22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yaşar Kemal tartışıyoruz 2: Türk dilinin ustası köylünün dostu

Yaşar Kemal, köylünün “milletin efendisi” olduğunu sürekli hatırlatan dostudur. Aydınlık tarihi manşet atmıştır: Yaşar Kemal Türkiye’dir.

Yaşar Kemal tartışıyoruz 2: Türk dilinin ustası köylünün dostu
A+ A-
DR. CÜNEYT AKALIN

Aydınlık Gazetesinin 24 Mart 2022 günkü sayısında Cemil Gözel “O Güzel Atlara Binen O İyi İnsanların” nereye gittiklerini sorguluyor; kendi yanıtını hemen yapıştırıyor: Orta çağa gittiler. Cemil Gözel’i tanımayanlar, “Allah belalarını versin” demiş olabileceğini bile aklına getirebilir. Yazıya şöyle bir göz gezdiren, aslında esas hedeftekinin “ne atlar ne de o atlara binen insanlar” olmadığını görüyor. Hedef, Gözel’in ve onun gibi düşünen bazı arkadaşların “Feodal sosyalist” ilan ettiği, edebiyatımızın büyük ustası Yaşar Kemal’den başkası değildir.

Benim gibi bu toprakları, bu toprakların acı ile dağlanmış yoksul köylülerini, bu güzelim ülkenin Anavarza Kayalıkları’nı, Ağrı Dağı Efsanesi’ni, Çukurova’yı Yaşar Kemal’in kitaplarından, öykülerinden tanımış biri ne yapacağını şaşırıyor önce, hatta tokat yemiş gibi oluyor. “Çocukluk Hastalığı” deyip geçmek mi lazım, yoksa üzerinde kafa patlatmak mı daha iyi olur? Düşündükçe Cemil Gözel’in kaldırdığı taşın büyüklüğünü kendisine ve onun gibi düşünen gençlere anlatmanın aslında büyük, acil bir görev olduğu tespiti mıh gibi aklıma çakılıyor. Cemil Gözel, ya o kaldırdığı taşı ayağına düşürürse?

Baştan belirteyim; bu yazı bir Yaşar Kemal incelemesi olarak okunmamalı. Yapılan yanlışlığı düzeltme çabası olarak görülmeli.

GÖZEL, EN YANLIŞ YERDEN SALDIRIYOR YAŞAR KEMAL’E…   

Ana sütümüz Türk dilinin büyük ustası Yaşar Kemal’in, son yıllarında toplumda estirilen rüzgarların etkisiyle zaman zaman kimlik siyasetlerine savrulduğunu hatırlıyoruz. Bizleri de üzmüştü o savrulma. Cemil arkadaşın eleştiri okları o yönden atılmış olsa, bu satırların yazarına susmak düşebilirdi. Ama o ne? Saldırı altındaki, halkçı Yaşar Kemal, mis gibi portakal çiçeği kokan, Anadolu toprağı kokan Yaşar Kemal. O zaman, ortak bir sonuca varamasak da açık sözlü tartışmayı yararlı görüyorum.

Cemil Gözel, aslında Yaşar Kemal’i işaret ederken, aslında Türk-Dünya edebiyatının büyük sorusunu kurcalayıp duruyor. Bir toplum, bir üretim tarzından daha ileri bir üretim tarzına geçerken, o süreci gözleyen yazarlar, ozanlar neyi yazacak?

Tabii gözlemlediklerini, duyumsadıklarını yazacak. Yaşar Kemal’den hesap soranlar, bakalım aşağıdaki büyük ustalara ne diyecek?

Köroğlu: Tüfek icad oldu, mertlik bozuldu...!

Hayyyda, Orta çağı mı yükseltiyor bu Köroğlu?

Dadaloğlu: Ferman padişahın Dağlar bizimdir…!

Vay canına! Uygarlıktan kaçıp dağlara sığınmayı mı öneriyor!

Pir Sultan: Açılın kapılar Şah’a gidelim.

Ulaşmaya çalıştığı, Şah dediği, dini bir görüşün-inancın lideri. Orta çağın doruğu!

