Yandex
16 Nisan 2025 Çarşamba
İstanbul 18°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yerelden genele yolculuk: Heyketler!

Süleyman Kılıç, son yıllarda türkü ve ezgileriyle bilinen Malatya Arguvan’ın farklı kültürel anlatım zenginliğini ‘Heyketler-1’ ve ‘Heyketler-2’ adlı kitaplarında topladı. Kısa kısa yazılan, neşeli insan aklının ürünü gülmeceler, yörenin iç yapısının anlaşılması açısından önemli çalışmalar

Yerelden genele yolculuk: Heyketler!
ASKAR YILMAZ

İnsanlar ne zaman, niçin, hangi koşullarda “gubarır” bilmek zor. Bu soruya ancak kişilik üzerine çalışan uzmanlar yanıt verebilir.

CARI GİRDİ

Değerli arkadaşım Süleyman Kılıç, yaklaşık bir yıl içinde üç kitap yazdı. Yoğun emeğin yanı sıra geniş insan ilişkilerine dayalı bir çalışma sonucu ortaya çıkan eserler bunlar.

Süleyman Kılıç; üzerine yılların katmanları yığılan, unutulmaya yüz tutmuş fıkralar, söylenceler ve yaşanmışlık öykülerini “Heyketler” adı altında derledi ve iki güzel eserde topladı.

Bu çalışmalardan önce “Cılgalar” kitabını yazdı. Arka arkaya, kısa zaman içinde üç kitaba imza attı.

Mütevazı kişiliğiyle tanıdığım, bildiğim, arkadaşım Süleyman Kılıç yazım alanına ‘carı’ giren bir araştırmacı.

Yerelden genele yolculuk: Heyketler! - Resim : 1

ULUSAL KÜLTÜR VE ULUSAL KÜLTÜRÜN BİLEŞENLERİ

Kültür ve kültürel kaynaklara yaklaşımda bazı yanlış anlayış ve önyargılar dikkat çeker. Aynı bakış edebiyat çalışmaları için de geçerli. “Yerel kültür” ve “ulusal kültür” arasına çekilmeye çalışılan yapay sınır, her şeyden önce kültürel gelişmeye aykırı.

Ulusal kültür, ulusal gelişim süreci içinde ortaya çıkan, kültürlerin toplandığı bir havza değil mi?

Geçen yıl Azerbaycan'a yaptığım gezide, 7 bin yıl önce dev kayalar üzerine çizilen figürlerin günümüze taşınan görkemli kültürel kaynaklar arasında yer aldığını görmüştüm. Kültürel tarihin uzayan sürecine karşın, ulusun doğup şekillenmeye başladığı tarih 500 yılı geçmez.

‘YEREL VE ULUSAL KÜLTÜR’ AYRIMI YAPAYDIR

Binlerce yıl sürekli akan kültürel nehirler ulusların kültür havzasında birleşir. Tarihsel açıdan bakıldığında “yerel ve ulusal kültür” ayrımı, gerçekçi olmayan, yapay bir ayrım. Ulusal kültür zenginliği, farklı kaynaklardan doğan kültürlerin aynı potada toplanıp özümsemesi.

Ayrıca kültürleri besleyen kaynakların ayrıştırılması “ulusal kültürün” yadsınması anlamına gelir.

Ulus öncesi bütün kültürel çeşitlilikler ulusal kültürün tamamlayıcısı ve dolgularıdır.

Soruna bütünlüklü bakamayan bazı yanlış anlayışlar, edebiyat içinde söz konusu. Kültür ve edebiyatın “yerel” ve “genel” kavramlar içine alınması, kültür, edebiyat ve sanatın doğasına aykırı.

Yerelden genele yolculuk: Heyketler! - Resim : 2

YERLİ-YABANCI BÜTÜN YAZARLAR YERELDİR

Genel anlamda bakıldığında Türk edebiyatının tanınan bütün yazarları yerel! Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Sabahattin Ali, Fakir Baykurt ve diğer yazarların ürettikleri eserlerin kurgusu yerel değerlerin özümsenmesidir.

Orhan Kemal ve Yaşar Kemal’in Türk edebiyatı içinde kazandıkları yer, yerel Çukurova’nın gözlem, inceleme ve araştırma yoluyla romanlaşması.

Bir roman yazarı, yöresel alan üzerinde yaşayan insanların kaderini paylaşabildiği ölçüde başarılı olabilir.

Özellikle Orhan Kemal ve Yaşar Kemal Çukurova emekçilerinin kaderlerini paylaştıkları için gerçekçi edebiyatın öncüleri oldular.

Çukurova yereli üzerinde yaşayan kitlelerin maddi ve manevi yaşamlarına tanıklık ettiler. Yerel değerler ve olguların yaratıcı biçimde kurgulanması sonucu Türk edebiyatı içindeki yerlerini alabildiler. Yerli ve yabancı bütün yazarlar yerel kültürel değerlere tutunur. Yerel değerlere “Tutunamayanlar” zaten yazar olamaz.

ARGUVAN’IN ÖZGÜN ‘İÇ KÜLTÜRÜ!’

