Yandex
26 Mart 2025 Çarşamba
İstanbul 19°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yeni küresel dengenin temeli Asya’da atılacaktır

Akdeniz ve civarı, ABD ve AB'deki ekonomik gücün yerini alacak coğrafyadır. Türkiye'nin geleceğe yürüyüşünde üniter yapısı korunursa ekonomik gelişme, bölgesel liderlik, işbirliği imkanları gibi konular daha sorunsuz ve hızlı gerçekleşebilecektir

Yeni küresel dengenin temeli Asya’da atılacaktır
Doğu Akdeniz ve civarı, doğal kaynakları ve stratejik konumuyla en önemli bölgedir. Bu alanın içine Karadeniz, Balkanlar ve Anadolu coğrafyası da girmektedir.
HALUK AHMET GÜMÜŞ/ 24. Dönem Milletvekili - Jeopolitik Uzmanı

Her ne olursa olsun, ABD askeri gücünün çeşitli coğrafyalardan çekilmesi, (Dünya'da ekonomik ağırlığın ağır kefesi olmaya başlayan) Asya'daki yeni denge oluşumunu tamamen terk edeceği anlamına gelmez.

Asya’da şekillenmeler, yakın tarihlerde yaşanması beklenen dış etkilerin yaratacağı kaos sırasında ve daha çok Asya’daki ülkelerin karar, güç ilişkileri ve stratejik önem etkileşimlerinin etkisiyle ortaya çıkabilecektir. Uluslararası sermayenin bu gelişmeler ve tercihleriyle ilgili senaryolarına tanık olacağız. Asya gibi büyük bir kıta ekonomik merkez olacaksa, yeni Dünya’nın dengelerinin de bu kıtada inşa edileceğini söylemek zor değildir.

En azından tecrübeler ve aklımız, olayların böyle gelişeceğini söylüyor.

Asya'nın doğusuyla batısı arasındaki her türlü ekonomik, sosyal, siyasi ve askeri hareketlilik, yeni kurulacak düzenin en önemli belirleyicileri olacaktır.

Yeni küresel dengenin temeli Asya’da atılacaktır - Resim : 1
İsrail nükleer tehdidi göstererek İran'a büyük bir askeri müdahaleye istekli olduğunu defalarca belirtmiştir.

DOĞU AKDENİZ EN ÖNEMLİ COĞRAFYA OLACAK

Öncelikle Akdeniz ve civarı, ABD ve AB'deki ekonomik gücün yerini alacak coğrafyadır. Özellikle öncelikli olarak Doğu Akdeniz ve civarı doğal kaynaklarıyla ve stratejik konumuyla en önemli bölgedir. Bu alanın içine Karadeniz, Balkanlar ve Anadolu coğrafyası da girmektedir.

Bu nedenledir ki bugünün gelişmiş ülkeleri ve İsrail için Irak, Suriye, Gazze ve Lübnan'daki savaşın ve karmaşanın nedeni olarak demokratik, dini ve etnik gerekçeler ortaya sürülse de, gerçek mesele ve hedef, bugünkü uluslararası güç ve sermayenin kendileri için gelecekte de rahatça yönetip hareket edebilecekleri bir bölge yaratmaktır.

Dünya’nın bir çok yerinde etnik ve siyasi sorunlar varken özellikle Ortadoğu ve Doğu Akdeniz coğrafyasına odaklanılmasının nedeni de budur.

Türkiye'nin 40 yıldır içeride dış destekli terörle meşgul edilirken tarihinde yönetip etkili olduğu Ortadoğu'da belirleyici etki sağlayamaması istenmiştir. Türkiye'nin etkin olamadığı bu bölgelerde Şii nüfusundan da destek alan Hizbullah ve arkasında İran ciddi bir güç yaratmıştı.

Batı’nın bölgedeki etkinliği zayıflamadan önce, aktif ve belirleyici olabileceği sahaları geliştirme ve yeniden yapılandırma eğiliminde olduğunu görüyoruz.

İlk hedefleri İran Hizbullah'ı ve İran-Rusya etkisindeki yönetimleri değiştirmek. Sonraki hedef ise büyük olasılıkla direkt olarak İran'ı çökertmek olacaktır.