Yandı, doğrudan bizim klasik halk edebiyatı…

Bir şey kalmadı elde. Eh ne yapalım biz de Cengiz Han’ın seferlerini, Fergana Vadisinin atlarını anlatarak, yaşayıp gideriz!

Dünya edebiyatının örnekleri de düşündürücü. Sosyalist olduğunu iddia eden, 95 milyon üyesi ile övünen Çin Komünist Partisi şu muhafazakarlığın şahı, düzenin ölmez bekçisi, Çin feodalitesinin en bildik temsilcisi Konfiçyüs’ü “bilge” diye yüceltiyor, iyi mi?

Cemil Gözel’e göre, örneğin, Töton şövalyelerine karşı savaşan Alexander Nevski’yi yücelterek Rus moralini güçlendirmeye çalışan Eisenstein’in filmleri yanlıştır. Yazar onlara, siz Orta çağ övgüsü mü yapıyorsunuz sorusunu sormalı…

Yaşar Kemal’i Orta çağın derinliklerine atanlar, Baki gibi, Nedim gibi vb. Saray çevresine sıkışıp kalan şairlerimize neler demezler kim bilir?

Yaşar Kemal tartışıyoruz 2: Türk dilinin ustası köylünün dostu - Resim : 1
Yaşar Kemal ulusal edebiyatımızın doruğudur, Türk dilinin ustasıdır, köylüye
“milletin efendisi” olduğunu sürekli hatırlatan dostudur. Aydınlık tarihi manşet atmıştır:
Yaşar Kemal Türkiye’dir. Olay budur! Gerçek bu manşettedir.

NEDİR FEODAL SOSYALİZM?

Feodal Sosyalizm, burjuva sınıfının iktidardan alaşağı ettiği soylular sınıfının,

“eşitlik, özgürlük” vb. sözleriyle kendine halk içinde bir yer arama çabasıdır.

Manifesto’nun satırları ile; “(Feodal sosyalizm) biraz ağıt, biraz taşlama, biraz geçmişin yankısı, biraz geleceğin gözdağı (…) ama modern tarihin seyrini zerre kadar kavramadığı için hep gülünç düşerek.”  Yani Soylular, emekçileri kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlar.

Gözel, Yaşar Kemal’in o unutulmaz “O iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler” sözcüklerinden; “Ağalara gittiler” sonucunu çıkarıyor. Oysa o sözlerden; “O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık!” gibi bir sonucu aklına bile getirmiyor. II. Dünya Savaşı sonrasında, ABD’nin küresel hakimiyetini TSK’da ABD üretimi silahlarla, Ankara’da NATO ile İstanbul’da “tüketim ekonomisi”nin ürünleri ile, Çukurova’da Jon Dere traktörleri ile pekiştirip asalak bir çevre yaratıp sağladığı koşullarda yaşanan çürümeyi anlatmak, asalak hacıağaların Feodal beylerden bile daha geri, daha yoz olduğunu anlatmak büyük bir ulusal bilinç sorunudur.

ÇUKUROVA’NIN TOPRAĞINI İŞLEYENLER

O sözler insanoğlunun zaman içinde yarattığı, orta çağda bir ölçüde beylerin, ağaların da sahiplendiği “onur, namus, yardımlaşma” gibi evrensel değerlerin, hatta dinsel kuralların yoz bir kapitalizm tarafından çürütülerek ötelenmesine tepki olarak söylenmiş sözler olamaz mı?  “İyi insanlar” ağasıyla, köylüsüyle kadını, erkeği ile Çukurova’nın toprağını işleyip, ekmeğini yiyip, pamuğunu işleyenler, olamaz mı?

Yaşar Kemal’in o toprakları, o dönemi ve o dönemi anlatması, o topraklarda yüzyıllar boyunca hüküm süren feodalizmi yüceltmesi olarak nasıl anlaşılır?

