Yapay zekâ roman da yazar mı?
Bir romanda geçen herhangi bir olayı, belli bir zaman dilimini, karakterlerin ayrı ayrı hikâyesini, toplumsal, psikolojik ve kültürel katmanları nasıl anında önümüze gelecek?
Türkiye Bilişim Derneği, Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri. Sık sık kongreler, sempozyumlar, etkinlikler düzenliyor, yayınlar yapıyor, dergiler çıkarıyor, yenilikleri duyuruyor. Koray Özer’le TBD Bilim-Kurgu Öykü yarışmasını ve derneğin çalışmalarını, yapay zekanın edebiyatı nasıl etkileyeceğini konuştuk.
- Türkiye Bilişim Derneği (TBD) hakkında neler söylersiniz?
TBD, bilişim kültürünü yaymak ve bilişimin kalkınmada öncü rol almasını sağlamak amacıyla 1971 yılında kuruldu. Bugüne dek bilişimle ilgili 500’e yakın etkinlik, yüzlerce rapor ve kitap yayımladı. 1972 yılında TBD tarafından çıkarılmaya başlanan Bilişim Dergisi bu yıl 50. yaşını kutladı. Günümüzde bilişim alanında Türkçe sözcükler kullanabiliyorsak bunu derneğin Onursal Başkanı olan kurucu üyelerden Prof. Dr. Aydın Köksal ve arkadaşlarına borçluyuz. Köksal, “bilişim”, “bilgisayar”, “yazılım”, “donanım” ve “yazıcı” gibi içinde bine yakın terim bulunan ve hemen hepsi benimsenmiş, Bilişim Terimleri Sözlüğü hazırladı. TBD’nin terim çalışmaları Prof. Dr. Tuncer Ören başkanlığında hâlâ sürüyor. Benim de üyesi olduğum Özenli Türkçe Çalışma Grubu’nun ürettiği bilişim terimi sayısı 20 bine ulaştı. TBD 12 binden fazla üyesi, 10 şubesi, 13 il temsilciliği ve üniversitelerdeki genç örgütlenmeleriyle Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri.
- TBD’nin kültür ve edebiyata önem verdiğini biliyoruz. Her yıl yapılan TBD Bilimkurgu Öykü yarışmasıyla ne amaçlıyorsunuz? Bilimkurgu ve bilişim arasında nasıl bir ilişki var?
İlk olarak 1999 yılında düzenlediğimiz TBD Bilimkurgu Öykü Yarışması, özünde Türkçeye bir hizmettir. Amacımız, bilimkurgu türündeki Türkçe eserlerin sayısını artırmak, daha çok okunmasını sağlamak ve teknolojiyi daha iyi anlamak için edebiyattan yararlanmaktı.
Bunlara, yaratıcı aklı harekete geçirmeyi ve teknolojik sorunları edebiyat aracılığıyla düşünmeyi de ekleyebiliriz. Bu amaçlar doğrultusunda kayda değer bir yol aldığımızı düşünüyorum. Yarışmaya gelen toplam öykü sayısı 6. bini aştı. Adını yarışmayla duyuran pek çok yazarın bugün iki ya da üç kitabı bulunuyor.
Yarışmamız; ciddiyet, tarafsızlık ve düzenlenme süresi düşünüldüğünde Türkiye’nin en kurumsal yarışmalarından birisi oldu. Yarışmanın yürütücülüğünü 2015 yılından bu yana Özgür Tacer başarıyla yapıyor.
Yarışmada ödül alan öyküleri Bilişim Dergisi’nde yayımlıyoruz. Dahası 1999 yılından bu yana dereceye giren öykülerden beş öykü seçkisi yayımladık.
- Bu yılki TBD Bilimkurgu Öykü yarışmasıyla ilgili bazı yenilikler olduğunu biliyoruz. Bunlar neler?
Yarışma bu yıl, 13 yaş altı, 14-18 yaş arası ve 18 yaşından büyükler olmak üzere üç ayrı yaş kategorisinde düzenleniyor. Böylece yarışmacılar daha adil bir şekilde birbirleriyle yarışacak ve bilimkurguya olan ilgi daha küçük yaş gruplarına da yayılma şansı bulacak.
- Sizce bilim ve teknolojiyle bilimkurgu türü arasında nasıl bir ilişki var?
Bildiğiniz gibi sanat sorunların ya da çatışmaların olduğu yerlerde boy veriyor. Bilimkurgu da aslında insanın bilim ve teknolojiyle sınavından başka bir şey değil. Bu sınav, bilim ve teknolojinin umudu ve kaygıyı aynı anda sunmasından kaynaklanıyor. Aslında bilim ve teknolojiyi göz ardı etsek bile gelecek, içinde barındırdığı belirsizlikten dolayı doğal “kaygı verici”.
İşte bilimkurgu yazarları da yapıtlarında bu belirsizlikleri, bilim ve teknolojiyle ilgili kaygıları, umutları işliyor. Örneğin Jules Verne, kaynakların yetersizliğinden ya da verimsiz kullanımından yola çıkarak, gelecekteki sorunların çözümü için bilimkurgusal teknolojilerle Ay’daki, yeraltındaki ve deniz altındaki yaşamları düşlemiş.
Mary Shelley, teknolojiyle canlının parçalara ayrılıp yeniden bir araya getirilmesinin istenmeyen sonuçlarını anlattığı “Frankenstein” romanında tersten giderek aslında yaşamın bilimsel olarak yeniden inşa edilebileceğini dolayısıyla yaşamın sonlanmasıyla ilgili belirsizliklerin (başta ölümün) ötelenebileceğini yazmış.
H. G. Wells, “Dünyalar Savaşı” romanında elbet bir gün karşılaşacağımız Dünya dışı varlıkların tehdidini ve “Görünmez Adam” romanındaysa bilim ve teknolojiyle özel yetenek kazanmış bir insanın sanıldığı gibi mutlu olmayacağını göstermiş. George Orwell, “1984” adlı romanında tek adam yönetimiyle ilgili kaygılarını ve teknoloji sayesinde kurulan gözetim toplumunun insanı nasıl köle hâline getirebileceğini gözler önüne sermiş.
Ursula Le Guin, “Karanlığın Sol Eli” romanında insanın hem dişiliği hem de erkekliği aynı bedende yaşamasının getirdiği sorunları, “Mülksüzler”de ise değişik yönetim biçimlerinin birbiriyle ilişkisini incelemiş. Thomas More, “Ütopya”da işçiler kötü yaşam koşullarından yola çıkarak emeğin, paylaşımın ve barışın olduğu bir dünyadaki yaşamı tasarlamış.
- İnternet, tabletler ve e-kitaplar okuma alışkanlığımızı değiştiriyor. Gelecekte okuma ve yazma alışkanlıklarımız sizce daha da değişecek mi?
Teknoloji okuma yazma alışkanlıklarımızda büyük değişiklikler yapacak gibi görünüyor. E-kitaptalardaki metinlere bakarak bunu anlamak mümkün. Şimdilik e-kitaplarda sözlük, kaldığın yeri bulma, metinde başka yere atlama, metni kopyalayıp internette paylaşma, sözcük arama gibi özellikler var. Gelecekte bundan çok daha fazla özellik olacak.
Okuduğumuz romanın dil bilgisi, anlam ve göndermeleri, yorumlar ve ilgili başka metinler anında önümüze düşecek. Ölçütlere göre metin karşılaştırmaları yapabileceğiz. Bir romanın içinde geçen herhangi bir olayı, belli bir zaman dilimini, karakterlerin ayrı ayrı hikâyesini, romandaki toplumsal, psikolojik ve kültürel katmanları okuyabileceğiz.
BULMACA ESERLER OLACAK
Ayrıca gelişmiş veritabanları ve yapay zekâ sayesinde bu “metin donatma” işi çok kısa sürede yapılacak. Bunun da ötesinde eser ve okuyucu arasında bir etkileşim başlayacak ve bizzat okurun şekil verdiği “bulmaca eserler” ortaya çıkacak.
Doğal Dil İşleme (Natural Language Processing) insan-bilgisayar etkileşimini sağlamak, farklı dilleri kullanan insanlar arasında iletişimi güçlendirmek için çalışan bir bilim alanı. Bu alanda dilbilimciler, bilişim ve yapay zekâ uzmanları birlikte çalışıyor.
Çeviri, ses tanıma, yazım denetimi, metin özetleme, metindeki bilgiyi çıkartma, metindeki varlıkları (kişi, yer, olay, zaman) tanımlama, duyguları ortaya çıkarma, anlamlı yanıt verebilme, metinleri sınıflama bu alanında yapılan çalışmalardan bazıları. Doğal Dil İşleme (DDİ) ile bir metnin türü (sözleşme mi, dava mı, reklam mı, köşe yazısı mı vb.) ayırt edebiliyor, çağrı merkezlerindeki robot yardımcılar daha akışkan konuşabiliyor (Apple, Siri gibi), sosyal medya uygulamalarında metinler çözümlenip sınıflanabiliyor (Twitter böyle yapıyor), istenmeyen e-postalar önlenebiliyor, otomatik metin çevirileri gittikçe daha başarılı hale geliyor (Google çeviri gibi). Ayrıca e-kitap gibi teknolojik ürünler, senaryo ve roman yazma programları da DDİ çalışmalarıyla geliştiriliyor.
İnternette yazarı yapay zekâ olan öyküler var. Yakın gelecekte parlak edebi eserler de okuyacağız. Okuduğumuz romanı yapay zekânın mı yoksa insanın mı yazdığını anlamayacağımız günler çok uzak değil.
- Bir öykü kitabınızı biliyoruz. Yeni çalışmalarınız var mı?
“Lacivert Kadife Ceket” adlı bir öykü kitabım var. 2009 yılında aynı adlı öyküyle Ümit Kaftancıoğlu Öykü yarışmasında birincilik kazandım. Pek çok dergide öykülerim yayımlandı. Onun dışında yine pek çok dergide popüler bilimsel yazılar yazdım. Bazı edebi dergilerin yayın kurullarında yer aldım. Şu sıralar 2012’de yazmaya başladığım bir romanı bitirdim. Kahramanım Megara gezegenine düşünce oranın dilini öğrenmek zorunda kaldım (!) ve olayları daha iyi anlatabilmek için romanı Megaraca yazdım. Tabii ortaya bir de Megaraca-Türkçe sözlük çıktı. Şimdi romanı Megaraca’dan Türkçeye çeviriyorum.