Yeni küresel dengenin temeli Asya’da atılacaktır - Resim : 2
Türkiye, 40 yıldır içeride dış destekli terörle meşgul edilmiş, tarihinde yönetip etkili olduğu Ortadoğu'da belirleyici etki sağlayamaması istenmiştir.

ABD SON ASKERİ SALDIRISINI İRAN'A YAPABİLİR

Önceki döneminde Trump, önüne Pentagon tarafından; İran'ın silah depoları, üsleri, limanları gibi sadece stratejik hedeflerin vurulması önerisinin getirildiğini ama geri çevirdiğini ifade etmişti.

Bugünkü şartlarda ABD'de Trump'ın önü açıldığına ve kazanan taraf olduğuna göre kendisine İran müdahalesi ve Gazze konusu bir ön şart olarak dayatılmış olabilir. Kadrosunu oluştururken Ortadoğu'da musevilerin baskın olacağı şekilde karar vermesi, akla, bunları getiriyor. Bunun arkasında açıktır ki Pentagon'un ve Batı kaynaklı sermayenin Doğu Akdeniz'de daha etkin olabilmek ve bölgeyi her açıdan kontrol edebilmek için İran etkisini minimize etmek vardır. Bütün bunları orta vadede Doğu Akdeniz'in olağanüstü stratejik önemi nedeniyle düşüneceklerdir. Bu ihtimalin üzerinde büyük önemle durmak gereklidir.

Ancak böyle bir gelişmede Rusya'nın ciddi müdahalesini hesap etmemek olmaz. Rusya ile NATO'nun savaş halinden bugüne kadar kaçınıldığına göre Rusya'yı meşgul edebilecek çapta Ukrayna’da büyük bir olay veya nükleer bir patlama birilerinin aklına geliyor olabilir. Böyle bir üzücü gelişme ihtimali dikkatle değerlendirilmeli, ülkemiz için mutlaka gerekli önlemler alınmalıdır.

Ayrıca bir taş ile birkaç kuş vurmak da istenebilir; Noam Chomsky'nin dediği gibi Batı’nın gelişmişleri ve aslında diğer büyük ülkeler için en korkutucu gelişme, gelecekte Sünni ülkeler ile İran'ın nükleer gücünün birlikte hareket edeceği koşullarının oluşmasıydı. Chomsky böyle bir durumun katlanılamaz olduğunu ve oluşabilecek hegemonik gücün çok büyük kıtalar aşan bir coğrafyayı etki alanına alabileceğini belirtiyor (Batı’nın bunun olmaması için her şeyi yapabileceğini ima ediyor.).

Oysa ki İran'ı felç edecek büyüklükte bir saldırı neticesinde Çin-İran ilişkileri daha da yakınlaşacak, Çin Ortadoğu'daki etkisini artırırken durum İran'ın uzun bir dönem sessizliği ve etkisizliği ile sonuçlanabilecektir. Bu durum Batı’nın doğal olarak tercih edeceği bir manzaradır.

İsrail, nükleer tehdidi göstererek İran'a büyük bir askeri müdahaleye istekli olduğunu defalarca belirtmiştir.

Bununla beraber Asya'da dengeler oturduktan sonraki yıllarda, dengeleri değiştirecek kadar etkileyebilmek bugünkü Batı’nın gücünü aşacaktır.

Şartların birkaç konu haricinde tüm senaryolarda Türkiye'nin elini güçlendireceği görülmektedir.

Öncelikle ABD'nin yüksek masraflar ve ekonomik yükler nedeniyle terk etmek istediği bu coğrafyada düzeni kurma ve sürdürebilmede askeri yeteneği en güçlü devlet olan tek ülke Türkiye'dir.

Türkiye'nin zayıflaması otomatik olarak bölgede Rusya'yı güçlendirecektir.

Rusya içinse Türkiye'yi karşısına almak hem coğrafi açılardan hem de nüfusunun etnik ve kültürel yapısı nedeniyle ülkeyi (Rusya'yı) bugünkü koşullarda çıkmaza dahi götürebilecek çözümsüz sorunlara bulaşma anlamına gelecektir.