Süleyman Kılıç, son yıllarda türkü ve ezgileriyle bilinen Malatya Arguvan’ın farklı kültürel anlatım zenginliğini “Heyketler-1” ve “Heyketler-2” adlı kitaplarda topladı. Çok sayıda gülmece, anlatı, yaşam öykülerinin derlenmesi, yüzlerce insanla doğrudan ilişki kurulmadan yazılamaz. Kısa kısa yazılan, neşeli insan aklının ürünü gülmeceler, yörenin iç yapısının anlaşılması açısından önemli çalışmalar Heyketler.

Arguvan yöresinin renkliliğinin anlatıldığı Heyketler’de, yöre insanının bazı farklı temel özellikleri dikkat çeker. Farklı özellikleri ve insan ilişkileriyle Arguvan, feodal ilişkilerin etkin olduğu bölgelere benzemez. Toprak mülkiyetinin bölüşülmesinden, ileri gelen büyük ve şiddetli geçimsizlikler görülmez Arguvan yöresinde.

Bu yönüyle feodal çatışma ve çelişmeler içinde yaşayan insanlardan farklı insan özellikleri önemli bir ayraç.

Arkadaşım Süleyman Kılıç, Cılgalar, Heyketler-1 ve 2 adlı eserlerinde bu farkı gözler önüne serer. Bu eserleri okuyanlar, Arguvan yöresi insanlarının daha özgür, daha serbest, daha hoşgörülü, “lafın altında kalmayan” insanlar olduğunu anlar. Arguvan’ın kendine özgü coğrafyasından ileri gelen üretim biçimi, izlediği farklı inanç ve kültür, yöre insanına farklı bir özyapı kazandırmış.

Kıyaslamalı bir gözle Heyketler’i okuyanlar, özyapıyı şekillendiren ayraçların başında insan ilişkilerini düzenleyen toplumsal “iç kültürün” belirleyici olduğunu anlarlar.

“Heyketler”in Arguvan yöresi insanının kendi içinde kurduğu özyapı ve yıllar içinde oluşan “iç kültürün” çeşitli baskılara karşı savunma aracı olduğu görülür. Yöre insanı devletle ilişkilerinde karşılaştığı ayrımcı uygulamalar ve horlamalara karşı sözlü anlatım gücünü kullanır.

Yeri geldiğinde “taşı gediğine koyar.” Dolaylı dokundurmalarla “devlet adamının” soğuk yüzüne ayıbını sürmeyi becerir. Hoyratlığa, ayrımcılığa “eyvallah etmeden” yanıt vermede hazır cevaptır.

KULLANILAN DİL VE YAZIM TEKNİĞİ

Heyketler’de kullanılan özgün yöresel dil, anlatıma canlılık kazandırmış. Okuyucu, kendini Arguvan’ı dolaşan gezici gülmece tiyatrosu içinde bulur.

Yaşam öykülerinin anlatımında aşırı sıfat ve tamlamalar yerine son derece basit, doğal bir yazım tekniği kullanılmış.

Bir başka yönüyle Heyketler, yöresel ve genel kültürün ayrıştırılmasına doğrudan bir yanıt.

Yöresel anlatım gücü, hiç de yerel olmayan mizahi biçimlerle anlatım üstünlüğü kazanıyor. Yörenin güçlü “iç kültürü” mizahi anlatım ve renkler, Arguvan türküleri gibi etkileyici. Zaten “iç kültürden” anlaşılması gereken, binlerce yıl içinde gelişen ve olgunlaşan direngen halk kültürü. Kültür ve sanat bir yönüyle sadeliği, doğallığı ve yaşamın farklı biçimlerle anlatımı değil mi?

SÖZÜN ÖZÜ VE HEYKETLER

Ülkemizin farklı bölgelerde uzun yıllara yayılan kan davalarına neden olan namus davası Arguvan’da “bir çift sözle” halledilir. Heyketler, Arguvan’da karısını kaçıran bir adam, yıllar sonra razılık almaya gelir.

“Kurban olam dede, bir hata yaptım, karını kaçırdım, beni affet.” dediğinde dede; “Kalk...kalk, o bana karı olsaydı, sana karı olmazdı.” (Heyketler s.35) sözleriyle ders verir.

Bir başka gülmecede, kış günü köye gelen misafirin yatağı sobasız odaya serilir. Ev sahibi misafire takılır, “...gece üşürsen ‘üşüdüm’ diye seslen, hanımı gönderem ısınırsın.” der gider yatar. Misafir yatağa girmeden, “...üşüdüm üşüdüüümm, diye bağırmaya başladığında, “...ne bağırıysın, ben de üşüyom, sana nasıl gönderem.” der. (s.38)

Heyketler’in zengin anlatımı içinde kadınlar hiç de öyle uysal, baş eğen değildir, aksine baş eğmez ve diktir:

“Kör Fındık... Öyle ki gözünü budaktan, sözünü de kadıdan esirgemezmiş...köye keşfe gelen hâkime senin suratın da benim ...me benziyor.” diyecek kadar sözünü sakınmayan biri olduğunu anlatır. (s.130)

OKURUN HEYKETLERE BAKIŞI

Kendisini Arguvan’ın fahri hemşerisi gibi gören Prof. Dr. Cüneyt Akalın, Heyketler’e yazdığı önsözünde, “İstanbul'un çok çeşitli mekanlarını bırakıp köyünde, kasabasında hazine arıyor, buluyor da… Aslında aradığı hazinenin nerede olduğunu bildiği için, el atıp kolayca çıkarıveriyor. İşin sırrı burada.” sözleriyle Süleyman Kılıç’ın (Heykerler-2, C. Akalın. 141) çalışmasını özetlemiş.

