12 Ocak 2025 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Yarışma' bize ne katıyor?

Maalesef sadece ülkemizde değil bütün dünyada geleneksel sanatların hemen hepsinde olduğu gibi bale sanatında da usta-çırak ilişkisi ve sanatsal incelikler giderek yok olmaktadır. Bütün insanlar aynı potada eritilmek isteniyor. Bu pota da; 'yarışma' kavramıdır. Bu gittikçe tehlikeli bir hal almakta.

'Yarışma' bize ne katıyor?
A+ A-
Ayhanım Sun / Bale sanatçısı ve eğitmeni

Dünyada bütün çocukları, pek çok alanda amansız bir yarışmanın içine itiyorlar.

Adına da eğitim diyorlar...

Bale yarışmaları da tertipliyorlar.

Çocuklar baleyi en mükemmel hareketler dizgesini, en mükemmel şekilde becermek

olarak görmeye başlıyor...

Bale böylece sanat olmaktan çıkmaya başlıyor.

Bunu sadece dans sporları federasyonu yapmıyor.

Bale okulları da yapıyor.

Halbuki bale insanoğlunun geliştirdiği en mükemmel bedensel tekniktir.

İçinde ruh olmazsa adı sanat olmaz.

O mükemmel bedensel tekniğin içine ruh konulmazsa öbür sporlardan farkı kalmaz.

Hangi bale öğretmeni o ruhu koymaya çalışıyorsa, doğru yapıyor.

Bale çok ağır bir bedensel tekniktir. Ama spor değildir. Olmamalıdır. Yarışma söz konusu

olmamalıdır.

Maalesef bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bazen bale yarışmaları tertipleniyor.

Ama hiç bir yarışmada "bu çocuk duyguları çok güzel ifade etti" diye ödül verilmiyor.

İşte bu da bizim tam bir ritüel olarak anılması gereken sanatımızı öldürüyor.

Bizim mesleğimizin içinden de bu yaklaşımda bulunan hocalar ve dansçılar yok mu? Var.

İşte baleyi bir ibadet olarak algılayamayanlar baleyi sadece "hareketler dizgesi" olarak algılayanların geldikleri nokta bu.

Biz geleneği, elimizden gelen en uzak geleceğe kadar yaşatmak ve aktarmakla mükellefiz.

Bale ise, uygarlığın başından beri bütün sanatlarda olduğu gibi usta - çırak, çırak- usta ilişkisi kurularak aktarılabilen bir sanattır.

Eğer usta çırak ilişkisi yoksa bir sanattan bahsetmek mümkün değildir.

Bale eğitmeni aynı bir demirci ustası gibi eline teslim edilen çırağa kendi sanatının en ince ayrıntılarını öğretmekle mükelleftir. Bu manada, bir spor olduğundan bahsetmek mümkün değildir.

USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİ YOK OLUYOR

En iyi nal yapan nalcı ustası diye bir yarışma olmayacağı gibi en iyi bale yapan bir bale sporcusundan bahsetmek de mümkün değildir.

Nasıl ki atı olan insan, araştırarak ve giderek en iyi nal yapan ustayı bulur ve atının ayak sağlığını o ustalığı ile bilinen demirci-nalcı'ya teslim ederse bale sanatının eğitimi için de benzer bir gelenek var olmalıdır.

Maalesef sadece ülkemizde değil bütün dünyada geleneksel sanatların hemen hepsinde olduğu gibi bale sanatında da usta-çırak ilişkisi ve sanatsal incelikler giderek yok olmaktadır.

Bir tek bizim ülkemiz için değil, bütün dünyanın vulgarlaştığı çağımızda-günümüzde biz bale sanatçılarının bu projeye şiddetli karşı çıkışının altında yatan asıl duygu ustalarımıza ve bizim aramızdan ustalaşmış olan arkadaşlarımızın emeklerine ve bilgi birikimlerine yapılan bir ağır saldırıdır.

Sadece bize yapılan bir uygulama değil, gelecekte balenin nahif ama zorlu yolunda yürümeyi hedefleyebilecek küçükler içinde, duygularından sıyrılmış hissiz bir sanat miras bırakmak gibi bir tehlikeyi de içermektedir.

Bu bütün toplumsal alanlarda günümüzde olan biten en tehlikeli sosyal sorundur.

Arkadaşlarımın pek çoğunun bu konuya tepkilerinin altında bu sosyal kırılmaya, her şeyi para ile ölçen dünya düzenine bir karşı çıkış olduğunu düşünüyorum.

Pek çok arkadaşım, pek çok farklı yönden bu konuya eleştiri getirdiler.

Ancak konunun, bütün dünyada nasıl sosyal kırılmalara yol açabileceğinin pek fazla kişi farkında değil.

Küresel hegemonyanın son 50 yıldır dayattığı, insan duygularının göz ardına atılması olgusunun, toplumsal birliğin, kültürel, yerel özelliklerin yok edilmeye, bütün bu duygu ve bilgilerin ortak bir pota da eritilmenin hedeflendiği günümüzde olguya bu açıdan yaklaşmakta yarar var.

Bütün insanlar aynı potada eritilmek isteniyor.

Bu pota da; "yarışma" kavramıdır.

Bu gittikçe tehlikeli bir hal almaktadır.

Postlberalizm ve postmodernizmin hızla tükenmekte olduğunu gözlemlediğimizde, elimizdeki sanatın geleneksel özelliklerine sıkı sıkı sarılmak ve elden kaçırmadan çalışmaya devam etmek bizim için en sağlıklı ve bütünleştirici yaklaşım olacaktır.

Son Dakika Haberleri