adı türündendir, İbn-i Haldun’u hep biliyoruz, Mısır’a İslamo-judaik İspanya’dan göçmüştü ve Haldun Simavi, sonradan, İzmirli Meserretler’in kızı Çiğdem ile evlendi. Meserret Oteli, Bab-ı Ali’ye yürüyüş mesafesinde idi, İttihat ve Terakki’nin bütün politik görüşmeleri Meserret’te yapılıyordu. Bir nokta da şu, Haldun’un eşi Çiğdem, Ali, Ömer ve Mustafa Koç’un annesidir ve Simaviler’in Koçlar’a yakın akraba olduklarını ekleyebiliyorum. Bir de şunu not ediyorum, Israel Devleti’nin kuruluşundan üç-dört ay önce çıkan Hürriyet’in, o sırada cehepe iktidarı Israel yanlısıydı, “Türkiye Türklerindir” dövizine ve Talat’a sahip çıkmalarını pek olumlu değerlendiriyorum.
Üç adam: Talat, Cemal, Enver
Ama ne yazgı, ne adamlar, Türkiye’den ayrılmadan önce Talat, görevdeki sadrazama, hesap vermek ve yargılanmak üzere döneceğini yazmıştı. Üç kişiydiler, Sait Halim Paşa’yı ayırıyorum, Talat ile Cemal’i, İngilizler verdiler, Enver’inki biraz daha farklı, Sırlar’da var, saf ve hayalci Enver, İç Asya’ya ihtilal için gittiğini Roy’a söylemişti ve Roy da Lenin’e haber etti. Hepsi budur. Öldürdüler.
Sürgün mü, hapislikten kötüdür ve en iyisi, en kötüsüdür, şimdi anlıyoruz. Cinayet davası üzerine, Kaynak’tan çıkan kitap çok öğreticidir, Talat’ın hiçbir koruması yoktur. Talat’ı öldürmek çok kolaydır, çocuk işi diyebilirim, epileptik bir Ermeni elini-kolunu sallayarak yapabildi. Hoş, belki de Ermeni kurşunu ile ölüm Talat için en iyisi oldu; trajik yaşamdır, en iyisidir, en iyi, diyorum.
Talat Paşa’nın ruhu
Yanında Doktor Nazım vardı, çok severim. Sadrazamlığa Kara Kemal teşvik etti, Kemal Tahir’in “Kurt Kanunu” romanında kahramandır. Talat hem sadrazam ve hem dahiliye nazırı idi, nezareti İsmail Canpolat verdi. En yakınları bunlardılar, benim de sevdiklerimin başındadırlar. Yaşamları trajiktir, tekrarlıyorum. Talat Paşa Komitesi mi, İttihat ve Terakki’ye sevgidir, öyle anlıyorum. Kim ne derse desin, “Türkiye Türklerindir”, Talat’ın ruhudur, her gün duyuyoruz.