Yalnızlık Allah’ın emri değil kulların marifeti!
Yalçın, Batı Blokunun çatırdadığını görüyor ama büyük bir hızla yükselen güçleri, oluşma halindeki blokları göremiyor. Yalnızlık korkusu ondan. Sadece Astana sürecinin Türkiye’ye neler getirdiğini bir güzel değerlendirse, tahlil yerine oturacak
Candan Erçetin’in yumuşak sesi ile biraz da hüzünlenerek söylediği “Yapayalnız” şarkısı bireysel bir yalnızlığı dile getirir. Prof. Hasan Basri Yalçın’ın “Kim Kime Destek Verir?” (31.08.2023) yazısı, aynı yönde bir dertlenme bence; ne var ki bireysel değil ulusal yalnızlıkla/yalnızlıklarla dertleniyor. Ayrıntılara geçmeden önce, Prof. H. Basri Yalçın’ı tanıyalım:
H. Basri Yalçın’ı CNN ekranlarından tanıyoruz. Ahmet Hakan’ın programına sık sık çıkanlardan. O yelpazede AKP’nin sözcülüğünü olmasa da, AKP’nin eğilimlerini temsil ediyor. Doğrusu, kendini ilerici sanan/sunan birçok CHP’liden daha makul şeyler söylüyor, tahliller yapıyor.
KİM KİME DESTEK VERİR?
H. Basri Yalçın 31.08.2023’de Sabah gazetesinde yayımlanan yazısında uluslararası durumu tahlil ediyor. Lehine bir puan, lideri Recep Tayyip Erdoğan gibi durumu olduğundan iyi göstermeye değil kavramaya çalışıyor.
Ne var ki bence kavrayamıyor. Nedeni ayrı. Şunları yazıyor:
“Dünya siyasetinde çok belirgin bir davranış kalıbı kendini hissettiriyor. Yeni kutuplaşmalar ve kamplaşmalar bekleniyor; ama bu kamplaşmalar nedense bir türlü ortaya çıkmıyor. (abç) Devletler herhangi bir kriz anında kendi tarafında olmasını istediklerine destek vermek şöyle dursun herkes birbirini yalnız bırakmaktan keyif alıyor. (...) Ukrayna Savaşı'nda Batı tek sesle konuşmaya özen gösterse de tek bir cephe kurdu diyemeyiz.”
Kısacası, Candan Erçetin’in şarkındaki gibi: “Yalnız… Yapayalnız”!
Bu satırlar TV’nin başında dertlenen bir emeklinin tepkisi olsa, anlaşılabilir. Ama Hasan Basri Bey öyle biri değil.
Kimse kimseye yardım etmiyormuş. Herkes kendi çıkarı peşinde imiş. (Kimse burnunun ucunu göremiyorsa, yandık!) H. Basri Yalçın bir tespitten yola çıkıyor. ABD’nin gerilediğini, eski ilişkilerini yürütemediğini tespit ediyor. Bu eski dünyanın çatırdamasın anlamına geliyor, eski kamplar da dağılıyor. O kesimde, yarın öbür gün ortada kalmamak için başının çaresine bakma eğilimi güçleniyor. Doğru ama bu doğal değil mi? Dünyanın geri kalan kesimindeki hakim eğilim öyle mi? Çin-Rusya-İran-Orta Asya ülkeleri yakınlaşması Şangay İşbirliği Örgütü’nün ötesine taşıyor, Güney'in isyanı anlamına geldiği ABD’li Foreign Affairs tarafından bile teslim edilen gelişme içinde BRICS’e yönelim hız kazanıyor. Bir uzman bu büyük yönelişi göremiyorsa, işimiz zor demektir. Afrika kaynıyor. Burkina Faso, Mali derken Nijer de devreye girdi, hem de silahla-külahla. Ama H. Basri Bey’e bakılırsa bu (yani Nijer’deki gelişmeler) “Ukrayna Savaşı'nın bir uzantısı.”
Hasan Basri Bey “Çin, Rusya'ya destek verecek diye bekleyebilirsiniz; ama o destek hiç de beklenen seviyelerde görünmüyor.” buyuruyor. Çin’in desteğini beğenmemek Hasan Basri Bey’e kalmış! Rusya Çin’den asker mi istedi?
Rusya’nın Çin’in askerine ihtiyacı mı var? Rusya da, Çin de, İran da dünyanın geri kalan kısmı ile bütünleşmek için dikkatli ama iddialı politikalar izliyorlar. Gelişmeleri doğru değerlendirelim.
Devletlerin, siyasal güçlerin ittifakları, tarihin en eski siyasal eylemleridir. Bu ittifaklar zaman içinde dağılabileceği gibi, giderek pekişebilir, bloklaşmaya dönüşür. 20. yüzyılın tarihi bunun örnekleri ile doludur.
BLOKLAR BİR ANDA ORTAYA ÇIKMAZ
H. Basri Bey “Kimse kimseye destek vermiyor; çünkü kimse kimseyi stratejik partner olarak görmüyor. Herkes kendi hedefiyle meşgul.” sözleri ile sonlandırıyor. Eskiden yazarlar blokların gücünü mutlaklaştırırlardı, şimdilerde yalnızlık moda. Her koyun kendi bacağından asılırmış. Baktığınız yere bağlı. Bütün Batıcı savrukluğuna rağmen Rusya’nın, İran’ın, Çin’in sıcak yaklaşımlarına muhatap olan Türkiye, kendini daha fazla yalnızlaştırırsa tarihsel fırsatları kaçırıyor olabilir. Bence öyle de oluyor.
Sonunda H. Basri Yalçın sözü yine Türkiye’ye, AK Parti politikalarına getiriyor:
“Türkiye mesela Ukrayna Savaşı sırasında kendini hiçbir tarafa bağlamamak için özen gösteriyor.” diyor yazar ve AK Parti’ye bu nedenle bir aferin gönderiyor. Oysa 4 Eylül 2023 tarihli Putin Erdoğan buluşmasının, son yılların en zayıf buluşması olduğunu sağır sultan bile duydu. Çatışan tarafları idare etmeye çalışmanın, II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin önüne ağır bir fatura koyduğunu bizler unutmadık. Hükümetin denge politikası İnönü’nünkini bile aratıyor.
Unutmayalım, milletler de insanlar gibidir. “İnsan toplumsal bir varlıktır” Milletler de öyle. İttifaklar değişebilir ama birlikte güç kazanma ihtiyacı, esastır. Hasan Basri Yalçın Batı Blokunun çatırdadığını görüyor ama yükselen, hem de büyük bir hızla yükselen, güçleri, oluşma halindeki blokları göremiyor. Yalnızlık korkusu ondan. Sadece Astana sürecinin Türkiye’ye neler getirdiğini bir güzel değerlendirse, tahlil yerine oturacak. Ne diyelim, geç olsun da güç olmasın bari Hasan Basri Yalçın.