23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yazar Metin Turan, İlhan Başgöz’ü gazetemize anlattı: Halkbilimin parlayan yıldızı

Hayata gözlerini yuman Prof. Dr. Başgöz’ü, yakın dostu, kendisi de bir halkbilimci olan Metin Turan’a sorduk… Ziya Gökalp’ten Pertev Naili Boratav’a uzanan, folklorun ‘halkbilim’ haline gelme serüveni içinde parlayan bir yıldızın öyküsünü dinledik…

Yazar Metin Turan, İlhan Başgöz’ü gazetemize anlattı: Halkbilimin parlayan yıldızı
A+ A-
GÖZEN ESMER

Halkbilimin en önemli isimlerinden, Yazar, Şair Metin Turan, geçenlerde kaybettiğimiz halkbilimci Prof. Dr. İlhan Başgöz’ü anlattı. Turan, Prof. Dr. Başgöz’ün “Türkiye’de bugün bilimsel yöntemle ele alınmış halk kültürü ürünlerinden söz edebilmemizi borçlu olduğumuz, bunun bedelini gerçekten bilimsel onurlarını koruyarak ödemiş” insanlardan biri olduğunu vurguladı. Sözü kendisine bırakıyoruz:

ENVER GÖKÇE ŞİİRİNİN HİKAYESİ…

İlhan Başgöz’ün Türkiye’ye bağlılığını nasıl anlatırsınız? Ülkeye döndüğünde söylediği, Enver Gökçe’nin Türkiye’m şiirinin İlhan Hoca’yla bir ilgisi var, öyle değil mi?

Başgöz hoca, Amerika’da uzun zamandır tedavi görüyordu. Ne var ki aklında her daim memleketine dönme, özlemini duyduğu topraklara kavuşma isteği vardı. Biz o dönem yazışıyorduk: “Gülden nazik hatırını sorarak…” diye başlayan her sözüyle, halk kokan bir insanın merhabasıyla yazılar yazarak önümüzdeki on yılda, yirmi yılda yapacaklarını paylaşırdı.

Bir gün ABD’deki evinde düşüp kaburgalarını kırmıştı. Bu sayrı hocayı çok sarstı. Sağ olsun, bütün bu zamanlarında onu hiç yalnız bırakmayan, Dr. Balım Sultan Yetkin imdadına koşmuş, tedavisiyle ilgilenmişti. Ne var ki Amerika’da, özellikle belli bir yaşın üzerindeki insanlara, bu kıymetli bir bilim insanı da olsa gösterilen ‘özen’, insan sevgi ve sıcaklığından uzaktır. Başgöz hocam ‘evine dönmek’ arzusuyla Türkiye’ye gelmek istedi. Dostlarının ve Sağlık Bakanlığı’nın çabalarıyla 5 Aralık 2020’de memleketine kavuştu.

Enver Gökçe, biliyorsunuz onun DTCF’den sınıf arkadaşı. Aynı dönemde Türkoloji bölümünde öğrenci oluyorlar. Yedikleri, içtikleri ayrı gitmeyen iki insan Başgöz ve Gökçe. Türkiye’ye ayak basar basmaz Gökçe’nin “Senin emekçin olaydım/ şen olası türküsü/ Dost kokusu, dost selamı Türkiye” dizelerini seslendirmesi o özlemin, en çarpıcı göstergesidir. Memleketi sevmek ülküsünü bundan daha içli nasıl anlatabiliriz ki?

Dizelerin şöyle bir hikayesi var, Enver Gökçe bu dizeleri Başgöz hocaya imzaladığı bir kitaba yazmış, ‘yarım kalan’ şiirlerindendir.

‘HALKBİLİMİN MEKANINDA…’

İlhan Başgöz’ün yaşamında Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF)’nin yeri neydi?