Eski Arguvan Belediye Başkanı Mehmet Kızıldaş, yaptığı değerlendirmede, “Sevgili Süleyman Kılıç, Arguvan insanının geçmiş tecrübelerinden yola çıkarak yarattığı, güldüren, güldürürken düşündüren... Heyketler bizleri geçmişe götüren, ilişkilerin samimi, içten ve doğal olduğu dönemlerde ortaya çıkan ve hafızalarımızda silinmeye yüz tutmuş hatıralarımızı canlandıran bir eser.” (s.145) diye yazmış.

Heyketler’e farklı bir açıdan bakan Av. Hakan Dinçer; “Michelangelo'ya sorarlar: ‘Sen bu Davut heykelini nasıl yaptın!’ Cevabı da sanat eseri kadar güzeldir: Her mermer blokta önümde duruyormuş gibi sade biçimli ve kusursuz bir heykeli görüyorum. Yani; heykel zaten taşın içindeydi. Bana sadece fazlalıkları almak kaldı... Bu Heyketler zaten Arguvan ve köylerinde yaşanmıştı.” sözleriyle Heyketler’in özüne dokunur.

Arguvan halkının “iç kültürü” içinde yetişenlerden veteriner Timur Alp, Süleyman Kılıç'ın Heyketler kitabı için “Ne derlerse desinler ben güldüm hem de sesli. Hepsi yaşanmış hikayeler, çoğunu tanıyorum... Dil güzel, yaşanmış hikayeler olduğu gibi aktarılmış, argo kelimeler hayatın bir parçası, yazmazsa espri anlamını yitirir. Burası Arguvan, burada hayat var.” (s.146) sözleriyle Heyketler’in anlatıma dikkat çeker.

Arguvanlı yazar, fotoğrafçı, araştırmacı Rıza Parlak, “Anadolu Bozkırından Heyketler adlı çalışmasını zevkle okudum. Benim de ilgi alanımda olan yaşanmış gerçek anıları zaman zaman kahkaha ile gülerek okudum. Anlatım dili sade ve yöre dilini de kullanarak konuya renk kattığını” yazmış.

Kırşehir Çiçekdağlı iktisatçı Abdullah Yılmaz da “Sanki bizim Çiçekdağı'nı (Kırşehir) anlatmışsın, ne kadar ortak isim ve uygulama var. Anadolu insanı Malatya Arguvan'da da Çiçekdağı'nda da aynı kıvrak zekâyla, hayatı anlamlandırıp yaşanır kılmakta çok mahir.” (s.147) diye yazmış.

ÖZ TÜRKÇE ARGUVAN’DA YAŞIYOR

Türk-Alevi gelenek ve kültürünün çok fazla aşınmadan yaşandığı bir yöre Arguvan. Yeni kuşaklar anlamasa da günlük konuşma dilinde çok fazla öz Türkçe sözcük ve deyimler hala kullanılır. Bazı sözcük ve deyimler Arguvan’a özgü türkülerde söylenir.

Heyketler’de Süleyman Kılıç yöresel anlatımlarda kullanılan öz Türkçe sözcük ve deyimleri önemli ölçüde derlemeye çalışmış.

Yöresel dilde en çok kullanılan sözcüklerden bazıları; Ağartı, Alaf, Arıstak, Ayam, Bıldır, Buyma, Cılga, Devlük, Düğürcü, Ehmal, Esbap, Garış Verme, Mahna, Porsuma, Salaca, Seyipleme, Zemheri gibi pek çok öz Türkçe sözcükler yöresel dili oluşturuyor. Bu sözcükler dışında, üretimde görülen hızlı değişim sonucu kullanılmayan, tarımsal üretimi ve kullanılan tarımsal aletleri ifade eden yüzlerce sözcük hızla kayboluyor.

Yöresel dilin zengin sözcük dağarcığını Süleyman Kılıç “Heyketler”de belirlemeye çalışmış.

Arguvan-Halpuz köyü tarihi üzerine araştırma yapan arkadaşım Erdal Ekici da benzer sözcükleri derlemiş.

Dil-lehçe, kendine özgü toplumsal “iç kültür” ve türküleriyle Arguvan’ın pek çok yönden araştırılması gerekiyor. Süleyman Kılıç’ın yaptığı sadece bir ön çalışma. Arguvan geneline etki eden, yıllar içinde olgunlaşan toplumsal özyapının araştırılması toplumsal “iç kültürün” anlaşılması açısından oldukça önemli.

Kültür Sanat
Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız