Yaşamı tez konusu oldu
Rüstem Avcı’nın sanat hayatı, Aydınlık Gazetesi’ndeki röportajlarının da katkısıyla yüksek lisans tezi oldu. Avcı ile hayatı, projeleri ve müzik üzerine konuştuk.
Türk Halk Müziği Sanatçısı Rüstem Avcı’nın hayatı, üniversitede tez konusu oldu. Haliç Üniversitesi müzik bölümünde yüksek lisans yapan Seda Okuyucu tarafından hazırlanan “Rüstem Avcı’nın hayatı ve Türk Halk Müziğine katkıları” konulu yüksek lisans tezi kabul edildi. Aydınlık Gazetesi türkü sayfasında Emine Sağlam Akfırat tarafından hazırlanan söyleşiler, tezde kaynak olarak gösterildi.
Sanatçı Rüstem Avcı ile teze konu olan sanat hayatını, çocuklar için ürettiği türkü projesini ve İnegöl’ün tanıtımı için bestelediği türküleri konuştuk. Üç gün üç ayrı konuyla sunacağımız söyleşimizin ilk bölümünü sunuyoruz:
‘AYDINLIK’I GÖSTERDİM’
Sizinle ilgili yüksek lisans tezi hazırlayan Seda Okuyucu, size nasıl ulaştı?
Seda, müzisyen. Uzun yıllar Ahmet Selçuk İlkan’ın vokalistliğini ve solistliğini yaptı. Şu anda Metin Şentürk’ün vokalistliğini yapıyor. Benim de komşum olur. Tez için önerdikleri kişilere ulaşmakta problem yaşamış. Aydınlık gazetesindeki yazı dizisini gösterince çok sevindi. Bana dedi ki “Ben sizi sadece türkücü olarak tanıyordum, meğerse siz hazineymişsiniz hocam!...”
NESİMİ ÇİMEN İLE
OYLAT KAPLICALARINDA…
Profesyonel müzik yaşamınız nasıl başladı?
Rahmetli Nesimi Çimen, çocukluğumda Oylat kaplıcalarına gelmişti. Oğlu Mazlum Çimen’in henüz yaşı küçüktü. Ona “Sen ne yapıyorsun?” diye sorduğumda, “balet olacağım” cevabını verdi. “Balet ne demek?” dedim, “Balerinin erkeği” dedi. “Ben de konservatuvara gitmek istiyorum” dedim. “Gel o zaman bize” dedi. Beni üç gün misafir ettiler. Allah razı olsun, nur içinde yatsın Nesimi Baba, aldı beni konservatuvara götürdü. İtalyanca bir şarkıyla ilk sınava hazırlandım ve kazandım. İkinci sınava ise çalışırken bir türkü tutturdum. Son sınıf talebeleri yardımcı oluyorlardı. Dediler ki “Sen türkü söylersen kovarlar”. “Niye? Burası Türkiye değil mi?” dedim. “Türkiye ama burada türkü söylemek yasak. Sesin bozulur.” dediler. “Türkü söylemek istiyorsan bir okul var ama orası gerici” dediler. Ben de dedim ki “Ne olursa olsun, orası tam bana göre. Ben oraya gidiyorum!”
Neden gerici dediler o okula?
İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet konservatuvarı. Henüz yeni kurulmuş. Adında Türk geçtiği için sanki Batı’ya karşıymış gibi algılamışlar. Halbuki orada Batı eğitimi de var.
Türk müziği eğitiminiz nasıl oldu sonrasında?
İTÜ’ye henüz yaşım tutmamıştı. Boş durmadım, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Türk Sanat Müziği konservatuvarını kazandım. Ama ben sanat müziği değil, halk müziğini seviyordum. Derslerde, korolarda en arkada uyuklardım. Çünkü ya Dede Efendi’den, ya Abdulkadir Meravi’den çalıyorlardı. Ağır şarkılar beni uyutuyordu. Hoca benim meramımı anladığı için derdi ki, bırakın o uyusun. Hocalar bu kadar anlayışlıydı. Ama sanat müziğini de öğrendim.
RUHİ SU’NUN ÖĞÜTLERİ
Ruhi Su ile tanışmanız nasıl oldu?
Belediye konservatuvarında tanıştım. Korosuna davet etti beni. Dostlar korosu vardı Pangaltı’da. Beni caddede beklemişti elinde sazıyla. Onun evine gidebilen öğrencilerden biriydim. Çok duyarlı bir insandı rahmetli. O gür sesinde yumuşacık bir karakter vardı. Dünyaca tanınmış bir operacıydı. Şan tekniğini kullanabilen çok değerli bir sanatçıydı.
Şan tekniğini nasıl kullanıyordu türkülerde?
Kullanıyordu ama “Şan tekniğini abartarak söylemeyin” diyordu. Türküler abartıyı kabul etmez. Mesela türkülerde yöresel kelimeler varsa, sadece bir tanesini kullanmalı. “İstanbul Türkçesi’nden ayrılma” derdi… “Abartılı bir şive kullanırsan tutuculuk, bölgeselcilik olur.” Ben de o yolda ilerledim.