Türkiye’de halkbilimle ilgili bilimsel çalışmaların bir disiplin halinde üniversite ortamına taşınması Pertev Naili Boratav ile başlamıştır. DTCF bunun mekanıdır. Boratav hoca burada bölüm kurmuş, halk edebiyatı dersleri okutmuştur. Süreç kısa ve bağımsız bir folklor kürsüsü oluşturma adımları henüz atılmışken kürsü kapatılsa da yazılı ve sözlü halk edebiyatı ürünlerini derleme, tasnif etme ve bunları tüm Türk toplulukları ölçeğinde karşılaştırmaya dikkat ederek yürütme anlayışı dikkat çekicidir. Bu, hamasetin itibar görmediği bir ulusal kişilik oluşturma çabasının somut halidir. Bu kalıt, bilimi rehber edinme anlayışıdır.

Anımsanırsa, Ziya Gökalp’le başlayan ve Alman romantiklerine uzanan folklor anlayışı ülkemizde de karşılık bulan bir yaklaşımdır. Boratav hocanın, İstanbul Erkek Lisesi’nden öğretmeni Hilmi Ziya Ülken, Pertev Hoca’nın folklora yönelmesinde işlevi olan birisidir. Ulusal canlanmada folklorun işlevine dikkat çeken yazılar yazar ve öğrencisini de yönlendirir. Türkiye’de bugün bilimsel yöntemle ele alınmış halk kültürü ürünlerinden söz edebiliyorsak, bedelini gerçekten bilimsel onurlarını koruyarak ödemiş bu insanlara borçluyuz. İlhan Başgöz, Boratav hocanın ilk doktorantlarındandır. Zaten daha Başgöz tezini savunamadan, akıl almaz bir yöntemle 10 Ocak 1948’deki Senato toplantısında Boratav, Boran ve Berkes Üniversite öğretim mesleğinden çıkarılırlar. Bununla yetinilmez, mesele aynı yıl TBMM Bütçe Komisyonuna taşınarak sosyoloji dersi kaldırılmış, folklor kürsüsü lağvedilmiştir. Yeri gelmişken anımsatayım, üniversitelerin bilimsel özerkliğine indirilen bu darbeye itiraz eden iki isim vardır: Adnan Adıvar ve Sadık Aldoğan.

Özetle, Türkiye’de halkbilim dendiğinde hem Boratav’la hem de Başgöz’le özdeşleşmiş DTCF akla gelmektedir.

‘ONUN HİKAYESİ YAKIN DÖNEM TÜRKİYE TARİHİDİR’

İlhan Başgöz kendi yaşam hikayesini “Gemerek nire, Bloomingtonnire” diyerek anlatıyor. Bu hayat yolculuğu nasıl geçti?

Başgöz hocanın hayat hikayem diye nitelendirdiği “Gemerek Nire Bloomington Nire” adlı kitabı, Cumhuriyet’le yaşıt Anadolu çocuğunun olanaksızlıklar içerisinde bir başarı yolculuğunu kapsıyor. Bu yolculuk aynı zamanda yakın dönem Türkiye tarihidir. Edebiyatçılar, siyasi aktörler, üniversiteleri ile Türkiye’yi daha derinden kavramak isteyenler için önemli bir başucu kaynağıdır.

İlhan Hocanın Amerika’ya gidişi 1960’ta, Ford Vakfı bursuyla Türkiye’nin eğitim sorunları ve Atatürk ile ilgili bir çalışmanın yapılması ile ilgilidir. O dönem Kaliforniya Üniversitesi’nin eğitim fakültesi dekanı Howard Wilson’dur. Wilson, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Türkiye’deki eğitim sorunlarının çözümü için Türkiye’ye davet edilir. O da okulları gezer. Hangi okula gitse, orada bir Atatürk köşesi görerek şaşırır. ‘Demek ki Atatürk’ün Türk eğitimine önemli bir katkısı olmuştur. Türkiye’yi tanımayan bir yabancı için Türkiye cumhurbaşkanının eğitimi bu derece etkilemesi şaşılacak bir şeydir. Wilson, Ford Vakfı’na bir öneride bulunur: “Türkiye’den bir bilim adamı seçilsin, gelip iki yıl Amerika’da kalsın ve beraber Türkiye’nin eğitim sorunları ve Atatürk konulu bir kitap yazalım.” Öneri kabul edilir ve İlhan Başgöz’ün Amerika yolculuğu bu hikaye ile başlar.

