08 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yeni dünyanın kapısında 1 Mayıs

Bütün sınıflar koronavirüs tehdidi altında. En yakıcısını yaşayanlar emekçiler... Hükümet, işsizliğin artışını önlemeye mecbur. Sorun büyükse, çözüm de büyük olacak. Kesin olan, dün dündür, bugün ise başka bir gün. Herkes için yeni politikalar gerek.

Yeni dünyanın kapısında 1 Mayıs
A+ A-
MEHMET AKKAYA

Kendini metafizik dünyasında tanımlayan, muhafazakâr olduğunu söyleyen Süleyman Demirel, esasen sadece politikaları ile değil, sözleri ile de materyalistti. Hayal dünyasında dolaşmaz, gerçeğe, olgulara, maddeye bakardı genellikle.

Rahmetli Demirel’den kalan veciz sözlerden biri de “dün dündür, bugün bugündür” sözüdür. Heraklitos’un “bir nehirde iki kere yıkanılmaz” sözü kadar da felsefidir.

Yarın 1 Mayıs. Öncekilerden çok farklı 1 Mayıs! Farklı olan meydanlara çıkamamak değil sadece. Sorunlar farklı, ihtiyaçlar değişti…

1-) Ulus devletlerin parçalanmaya çalışıldığı yıllarda, ABD, Almanya, Fransa işçisi ile emperyalizme karşı mücadele olmazdı, olmadı. “Emeğin küresel dayanışması”, “emeğin Avrupası” sloganları, düşmanın hatlarımızı sulandırdığı zırvalıklardı. Bu ülkelerin işçileri, hükümetleri ülkemizi parçalamaya çalıştığında bizim değil hükümetlerinin yanındaydılar. Bizden götürülen kaynaklardan pay alıyorlardı zira.

O günlerde mazlum ülkelerde 1 Mayısların baş görevi, ulusal bağımsızlığı savunmak idi, emperyalizme karşı milleti birleştirmekti.

2-) Ulus devlete saldırının başladığı 1980’lere kadarki süreç, işçi hareketi için kazançlar dönemidir. Sendikal ve sosyal haklar gelişiyordu.

12 Eylül darbesi bu sürecin tersine dönüşü içindi. Öyle de oldu.

Devletin ve kamu kurumlarının tasfiyesi ile birlikte, sendikal haklara da saldırılıyordu. İşçi sınıfı, yeni haklar kazanmak yerine, elindekileri koruma derdine düştü. Kölece yeni çalışma biçimleri üretiliyordu sürekli.

3-) Kamu kurumlarının tasfiyesine destek veren özel işletme sahipleri, emperyalist merkezlerden sürdürülen bu saldırıya destek verdiler.

4-) 2001 krizi ile kısmen sarsılan, kısmen düşünmeye başlayan işverenler, 2008 krizi ile daha da sarsıldılar. Ama aralıksızdı ve büyüyordu sarsıntı. 2015 sonrası depremlere dönüştü sarsıntılar. Kamu kurumları yıkılırsa büyüyeceklerini sanan işverenler, bırakalım büyümeyi, ayakta bile duramıyordu artık. Konkordatolar, iflaslar, mezatta satılan fabrikalar dönemi başladı.

5-) Sadece işveren için değil, işçi için de yeni durumdu. 12 Eylül’den beri sürdürülen kamuyu tasfiye etme, işçiyi köle yapma saldırısı, ulusal özel sektörün de yok edilmesine varmıştı.

İflas eden işveren fabrikasını yakıyordu, işini kaybeden işçi ise bedenini. Yeni durumdu bu. İşverenin ve işçinin aynı sebeple eşzamanlı olarak çöküşü, yeni bir durumdu.

6-) Sendikal hareketin de yeni politikalar belirlemesi gerekiyordu. 12 Eylülden beri hiddetinden işçiyi korumaya çalıştıkları işveren de batıyordu artık. Yeni sendikal politikalar lazımdı artık. Dün dünde kalmıştı.

7-) Cumhuriyet tarihinde birkaç kez yaşanan ender durum, bu kez daha kendini göstermişti. Hem de daha etkili şekilde. Sadece işveren ve işçi değil, toplumun bütün milli sınıf ve tabakaları birlikte batıyordu. Ekonomi uçuruma gidiyordu. Sebep aynı idi, zaman aynı idi…

8-) Virüs başladığında manzara-i umumiye böyle idi.

Virüs, sektörlerin ve bölgelerin farklı düzeyde etkilendiği yangını, kısa sürede bütün ülkeye yaydı. Bütün sınıflar tehdit altında. En yakıcısını yaşayan ise emekçiler.

Artık Hükümetin tek uğraşısı, bütün kaynakları seferber ederek, hatta millete başvurarak, işletmelerin batışını, işsizliği artışını önlemek oldu. Buna mecburdu.

9-) Ekonomik krizin, işçiyi vururken işvereni de vurması ile şaşkınlığa uğrayan, duruma uygun politikalar geliştiremeyen sendikacılık, virüs sonrasında bitkin düştü. Gardını saldı neredeyse.

10-) Cumhuriyet tarihinin en derin, en keskin sorunlarını yaşıyoruz. Şaşırmamak mümkün değil. Yüreği işçi sınıfımız için, vatanımız için çarpan herkesi ilgilendirmektedir. Herkesin kendini sorumlu hissetmesi ve kafa yorması gerekmektedir.

11-) Sorun büyükse, çözüm de büyük olacaktır, olmalıdır. İşte bu dönemeçte kutluyoruz 1 Mayıs’ı.

Kesin olan bir şey var ki, dün dündür, bugün ise başka bir gün. Ekonomi için, kamu için, işverenler için de başka bir gün. İşçi sınıfı için, önderleri için de başka bir gün. Herkes için yeni politikalar gerek. Bu 1 Mayıs’ı öncekilerden ayıran en büyük fark budur.

Son Dakika Haberleri 1 mayıs işçi bayramı