Yaşar Kemal gerçekçiliğinin sınırı
Yaşar Kemal’in yanılgısı ulus ve ulusal devlete Batıcı veriler doğrultusunda bakması. Uluslaşma ve doğal özümsemeye (asimilasyon) karşı çıkması. Yaşar Kemal, ulusal devlete karşı Orta Çağ’ın düzensiz etnik toplulukların anarşik yaşayış biçimlerine kıymet verir.
Çocuk denilebilecek yaşta, 1967 yılında Malatya’da yapılan Türkiye İşçi Partisi’nin 2. Büyük Kongresi’nde Yaşar Kemal’i tandım. O zamandan beri eserlerini okur, anlamaya çalışırım. Yaşar Kemal, cumhuriyet sonrası Türk edebiyatı üzerinde derin etkiler bırakan bir yazar. 1950-80 arası yazdığı bütün eserlerinde demokratik devrimi savunur.
Cumhuriyet sonrası Türk edebiyatı Cumhuriyet gibi gerçekçi korkusuz olmalıydı. Türkiye’de Yaşar Kemal gerçekçi ve korkusuz yazarların başında gelir. Günümüzde kendilerine “korkusuz” unvanı veren gazeteci ve yazarlar korkaktır! Gerçekleri gördükleri halde korkaktır.
Yaşar Kemal 1950’li yıllarda Sarı Sıcak, Teneke ve İnce Memed-1 eserleriyle korkusuzdur. Gerçekçiliğin öncülüğünü yapmıştır. Genç bir yazar olarak gerçeğin odağına vuruş yapar. Türkiye’de gerçeğin odağı feodal toprak ağalığıdır. Yaşar Kemal feodal düzene karşı mücadeleyi seçer. Ancak Yaşar Kemal gerçekçiliğinin bir sınırı vardır. Feodal toprak ağalığının tasfiyesinde gerçekçilik sınırı farklılaşır. 1960’ın ortalarından itibaren yükselen köylü hareketleri Yaşar Kemal’in gerçekçiliğinin bitişinin ilanıdır. Bu dönemden sonra feodal toprak ağalığının tasfiyesinde köylü kitlelerinin mücadelesi ile soyut kurmaca eşkıya eylemleri karşı karşıya gelir.
PRATİKTEKİ GERÇEK
Yaşar Kemal gerçekçiliğinin benim için ayrı bir önemi var. İnce Memed’in “yenilmez” olduğu tarih dilimi ve roman coğrafya üzerinde uzun yıllar araştırma ve incelemeler yaptım. Haber ve raporlar hazırladım. Yaşar Kemal'in betimlediği geniş coğrafyada üretici köylü eylemlerini örgütleme çalışmalarına katıldım. “El Müslüman serine” çalışan tarım işçilerinin sendikalaşma çalışmaları içinde yer aldım. Özellikle 1960’ın sonlarına doğru Yaşar Kemal’in “gerçekçilik” sınırı ile köylü kitlelerinin gerçekçilik sınırının pratikte çok farklı olduğunu gözlemledim.
Doğrusunu söylemek gerekirse; anti-feodal, anti-kapitalist Yaşar Kemal emperyalist kapitalizm evresini anlayamadan aramızdan ayrıldı. Dolayısıyla Türk edebiyatı içinde iki Yaşar Kemal'in olduğu söylenebilir. Birinci Yaşar Kemal; feodalizmin tasfiyesini öngörür. Ulusal kültürel değerlerin ortaya çıkarılmasına katkılarda bulunur. İkinci Yaşar Kemal; ulusal devrime ve ulusal devlete karşı etnik toplulukların düzensizliğini, “konfederal” bir yapıyı savunur. Feodalizmin tasfiyesinde “köylü dostu” eşkıyalara öncelik verir. Geniş köylü kitleleri Yaşar Kemal'in romanlarında eşkıyalara sadece “yardım ve yataklık” yapar.
ULUSAL GELİŞME VE YAŞAR KEMAL
Eşkıyalık, gerekçesi ne olursa olsun, merkezi devlet otoritesinin yetersiz, yasal bağlayıcılığın olmadığı, feodal döneme özgü, geçici ve değişken bir oluşum. Feodal toplumda ortaya çıkan eşkıyalık, kan davası, öç alma ve toprak ağalarının silahlı yaptırım gücü biçiminde ortaya çıkar. Yaşar Kemal, ulusal devlet otoritesinin gelişmiş olduğu bir dönemde eşkıyalık ve gangasterliğe “yenilmezlik” tanıması, tarihsel bir yanılgı. Tarihsel gelişimi yeterince analiz edemeyen Yaşar Kemal eşkıyalığa süreğenlik kazandırır.
Yaşar Kemal’in yanılgısının temelinde ulus ve ulusal devlete Batıcı veriler doğrultusunda bakması var. Uluslaşma ve doğal özümsemeye (asimilasyon) karşı çıkması. Ulusal devlete karşı Orta Çağ’ın düzensiz etnik toplulukların anarşik yaşayış biçimlerine kıymet verir. Feodal parçalanmışlığın bir sonucu olan toplumsal durağanlık ve kargaşayı ulusal devlet otoritesine yeğler. Otorite karşıtıdır. Çok kültürlü etnik topluluklar Yaşar Kemal romanlarının öznesidir. Lazlar, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Ezidiler'in durağan, ilkel yaşamı destanlaşır. Ancak bu topluluklar içinde Türkler yer almaz. Yaşar Kemal Türkler için sıkça “Türkmen” sözcüğünü yeğler.