‘GERÇEKTEN BİR GENÇ TÜRKTÜ’

Yurtdışına gittiğinde yabancılar onu nasıl karşıladı? Sanıyorum İlhan Hoca Genç Türk intibası yarattı?

Amerikalı ünlü halkbilimci Dan Ben -Amos, 1998 yılında, folklor/edebiyat’ın, 14. sayısı için gönderdiği mektupta Başgöz için şöyle yazmıştır: Türkçeyi hiç bilmeyen Amerikalı folklorculardan oluşan bir kuşağa, Türk folklorunu, Prof. İlhan Başgöz tanıttı. Hem geçmişinizin büyük folklor geleneğini, hem de çağdaş Türk toplumunda folklorun uğradığı değişimi bize Başgöz öğretti. kahvehanelerinizdeki hikayecileri, çocuklarınızın sorduğu bilmeceleri, ihtiyarlarınızın söylediği atasözlerini, biz onun bilim adamı bakışından öğrendik. Hepimizin folklorda yeni kuramlar aradığımız bir dönemde, o bize, değerli araştırmaları ile yeni yaklaşımları üzerine kurmamız gereken temeli sundu. Yeni yaklaşımlar arayan ve kendilerine şaka yollu “Genç Türkler” denen bir Amerikalı folklorcular kuşağı arasında o, gerçekten bir “Genç Türktü”. [Bu deyim İngilizce’de sadece gençliği değil, bilimde, politikada ve başka alanlarda geleneğe ve kurulu düzene başkaldıran insanları da belirtmek için kullanılır ve Genç Osmanlılara Avrupa’da verilen “Jeune Turc” adından İngilizce’ye geçmiştir.]

‘DÜNYA FOLKLOR ÇEVRELERİNİN DİKKATİNİ ÇEKTİ’

İlhan Hoca halk bilime, kültür çalışmalarına ne kattı, onun bilimsel çalışmalarında en çok ne öne çıktı?

Özellikle, Pertev Naili Boratav’la birlikte, Kuzeydoğu Anadolu’nun çoksesli, çok renkli kültürünün kavşak noktası Kars’ta hikaye anlatan aşıkları dinlemiş olmanın kazandırdıklarıyla, genel olarak folklor ürünlerine ama özellikle halk hikayelerine kazandırdığı yorum, dünya folklor çevrelerinin haklı dikkatini çekmiş ve Den-Ben Amos’un yukarıda da paylaştığım görüşlerinde dile getirdiği gibi, özellikle dinleyicilerin anlatıcı üstündeki etkisini yansıtan saptamalarıyla folklor çalışmalarına açılım kazandırmıştır.

Hocanın Türk halkbilimine kazandırdıklarının başında, bilimi, resmi ideolojinin yönetmelik, talimat ve dayatmalarıyla değil, evrensel ölçütlerle yapması gerçeği gelir. Böyle yaklaştığı için de örneğin Yunus Emre çalışmasında bir yanda Derviş Yunus’u, diğer yanda Molla Yunus’u o tarihsel-kültürel boyutuyla öğrenmemize, bir tek Karacaoğlan olmadığı, bir Karac’oğlan geleneğinin olduğunu kavramamıza yardımcı olur. Böyle olduğu için de içeride olduğu kadar dışarıda da etkili bir bilim insanıdır Başgöz.

Ülke ile bağını nasıl sürdürdü? Bilimsel çalışmalarını nerelerde gerçekleştirdi?

İlhan Başgöz, Boratav’a göre daha şanslıdır. Türkiye ile bağlarını hiç koparmaz, gelip gider. Sadece Türkiye’ye değil, İran’a, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan’a da gider. Oralarda da derlemeler yapar, alanıyla ilgili seminerlere katılır. Bu bakımdan alanıyla ilgili malzemelere ulaşma konusunda imkanları daha geniştir. ‘Geniştir’ derken, bunları elde edebilmek için yollar vardı ve Hoca bunun için çaba harcar.