Diğer önemli bir konu ise bu iki devlet ve hinterlandının Asya'da ülkeler arası denge kurulabilmesi için vazgeçilmez olduklarıdır. Gelecekte Çin genişlemesine set çekebilecek pazarların oluşumu bu ülkelerin (Türkiye ve Rusya) çevre etkileri ve yeteneklerine bağlı olabilecektir.

ÜLKE İÇİNDE ÜNİTER YAPI ASLA TERK EDİLMEMELİ

Kuzey Irak'tan Suriye'ye oradan Lübnan'a ve Akdeniz'e uzanan yeni bir devlet oluşumunu düşünenler için de durum soru işaretleriyle doludur.

Ekonomik ve dolayısıyla giderek silah gücünün ve Ortadoğu coğrafyasına müdehale imkanlarının batının gelişmiş ülkelerinden çıkacağı bir ortamda, komşu ülkelerle sorunlu, sadece parayla desteklenebilecek bir ülkenin oluşumuna oynamak ne derece doğrudur?

Açık söylemek gerekirse yukarıda belirttiğimiz gelişmeler yaşanırsa hırpalanmış bir İran'ın mevcudiyetinde, ABD'nin de bölgeden çekileceği ve AB'nin etkisizleşeceği bir ortamda kararı alma inisiyatiflerinin önemli bir bölümü Türkiye'ye kalacaktır.

Ortadoğu'da sınırların değişeceği sıkça duyulan bir söylemdir. Gelişmelere bakılırsa bu olası bir durumdur. Türkiye sınır aşan bölgelerde yapılacak demokratik ve hukuki tercihlerle yüzölçümünü de genişletebilir. Ancak yeni bir devletin hamiliğini veya federasyon düşüncelerini kabul etmek Türkiye'nin geleceğine giden yolda problem yaratabilecek potansiyel sorunlara ve güç kaybına neden olabilecektir. Bu tür tekliflerden yüz çevirmeli "gelecek analizleri" sağlam yapılmalıdır.

Türkiye bu fikre hayır derse önüne yeni tekliflerle gelmeleri büyük olasılıktır.

Önümüzdeki bir iki yıldan sonra Türkiye'nin önüne çıkabilecek fırsatların bin yılın fırsatları olacağı tüm gelişmiş ülkelerin ve onların yönetim takımlarının dilindedir. Türkiye'nin yaşayacağı gelişmelerden tüm nüfusunun yanında bölge ülkeleri de yararlanacaktır. Her ne olursa olsun geleceğin en önemli stratejik bölgesi olan Doğu Akdeniz'de stratejik yatırımlar için güvence ve avantajlar vaad eden başka bir bölge ülkesi yoktur.

Doğu Akdeniz Dünya'nın en stratejik bölgesine dönüşecekken Türkiye'den vazgeçmek veya uzun süreli istikrarsızlaşmasına neden olmak öncelikle uluslararası sermayenin işine gelmeyecektir. Böyle hassas bölgeyi etkisiz ve birbiriyle problemli küçük ülkelerle yönetmeye kalkışmak yeni istikrarsızlıklara yol açacaktır.

Türkiye'nin geleceğe yürüyüşünde üniter yapısı korunursa ekonomik gelişme, bölgesel liderlik, işbirliği imkanları gibi konular daha sorunsuz ve daha hızlı gerçekleşebilecektir.

Bu durum tüm vatandaşlar, sosyal yapının tüm unsurları, kurum ve kuruluşlar için büyük refah fırsatları demektir.

Kısaca ülkenin hızla büyümesi parçalara ayrılarak enerji ve güç kaybıyla değil daha rahat inisiyatif koyacağı bütünlük içinde mümkündür. Türkiye sadece zengin ancak kontrol edilen değil, zengin ve kendi inisiyatifini kendi üreten ülke konumunu geliştirmelidir. Zamanla, doğal olarak, içinde bulunduğu bölge ve dünya barışı da bunu isteyecektir. Gelişen jeopolitik şartlara bakıldığında Türkiye bu durumla önünde sonunda karşılaşacaktır. Gereksiz zaman kaybedilmemelidir.

Asya Doğu Akdeniz ABD