Evet, İnce Memed Abdi Ağa`yı yaralayan, yeğenini de öldüren Memed, bir süre eşkıya deli Durdu`ya katılır, ancak kıyıcığına katlanamadığı Deli Durdu`dan iki arkadaşıyla birlikte ayrılır. Memed, sıradan bir köy çocuğuyken, zulmedenler için eşkıyaya, köylüler içinse bir kurtarıcıya dönüşür. İnce Memed, ağaların-beylerin düzenine isyan eden bir köylüdür. Çıkış yolunu net göremediği sürece yalpalaması doğaldır. Bir bakıma roman da bu trajedi üzerine oturur. Orta cağda emekçilerin mücadeleleri, isyanları çoğu kez iyi niyetli beylerin-şahların-padişahların desteği ile iç içe geçer, o şekilde efsaneleşir. Böylece Orta cağın tarihi destanlarla yazılır.

YAZAR İLE İDEOLOG ARASINDAKİ FARK

Yazar gözlemlediklerini, duyumsadıklarını yazar. Geleceğe ilişkin tahmin yürütmek, öngörülerde bulunmak ona düşmez. Buna karşılık ideolog, tarihsel gerçeklerden yola çıkarak geleceğe ilişkin kestirimlerde bulunur.

Yaşar Kemal bir ideolog değil, bir yazardır. Esas olarak Çukurova’nın yazarı olarak tanımlanabilir; kenti anlattığı romanları da o kadar ilgi görmedi. Ancak destansı anlatımla iç içe geçirdiği öyküleri, dünya edebiyatının başyapıtlarıdır.

Yaşar Kemal bir sosyalistti. Toplumu değiştirme mücadelesine fiilen katıldı, TİP’i canla başla savundu. Elinde sopa mitingleri basan Komünizmle Mücadele Derneği militanlarını kovalaması gözümün önünden gitmiyor.

Aybar TİP’inde bürokratik sapmalara karşı çıktı; sonraki yıllarda, Kürtçülük rüzgarına kapılmadığı dönemde Aydınlık’ın sempatizanı oldu. Evet, Taner Timur hocamızın da işaret ettiği gibi, toprakların nasıl işleneceğini, kooperatiflerin nasıl kurulacağını köylülerin halkın önüne koymadı. Ona çalışmadı tek başına, birlikte arayışa katıldı. Ama zulme, haksızlığa isyanı hep halkın önüne koydu.

Çünkü o isyan duygusu olmadan, o eski dünyanın temellerini çatırdatan öfke olmadan hiçbir şey olmaz, devrim-sosyalizm hiç olmaz.

Yaşar Kemal ulusal edebiyatımızın doruğudur, Türk dilinin ustasıdır, köylüye “milletin efendisi” olduğunu sürekli hatırlatan dostudur. Aydınlık tarihi manşet atmıştır: Yaşar Kemal Türkiye’dir. Olay budur! Gerçek bu manşettedir.

EDİTÖRÜN NOTU

Geçen hafta Aydınlık Kitap sayfamızda, Cemil Gözel’in kaleme aldığı; “Yaşar Kemal’de toplumsal çerçeve” başlıklı yazısını yayımladık. Gözel yazısında; “Kemal, romanların hem başlangıcında hem kapanışında “iyi insanlar”ı güzel atlara bindirecektir ve o “iyi insanlar”, güzel atlarla birlikte, bir daha dönmemek üzere çekip gideceklerdir” dedikten sonra, “Giden o ‘iyi insanlar’, iki düşman aşiretin reisleridir” saptamasında bulunuyordu.

Yine aynı gün, Şefik Çakmak; “İnce Memed ve topraksız köylü” başlıklı konuyla ilgili görüşlerini içeren yazısını da Kinyas Kartal’ın anlatımından yola çıkarak, ağalardan köylüyü kurtarmak için Köy Enstitülerinin kuruluşunu, köylülerin toprak mücadelesini ve bunun Yaşar Kemal’in romanlarına yansımasını kaleme aldı.

Tartışmaya, bugün de Cüneyt Akalın’ın, “Yaşar Kemal Türkiye’dir!” başlıklı yazısıyla devam ediyoruz.

Konuyla ilgili tartışma sayfalarımızda devam edecek. Bu konuda görüşlerini paylaşmak isteyenlere sayfamız açık. Okurlarımızdan gelecek her yazının özenle değerlendirileceğinin bilinmesini isteriz.  

Son Dakika Haberleri yaşar kemal tartışma