FOLKLOR YAZ OKULU

Güre'de her yıl Cengiz Bektaş ile düzenlediği Folklor Yaz Okulu'nun etkisi nasıldı?

İlhan Hoca, büyük bir heyecanla bu işe girişmişti. Cengiz Bektaş, kendisinin de evinin bulunduğu Güre’de, hocaya da bir ev yapmış, hoca da orayı folklor okuluna dönüştürmüştü. Türkiye’de belli alanlara sıkışmış ve çoğu halk edebiyatıyla sınırlı bir halkbilim geleneği oluşmuştu. Özellikle de DTCF’deki kürsünün kapatılması, 1980 yılında Sedat Veyis Örnek tarafından yeniden açılmasına karşın onun ölümüyle doğan boşluk, ciddi bir daralmaya sebep olmuş ve bölüm YÖK kararıyla Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne halkbilim anabilim dalı olarak bağlanmıştı. Hoca büyük bir özveri ile bu boşluğun giderilmesine, üniversitede olmadığı için dışarıdan, daha sivil, daha özgür ve etkileşimli bir mekanda katkıda bulunmak istiyordu. Bunu başardığına da inanıyorum. Ben bu okulun çalışmalarına katılamadım ama Türkiye’ye her geldiğinde buluşmalarımızda ayrıntılarını konuşur, çevreme duyurmam konusunda uğraşmamı isterdi. Hoca bu çabasıyla bir model yaratmaya çalıştı ve o etkinliklere katılan arkadaşların izlenimlerinden öğreniyorum ki bu uğraş çok kısa zaman diliminde gerçekleşmiş olmasına karşın, anlamlı bir karşılığa da dönüşmüş durumda.

METİN TURAN’I YAKINDAN TANIYALIM

Metin Turan’ın edebiyat hayatı öykü ile başladı ve ilk öyküsü “Kayıp Kuzu”, 1981 yılında yayımlandı. Almanya, Romanya, Makedonya, Bulgaristan, Moldova, Ukrayna, Azerbaycan, KKTC ve Türkiye’de düzenlenen çok sayıda uluslararası bilimsel toplantıya bildirileri ile katıldı.

Kültür Bakanlığı Kültür Eserleri Yayın Danışma Kurulu üyeliği, Kültür Bakanlığı HAGEM Yayın Kurulu üyeliği ve Türk Dünyası Dergisi Yayın Kurulu üyeliğini yürüttü. Kıbrıs Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı ve Türkiye temsilciliğini yaptı. Edebiyatçılar Derneği Yürütme Kurulu üyeliği ve genel sekreterliği görevlerinde bulundu. Kısa adı KIBATEK olan Kıbrıs, Balkanlar, Avrasya Türk Edebiyatları Kurumu’nun başkanlığını, Folklor Araştırmaları Kurumu’nun genel sekreterliğini yaptı. 1994 yılından itibaren yayımlanmakta olan halkbilim, antropoloji, sosyoloji, tarih, müzik ve edebiyat içerikli Folklor/Edebiyat dergisinin genel yayın yönetmenliğini yürüttü.

Şiirleri Lehçe, Almanca, Romence, Özbekçe ve Rusça’ya çevrildi. Suları Islatan Mecnun (2003, 6. basım Ocak 2005) kitabıyla, Ruşen Hakkı Ulusal Şiir Yarışması (2004) birincilik ödülü kazandı. Ayrıca “Şehr-i Edirne” şiiri ile Makedonya Cumhuriyeti Çalıklı Bahar Şenlikleri kapsamında düzenlenen Türk Dünyası Şiir Yarışmasında (2003) birincilik ödülüne değer görüldü. 1995 yılında İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Ödülünü aldı.

Son Dakika Haberleri ilhan başgöz metin turan halkbilim söyleşi