YAŞAR KEMAL’İN EŞKIYALIĞA BAKIŞI
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra eşkıyalığın med-cezir hareketleri biçiminde sürdüğü bir dönem yaşanır. Çakırcalı Mehmet Efe, Köroğlu ve daha başka eşkıyalar üzerine yazılan öykü ve destanlar edebiyatımızın önemli temaları. Sebahattin Ali, Kemal Tahir ve Yaşar Kemal başta olmak üzere pek çok yazar eşkıya olgusuna farklı açılardan yaklaşır.
Sabahattin Ali, “Çakıcı’nın İlk Kurşunu (Tereke)” adlı öyküsünde Çakırcalı Efe’nin II. Abdülhamid dönemi yönetimine karşı gelişen eşkıyalığı halkın tepkiselliği biçiminde kurgular. Çakıcı dağa çıktığında “öyle bir eşkıya olacağım ki, konaklar basacak, zenginleri soyacak, zalimlere en merhametsiz bir imansız kesilecek fakat bunun yanında fukarayı, fakirleri hiçbir zaman” unutmayacağını söyler. Gelişmeler Çakıcı’nın niyetini boşa çıkarır. “Halk yine iki kuvvetin, eşkıya ve zaptiye kuvvetlerinin arasında ezildikçe” ezilir.
Kemal Tahir eşkıyalığa karşı çıkar. Eşkıyalığı feodal yapı üzerinde yükselen bir olgu olarak görür. Öç alma, namus cinayetleri, pek çok sorunların çözümünde eşkıyalığın kullanıldığını yazar. Kemal Tahir’in tersine Yaşar Kemal bütün eserlerinde eşkıyalığa özel görevler yükler. Yaşar Kemal romanlarında halkın çıkarlarını gözeten, halkın silahlı gücüdür İnce Memed çetesi. 2 bin 180 sayfa tutan 4 ciltlik İnce Memed serisinde, "yenilmez" bir kahraman olmanın ötesinde romanın ana aygıtıdır. Atatürk döneminden 1990’lara değin eşkıya İnce Memed çetesinin “köylü dostu” karakteri değişmez.
Eşkıya İnce Memed, Mustafa Kemal Paşa’ya haber yollar. “Üstüme gelme, senin temizleyemediğin ağaları, hocaları ben temizleyeceğim, derebeylerin kellesini kesip kara vagonlara doldurulup”, Ankara’ya yollayacağı tehdidini savurur. M. Kemal Paşa da çaresiz! Dokunmaz İnce Memed çetesine. “Var yürüt hükmünü eski Çukurova, ulu Toros dağlarında” istediğini yapması için ferman yollar. (Cilt 3. S.234) Dağların doruklarında “birer top ışık” patlaması, İnce Memed’in yenilmezliğinin kanıtıdır. Yine Yaşar Kemal Çakırcalı Efe romanında Çakırcalı Efe’yi, dönemin devlet düzenine karşı olan yönüyle önemser. İstanbul’un bir semtinde geçen ve 1978 de yayınlanan Deniz Küstü eserinde gangasterlik yenilmezlik kazanır. Oysa 1972 de trajediye dönüşen “şehir gerilla” eylemlerini Yaşar Kemal çok iyi bilirdi.
YAŞAR KEMAL VE ETKİLERİ
Eşkıyalığa tanınan öncelik, ideolojik şekillenmenin bir sonucudur. Yaşar Kemal'in bulanık ideolojisi Türk aydın, yazar ve politikacıları doğrudan etkiler. CHP’nin önemli yöneticilerinden Özgür Özel 12 Mart 2022’de Adana’da yaptığı konuşmada, “Kuru ekmeğe muhtaç eden; aşını, işini elinden alan…. Saraylarda yaşayan Abdi Ağalara karşı Adana'nın İnce Memed'lerine selam olsun” diyebilmesi, vahim bir benzetme değil mi? Deneyimli Adana halkının İnce Memed’e benzetilmesi politikacı gafı mı, ideolojik etkilenmemi?
Başta Çukurova olmak üzere, Yaşar Kemal’in roman coğrafyası üzerinde işçiler, topraksız ve az topraklı, köylüler çok başarılı mücadeleler gerçekleştirdi. Emekçiler örgütlü bir biçimde üretimden aldıkları güçle özgüven kazandı. Topraksız köylülerin toprak işgalleri, tarım işçilerinin mücadeleleri tarihte görülmediği oranda kitleselleşti, yaygınlaştı, nitelik kazandı.
Ölümünün 8. yılında Yaşar Kemal’i yadsıyan bir anlayış içinde hiç olmadım. Tanıdığım, incelediğim, anlamaya çalıştığım Yaşar Kemal gerçeğine daha nesnel ve farklı bir pencereden yaklaşmaya çalıştım. Yaşar Kemal'in Türk edebiyatı içindeki önemi yeni baştan inceleneceği kanısındayım.